YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7626
KARAR NO : 2023/1037
KARAR TARİHİ : 22.02.2023
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
HÜKÜM : Kabul
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkeme tarafından Dairemiz ilamına karşı direnilmiştir.
Direnme kararının davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce bozma kararı yerinde bulunarak direnme kararı incelenmek üzere dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.04.2022 tarihli ve 2019/(19)11-449 E., 2022/569 K. sayılı ilâmı ile direnme kararının yerinde olduğuna karar verilerek hükmedilen kötüniyet tazminatı yönünden davalı vekilinin temyiz itirazlarına ilişkin inceleme yapılmak üzere dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının Denizli 3. İcra Müdürlüğünün 2015/4524 E. sayılı dosyasıyla 02.07.2015 tarihinde müvekkilleri hakkında 31.06.2013 tanzim tarihli, 31.06.2015 vade tarihli 450.000,00 TL bedelli senede istinaden icra takibi başlattığını, davalının icra takibine konu ettiği senedin teminat senedi olduğunu, müvekkillerinden …’nin diğer müvekkili …’nin oğlu olduğunu, müvekkili … ile davalı arasında yaklaşık altı yıldır devam eden ticari ilişki bulunduğunu, müvekkilinin davalıdan ham demirin finansmanını almakta olup, aldığı demirleri işledikten sonra inşaat çivisi hâline getirerek kendi müşterilerine sattığını, başka bir deyişle müvekkilinin yaptığı işin hammaddesinin finansmanını davalıdan tedarik ettiğini, takip konusu senedin düzenlendiği tarih olan 31.06.2013 tarihinde tarafların sözleşme yaparak takip konusu senedin teminat olarak davalıya verildiğini kabul ettiklerini, taraflar arasında imzalanan sözleşme başlıklı 31.06.2013 tarihi belgede, davalı …’nun alacaklı, …’nin borçlu, …’nin kefil olduğunu, 31.06.2015 vadeli 450.000,00 TL bedelli senedin …’nin …’na borçlarına kefalet olarak … tarafından verildiğini, … tarafından …’nin borçlarının kabul edileceğini ve ödeneceğini, …’nin yapacağı ödemelerin senedin arkasına işleneceğini, senedin kısmen veya vade tarihinde ödenmezse davalı tarafından icra takibi başlatılacağının belirtildiğini, müvekkillerinin takip konusu senetten dolayı davalıya borçlarının olmadığını ve borçların ödendiğini, müvekkili …’nin takip konusu senedin tanzim tarihinden sonra … ve eşi … Bursalıoğlu’nun T-Bank Turland Bank A.Ş.’de bulunan ortak hesabına ve davalının Halk Bankası Kaleiçi Şubesinde bulunan hesabına takip konusu senet bedelini yatırdığını, tüm makbuzların üzerinde müvekkili …’nin imzasının bulunduğunu, dekontlardan görüleceği üzere müvekkilinin davalıya hiçbir borcu olmadığı gibi takip konusu senedin de vade tarihi olan 31.06.2015 tarihi sonrası için de 10.245,00 TL avans ödemesi bulunduğunu, davalının müvekkili … ile ticaretleri devam ederken 31.06.2011 tarihinde de müvekkili ve babası …’den teminat senedi aldığını, 31.06.2011 tarihinde taraflar arasında sözleşme yapılmış, 31.06.2013 vade tarihli senet ödendikten sonra davalıdan teslim alındığını, taraflar arasında imzalanan 31.06.2011 tarihli sözleşmenin ve 31.06.2011 tanzim tarihli, 31.06.2013 vade tarihli 450.000,00 TL bedelli senedin onaylı fotokopilerinin sunulduğunu, takip konusu senedin müvekkilleri tarafından teminat olarak davacıya verildiğinden teminat konusu olaydan bağımsız takip yapılamayacağını, kaldı ki takibe konu senet ödendiğinden teminat işlevinin de kalmadığını, müvekkillerinin 31.06.2011 tanzim, 31.06.2013 vade tarihli 450.000,00 TL bedelli teminat senedini ödedikten sonra davalıdan teslim aldığını, 31.06.2011 tanzim, icra takibine konu 31.06.2013 tanzim, 31.06.2015 vade tarihli 450.000,00 TL bedelli senedi davalıdan alacakken dava konusu senedin vade tarihinden bir gün sonra haksız olarak icra takibine konu edildiğini ileri sürerek müvekkillerinin Denizli 3. İcra Müdürlüğünün 2015/4524 E. sayılı icra dosyası kapsamında borçlu olmadıklarının tespitine, takibin ve senedin iptaline, haksız ve kötü niyetle yapılan icra takibi sebebiyle davalı aleyhine alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin kendisine ait işyerinde balya teli imal etmekte olduğunu ve yıllardır aynı işi yaptığını, davacının da kiraladığı işyerinde çivi imalatı yapmakta olduğunu, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere altı yıl önce yani 2009 yılında her iki davacının davalı müvekkiline başvurarak davacı …’nin ham demir finansmanı sağlanmasını talep ettiğini, baba …’nin oğlu …’ye sağlanacak ham demir finansmanına kefil olduğunu şifahi olarak müvekkiline taahhüt ettiğini, aradaki şifahi anlaşma uyarınca davacı …’nin müvekkili tarafından sağlanan ham demir finansmanı ile temin ettiği demirden çivi imal ederek piyasaya sattıktan sonra aldığı çekleri getirip müvekkiline teslim ettiğini, vadesi gelen çekleri günü geldiğinde müvekkilinden istediğini ve çek bedelini tahsil ederek müvekkilinin banka hesabına yatırdığını, davacının müvekkilinden aldığı çekin ne zaman tahsil edildiğinin bankaya ne zaman yatırıldığının ve ne kadarının yatırıldığını bilmediklerini, zaman zaman tarafların bir araya gelerek alacak-borç durumunu müzakere edip ve mutabakat sağlandıktan sonra tasfiye ettiklerini, ticari ilişkinin bu şekilde 2011 yılı Haziran sonuna kadar devam ettiğini, 2011 Haziran sonunda yapılan hesaplaşmada davacı …’nin bu ticari münasebet sebebiyle müvekkiline 450.000,00 TL borcu kaldığı konusunda mutabık kalındığını, müvekkilinin borç ödenmeyince finansman sağlamaya devam etmesinin zor olacağını söylediğini, davacılar çalışarak bu borcu ödemeye gayret edeceklerini kendilerine iki sene daha finansman sağlamaya devam etmesini, finansman temin edilmemesi hâlinde borcu ödemelerinin mümkün olmayacağını ifade etmeleri üzerine müvekkillerinin sırf parasını kurtarmak için eskiden olduğu gibi finansman sağlamayı ve kalan borç için iki sene vade tanımayı kabul etmek zorunda kaldığını, 31.06.2013 vade tarihli ve 450.000,00 TL bedelli senedin davacı …’ye geri verilerek, bu bono yerine dava ve takip konusu bononun düzenlendiğini, takip konusu senedin teminat senedi olmadığını, senet teminat için alınmış ise bu durumun senet üzerine arkasına veya düzenlenen ek sözleşemeye mutlaka yazılması gerektiğini, davacının hileli yollara başvurduğunu, elinde bulunan ve işine gelen banka dekontlarını mahkemeye sunarak borcundan kurtulmaya çalıştığını, müvekkilinin kötü niyetli birisi olsaydı icra takibini kendi adına yapmayacağını ve bonoyu ciro ederek üçüncü kişi marifetiyle senedi kolayca tahsil edebileceğini, davacı tarafın senet bedelini ödemediği için müvekkilinin finansman desteğini çekmesi üzerine işyerinde çalışmayı durdurduğunu ve tasfiye aşamasına geldiğini belirterek haksız açılan davanın reddini savunmuş, davacıların kötü niyetli olduğunu ileri sürerek alacağın %20’si oranında inkâr tazminatına mahkûm edilmelerine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARLARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A.Mahkemece Verilen ilk Karar
Mahkemece 16.03.2016 tarihli ve 2015/814 E., 2016/243 K. sayılı kararıyla; dava ve takip konusu senedin davacı …’nin davalı … ile aralarında süregelen ticari ilişkiden kaynaklanan borçlarının teminatı amacıyla diğer davacı …’nin kefaleti ile düzenlenerek davalıya verildiği, teminat senedine konu borçların davacılar tarafından ödendiği gerekçesiyle, davanın kabulüne; davaya konu Denizli 3. İcra Müdürlüğünün 2015/4524 E. sayılı dosyasının dayanağını teşkil eden 450.000,00 TL bedelli senetten dolayı davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine; davacılar tarafından dava konusu senet bedelinin ödenmesine rağmen davalı tarafından kötü niyetli olarak takibe konulduğu gerekçesiyle, icra takibine konu 450.000,00 TL bedelli senedin %20’si olan 90.000,00 TL kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
B. Bozma Kararı
Yargıtay Dairemizin kararın onanmasına karar verilmiş, davalı vekilince karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine, Dairemizin 20.09.2018 tarih ve 2017/1208 E., 2018/4370 K. sayılı ilamı ile “…Borçlunun tahsilat makbuzunda veya havale dekontunda herhangi bir sebep belirtmeden yaptığı ödemeler mevcut bir borcun ifası için sayılır. Davalının elindeki 450.000 TL’lik bononun keşide tarihi 31/06/2013 vade tarihi 31/06/2015’tir. Davacının davalıya yaptığı ödemeler bilirkişi tarafından saptanmış ve toplamının 460.245 TL olduğu anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Halbuki bilirkişi raporunda sıralı davalı ödemelerinin 30/05/2013 – 03/06/2013 – 06/06/2013- 11/06/2013-14/06/2013-17/06/2013 tarihli olanların işbu bononun keşide tarihi olan 31/06/2013 tarihinden önce olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda bu tarihlerde yapılan ödemelerin ödeme tarihinde henüz keşide edilmemiş olan bonoya karşılık olduğu kabul edilemez. Mahkemece yapılacak iş davacının davalıya yaptığı ödemelerin dava konusu bononun tanzim tarihi olan 31/06/2013 tarihinden sonra olanların bu bonoya ait ödeme olduğu kabul edilerek oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir. Bu itibarla davalının karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar düzeltme talebinin kabulüyle, onama kararı kaldırılarak karar bozulmuştur.
C. Mahkemece Verilen Direnme Kararı
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki karar gerekçesi tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; taraflar arasında süregelen ticari ilişki bulunduğunu, dava konusu senedin teminat amaçlı olarak verilmediğini, ispat yükünün davacı üzerinde olduğunu, 31.06.2013 tarihli sözleşmenin incelenmediğini, ne bonoda ne de bu sözleşmede teminat tabirinin dahi geçmediğini, müvekkilinin haklı olduğuna inandığı için senedi hiç tereddüt etmeden kendi adına icra takibine konu ettiğini, müvekkilinin kötüniyeti olsaydı senedi üçüncü kişiye ciro edip parasını tahsil edebileceğini, bu nedenlerle kötüniyet tazminatı şartlarının oluşmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C.Dairemizin İnceleme Kararı
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yapılan incelemede, Daire kararının yerinde olduğu belirtilerek temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
D.Hukuk Genel Kurulu Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.04.2022 tarihli ve 2019/(19)11-449 E., 2022/569 K. sayılı ilâmı ile taraflar arasında imzalanan 31.06.2013 tarihli sözleşmede; davalı …’nun alacaklı, …’nin borçlu, …’nin kefil sıfatının bulunduğu, arka sayfada fotokopisi bulunan 31.06.2015 vadeli 450.000.00 TL tutarındaki senedin …’nin …’na borçlarına kefalet olarak … tarafından verildiği, … ve …’nin borçlarını itirazsız kabul ettikleri, bu konuda ve senedin ödenmesi konusunda hiçbir itiraz haklarının bulunmadığı, adli mercilere gidemeyeceği, …’nin yapacağı ara ödemelerin senedin arkasına işleneceği, …’nin kalan bakiyeyi ödeyeceği ve bu konuda hiçbir şekilde itiraz edemeyeceği, senet kısmen veya tamamen vade sonuna kadar ödenmezse …’nun icra takibi başlatabileceği kararlaştırıldığı, bu sözleşmeden anlaşılacağı üzere; davacı …’nin …’na olan borçlarına karşılık diğer davacı …’nin de kefaleti ile dava konusu senedin teminat amacıyla davalı …’na verildiğinin belirlendiği, düzenlenen bilirkişi raporuna göre; sözleşmeye ve icra takibine konu bononun düzenlendiği tarihten sonra davacı … tarafından davalıya yapılan toplam ödemenin 460.245,00 TL olduğu tespit edildiği, takip konusu senet miktarı 450.000,00 TL olup, senedin miktarından fazla olarak davacı taraf 10.245,00 TL fazla ödeme gerçekleştirdiği, davacı tarafın delil olarak dayandığı havale dekontlarında başka bir amaçla ya da başka borçların ödendiğine dair şerh bulunmadığından dava konusu senedin tanzim tarihinden sonra banka havalesi yoluyla davacı tarafça davalıya toplam 460.245,00 TL ödeme yapılmış olduğuna göre, bu havalelerin dava konusu senede yönelik ödemelere ilişkin olduğuna karine teşkil ettiği, bu karinenin aksini ispat yükü davalıda olup, davalı tarafça bu ödemelerin başka bir borç için yapıldığına ilişkin dosyaya herhangi bir delil ve belge sunulmadığı gibi, açıkça yemin deliline de dayanılmadığı, her ne kadar Özel Daire bozma kararında davalı ödemelerinin 30.05.2013-03.06.2013-06.06.2013- 11.06.2013-14.06.2013-17.06.2013 tarihli olanların iş bu bononun keşide tarihi olan 31.06.2013 tarihinden önce olduğu ve bu durumda bu tarihlerde yapılan ödemelerin ödeme tarihinde henüz keşide edilmemiş olan bonoya karşılık olduğunun kabul edilemeyeceği belirtilmiş ise de, bilirkişi tarafından, yapılan bu ödemelerin dava konusu bononun ödenmesinde dikkate alınmamış olup, bu ödemelerin taraflar arasında süregelen başka ticari ilişkilerin karşılığı olarak yapıldığının kabulü gerektiği, verilen direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu ancak Özel Dairece hüküm altına alınan kötü niyet tazminatı yönünden bir inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
E. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; davacıların icra takibine konu olan bono nedeniyle borçlu olup olmadıkları ve davalının bonoyu icra takibine konu etmesinin kötü niyetli olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 72 nci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 77 nci maddesi
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
6100 sayılı Kanun’un geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
22.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.