Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/655 E. 2023/4280 K. 10.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/655
KARAR NO : 2023/4280
KARAR TARİHİ : 10.07.2023

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1609 Esas, 2021/1854 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Malatya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/1323 E., 2017/612 K.

Taraflar arasındaki menfi tespit, istirdat ve munzam zarar davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı gerçek kişinin keşideci, davacı şirketin avalist, davalının lehtar olduğu 300.000,00 TL bedelli senedin davalı tarafından icra takibine konu edildiğini, davacının 2009 yılında senedin bedelini ödeyerek senet aslını davalıdan teslim aldığını, ancak davalının icra takibini devam ettirdiğini, yaklaşık 700.000,00 TL değerindeki makinelerin 120.000,00 TL’ye satıldığını ve makinelerin davalı tarafından satın alındığını, makinelerin değer kaybı ve haksız kullanımından dolayı zararın oluştuğunu ileri sürerek davacının dava konusu senede dayalı olarak başlatılan takiptan dolayı borçlu olmadığının tespitine, makinelerin satışı yoluyla tahsil edilen 120.000,00 TL’nin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, makinelerin bugünkü değerinin hesaplanarak fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 10.000,00 TL munzam zararın işlemin yapıldığı tarihten itibaren davalıdan reeskont faizi ile birlikte tahsiline ve davalının %40 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zaman aşımı süresinin geçtiğini, davalının davacı gerçek kişinin eniştesi olduğunu, davalının kazançlarını davacıya güvenerek davacı gerçek kişinin işletmesi olan davacı şirkete yatırdığını, ancak davacı gerçek kişinin davacı şirketten elde ettiği kazançtan tek başına faydalandığını, bunun üzerine aralarında dava konusu senedin de olduğu üç adet senedin davalıya verildiğini, senet bedelinin ödenmemesi üzerine dava konusu senedin takibe konu edildiğini ve haciz safhasına geçildiğini, dava konusu makinelerin başka alıcı olmadığından tespit edilen bedelle davalı tarafından satın alındığını, bu işlemden sonra başkaca işlem yapılmadığını ve dosyanın takipsizlik nedeniyle düştüğünü, davacıya senedin iade edilmesinin mümkün olmadığını, bu şekilde icra işlemlerinin devam etmesinin mümkün olmadığını, senedin ne şekilde davacının eline geçtiğinin bilinmediğini, takip konusu dosyadaki senetten icra müdürlüğünün sorumlu olduğunu, davacının davalıya ya da icra dosyasına yapmış olduğu bir ödemenin bulunmadığını savunarak davanın reddine ve %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile menfi tespit ve istirdat davası açmak için ödeme tarihinden itibaren 1 yıllık sürenin geçtiği, ancak sebepsiz zenginleşme talebi yönünden, ödemelerin yapıldığı tarihler ile dava tarihi arasında 1 ve 10 yıllık sürenin henüz dolmadığı, bu nedenle davalının zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı, esas yönünden yapılan değerlendirmede ise, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun’un (6098 sayılı Kanun) 103 üncü maddesinde, “Borcu ödeyen borçlu, bir makbuz ve borcun tamamı ödenmişse, buna ilişkin borç senedinin geri verilmesini veya iptalini isteyebilir. Borcun tamamı ödenmemiş veya borç senedi alacaklıya başkaca haklar da vermekte ise borçlu, ancak makbuz verilmesini ve ödemenin borç senedine işlenmesini isteyebilir.Borç senedi borçluya geri verilmişse, borç sona ermiş sayılır” hükümlerinin yer aldığı, somut davada, taraflar arasında süregelen bir alacak-borç ilişkisinin mevcut olduğu, dava konusu senedin icra dosyasından davacının eline ne şekilde geçtiğinin açıklığa kavuşturulmadığı, davacı tarafından davalının senedi icra dosyasından aldığı, borcun ödenmesine rağmen tekrar ödeme yapıldığı ve senedin bu nedenle iade edildiği iddia edilmiş ve bu yönde tanık beyanları alınmış ise de senedin miktarı itibarıyla tanık dinlenemeyeceği, senedin davalı tarafından icra dosyasından alındığına dair de icra dosyasında bir işlem bulunmadığının görüldüğü, davacının senet bedelini ödediğini yazılı bir belgeyle kanıtlayamadığı, davacının yemin deliline de dayanmadığı, davacının aynı nedenle cumhuriyet savcılığına yaptığı şikayet ve itirazların takipsizlik kararı ile sonuçlandığı, karara karşı kanun yararına bozma talebinin de red ile sonuçlandığı, yine asliye ceza mahkemesinde görülen davanın da, uyuşmazlığın hukuki nitelikte olması nedeniyle sonucunun beklenmesine gerek görülmediği, bu durumda senedin ödendiğinin yazılı delil ile ispatı gerektiğinden tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği ve davanın sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı gerçek kişinin eniştesi olan davalıya dava konusu senetten kaynaklanan borcun ödeneceğinin bildirildiğini ve şahitler huzurunda senet bedelinin davalıya verildiğini ve karşılığında takibe konan senedin teslim alındığını, buna rağmen takibin sona erdirilmediğini, haciz işlemlerine devam edildiğini, hacizli makinelerin satıldığını, durumun öğrenilmesini müteakip davanın açıldığını, ödemenin yazılı delille ispatlandığını, ancak maddi vakıaların tanıkla ispatlanabildiğini, senedin davacının elinde olduğunu, ödemenin bankadan çekilen paralarla yapıldığının tanıkla ispatlandığını, senedin teslimine ve ödemeye ilişkin delillerin dikkate alınmadığını savunarak kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 104 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında “Borç senedi borçluya geri verilmişse, borç sona ermiş sayılır.” düzenlemesinin bulunduğu, yine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 167 inci maddesinin ikinci fıkrasında kambiyo senedine mahsus haciz yoluyla takip talebinde bulunulması için kambiyo senedi aslının ve borçlu sayısınca onaylı örneğinin takip talebine eklenmesinin zorunlu olduğunun düzenlendiği, somut olayda icra dosyasında senedin iadesine ilişkin herhangi bir belge bulunmadığı, buna rağmen dava konusu senedin Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/19835 Soruşturma sayılı dosyasına ibraz edildiğinin görüldüğü, bu durumda takip dayanağı senedi elinde bulunduran davacının 6098 sayılı Kanun’un 104 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen yasal karineden yararlanıp yararlanamayacağının değerlendirilmesinin gerektiği, davacı tanıklarının dava konusu senedin 2009 yılı yaz aylarında ödendiğini ve senedin iade edildiğini ifade etmelerine rağmen icra dosyasından yapılan satışın 09.12.2009 tarihinde yapılmış olması, icra dosyasında senedin iadesine ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmaması, ödeme iddiasının tanıkla ispatının mümkün olmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının 6098 sayılı Kanun’un 104 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen yasal karineden yararlanamayacağının ve dolayısıyla da davacının senet bedelinin ödendiği iddiasının ispatlanamadığının kabulünün gerektiği, bu nedenle menfi tespit talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, borcun ödendiği hususunun da ispatlanamadığına gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf sebepleriyle kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davanın zaman aşımı süresi içerisinde açılıp açılmadığı, davacı şirketin avalist, davalının lehtar olduğu 300.000,00 TL bedelli senedin davalı tarafından icra takibine konu edilmesinden sonra davacı tarafından bedelinin ödenip ödenmediği, senet aslı elinde olan davacının senet bedelinin ödenmesine rağmen haciz işlemlerine devam edildiği ve bu nedenle zarara uğradığı iddialarına karşı Mahkemece verilen kararın yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Kanun’un 104 üncü maddesinin üçüncü fıkrası, 2004 sayılı Kanun’un 167 inci maddesinin ikinci fıkrası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin birinci alt bendi.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.