Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/5075 E. 2022/5509 K. 06.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5075
KARAR NO : 2022/5509
KARAR TARİHİ : 06.09.2022

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 20.12.2019 tarih ve 2019/22 E. – 2019/1313 K. sayılı kararın davalı tasfiye memuru vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 18.05.2022 tarih ve 2020/745 E. – 2022/796 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi davalı tasfiye memuru vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanunun’un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, kurum sigortalısı olan …’un 22/04/2015 tarihinde geçirdiği iş kazası nedeniyle oluşan maluliyeti nedeniyle uğranılan kurum zararının tahsili için iş mahkemesinde ihyası talep edilen şirket aleyhine dava açıldığını, dava sırasında davalı olarak gösterilmiş olan şirketin sicilden terkin edildiğinin tespit edildiğini, ihya davası açılması için taraflarına süre verildiğini belirterek, şirketin ihyasına ve gerektiği takdirde temsilci atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tasfiye memuru vekili; adı geçen şirketin tüzel kişiliğinin adi tasfiye ile son bulduğunu, Ticaret Sicil Memurluğu tarafından re’sen terkin edilmediğini, TTK’nın geçici 7. maddesi hükmüne göre ihya talep edilemeyeceğini, davacının rücu davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, müvekkilinin kusursuz olduğunu, şirketin ihyası için haklı sebep bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … Müdürlüğü vekili; TTK’nın 32. maddesi hükmü çerçevesinde işlem yapıldığını, tasfiye sürecinde yetki ve sorumluluğun şirket tasfiye memurunda olduğunu, yasal hasım konumundaki müvekkilinin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; ihyası istenilen şirketin tasfiye nedeniyle Ticaret Sicil Müdürlüğü kaydının terkin edildiği, şirket aleyhine davacı kurum tarafından açılmış rücu davası bulunduğu, bu hali ile tasfiyenin tamamlanmış sayılamayacağı, davanın görülebilmesi için şirketin ihyasının zorunlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile şirketin İstanbul Anadolu 29. İş Mahkemesi’nin 2018/295 Esas sayılı dava dosyası ile sınırlı olmak üzere ihyasına, şirkete …’ün tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı tasfiye memuru vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; ihyası istenen şirketin tasfiyeye girdiği, tasfiyesinin sona erdiği 25/04/2018 tarihinde tescil edilerek sicil kaydının terkin edildiği, TTK’nın 547. maddesi uyarınca tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması halinde şirketin yeniden tescilinin istenilebileceği, davacı kurumun açmış olduğu rücu davası nedeniyle tasfiye işlemlerinin eksiksiz olarak tamamlandığından bahsedilemeyeceği, mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı tasfiye memuru vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı tasfiye memuru vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı davalı tasfiye memurundan peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 06/09/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.