YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6148
KARAR NO : 2023/1801
KARAR TARİHİ : 23.03.2023
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/735 Esas, 2022/849 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2021/15 E., 2021/962 K.
Taraflar arasındaki tasfiye davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtayca davalı vekili tarafından duruşma istemli, davacı vekili tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 21.03.2023 günü hazır bulunan davacı vekili Avukat … ile davalı vekili Avukat ….. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Teknoloji Geliştirme Bölgelerinin (TGB) 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu (4691 sayılı Kanun) çerçevesinde müvekkilinin koordinasyonunda faaliyet gösterdiğini, anonim şirket niteliğini haiz TGB yönetici şirketinin öncelikle özel kanun niteliğindeki 4691 sayılı Kanun’a, hüküm bulunmayan hallerde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (6102 sayılı Kanun) tabi olduğunu, 4691 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca yönetici şirketin kanuna ve yönetmeliğe uygun olarak TGB’yi yönetmekle yükümlü kılındığını, amaç dışında faaliyet göstermesi durumunda aynı maddenin sekizinci fıkrası gereği müvekkili Bakanlığın mahkemeden şirket yönetimi için kayyım atanmasını ve şirketin tasfiyesini isteyeceğini, yine 4691 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi uyarınca müvekkilinin kamusal bir denetim görevinin bulunduğunu, gelen şikayetler uyarınca davalı yönetici şirket hakkında denetim yapılıp müfettiş raporu düzenlendiğini, bu raporda davalının amaca aykırı faaliyetlerinin tespit edildiğini, davalının ortaklarından Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) ile imzalanan sözleşme ile TTGV’nin finansal desteği karşılığında yapılacak ödemenin mahsubu için Arı Teknokent’teki 400 m2 alanın 30 yıllığına TTGV’ye tahsis edildiğini, ancak kira m2 bedeli 15 euro olan alanın m2’sinin 1,78 USD’ye denk gelecek şekildeki belirlenen bedelin 4691 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliğine aykırılık taşıdığını, herhangi bir Ar-Ge projesi sunmayan TTGV’ye alanda yer verilmesinin de Yönetmeliğe aykırılık taşıdığını, yine davalının ortaklarından olan İTÜ Geliştirme Vakfı’ndan sağlanan 1.000.000,00 USD destek karşılığında binadan elde edilen kira bedellerinin %7’sinin anılan vakfa ödendiğini, aynı ortaktan elde edilen 891.550,00 USD karşılığında da kira gelirinin %6,25’inin Vakfa verileceğinin kararlaştırıldığını, bu şekilde anılan Vakfa Kanunun amacına aykırı şekilde süresiz ve düzenli gelir temin edildiğini, fazladan faiz ödemesi yapıldığını, ortaklardan alınacak borçların emsallerine uygunluk taşıması gerektiğini, bu işlemlerin diğer ortakların aleyhine olacak şekilde hakim ortağa kaynak aktarılması anlamına geldiğini, anılan aykırılıkların giderilmesi için davalı şirket uyarılmışsa da düzeltici işlemlerin yapılmaması hususunda direnildiğini, verilen cevaplardan işlemlere devam edileceğinin anlaşıldığını ileri sürerek 4691 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliğinin amacına aykırı faaliyette bulunan ve tanınan sürede uygunsuzlukları düzeltmeyen davalının yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin sona erdirilmesini, kayyum tayinini, davalı şirketin tasfiyesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin İTÜ ARI Teknokent Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nin yönetimi ve işletilmesinden sorumlu yönetici şirket olarak 2002 yılından beri faaliyet gösterdiğini, bölgeyi ülkenin en önemli teknoloji üstlerinden biri haline getirdiğini, 4691 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği amaç doğrultusunda hareket ettiğini, davacının istediği düzeltmeleri yaptığını, bazı düzenlemelerin süreç içinde hayata geçirileceğini, bu konuda somut adımlar attığını bildirdiğini, faaliyet binasının yapımında finansman sorunu yaşayan müvekkilinin %1 oranındaki hissedarı TTGV’den destek sağladığını, bu destek karşılığında müvekkilinin yönetim bedeli ödeme borcu altına girdiğini, binada TTGV’ye 30 yıl süre ile kiralanabilir alanın sadece %3’üne tekabül eden 400 m2 yer tahsisi sağlanması ve bunun karşılığı ödenecek kullanım bedelinden mahsubu hususlarında mutabakata varıldığını, bina inşaatının bu destekle bitirilebildiğini, doğrudan Ar-Ge projesi yapmasa da TTGV’nin amacı doğrultusunda faaliyet gösterdiğini, bununla birlikte davacının yazılarının dikkate alındığını, talep edilen düzenlemelerin faaliyete geçirilmeye başlandığını, İTÜ Geliştirme Vakfı ile Dr…….arasında aktedilen protokol ile yatırıma dönüştürülmesi şartıyla Dr. …’in tahsis ettiği yatırım çerçevesinde Arı-2 binasının kiralanan ofis alanından elde edilecek KDV hariç kira gelirinin %7’sinin vakfa ait olacağının kararlaştırıldığını, ardından protokolde değişiklik yapılmışsa da önceki protokle aykırılık taşıdığından Dr. …’in yatırımdan dönmek istediğini, binanın işletilmesinden elde edilecek net gelirin %7’sinin Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’ne (MİAM) katkı fonu olarak ayrılacağının kararlaştırıldığını, kaynak aktarımın amaçlanmadığını, tutarın da müvekkilinin gelirinin 1/40’ına tekabül ettiğini, davacının uyarılarından sonra ise Eylül 2020 itibariyle kaynak aktarımın durdurulduğunu, yine İTÜ Geliştirme Vakfı’ndan binanın tamamlanması için para alındığını, kira gelirinin KDV hariç %6,25’inin Vakfa ait olacağının kararlaştırıldığını, sonradan protokolün tadil edildiğini, ancak onun da hükümsüz olduğunun kararlaştırılıp 04.02.2004 tarihli protokolün aynen geçerli olduğu yönünde mutabakata varıldığını, 24.06.2019 tarihli anlaşma ve tadil protokolü kapsamında müvekkilinin İTÜ Geliştirme Vakfı’na o tarihten bugüne kadar hiçbir ödeme yapmadığını, müvekkilinin her yıl davacı Bakanlığa rapor göndermesine rağmen 17 yıl sonra bu davanın açılmasının iyiniyet ile bağdaşmadığını, yönetici şirketin Kanunun amacına aykırı bir faaliyet göstermediğini, dava konusu işlemlerin 4691 sayılı Kanun’un amacına aykırı iş ve işlemler olarak kabul edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 6102 sayılı Kanun’un 529 uncu maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin atfıyla 4691 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin sekizinci fıkrasının olaya uygulanacağını, davacının müfettiş raporları ile tespit ettiği amaca aykırı faaliyetlerin düzeltilmesi hususunda davalıyı uyardığı, davalının tespit edilen aykırılıkları davadan önce düzeltmediği, 15.04.2021 tarihli davalı ile İTÜ Geliştirme Vakfı arasında düzenlenen aralarındaki hukuki ilişkinin sonlandırılmasına ilişkin ikale protokolü ve davalının 15.04.2021 tarih ve 2021/19 sayılı yönetim kurulu kararı, 20.10.2021 tarihli davalı şirket ile TTGV arasında düzenlenen protokol ve davalı şirketin 20.10.2021 tarih ve 2021/70 sayılı yönetim kurulu kararları ile davacı Bakanlıkça tespit edilen ve dava konusu olan amaca aykırı faaliyetlerden vazgeçilerek gerekli düzeltmelerin dava tarihinden sonra yapıldığı, davalı şirketin kira gelirinden pay verdiği, emsale aykırı şekilde düşük kira bedeliyle ve Ar-Ge projesi sunmamasına rağmen yer tahsis ettiği vakıflar davalı şirketin ekonomik olarak zor durumda olduğu dönemde maddi destek sağlamışlarsa da bu hususun ilgili kanun, yönetmelik ve esas sözleşmede amacı ve faaliyet konuları belirli olan öncelikle kâr amacı gütmemesi gereken davalı şirketin bu amaç dışına çıkarak ekonomik olarak güçlenme ve büyümeyi amaç edinmesini haklı göstermeyeceği, söz konusu faaliyetlerini amaca uygun hale getirmeyeceği, asıl gayesi ülkemizin teknolojik gelişimine katkı sağlayarak bu yönüyle ülke kalkınmasına katkı sağlamak ve bu alanda çalışan kişi, kurum ve kuruluşlara ortam, imkan ve fırsat eşitliği sağlamak olan davalının 4691 sayılı Kanun, ilgili yönetmelik ve esas sözleşmede belirtilen amaç ve faaliyet konusuna aykırı şekilde hareket ederek hissedarları olan vakıflara Ar-Ge projesi sunmamasına rağmen emsale aykırı şekilde düşük kira bedeliyle yer tahsis ettiği, kira gelirlerinden belirli oranlarda pay verdiği, bu eylemlerin şirket amacıyla bağdaşmadığı, anonim şirket olsa da 4691 sayılı Kanun kapsamında kurulmuş özel statüye sahip kamu menfaati taşıyan bir şirket olması nedeniyle 6102 sayılı Kanun kapsamında kurulan asıl ve öncelikli kâr amacı güden şirketler için uygulanan feshin son çare olması ilkesinin davalı şirket açısından uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının 6102 sayılı Kanun’un 529 uncu maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin atfıyla 4691 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin sekizinci fıkrası gereği tasfiyesine, davalıya tasfiye memuru atanmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; özel kanun niteliğindeki 4691 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin sekizinci fıkrasına dayalı ihtiyati tedbir karar verilip davalıya kayyum tayin edilmesi gerektiğini, tasfiye kararı ile birlikte kayyum şartlarının oluştuğunu, kararın kesinleşmeden icra edilebileceğini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 4691 sayılı Kanun’un amacı ile örtüşen ve müvekkiline finansal destek sağlayan TTGV’nin İTÜ Arı Teknokent Bölgesinde faaliyet göstermesine engel bir durumun bulunmadığını, dava konusu işlemlerin Kanunun amacına aykırılık taşımadığını, müvekkilin anılan amaç dışında faaliyet göstermediğini, 4691 sayılı Kanun’un 5 inci maddesindeki şartların oluşmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte finansal modellerdeki eksikliklerin Kanunun amacına aykırılık kabul edilemeyeceğini ve tasfiyeye sebebiyet vermeyeceğini, dava tarihi gözetildiğinde talebin iyiniyetle bağdaşmadığını, müvekkilinin raporlardaki bulguların gereğini yerine getirdiğini, davadan sonra alınan 28.12.2021 tarihli Ticaret Bakanlığı raporunun davanın haksızlığını ispatladığını, bu raporda dava konusu işlemlerin hukuka aykırı işlem olarak nitelendirilmediğini, davanın konusuz kaldığını, bilirkişi heyetinin usulsüz oluşturulduğunu, 24.06.2019 tarihli protokolün uygulamaya geçmediğini, bu tarihten itibaren İTÜ Geliştirme Vakfına hiçbir ödeme yapılmadığını, feshin son çare olması gerektiğini, hukuki mütalaanın dikkate alınmaması gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile şahsın hukukuna ilişkin mahkeme ilamları kesinleşmeden infaz edilemeyeceği, bir tüzel kişilik olan şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin olarak verilen kararın doğrudan doğruya şahsın hukukunu ilgilendirdiği, kesinleşmeden infazının hukuken mümkün olmadığı, 4691 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca, davacı Bakanlığın davalı şirkete kayyım atanmasını talep hakkı mevcut olmakla birlikte Kanundaki bu düzenlemenin esasa ilişkin taleple ilgili olduğu, ihtiyati tedbire ilişkin bulunmadığı, ihtiyati tedbir kararı verilmezse telafisi imkansız zararların doğacağına ilişkin bir verinin sunulmadığı, bilirkişi raporuyla uzman görüşünde varılan sonuçların farklı olmasının ek rapor ya da yeniden bilirkişi raporu alınmasını gerektirmediği, yasaya aykırılıkların giderilmesi için verilen süreye rağmen dava tarihinden önce giderilmediği, davalının Bakanlığın ihtar yazısına verdiği yanıtta İTÜ Geliştirme Vakfı’na yapılan ödemelerin durdurulduğunu belirtilmiş olmakla birlikte, Bakanlığın ihtarına rağmen fazla ödemelerin tahsili konusunda girişimde bulunmadığı, bilirkişilerce şirketin hâkim ortağına kaynak transferi niteliğinde kabul edilen bu durumun şirketin fesih ve tasfiyesini gerektirdiği, davacının davadan sonraki çalışmalarının dava tarihi itibariyle mevcut olan fesih sebeplerini ortadan kaldırmayacağı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı şirkete tedbiren kayyım tayini gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükme esas yapılamayacak nitelikteki bilirkişi raporu dayanak alınarak verilen kararın yerinde olmadığını, yemine ilişkin tutanağın bilirkişilerce imzalanmadığını, bilirkişilere usulünce yemin verdirilmediğini, bilirkişi raporu ve uzman görüşü arasındaki çelişkinin giderilmediğini, istinaf mahkemesinin Ticaret Bakanlığı raporuna değinme ihtiyacı hissetmediğini, davacının kendi hazırladığı rapora dayanarak hüküm kurulamayacağını, kararın gerekçesiz olduğunu, TTGV’nin İTÜ Arı Teknokent’de faaliyet gösterebileceğini, bu vakfa kiralama tarihinde indirimli yer tahsisi hususunda kısıtlayıcı bir düzenleme bulunmadığını, yapılan işlemin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği’nin 14 üncü ve 21 inci maddeleri çerçevesinde hukuka uygunluk taşıdığını, dava konusu hiçbir işlemin kanunun amacına aykırı işlem olarak nitelenemeyeceğini, Ticaret Bakanlığı raporunun davanın haksızlığını ispatladığını, mahkemenin müvekkilinin iyiniyetli ve çözüm odaklı yaklaşımını hatalı değerlendirdiğini, revizyonlar dikkate alındığında ilgili işlemler yönünden davanın konusuz kaldığını, feshin son çare olması ilkesinin uygulanması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4691 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi kapsamında davalı şirketin tasfiyesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6102 sayılı Kanun’un 529 uncu maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi.
3. 4691 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde
4. 4691 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin altıncı fıkrası, 4691 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin sekizinci fıkrası, 4691 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi,
5.Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği’nin 21 inci ve 36 ncı maddeleri
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Dava, 4691 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca açılmıştır. 4691 sayılı Kanun’un dava tarihinde yürürlükte olan 5 inci maddesinin sekizinci fıkrası “Bakanlık, Bölgede bu Kanunda belirtilen amacın dışında faaliyet gösteren yönetici şirketi uyarır ve belirli bir süre vererek, amacına uygun faaliyette bulunulmasını ister. Bu sürenin sonunda, yönetici şirketin, amacı doğrultusunda faaliyet göstermediğinin tespit edilmesi durumunda, Bakanlık görevli mahkemeye başvurarak mevcut yönetici şirketin yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin sona erdirilmesini, şirketin yönetimi için kayyum tayin edilmesini ve yönetici şirketin tasfiyesini ister.”, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Bakanlığın denetim ve yetkileri” başlıklı 36 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ise “Bakanlık, Bölgede Kanunda belirtilen amacın dışında faaliyet gösteren yönetici şirketi uyarır ve belirli bir süre vererek Kanun amacına uygun faaliyette bulunulmasını ister. Bu sürenin sonunda, yönetici şirketin, amacı doğrultusunda faaliyet göstermediğinin tespit edilmesi durumunda, Kanunun uygulanması ile ilgili her türlü faaliyetleri sonucunda elde ettiği kazanca ilişkin kurumlar vergisi istisnası üç ay uygulanmaz ve bu konuda Maliye Bakanlığı bilgilendirilir. Bu sürenin sonunda da, yönetici şirketin, Kanunun amacı doğrultusunda faaliyet göstermediğinin tespit edilmesi durumunda, Bakanlık görevli mahkemeye başvurarak mevcut yönetici şirketin yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin sona erdirilmesini, şirketin yönetimi için kayyum tayin edilmesini ve yönetici şirketin tasfiyesini ister.” şeklinde düzenlenmiştir. Yine aynı Yönetmeliğin “Bölge arazisinin kullanımı” başlıklı 21 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre “Yönetici şirket, Bölgede akademik, ekonomik ve sosyal yapının oluşturulmasını sağlamak amacıyla; Bölgenin toplam yapılaşma hakkının yüzde yirmibeşini aşmayacak kesimi üzerinde Bölge amaçları doğrultusunda gerçekleştirilecek faaliyetlere etkinlik kazandırmak ve Bölgenin ihtiyaç duyduğu ekonomik, sosyal ve kültürel altyapıyı oluşturmak üzere gerekli bina ve tesisleri kurabilir, işletebilir, kiraya verebilir.”
3. 4691 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinde öngörülen amaç, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği’nin 21 inci maddesi ve Türkiye Teknoloji ve Geliştirme Vakfı’nın Vakıf Senedinde gösterilen amaçları gözetildiğinde yönetici şirketin bölgede Türkiye Teknoloji ve Geliştirme Vakfına yer kiralamasının Kanunda belirtilen amacın dışında faaliyet gösterdiği anlamına gelmez.
4. Öte yandan davalı şirket ile akitleri konumunda olan dava dışı vakıflar arasındaki protokoller ve protokol hükümleri gözetildiğinde üçüncü kişilerce yapılan sözleşmelere ilişkin iddia olunan Kanuna aykırılıkların giderilmesinin davalının tek taraflı iradesine bağlı olmadığından davacının 4691 sayılı Kanun’un amacına aykırılık taşıdığını ileri sürdüğü eylemlerin giderilip Kanun’un amacına uygun faaliyette bulunulması için davalı şirkete 31.10.2020 tarihine kadar verdiği süre çok kısa olup makul görülmemiştir.
5. Yukarıda metnine yer verilen Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği’nin 36 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde Bakanlığın, Bölgede Kanunda belirtilen amaç dışında faaliyet gösteren yönetici şirketi uyaracağı ve belli bir süre vererek Kanun’un amacına uygun faaliyette bulunmasını isteyeceği düzenlenmiştir. Davacı Bakanlık bu hususta davalı şirkete süre verilerek TTGV’nin tahsis edilen ofisten tahliyesinin sağlanması, … Müzik İleri Müzik Araştırmaları Merkezi’ne kaynak aktarımının durdurulması, fazladan aktarılan kaynakların TTGV’den ve konservatuardan faiziyle geri talep edilmesi istenmiş ve bu hususta 31.10.2020 tarihine kadar süre verilmişse de yukarıdaki 4 numaralı paragrafta belirtildiği gibi verilen süre çok kısa olduğundan davacı Bakanlığın süre şartını yerine getirdiğinden söz edilemeyecektir. Yine Yönetmeliğin aynı bendinde yönetici şirkete verilen sürenin sonunda yönetici şirketin amacı doğrultusunda faaliyet göstermediğinin tespit edilmesi durumunda Kanunun uygulanması ile ilgili her türlü faaliyetleri sonucunda elde ettiği kazanca ilişkin kurumlar vergisi istisnasının üç ay uygulanmayacağı ve bu konuda Maliye Bakanlığının bilgilendirileceği düzenlendiği halde davacı Bakanlığın bu hüküm uyarınca Maliye Bakanlığına gerekli bildirimi yaptığı, yönetici şirket hakkında üç ay boyunca istisnanın uygulanmadığı iddia ve ispat edilemediği gibi bu sürenin sonunda da yönetici şirketin Kanunun amacı doğrultusunda faaliyet göstermediğinin tespit edilmesi durumunda Bakanlığın görevli mahkemeye başvurarak mevcut yönetici şirketin yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin sona erdirilmesini, şirketin yönetimi için kayyum tayin edilmesini ve yönetici şirketin tasfiyesini isteyeceği düzenlenmiş olup anılan sürenin beklendiği, süre sonunda yönetici şirketin halen Kanunun amacı doğrultusunda faaliyet göstermediğinin tespit edildiği de ileri sürülmediğinden davacının mahkemece yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin sona erdirilmesi ve tasfiyesi için başvuru şartlarının oluşmadığının kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi de yerinde olmamış, kararın bu yönden de bozulmasını gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davalıya iadesine,
Takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.