Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/621 E. 2023/3276 K. 25.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/621
KARAR NO : 2023/3276
KARAR TARİHİ : 25.05.2023

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1189 E., 2021/1833 K.
HÜKÜM : Kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2019/33 E., 2019/786 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 23.05.2023 günü hazır bulunan davacı vekili Av……. ve davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan 30.12.2013 tarihli sözleşme ile davalının bünyesinde bulunan Doğu 1 HES’in Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan lisansının alınmasını takiben davalı şirket bünyesinden çıkartılarak davalının hissedarları tarafından kurulacak başka bir şirket bünyesine alındıktan sonra, kurulan bu şirketin tamamının davacıya devredilmesinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 5 inci maddesi uyarınca şirket pay bedelinin 2.300.000,00 TL olduğunu, bu bedelin 300.000,00 TL’lik kısmının sözleşmenin imzalanmasıyla birlikte 30.12.2013 tarihinde davalıya ödendiğini, aradan 2 yıl geçmesine rağmen davalının edimlerini yerine getirmediğini, bu nedenle davalıya 19.11.2015 tarihinde ihtarname gönderilerek 15 gün içerisinde edimlerini yerine getirmemesi halinde hisse devrinden vazgeçildiğinin kabulü ile ödenen 300.000,00 TL bedelin ve sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tahsili isteneceğinin ihtar edildiğini, davalının 04.12.2015 tarihli cevabi ihtarnamesinde edimlerini yerine getirdiğini bildirdiğini, davalının sözleşmedeki edimleri yerine getirmemiş olması sebebiyle davalıya ödenen ancak karşılıksız kalan 300.000,00 TL pay devri bedelinin davalıdan tahsili için icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu, davalının sözleşmedeki edimleri yerine getirmediğinden müvekkilinin sözleşmeden vazgeçtiğini ileri sürerek taraflar arasındaki sözleşmenin münfesih olduğunun tespiti ve davalının takibe itirazının iptali ile alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 30.12.2013 tarihli sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirdiğini, davacının menfi zararını talep edebilmesi için 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 123 üncü ve devamı maddelerinde öngörülen şartların gerçekleşmesi gerektiğini, somut olayda menfi zarar talep etme şartları oluşmadığından davacının başlatmış olduğu takibin hukuka aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının sözleşmenin feshine ilişkin 6098 sayılı Kanun’un 123 üncü maddesi uyarınca gönderdiği ihtarnamede verdiği 15 günlük sürenin dürüstlük kuralı çerçevesinde borçlunun borcunu ifa etmesine imkan verecek makul süre olmadığı, davalının sözleşme kapsamında yapacağı işlerde gecikme olmadığı, davalının şirket devri ön sözleşmesine göre ön lisans alıp su kullanım anlaşmasını yaptığı, çed raporunun yönetmelik değişikliklerine rağmen yerine getirildiği, davacının sözleşmenin feshi isteminde haklı olmadığı, bu nedenle itirazın iptali istemine konu pay devrine ilişkin 300.000,00 TL ön ödemenin iadesini talep edemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taleplerinin sözleşmenin münfesih olduğunun tespiti istemine ilişkin olması nedeniyle nisbi harç alınmasının hatalı olduğunu, sözleşmenin feshinin koşullara bağlı tutulduğu istisnalar dışında mahkeme kararına gerek olmaksızın ileri sürülebilen ve karşı tarafın kabulüne bağlı olmayan bozucu yenilik doğuran tek taraflı irade beyanı olduğunu, mahkeme kararının gerekçesinde değinilen 6098 sayılı Kanun’un 123-125 inci maddelerinde düzenlenen hususların sözleşmeden dönme ve buna bağlı sonuçların, sözleşmenin geçersizliği halinde tarafların talep edebileceği seçimlik hakların düzenlenmesine ilişkin olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmeyi feshettiğini ve buna ilişkin irade beyanının karşı tarafa ulaşması ile sözleşmenin zaten sona erdiğini, kabul anlamına gelmemek üzere Mahkemenin sözleşmenin feshi için haklı sebeplerin oluşmadığı yönündeki kabulünün doğru olmadığını, davalı şirketin 2 yıl geçerliliği olan ve yatırıma başlamak için gerekli izin ve onayları almaya yarayan ön lisansı aldığını, ancak bunun da süresinin 15.10.2017 tarihinde dolduğunu, ön lisans aldıktan sonra davalının herhangi bir işlem yapmadığını, 6098 sayılı Kanun’un 124 üncü maddesinin (a) bendinde borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa fesih için ayrıca bir süre verilmesine gerek olmadığının düzenlendiğini, ayrıca davalı şirketin sözleşme öncesi müvekkili şirketi yanılttığı ÇED başvurusuna esas proje tanıtım dosyasının eksik olmasına rağmen “ÇED gerekli değildir” raporunun kısa sürede alınacağı beklentisi oluşturmasının da dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, ÇED raporunun geç alınmasında davalının kusurlu olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiği konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, davacı sözleşme nedeniyle davalıya ödenen 300.000,00 TL’nin teminatı olmak üzere davalının teslim ettiği bonoya dayalı ilamsız takip başlatmakla sözleşmenin feshi iradesini açıklamış olduğundan feshin hüküm ve sonuçlarının doğduğunun kabulü gerektiği, bu durumda, davacının ayrıca sözleşmenin münfesih olduğunun tespitini istemekte hukuki yararı bulunmadığı, sözleşmenin feshine ilişkin irade beyanının tek taraflı bozucu yenilik doğuran haklardan olmasına ve davacının davalıya gönderdiği ihtarname ve sözleşme nedeniyle ödenen tutarın iadesi için takip başlatması ile fesih iradesini ortaya koymuş olmasına göre tarafların sözleşme nedeniyle verdiklerini geri alma hakkı da doğduğundan davacının davalıya 300.000,00 TL’yi ödediği konusunda uyuşmazlık bulunmadığından davacının ödediği 300.000,00 TL’nin teminatı olarak düzenlenen senede dayalı ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali talebinin de kabulü gerektiği gerekçesiyle davacının istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına, davacının sözleşmenin feshinin tespiti talebinin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine, itirazın iptali talebinin kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; itirazın iptali talebi ile açılan davada aynı zamanda sözleşmenin feshinin tespiti talep edilmesinin mümkün olmadığını, dava şartı yokluğundan reddi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince hukuki yarar yokluğundan reddedildiğini, davacı tarafından gönderilen ihtarnamede fesih bildirimi bulunmadığını, takipten önce davacı tarafından fesih iradesinin kanuni şartlara uygun olarak yapılması gerektiğini, herhangi bir ani edimli sözleşme olmadığı için fesih iradesinin ancak geleceğe yönelik sonuç doğurduğu kabul edilmesi gerektiğini, müvekkilinin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, sürecin uzamasında mevzuat değişikliğinin etkili olduğunu, süreç devam ederken davacı tarafından onbeş gün süre verilerek işin tamamlanması istenen ihtarname ile sözleşmenin feshedildiği sonucuna ulaşılamayacağını, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, sözleşmenin feshinin tespiti talebinin reddedilmesi nedeniyle nisbi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek hükmün bozulmasını istemiştir.

2.Davacı vekili katılma yoluyla temyiz dilekçesinde özetle; sözleşmenin münfesih olduğunun tespitinin itirazın iptaline konu alacağa bağlı bir talep olduğunu, ayrı bir eda davası hükmünde olmadığını, bu nedenle sanki ayrı bir davaymış gibi, ret kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf mahkemesinin sözleşmenin münfesih olduğunun tespitine ilişkin red kararı yönünden temyize başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanmış olan 30.12.2013 tarihli şirket devri ön sözleşmesinin münfesih olduğunun tespiti ile sözleşme gereği davalıya pay devri bedeli olarak ödenen 300.000,00 TL’nin tahsili için başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin taraflardan ayrı ayrı alınarak yekdiğerine verilmesine,

Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.