Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/5644 E. 2023/5686 K. 09.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5644
KARAR NO : 2023/5686
KARAR TARİHİ : 09.10.2023

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
KARAR : Dava ret

Taraflar arasında görülen asıl ve birleşen menfi tespit, tazminat, şirketin acz halinde olmadığının tespiti ve muvazaalı temlikin tespiti davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.

Yerel Mahkeme kararı asıl ve birleşen dosyalar davacısı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Asıl ve birleşen davalar davacıları vekili dava dilekçelerinde; müvekkili şirketin finansal kiralama mevzuatı uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) denetimine tabi olduğunu, şirketin hakim hissedarının 22.02.2007 tarihli sözleşme ile hisselerini davalılara devrettiğini, ancak davacı şirkete ait hisselerin devredilebilmesi için BDDK izni gerektiğini, söz konusu izinleri almanın davalıların sorumluluğunda olmasına rağmen hisseleri devir alma borcu altına giren davalılarca söz konusu izinler alınmadığından davacı şirkete ait hisselerin devirlerinin gerçekleşmediğini, ortaklık kazanılmamasına rağmen yeni ortaklar ile mahkeme kararıyla batıl olduğu tespit edilen 12.07.2007 tarihli genel kurul toplantısının yapıldığını, şirket varlıklarının yok edilmeye başlandığını, ilgisi olmadığı halde karşılıksız senetler imzalandığını, bu senetlerden 30.12.2007 vadeli dava konusu senedin hukuka aykırı bir şekilde atanan şirket yönetimi tarafından lehtar …’na verildiğini, adı geçen tarafından da senedin davalı …Ş.’ye ciro edildiğini, takibe konularak aciz vesikası alınıp BDDK kayıtlarına geçmesini ve şirketin ruhsatının iptalinin temin edildiğini, davalılar hakkında soruşturma yapıldığını ileri sürerek asıl davada 30.12.2007 vade tarihli lehtarı …, hamili Afrodit Turizm İşl. A.Ş. olan senedin ve icra takibinin iptaline, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72 nci maddesi uyarınca tazminata, uğranılan zarar nedeniyle şimdilik 100.000,00 USD’nin davalılardan müteselsilen tahsiline, birleşen İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/1 E. sayılı dosyasıyla açılan davada, asıl davaya konu senet üzerindeki imzaların, senedi keşide edenlere ait olmadığının tespitine, birleşen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/465 E. sayılı dosyasıyla açılan davada, şirket aktiflerinin pasiflerinden daha fazla olduğunun, şirketin acz halinde olmadığının tespiti ile tasarrufların yok sayılmasına, zararın tazmini için 10.000,00 USD’nin tahsiline, birleşen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/360 E. sayılı dosyasıyla açılan davada ise, asıl davaya konu senet ile ilgili icra takibinde Afrodit Tur. İşl. A.Ş. tarafından …’a yapılan temliğin muvazaalı olduğunun tespiti ile temliğin yok sayılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Asıl ve birleşen davalarda davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde; yapılan işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARLARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Mahkemece Verilen Karar
Mahkemece 16.02.2016 tarih, 2014/832 E. ve 2016/95 K. sayılı kararında, asıl davaya 500.000,00 USD bedelli bonoyu tanzim eden Bora Saimer ile …’in bono tanzim tarihi olan 12.03.2007 tarihi itibari ile davacı şirketi temsil ve ilzama yetkili oldukları, yapılan imza konusunda çıkartılan isticvap davetiyelerine rağmen duruşmaya gelmedikleri, davalıların ve dava dışı 3 üncü kişiler hakkındaki sahtecilik, dolandırıcılık ve diğer suç isnatları yönünden ayrı ayrı kesinleşmiş takipsizlik kararlarının bulunduğu, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/72 E., 2012/192 K. sayılı kararı ile iptaline karar verilen yönetim kurulu kararının bonoda imzası bulunan yöneticilerin temsil yetkisine yönelik olmadığı, tanzim tarihi itibari ile davacı şirketin yönetim kurulu başkanı ve üyesi olan kişilerce imzalanan ve isticvap davetiyesine rağmen imzalarını inkar etmeyen yöneticilerce oluşturulan kambiyo senedinin tüm kambiyo senedi unsurlarını taşıdığı, dava sebebi olarak hem asıl davada hem birleşen davalarda ileri sürülen hususların senet lehtarı ve cirantalar yolu ile lehtar olan davalı 3 üncü kişilere karşı def’i olarak ileri sürülemeyeceği, savcılık ifadelerinde senetteki imzaların kabul edildiği, bonoyu tanzim eden dava dışı 3 üncü kişilere karşı kendi aralarındaki ilişkilere istinaden ileri sürülebileceği gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiş, asıl ve birleşen davalarda davacı Bilmar Finansal Kiralama A.Ş. kayyımı ile birleşen davada davacı … vekili temyiz etmiştir.

B. Bozma Kararı
Dairemizin 21.02.2019 tarih, 2018/5155 E. ve 2019/1418 K. sayılı kararıyla, asıl davadaki iddia ve talepler nazara alınarak, ibraz edilen davacı şirkete ait genel kurul kararları ve yönetim kurulu kararlarının iptaline ilişkin kararlar ile ilgililer hakkında görevi kötüye kullanma suçu sebebiyle açılan ceza davalarının bulunduğu bildirildiğinden taraflarca gösterilen ceza dosyaların getirtilerek incelenmesi, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların değerlendirilmesi, böylece dava konusu senedi düzenleyenlerin davacı şirketi temsile yetkili bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde noksan incelemeyle hüküm tesisinin yerinde görülmediği; birleşen İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/1 E. sayılı dosyasında, davanın tarafı olmayan, dava konusu senette imzası bulunduğu bildirilen kişilerin isticvabının mümkün olmadığı gibi, gelmeseler dahi senette davacı şirketi temsilen imzası bulunanların incelemeye esas imza örnekleri getirtilerek imza incelemesi yönünden teknik bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu yönde bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın yazılı gerekçeyle hüküm kurulması doğru olmadığı; birleşen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/465 E. sayılı dosyasıyla açılan dava ile İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/360 E. sayılı dosyasıyla açılan davaya yönelik olarak kararda bir gerekçenin bulunmamasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 nci ve Anayasanın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuş, bozma sebep ve şekline göre, asıl ve birleşen davalarda davacı Bilmar Finansal Kiralama A.Ş. kayyımı ile birleşen davada davacı … vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmediğine karar verilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında; asıl davaya konu bononun düzenleme tarihinin 12.03.2007 olduğu, bonoyu davacı şirket adına imzalayan … ile …’in 14.12.2005 tarihli genel kurulda şirket yöneticisi olarak seçildikleri, davacı şirketi temsil ve ilzama yetkili oldukları ve keşide tarihi itibariyle bu genel kurulda alınan karardan kaynaklanan temsil yetkileriyle bonoyu düzenledikleri, davacı tarafça, yönetim kurulu kararları ile bonoyu düzenleyen yetkililerin seçilmelerine ilişkin genel kurul kararlarının sakatlığına ilişkin sunulan mahkeme kararları, bonoyu düzenleyen yetkililer hakkında ceza soruşturması ve kovuşturma dosyalarının, dava konusu bononun düzenleme tarihinden sonraki tarihli işlemlere ilişkin olduğu, davalılar ve dava dışı 3 üncü kişiler hakkında sahtecilik, dolandırıcılık ve güveni kötüye gibi suçlar nedeniyle davacı tarafça yapılan şikayetler hakkında kovuşturmaya yer olmadığı, açılan kamu davaları yönünden de verilen beraat kararlarının kesinleştiği, davacının menfi tespit ve tazminat istemlerinin yerinde olmadığı, birleşen 2012/1 E. sayılı dosyada, grafolog bilirkişiden alınan rapora göre asıl davaya konu bono üzerinde davacı şirket adına atılı imzaların, imzalandığı tarihte şirket yetkilileri olan … ile Ömer Tuncer’e ait olduğu tespit edildiğinden, imza inkarına yönelik menfi tespit isteminin yerinde olmadığı, birleşen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/465 E. sayılı dosyasında, davanın konusunun şirketin acz halinde olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, 2004 sayılı Kanun’un 227 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davalarında acz durumunun ön şart olduğu, hakkında geçici veya kesin aciz vesikası bulunmayan borçlu ve tasarrufların diğer tarafları 3 üncü kişiler hakkında tasarrufun iptali davası açılmayacağı, asıl ve birleşen davalara konu bonoya dayalı olarak alacaklı tarafça, takip borçluları hakkında İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 2008/4964 sayılı dosyasında kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibine girişildiği, takibin semeresiz kalması nedeniyle davacı takip borçlusu ve diğer ilgililer hakkında Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/474 E. sayılı dosyasında açılan tasarrufun iptali davasında verilen davanın kabulüne dair kararın kesinleştiği; davacının acz durumunda olunmadığı yönündeki iddialarının tasarrufun iptali davasında etraflıca değerlendirilip kesin hükme bağlandığı, yargı kararıyla kesin hükme bağlanan bir hususun, başka bir mahkemede ileri sürülmesine veya mahkeme kararı ile kesinleşen bir hususun ortadan kaldırılması sonucunu doğuracak biçimde başka bir mahkemede karar verilmesine yasal olanak bulunmadığı, birleşen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/360 E. sayılı dosyasına konu temlik işleminde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 183 üncü maddesi nazara alındığında usul ve yasaya herhangi bir aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen dosyalar davacısı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; asıl davaya konu bonoda yer alan imza sahiplerinin, senedin tanzim tarihinde şirketi temsile dair geçerli bir yönetim kurulu kararının olmadığını, 22.12.2005 tarihli yönetim kurulu kararının 16. maddesinin İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/3 E. sayılı dosyası ile birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/391 E. sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda, yok hükmünde olduğunun tespitine karar verildiğini, savcılık dosyalarında verilen takipsizlik kararının gerekçesinin, uyuşmazlığın hukuki ihtilaftan kaynaklandığı, birleşen 2012/1 E. sayılı dosyada yapılan teknik incelemenin labaratuar ortamında yapılmaması sebebiyle yetersiz olduğunu, birleşen 2011/465 E. sayılı dosyaya ilişkin gerekçenin hatalı olduğunu, acz vesikasının tasarrufun iptali davasında dava şartı olduğunu, ancak gerekçede yer verilen tasarrufun iptali davasına ilişkin kararda aciz vesikasının doğruluğunda ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, aciz vesikasının varlığı yokluğu dışında içeriğinin doğruluğunun araştırılmasının tasarrufun iptali davasına bakan mahkemenin görevinde olmadığını, davaya sebep alacağa konu bonunun hamilinin kötü niyetli olduğu ve keşideci davacı ile hakim hissedara zarar verme maksadıyla düzenlendiğinin tetkik edilmediğini, birleşen 2014/360 E. sayılı dosyada taleplerinin, temliknamenin 6098 sayılı Kanun hükümleri uyarınca şeklen uygunluğunun veya borçlunun iradesinin istenip istenmemesi değil, muvazaanın varlığının tespiti ile ilgili olduğu halde eksik inceleme yapıldığını, son iki birleşen dosya ile ilgili olarak kararda gerekçenin olmadığını, yargılama giderleri ve vekalet ücreti takdirine ilişkin hükmün kanuna aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada borçlu olunmadığının tespiti talep edilen kambiyo senedinde davacı şirket adına imzaları bulunanların, senedi keşide tarihinde temsil yetkilerinin olmaması sebebiyle senedin ve icra takibinin iptaline, birleşen davalarda dava konusu senet üzerinde yer alan imzaların, imzaları atanlara ait olmadığının tespiti ile bahse konu senetten dolayı borçlu olunmadığı ile şirketin acz halinde olmadığının tespiti ve asıl davaya konu senetle ilgili icra takip dosyasındaki alacağın temliki muvazaalı olduğundan bahisle temlikin geçersizliği taleplerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72 nci maddesi.

2. 6098 sayılı Kanun’un 183 üncü maddesi.

3. 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesi.

4. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2 nci maddesi.

5.20.11.2021 tarihli ve 31665 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2022 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi.

3. Değerlendirme
1.Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl ve birleşen dosyalar davacıları vekilinin birleşen dosyalara yönelik tüm, asıl dosyaya yönelik aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.

2. Davacı vekili asıl davada, menfi tespit ve tazminat taleplerinde bulunmuş, tazminata ilişkin talebini 155.000,00 TL üzerinden harçlandırarak 2.301,75 TL yatırmış olup, Mahkemenin 05.12.2011 tarihli ara kararı uyarınca menfi tespit talebinden dolayı takip dosyasındaki miktarın TL karşılığı olan 603,974,58 TL’ye yönelik harcın tamamlatılmasına karar verilmiş, davacı tarafça 8.969,02 TL yatırılmıştır.

Asıl ve birleşen dosyalarda davaların reddine karar verilmiş olup, hüküm kısmının 3 numaralı bendinde, asıl dosyayla ilgili olarak, menfi tespit davası yönünden 54.998,73 TL, tazminat davası yönünden 18.714,90 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine karar verilmiş ise de, menfi tespit davasından dolayı hesaplanan vekâlet ücreti hatalı olmuştur. Zira, tazminat davasına konu dava değerinin mükerrrer olacak şekilde menfi tespit talebine konu dava değerine eklenerek menfi tespit davası ile ilgili vekâlet ücretine hükmedildiği anlaşılmaktadır. Yani, menfi tespit davası yönünden harçlandırılan 603,974,58 TL’den dolayı hükmedilmesi gereken vekâlet ücreti karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 47.248,73 TL olması gerekirken, yazılı şekilde 758.974,58 TL üzerinden hesaplama yapılması doğru olmamıştır.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesi ve 5236 sayılı Kanun’un geçici 2 nci maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 5236 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi ile değiştirilmeden önceki 438 inci maddesinin yedinci fıkrası gereğince mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Asıl ve birleşen dosyalarda davacılar vekilinin, birleşen dosyalara yönelik tüm, asıl dosyaya yönelik diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Asıl dosyada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının hüküm fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan “…menfi tespit davası yönünden hesap ve takdir olunan 54.998,73 TL” ibaresi çıkartılarak yerine “menfi tespit davası yönünden hesap ve takdir olunan 47.248,73 TL” ibaresi yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden birleşen davalara yönelik davacılara yükletilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

09.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.