Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/746 E. 2023/816 K. 13.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/746
KARAR NO : 2023/816
KARAR TARİHİ : 13.02.2023

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1111Esas, 2021/1105 Karar
HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen işletme hakkı devri sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak davasından dolayı verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının Özelleştirme Yüksek Kurulunun 02.04.2004 tarihli ve 2004/22 sayılı kararı neticesinde kurulduğunu, özelleştirme kapsamında TEDAŞ’ın mülkiyetindeki dağıtım işletme hakkını İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi (İHDS) ile devrettiğini, imzalanan sözleşmeye göre sözleşme imzalanması öncesi döneme ilişkin tüm sorumluluğun davalıya ait olduğunu, dağıtım faaliyetlerinin davalı tarafından yürütüldüğü sırada meydana gelen olay nedeniyle Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/845 E. sayılı dosyasıyla açılan dava sonucu verilen kararın onandığını, Kadıköy 8. İcra Müdürlüğüne davacı tarafından 171.021,48 TL ödeme yapıldığını, ödemeden davacının sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek davacı tarafından yapılan 171.021,48 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirket tarafından düzenlenen ve beyan edilen devre esas kayıtları esas alınarak devre esas bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemlerinin kesinleştirildiğini, devre esas bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirildiğinden geçmiş yıllara ilişkin olarak TEDAŞ’tan herhangi bir talepte bulunulamayacağını, devre esas bilanço düzenlemesi ile her türlü borç ve alacak işlemlerinin kesinleşmiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 30.10.2018 tarih, 2016/978 E. ve 2018/854 K. sayılı kararı ile davacı tarafından söz konusu mahkeme kararının icraya konulması üzerine İstanbul Anadolu 8. İcra Dairesinin 2010/3831 E. sayılı dosyasında 03.03.2010 tarihinde 171.021,48 TL yatırıldığı, davacının söz konusu bedeli taraflar arasındaki İDHS’nin 7.4 maddesi gereğince davalıdan ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte isteyebileceği, bu çerçevede davacının davasının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 171.021,48 TL’nin 03.03.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 11.03.2020 tarih, 2019/318E. ve 2020/350 K. sayılı kararı ile davalı TEDAŞ’ın usulüne uygun olarak ileri sürdüğü zamanaşımı def’inin incelenmesi gerektiği, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (6101 sayılı Kanun) 5 inci maddesinin birinci fıkrasına göre ödeme iddiası tarihi olan 01.03.2010 tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 66 ncı maddesinde düzenlenen 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 82 nci maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanamayacağı, bu durumda da 818 sayılı Kanun’un 66ncı maddesine göre dayanak ilama istinaden davacı tarafından 26.09.2008 tarihinde 33.148,88 TL’lik ödemenin o tarihte yürürlükte bulunan kanun uyarınca dava zamanaşımı süresinin 1 yıl olduğu, bu durumda da 26.09.2008 ödeme tarihi ile bu davanın açıldığı 29.12.2016 tarihi arasında zamanaşımı süresi dolduğu, davalı TEDAŞ’ın usulüne uygun zamanaşımı def’i nedeniyle ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra tahkikata başlamadan önce zamanaşımı def’inin incelenerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken tahkikat aşamasına geçilerek esas yönden yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 08.06.2021 tarih, 2020/6131 E. ve 2021/4878 K. sayılı kararı ile “..Davacının, davalı ile arasında 24.07.2006 tarihinde akdedilen İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinde dağıtım faaliyetinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen iş ve işlemlerden kaynaklanan sorumluluğun dönemsel olarak paylaştırıldığını, dağıtım faaliyetlerinin davalı tarafından yürütüldüğü sırada meydana gelen olay nedeniyle Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/845 E., 2009/368 K. sayılı ilamıyla tazminata hükmedilip verilen kararın onandığını, ilamın takibe konulması sonucu tazminatın ferileri ile birlikte kendisi tarafından ödendiğini, hakkının sözleşmeden doğduğunu ileri sürmüş olup, açıkça sözleşme ilişkisine dayandığını, bu durum karşısında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi ve anılan sözleşmedeki rücu hükümleri çerçevesinde ele alınması ve zamanaşımı def’inin de buna göre 6098 sayılı Kanun’un 146 ncı (mülga 818 sayılı Kanun 125 nci) maddesi uyarınca değerlendirilip işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince yanılgılı değerlendirme ile somut olaya uygun düşmeyen mevzuat hükümleri çerçevesinde yazılı gerekçe ile davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerektiği … ” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava dışı SS Ata İki Konut Yapı Koop tarafından fazla özel aydınlatma bedeli adı altında elektrik faturası tahakkuk ettirildiğinden bahisle fazla ödenen bedelin tahsili için açılan davada yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verildiği, bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, dava dışı SS Ata İki Konut Yapı Koop’nin mahkeme ilamını TEDAŞ A.Ş. aleyhine icra takibine koyması sonucu davacının 01.03.2010 tarihinde 171.021,48 TL ödediği, 24.07.2006 tarihli İDHS’nin 7.1 maddesinde; sözleşmenin imza tarihinden önce başlamış idari ve hukuki ihtilafların takip edilmesi, çözüme kavuşturulması ve bundan kaynaklanan her türlü sorumluluğun TEDAŞ’a ait olduğu, 7.4 ve 7.6 maddelerinde de; dağıtım faaliyetinin TEDAŞ tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü talebin muhatabının TEDAŞ olduğunun hükme bağlandığı, somut uyuşmazlıkta davacı tarafından icra dosyasına yapılan ödeme İDHS’nin imzalandığı tarihten önceki döneme isabet eden olaya dayandığı, rücuen alacağa dayanak olan Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesindeki davanın davacısının da bu sözleşme çerçevesinde üçüncü kişi konumunda olup İDHS’nin 7.4 ve 7.6 maddeleri gereğince davacının icra dosyasına ödediği tüm bedeli davalıdan rücuen talep hakkının bulunduğu, dava konusu alacak taraflar arasında imzalanan İDHS’nin dayandığından bu davada uygulanması gerekli olan zamanaşımı süresi 6098 sayılı Kanun’un 146 ncı maddesi uyarınca 10 yıl olup davanın da bu süre içerisinde açıldığı, Hisse Satış Sözleşmesinin 9.4. maddesinde “…İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla”, 22’nci maddesinin f bendinde “Alıcı ihale konusu hisseleri devir aldığı tarihten önceki döneme ilişkin olarak İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla…” hükümlerinin yer aldığı, anılan hükümler gözetildiğinde Hisse Satış Sözleşmesi karşısında İDHS’nin öncelikle uygulanacağı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile 171.021,48 TL’nin 03.03.2010 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesinin temyize konu kararın hüküm kısmının A-7 bendinde “Davacı kendisini bir vekille temsil ettirmiş olduğundan istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 16.211,29 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,…” karar verildiğini, ancak davacı müvekkili lehine hükmedilen vekâlet ücreti miktarı karar tarihinde geçerli olan tarifeye göre eksik hesaplandığını belirterek düzeltilerek onanmasına karar verilmesini istemiştir.

2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesince bozmadan sonra gerekçe dahi gösterilmeden davanın kabulüne karar verildiğini, davanın süresinde açılmadığını, dayanak dosyadaki hükmün müvekkil kurum aleyhine kurulup ve müvekkili aleyhine takip yapıldığını, Bölge Adliye Mahkemesinin bozma öncesindeki gerekçesinde de belirttiği üzere İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi uyarınca müvekkili kurumdan talepte bulunamayacağını, davacının sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca da talep hakkının bulunmadığını, ödeme tarihi 25.05.2009 olup davanın ise 19.12.2016 tarihinde açıldığını , İDHS’nin 7.3 ile 7.4 maddeleri kapsamında sorumluluğun müvekkiline ait olduğu belirtilmiş ise de maddenin yalnızca 3 üncü kişilerin sorumluluğunu düzenlediğini, dayanak davanın İHDS öncesine ait aboneliğe dayalı ihtilaf olduğunu, bu nedenle abonelik sözleşmesinden kaynaklanan ihtilaflara ilişkin davalarda 3 üncü kişinin zararı olduğundan söz edilemeyeceğinin, zira müvekkilinin sözleşmeleri devam eden aboneleriyle, işçileriyle, araç ve gereçleriyle, hak ve borçlarıyla birlikte dağıtım faaliyeti devam eden şirkete devrettiğini, Hisse Satış Sözleşmesi hükümleri göz ardı edilmek suretiyle eksik incelemeyle sadece İDHS hükümleri esas alınarak karar verdiğini, İDHS’nin 18.6 maddesi, İhale Şartnamesinin 22 nci maddesi ile Hisse Satış Sözleşmesinin 9.3 ve 9.4 maddeleri uyarınca davacının müvekkilinden herhangi bir talepte bulunamayacağını ve alacağın yasal faiz olarak hükmedilebileceğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında, İDHS’den kaynaklanan rucuen alacak istemine ilişkin olup, davacının İDHS’de düzenlenen hükümler uyarınca rücuen alacağının bulunup bulunmadığı hususu uyuşmazlık konusudur.

2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Kanun’un 146 ncı maddesi, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (6101 sayılı Kanun) 5 inci maddesinin birinci fıkrası, 818 sayılı Kanun’un 66 ncı maddesi

3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Davacı vekilinin temyizine gelince, Bölge Adliye Mahkemesince 04.10.2021 tarihinde davanın kabulüne karar verilmesine rağmen, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken hatalı hesaplama sonucunda 16.211,29 TL’ye hükmedilmesine karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının A-7 bendindeki ”…16.211,29TL..” ibaresinin çıkartılarak yerine ”…. 20.196,95 TL…” ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA ,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalıya yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davacıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.02.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Enerji sektöründeki özelleştirmelerin 4046 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından gerçekleştirileceği 4628 sayılı Yasa ile düzenlenmiş, 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile TEDAŞ özelleştirme kapsam ve programına alınmış, davacı şirketinde dahil olduğu 20 şirket, Türkiyedeki dağıtım bölgelerinde dağıtım lisansına sahip olarak 01.03.2005 tarihi itibariyle sermayesinin tamamı TEDAŞ’a ait olmakla birlikte, TEDAŞ’tan ayrı birer tüzel kişiliğe sahip olarak faaliyete başlamıştır.

TEDAŞ tarafından 20 adet dağıtım şirketi kurulduktan sonra herbiri ile ayrı ayrı 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi imzalanmıştır.

Davacı şirket, tüm hisseleri davalı TEDAŞ’a ait olmak üzere 31.07.2013 tarihine kadar faaliyet göstermiş, bu süreçte özelleştirme işlemleri yürütülmüş, özelleştirmenin tamamlanmasıyla birlikte davacı şirketin hisselerinin tamamı AYEDAŞ’a devredilerek 31.07.2013 tarihli hisse satış sözleşmesi akdedilmiştir.

Dava konusu ödeme, davacıya ait hisselerin tamamının kamuya ait olduğu, 31.07.2013 tarihli hisse satış sözleşmesinden önce yapılmıştır.

Özelleştirme aşamasında AYEDAŞ tarafından düzenlenen ve beyan edilen devre esas mizan kayıtları temel alınarak “devre esas” bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirilmiş olup dava konusu ödeme bilançoda yer almaksızın işlemler ikmal edilmek suretiyle AYEDAŞ özel sektöre devri gerçekleştirilmiştir.

Bu halde, devre esas bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirildiğinden, davalı TEDAŞ’tan geçmiş döneme ilişkin herhangi bir talepte bulunulamaz.

Keza, 31.07.2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi’nin 9.3 maddesinde de “alıcının, basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle” …… şirketlerin sözleşme tarihi itibariyle mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisseleri devir ve teslim aldığı, şirketler hakkında kendisine verilen bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığı veya benzer iddiaları ileri süremeyeceği, hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından, ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında herhangi bir fiili veya hukuki nedene dayanarak talepte bulunamayacağı …..” hükmü karşısında da davalının sorumluluğundan söz edilmesi mümkün değildir.

Diğer taraftan 31.07.2013 günlü sözleşmenin 9.4 maddesinde düzenlenen “şirketlerde yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve yükümlülüklerden, kayıtlara intikal etmemiş olsa dahi şirketlerin sorumlu olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerle ilgili olarak alıcının ve şirketlerin idare ve TEDAŞ’ı ilzam edecek hiçbir başvuru ve rücu hakkı bulunmadığı” hükmü de davalının sorumluluğunun olmadığını göstermektedir.

Ayrıca, özelleştirme sürecinde, taraflarca takip edilen dosyalara ilişkin listeler hazırlanarak tesbit tutanakları düzenlenmiş olup, dava konusu ödemeye ilişkin dava ve icra dosyası bu tutanaklarda yer almamaktadır.

Hisselerin tamamının kamuya ait olduğu 31.07.2013 tarihi öncesi yapılan ödeme nedeniyle davacının (devir öncesi) 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’ne istinaden yine hisselerinin tamamı kamuya ait bulunan davalı TEDAŞ’tan dava konusu alacağı talep etmesi nasıl mümkün değil ise, 31.07.2013 tarihli hisse devir sözleşmesi ile tamamen el değiştiren davacının, kendisi tarafından yapılmayan ödemeyi, kesinleşen devre esas bilançolarda yer almaması nedeniyle davalıdan talep etmesi de hukuken mümkün değildir.

Aksi düşüncenin kabulü, davacı yönünden sebepsiz zenginleşme, davalı yönünden ise ikinci kez aynı parayı ödeme sonucu doğuracaktır.

Sonuç olarak, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi kapsamında bulunmaması nedeniyle 31.07.2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, 31.07.2013 günlü sözleşmeden önce gerçekleşen dava konusu ödemeden dolayı, 31.07.2013 sözleşmenin 9.3 ve 9.4 maddeleri gereğince davalının sorumluluğu bulunmadığından dava reddedilmek üzere kararın bozulmasına karar verilmesi gerekirken, bu yöne ilişkin davalının temyiz isteminin reddi ile kararın onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.