YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5665
KARAR NO : 2022/6746
KARAR TARİHİ : 06.10.2022
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 29.05.2017 tarih ve 2015/190 E- 2017/503 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 04.12.2020 tarih ve 2017/6774 E- 2020/2101 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline geri çevrilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra iade edildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, 28.02.2014 keşide tarihli, 100.000,00 TL bedelli ,… seri numaralı çekin davalı tarafından keşide edilerek dava dışı Marafil Tekstile teslim edildiğini,müvekkili bankaya borçlu olan dava dışı şirketin, çekin ödenmesi halinde borçlarına mahsup edilmek üzere müvekkili bankaya ciro ve tevdi edildiğini, çekin bedelinin ödenmemesi üzerine ve çek yasal süresi içerisinde muhatap bankaya ibraz edilemediğinden keşideci ve cirantalar hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yerine ilamsız takip başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini,davada ispat külfetinin davalıda olduğunu,davalının sebepsiz zenginleşmediğini ispatlaması gerektiğini ileri sürerek, davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin takip konusu çek nedeniyle borcu bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan delillere, 6102 sayılı Yasa’nın 780. maddesinde düzenlenen çek kayıtsız şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi belirlemekte olup çekin bir ödeme aracı olduğu, İstanbul 6. İcra Müdürlüğü’nün 2014/12400 E. sayılı dosyasında davacı tarafından davalılara ilamsız icra takibinin yapıldığı, davalının takibe itiraz ettiğinin anlaşıldığı, 6102 sayılı TTK ‘da alınabilecek bir krediye karşılık gösterilebilecek teminatlardan birisinin rehin olduğu,cirantanın bir borcuna teminat teşkil etmek üzere, yapılan ciroya “rehin içindir”, “teminat içindir” gibi ibareler eklenerek yeni hamile kambiyo senedinin devredilebileceği, dava konusu çekin arka yüzü ve tevdi bordrosu üzerindeki kayıtlardan çekin rehin cirosu ile devredildiğinin ispatlanamadığı , yapılan cironun tahsil cirosu kabul edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince somut olayda, davacı hamilin, keşideci borçlu aleyhine ilamsız icra takibi başlattığı ve TTK 732. maddesine dayanarak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre alacağının tahsilini talep ettiği, davalının bedelsizlik iddiasının şahsi defi olup iyiniyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceği, ispat yükü kendisinde olan davalının sebepsiz zenginleşmediğini ispat edemediği, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.Poliçeye ait olup çek hakkında da uygulanması mümkün bulunan 6102 sayılı TTK’nın 818. maddesinde rehin cirosu ile ilgili aynı Kanun’un 689. maddesine yapılmış bir atıf bulunmadığından çekte rehin cirosu caiz olmayıp, rehin veya bunun sonucunu elde etmeye yönelik olarak teminat amacıyla çekin ciro ile elde edilmesi halinde çeki devir alan kişi çeke dayalı hakları kullanamaz.
Dairemizin yerleşik uygulamalarına (11.04.2018 T. ve 2016/15070 E. – 2018/2588; 26.09.2017 T. ve 2016/7396 E. – 2017/4744 K. vb.) göre de çekte rehin cirosu mümkün değildir.
Ancak, çek metninde açıkça rehin cirosu yazılmasa da birtakım belge ya da evraklardan çekin teminat amacıyla verildiği anlaşılıyorsa çekte gizli veya açık rehin cirosu olamayacağından son hamilin çeki teminat amacıyla elinde bulundurduğunun kabulü gerekecektir.
Somut olayda, 28.02.2014 keşide tarihli … nolu 100.000,00 TL bedelli çekin dava dışı Marafil Tekstil Madencilik İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ tarafından çek tevdi bordrosu ile davacıya verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, öncelikle, davacı bankanın ticari defter ve kayıtları ile çek tevdi bordrosu incelenerek tevdi bordro tarihi itibariyle dava dışı Marafil Tekstil Madencilik İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ’nin davacı bankaya borçlu olup olmadığının belirlenmesi, çekin kredi borcuna teminat olarak verilip verilmediğinin değerlendirilmesi, çekin teminat amacıyla alındığının tespit edilmesi halinde ise çekte rehin cirosu geçerli olmadığından sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 06.10.2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dava, davalı Şirket tarafından keşide edilip dava dışı Marafil Tekstil Tic… Ltd. Şti tarafından ciro yoluyla davacıya temlik edilen çekin, zamanında muhatap bankaya ibraz edilmemesi nedeniyle ilamsız takibe konulması üzerine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir.
İlk derece mahkemesinin davayı kabul etmiş, davalı tarafça istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi esastan ret kararı verilmiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızdaki ihtilaf, çekte hamil sıfatını taşıyan davalı banka yönünden, zımni rehin cirosu bulunup bulunmadığı tartışmasından kaynaklanmaktadır.
KAMBİYO SENETLERİNDE CİRO
Kambiyo senetlerine özgü temel kaideler Poliçe başlığı altında düzenlenmiştir. Sıra Bono ve Çeke geldiğinde ise daha çok Poliçe ile ilgili hükümlere atıfla yetinilmiştir.
Bu meyanda bonoda rehinle ilgili Poliçe hükümlerine açık atıf bulunulurken, Çeke dair herhangi gönderme bulunmamaktadır.
Çekin bir ödeme vasıtası olup, belirli bir vadeyi içermemesi; görüldüğünde ödenmesi ve rehin cirosuyla devredilebilirliğine dair açık bir düzenleme bulunmaması nedeniyle gerek uygulamada gerekse öğretide rehin maksadıyla devredilemeyeceğine dair genel bir kabul oluşmuştur.
Zaten sayın çoğunluk ile aramızda bu yönde görüş aykırılığı bulunmamaktadır.
Tartışma daha ziyade Çek arka yüzündeki ciroda “rehin” veya “teminat” ibaresinin yazılmamasına rağmen (beyaz ciroyla devralan banka yönünden) yorum yoluyla rehin cirosu olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği hususunda toplanmaktadır.
Şöyle ki, bankalar çoğu kez kredi verdikleri borçlulardan müşteri çeki almakta ve borçlunun temerrüde düşmesi üzerine de bakiye borç tutarı kadar kambiyo senetlerine mahsus takip yöntemiyle çek keşidecisine müracaat etmektedirler.
Banka ile arasında temel ilişki bulunmayan keşideciler ise senet tevdi bordrosundaki “teminat” ibaresinden veyahut “kredi borç bakiyesi” kadar takibe uğramaktan dolayı bu çeklerin teminat maksadıyla verildiğini iddia ederek bankanın meşru hamil olmadığı savunmasında bulunmaktadırlar.
Sıkı şekil şartlarına tabi olan kambiyo senetleriyle ilgili TTK’da açık düzenlemeler mevcuttur. Ciro ve türlerine ilişkin hükümlerde rehin cirosunun ne şekilde oluşacağı açıkça tarif edilmiştir (TTK. 689). Buna göre ya “bedeli teminattır” veyahut “bedeli rehindir” ibarelerinden birini içermesi gerekmektedir. Bundan başka “tahsil” maksadıyla da temlik edildiğine dair bir kayıt düşülmediyse asıl olan “temlik” cirosudur.
Zira, bir başka kambiyo senedi olan Bono özelinde gündeme gelen ciro ile ilgili 05.11.1969 gün ve 1969/6, 1969/7 Tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu kararında:
“İster kapalı ve ister açık olsun, temlik cirosu ile iktisap olunan senet ( teminat ) olmayıp bankanın mamelekine geçmiş bir haktır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu`nun ticari senetlere ait hükümleri 1930 ve 1931 senetlerinde Cenevre`de tekrar ele alınıp mükemmelleştirilen 1910 ve 1912 Lahey projelerine dayanmaktadır. Bu beynelmilel projelerin derpiş ettiği gaye, uluslararası geniş bir tedavül sahasını haiz olan ticari senetler için beynelmilel bir hukuk statüsü temin etmektir. Kanun yapıcının tedavül sahası milli sınırları aşan ve bu itibarla uluslararası önem arzeden ticari senetler için, beynelmilel anlaşmaları ve projeleri gözönünde bulundurarak tedvin ettiği Ticaret Kanunu hükümlerini, gayelerine ve dayanakları olan uluslararası projelere uygun şekilde tatbik etmek zarureti vardır. Binaenaleyh; Ticaret Kanunu`nun terhine müteallik açık hükümlerine rağmen temlik cirosu ile ciro edilmiş, ihtiva ettiği haklar kayıtsız şartsız hamilin mamelekine geçmiş bir bono veya poliçeyi ( rehin ) telakki etmeye imkan yoktur.
Burada özetle; temlik cirosu ile devredilmiş senedin rehin olarak kabulünün mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
KAMBİYO SENETLERİNDE BORÇLUNUN (KEŞİDECİNİN) DAYANABİLECEĞİ DEFİLER.
Burada uzun uzadıya senet borçlusunun dayanabileceği mutlak ve nispi defilerden sözedilmeyecektir.
Konumuzu ilgilendiren rehin cirosu, senet metninde açıkça görülebilen ve senet hamilinin senedi temlik alırken çıplak gözle görebileceği mutlak defi kapsamında kalıp, keşideci tarafından herkese karşı ileri sürülebilecektir.
Bir senedin hangi hallerde rehin cirosuyla temlik edildiğinin teşhisi için başvuracağımız kanuni dayanak TTK 689. Maddesidir. Buna göre senette ya “bedeli teminattır” veyahut “bedeli rehindir” ibarelerinin yazılması gerekmektedir.
Aksi halin sair delillerle ispatına cevaz verilmesi “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin de senetle ispatı gerektiği hususundaki HMK 201 maddesine de aykırı düşecektir.
Eğer bankaya yapılan ciroda bu ibareler varsa bu senet metninden kaynaklanan bir mutlak defi olup herkese ve dolayısıyla som hamil olan bankaya karşı da ileri sürülebilir.
Ama bunun dışında keşideci, tarafı olmadığı lehtar olan şirketle banka arasındaki senet tevdi bordrosuna veyahut kredi sözleşmesine dayanarak örtülü rehin cirosu iddiasında bulunamaz.
Hakeza bu durum, TTK 687 maddesinde yer alan “poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun” şeklindeki hükme de aykırılık oluşturacaktır.
ÇEKDE REHİN CİROSUNUN MÜMKÜN OLMADIĞI TEZİNİ TARTIŞMALI HALE GETİREN GELİŞMELER
Yukarıda değinildiği üzere çekte rehin cirosunu yasaklayan herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak rehinle ilgili Poliçe hükümlerine atıfta bulunulmaması, bir ödeme vasıtası olup görüldüğünde ödenmesi nedeniyle rehne konu yapılamayacağı hususunda bir görüş birliği oluşmuştur.
Ne var ki, 5941 sayılı Çek Kanununun Geçici Madde 3/5 maddesi “31/12/2023 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.” denilmekle uygulamada çekin de tıpkı bono gibi bir kredi aracı haline getirildiği gözlemlenmektedir.
Bu madde 2008 yılında oluşan küresel ekonomik kriziyle gündeme gelmiş, geçici madde başlığı altında düzenlenmesine rağmen, her seferinde uzatılmak suretiyle ( En son 2023 aralık sonu) bir nevi “kalıcı” hale getirilmiştir.
Dolayısıyla çekte rehin cirosunun yapılamamasının temel dayanaklarından biri olan “görüldüğünde ödenir” gerekçesi fiilen bertaraf edilmiştir.
EKONOMİK GEREKÇELER
Bankalar kullandırdıkları kredileri geri dönüşünü garanti altına almak için ayni veyahut şahsi teminat alırlar. Ayni teminat kapsamında kalan ipotek verilmesi belirli aşamalarla gerçekleşir. Gayrımenkul değerleme raporları gibi bir hayli emek ve mesai gerektiren çabalar açılacak krediye önemli bir maliyet kalemi olarak yansır. Rehne konu gayrımenkulun aile konutu çıkma ihtimalinden kaynaklanan sorunlar ile kefalet sözleşmelerindeki eş rızasının bulunup bulunmaması gibi ilerde doğacak uyuşmazlıkların caydırıcılığı da cabası.
Bunun yerine ciro yoluyla bankaya devredilecek bir müşteri çeki kredi maliyetini azaltmanın yanı sıra amaca hızlı erişim açısından da her iki taraf açısından tam da bir kazan-kazan durumu oluşturmaktadır.
Ticari ilişkide taraflar tacirdir. Her biri sözleşmenin müzakere sürecinde kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışır en nihayetinde ortak bir ortak noktada buluşurlar. Bu uzlaşı, taraflar arasındaki menfaat dengesini açıkça ihlal etmiyorsa müdahaleden sarfınazar edilmelidir..
Çekte örtülü rehin cirosu gibi varsayımsal bir kabulün yol açacağı bir başka sorun ise halen bankaların teminat maksadıyla elinde tuttukları çeklerin bir anda hurdaya çıkmasıdır. Bundan hareketle mevcut krediler için ek teminat istenmesi, karşılanmaması halinde hesap kat işlemlerine muhatap kalmak gibi; ekonomik kriz nedeniyle zaten zar zor ayakta duran birçok işletmeye ilave zarar kalemi olarak yansıması kuvvetle muhtemeldir.
Bu bakımdan yargı mercileri karar sürecinde takdir yetkisini kullanırken, potansiyel yansımalarını ve doğuracağı ekonomik ve sosyal sonuçları da hesaba katmak zorundadırlar.
Diğer yandan yıllardır bu tür uyuşmazlıklara bakıp istikrarlı bir şekilde temyize konu karar doğrultusunda ilke belirleyen Yargıtay ( Kapatılan) 19 hukuk Dairesinin müktesebatının yok sayılması Yargıtay’ı bir bütün olarak algılayan piyasa paydaşları nezdinde hukuk güvenliği ilkesini da sorgulatacaktır.
Öte yandan davacı TTK 732 maddesinde düzenlendiği üzere; bir takım işlemlerin zamanında yapılmamasından/ihmalden kaynaklı sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde hamile başvurmakta olup, sebepsiz zenginleşmediğinin ispat yükü davalı keşidecidedir.
Açıklanan gerekçelerle yerinde görülen Bölge Adliye Mahkemesi karanın onanması gerektiği kanaatiyle aksi yönde tezahür eden sayın çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum.