Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/742 E. 2023/4161 K. 05.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/742
KARAR NO : 2023/4161
KARAR TARİHİ : 05.07.2023

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1640 Esas, 2021/1304 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2016/936 E., 2019/372 K.

Taraflar arasındaki rücuen alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı kurumun mülkiyetindeki dağıtım sistemini işletme hakkını her bir dağıtım bölgesi için ayrı ayrı kurulan şirketlere işletme hakkı devir sözleşmesi (“İHDS”) ile devrettiğini, bu amaçla taraflar arasında 24.07.2006 tarihli işletme hakkı devir sözleşmesinin imzalandığını, dağıtım faaliyetlerinin davalı tarafından yürütüldüğü dönemde meydana gelen olay nedeniyle açılan dava sonucu verilen kararın Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2014/3302 E. ve 2014/71299 K. sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiğini, işbu ilama dayanılarak başlatılan icra takibine müvekkili şirket tarafından ödeme yapıldığını, davaya konu ödemeye neden olan olayın, davalı ile müvekkili şirket arasında akdedilen işletme hakkı devir sözleşmesinin imzalandığı 24.07.2006 tarihinden önce gerçekleştiğini, işbu sözleşmenin 7.4 ve 7.6 maddelerine göre müvekkili şirket tarafından ödenen bedelin sorumluluğunun davalıya ait olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik müvekkili şirket tarafından hak sahiplerine ödenmek zorunda kalınan 80.000,00 TL bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davacı vekili yargılama sırasında dava değerini 137.788,02 TL üzerinden ıslah etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin devre esas bilanço imzalanarak devrinin gerçekleştirildiği tarih 30.06.2013 olup işbu davaya dayanak oluşturduğu iddia edilen ödemenin tarihinin 12.01.2007 olduğu, dolayısıyla davacının hisselerinin devredildiği tarihte davanın değerinin ve sermayesinin devir tarihi itibarıyla alacak ve borçlarıyla birlikte oluşturulduğunu, sonuçta 2013 itibarıyla oluşan şirket bilançosunun davacı tarafından da kabul edildiğini, müvekkiline ihbarda bulunulmadığını, temerrütün oluşmadığını, icra takibine ilişkin gider, vekâlet ücreti, karara ilişkin yapılan masraf ve faizden sorumluluğunun bulunmadığını, ihale şartnamesi, hisse satış sözleşmesi ve işletme hakkı devir sözleşmesinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında imzalanan İHDS hükümleri gereğince İHDS’den önce yapılan iş ve işlemlerden davalının sorumlu olduğu, işbu davaya dayanak olan davada davalı aleyhine hükmedilen alacağın hem İHDS öncesi dönemi hem de sonrasını kapsadığı, uyuşmazlık konusunun kamusal alan olan cadde ve sokakların aydınlatılması sebebiyle 3.kişiye kesilen fatura bedellerinin davalılar tarafından 3.kişi kooperatiften tahsil edilmesi nedeniyle oluştuğu, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaya göre, davalının İHDS’nin imzalanması tarihinden önceki döneme denk gelen sorumluluğunun alacak ve fer’ileri ile birlikte toplam 137.788,02 TL olduğu, İHDS sonrası kesilen faturalara ilişkin yine İHDS sonrası dava dışı 3.kişi kooperatif tarafından yapılan ödemelerden davalının sorumlu olmadığı, rücuen tazminat talebinin başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelik tazminat niteliğinde olduğu, davacının mal varlığındaki eksilmenin ödeme tarihinde gerçekleştiği, bu nedenle alacağa ödeme gününden itibaren tarafların tacir olması sebebiyle avans faizi işletilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 137.788,02 TL’nin ödeme tarihi olan 05.06.2014 tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, rücu davasına konu mahkeme kararında bahsi geçen alacak türünün müvekkili kuruma bırakılan alacaklardan olmadığını, dava dışı ödeme yapılan kişinin İHDS’nin 7 nci maddesi anlamında 3.kişi sayılmasının mümkün olmadığını, zira davacı ile dava dışı şahıs arasında sözleşme ilişkisi bulunduğunu, ihale şartnamesi, hisse satış sözleşmesi ve işletme hakkı devir sözleşmesinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, devre esas mizan kayıtları esas alınarak devir bilançosu düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemlerinin kesinleştirildiğini, dağıtım şirketinin bilançosundaki tüm unsurların özelleştirme bedeli içerisinde değerlendirilmekte olduğunu, müvekkili tarafından tekrar ödenmesi halinde mükerrer ödeme yapılmış olacağını, yapılan ödemelerin özelleşen şirketin şu andaki hissedarları tarafından yapılmadığını, hisselerin tamamının müvekkiline ait olduğu dönemde gerçekleştirildiğini, devre esas bilanço kayıtlarında yer aldığını, müvekkiline rücuya esas dava ihbar edilmediğinden İHDS’nin 7.2 maddesi çerçevesinde müvekkilinin icra giderleri, icra vekalet ücreti ve işlemiş faizden sorumlu tutulamayacağını, müvekkili aleyhine avans faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; aşamalarda ve istinaf itirazlarını tekrarla, işbu davaya dayanak davada müvekkili kurum yönünden davanın pasif husumet yönünden reddine karar verildiğini ve bu şekilde kesinleştiğini, dayanak davadaki bu kararın işbu dava için kesin hüküm teşkil ettiğini, dolayısıyla söz konusu talebin muhatabının müvekkili kurum olmadığını, taraflar arasındaki devre ilişkin olarak davacı şirketin müvekkili kurumu ibra ettiğini, dayanak davanın davacısı kooperatif ile işbu davanın davacısı arasında abonelik ilişkisi bulunduğunu, bu nedenle müvekkili kurumun sorumluluğu bulunmayacağını, taraflar arasındaki devre ilişkin alacak ve borç ilişkisinin kesinleştirildiğini, dolayısıyla talepte bulunulmasının müvekkili kurum yönünden mükerrer ödemeye, davacı şirket yönünden ise sebepsiz zenginleşmeye neden olacağını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili kurumun yalnız mahkemece hükmedilen meblağdan sorumlu olacağını, icra takibine ilişkin giderlerden, vekalet ücretinden ve sair harç ve masraflardan sorumluluğu bulunmadığını, faiz başlangıcının da hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, işletme hakkı devir sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.