YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/424
KARAR NO : 2023/910
KARAR TARİHİ : 16.02.2023
MAHKEMESİ : …Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
HÜKÜM : Kısmen kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen menfi tespit- istirdat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre davalılar vekili tarafından temyize konu edilen toplam miktar 59.102,00 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL’nin altında kaldığından
davalılar vekilinin temyiz isteminin miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı … … arasında taşınmaz satışına ilişkin sözleşme yapıldığını, bu sözleşme neticesinde taşınmazın davacıya devir ve teslim edildiğini, taşınmaz satış bedelinin bir kısmının karşılığı olarak çek verildiğini, davalının sözleşmede yazan bedellerden sorumlu olmasına karşın ödeme yapmadığını, tapu devrinden önceki borçları ödemediğini, tapu masrafının yarısını ödemediğini, satış bedeli için KDV içermeyen fatura kesildiğini, davacı şirketin zararı oluştuğunu ileri sürerek çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile şimdilik 1.000,00 TL alacağın davalılardan tahsilin talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davalı … … ile taşınmaz maliki Bete Enerji Ltd. Şti. arasında 13.10.2017 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesi olduğunu, bu satış vaadi sözleşmesindeki bedelin 1.400.000,00 TL olduğunu, bahse konu taşınmazın davacı firmaya satış bedelinin de 1.400.000,00 TL olduğunu, davalı … …’ün bu taşınmazın mülkiyetini üzerine almadan davacıya satışı için anlaştıklarını, davacı ile davalı arasında 27.09.2017 tarihli bir taşınmaz satış vaadi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmede satış bedeli 1.650.000,00 TL olarak gösterilmiş ise de tarafların gerçek iradelerine göre 1.400.000,00 TL taşınmaz bedeli, 250.000,00 TL’de davalı …’ün aracılık hizmeti bedeli olduğunu, sözleşmede bahse konu 1.650.000,00 TL’nin KDV’li tutar olduğunun belirtilmediğini, bahse konu taşınmaz satışının KDV’den muaf olduğunu, davalı … …’ün aracılık hizmetinden dolayı davacıdan alacağının ise 250.000,00 TL + 45.000,00 TL (KDV) olmak üzere toplam 295.000,00 TL olduğunu, davalının bu işlemden doğan alacağı için kardeşine ait Yörük İnşaat Ltd. Şti. adına 01.12.2017 tarihli fatura kestirip davacıya gönderdiğini, davacının kötü niyetli olarak faturayı teslim almaktan kaçındığını, bu faturanın Yörük İnşaat Ltd. Şti.’nin adına 01.12.2017 kayıtlarına işlendiğini, davacının ileri sürdüğü 252.000,00 USD ödeme iddiasının doğru olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 10.10.2019 tarih, 2017/506 E. ve 2019/847 K. sayılı kararıyla; 27.09.2017 tarihli sözleşme içeriği incelendiğinde satıcı olarak yer alan davalı … …’ün kendisine ait olmayan arsaya ilişkin olarak taşınmaz satım sözleşmesinin kurulmasına çeşitli işlemler üstlendiği, davacı şirketin taşınmazı satım almayı kabul ettiğinin anlaşıldığı, bu anlamda taraflar arasındaki bu sözleşmenin simsarlık sözleşmesi olduğu, dava konusu 3 ayrı çekin davalı şirkete verilmiş olması ve diğer davalı gerçek kişi sözleşmenin akdedilmemiş olması nedeniyle her iki davalıya da iş bu dava yönünden husumet düştüğü, davacı şirkete dava öncesi simsarlık sözleşmesinde bahsi geçen taşınmaz dava dışı şirket tarafından devredildiği, davacı şirketin sebepten mücerret 3 adet dava konusu çeki aralarında hiç bir ticari ilişki olmayan davalı şirkete vermesi de simsarlık sözleşmesi ücretine ilişkin olduğu şeklinde yorumlanması gerektiği, bilirkişi heyeti raporu ve ek raporunda da açıkça davacı vekilinin davalının yapmadığını iddia ettiği işlere ilişkin olarak kalem kalem inceleme yapılmış ve netice itibariyle davacının davalılardan alacaklı olmadığının tespit edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 27.12.2019 tarih, 2019/170 E. ve 2019/166 K. sayılı kararıyla; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 520 nci maddesi uyarınca taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesinin yazılı olarak yapılması gerektiği, dosyaya sunulan ve davalı tarafından davacıya aracılık (simsarlık) hizmeti verildiğine dair herhangi bir yazılı sözleşmenin bulunmadığı, kaldı ki 27.09.2017 tarihli sözleşmenin 3-B maddesinde emlak komisyon bedelinin ayrıca kararlaştırıldığı, bu şekilde kambiyo senedinin düzenlenme sebebini, başka bir deyişle temel borç ilişkisinin dayandığı sebebi değiştiren davalının ispat yükünü üzerine aldığı, temel borç ilişkisinin dayanağı olan sözleşmedeki sebepten ayrılarak başka bir iddia ortaya atan davalının, bu beyanıyla kendisini ispat yükü altına sokmuş olup, yukarıda yapılan tüm açıklamalar doğrultusunda ispat yükünü üzerine alan davalının savunmasını geçerli delillerle kanıtlayamadığı, yemin deliline de dayanmadığı, bu itibarla davacının menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği, alacak talebi yönünden ise, gerek dava dilekçesinde, gerekse istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerin dava konusu çeklerin bedelsiz kaldığı iddiasınını desteklemeye ilişkin olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 706 ncı maddesi uyarınca taraflar arasında geçerli şekil şartına uygun bir sözleşmenin bulunmadığı, bu itibarla alacak talebi açısından davacının davasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davacının istinaf talebinin kabulüne, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 16.06.2021 tarih, 2020/5197 E. ve 2021/5111 K. sayılı kararıyla “Davanın komisyonculuk sözleşmesi ile ilgisi bulunmamaktadır. Dava üç adet çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkin olup taraflar arasındaki uyuşmazlık 27.09.2017 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davalı … … dava dışı üçüncü kişiye ait taşınmazı davacı şirkete 1.650.000,00 TL bedel karşılığında satmayı vaadetmiş, davacı da bu bedel karşılığı sözleşmede yazılı koşullarda taşınmazı satın almayı kabul etmiştir. Dava konusu taşınmazın davacıya satışının yapıldığı ve 1.400.000,00 TL ödendiği sabittir. Sözleşmeden geriye kalan 250.000,00 TL satış bedelinin üç adet çekle ödeneceği belirtilmiş, çekler de diğer davalı adına düzenlenerek davalıya teslim edilmiştir. Her ne kadar satıma ilişkin sözleşme resmi olarak yapılmadığından geçersiz olsa da satış bedeli ve diğer masraflar konusundaki hükümler tarafları bağlayıcı olup geçerlidir. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından uyuşmazlığın satış bedelinden kaynaklandığı, tarafların kabulünde olduğu gibi 250.000,00 TL ödenmediği, ancak sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle davacının alacak talebinde bulunamayacağı kabul edilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davacının taraflar arasındaki sözleşmenin 3 üncü maddesi gereği yaptığı masrafların bedelinin toplam çek bedelinden mahsubu ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. “gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların beyan ve kabullerinde olduğu üzere menfi tespit istenen dava konusu çeklerin ödendiği, dava konusu üç adet çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkin olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 27.09.2017 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklandığı davalı … …’ün dava dışı üçüncü kişiye ait taşınmazı davacı şirkete 1.650.000,00 TL bedel karşılığında satmayı vaadettiği, davacının da bu bedel karşılığı sözleşmede yazılı koşullarda taşınmazı satın almayı kabul ettiği, dava konusu taşınmazın davacıya satışının yapıldığı ve 1.400.000,00 TL ödendiğinin sabit olduğu, sözleşmeden geriye kalan 250.000,00 TL satış bedelinin dava konusu üç adet çekle ödeneceği belirtildiği, çekler de diğer davalı adına düzenlenerek davalıya teslim edildiği, satıma ilişkin sözleşme resmi olarak yapılmadığından geçersiz olsa da satış bedeli ve diğer masraflar konusundaki hükümleri tarafları bağlayıcı olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 3 üncü maddesi kapsamında davacının yaptığı masrafların toplam bedelinin 59.102,00 TL olduğu çek bedellerin ödenmiş olması nedeniyle bu tutarın istirdatı gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 59.102,00 TL yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, dava konusu çeklerin ödenmiş olması nedeniyle menfi tespite karar verilmiş kısmı olan 59.102,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … …’ten istirdadına karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin 3-D maddesine göre tam fatura kesilmesi gerektiğinin düzenlendiğini, KDV dahil fatura düzenlenmesi gerekirken faturanın KDV’siz olarak düzenlendiğini, Hükme esas alınan bilirkişi raporunda masrafların eksik hesaplandığını, bilirkişi raporunda OSB harcı olan 25.000,00 TL davacı tarafından Beta şirketine gönderilen 25.000,00 TL ile yapıldığını, yine sözleşmenin 3-G maddesine göre çatı aydınlatması ve yağmur su giderlerine ilişkin 12.000,00 masrafın hesaplanmadığını belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
2. Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespit ve hesaplamaların yanlış olduğunu, davacının davalı adına ödemesi gereken emlak komisyon tutarını ödemediğini, davacının sunduğu fatura ve dekontun davacının Lions House-Komyap Yatırım Şirketi ile tapu devir işlemleri için aralarındaki anlaşma gereği ödenen bedel olduğunu, bu nedenle ödemenin davalı adına yapıldığının kabul edilemeyeceğini, taraflar arasındaki sözleşme gereği emlak komisyon bedelinin 28.000,00 TL olduğunu, davacının ödediği kabul edilen 19.740,00 TL’nin kendi hissesine düşen bedel olarak ödendiğini, davacının yangın söndürme sistemi ve elektrik tesisat sistemi için ödediği tutarın önceki borç olarak nitelendirilemeyeceğini, 6098 sayılı Kanunu’nun 97 nci maddesine göre davacının hissesine düşen tapu harcı bedelini davalıdan talep edemeyeceği, bu alacağını talep edebilmesi için davalının aracılık hizmetinden kaynaklanan 45.000,00 TL’yi ödemesi gerektiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki sözleşme nedeniyle davalının ödemesi gereken tutarların davacı tarafından ödenip ödenmediği, sözleşme gereği taşınmazın faturasının KDV dahil olarak düzenlenip düzenlenmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Davacı Temyizi Yönünden
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
B. Davalılar Temyizi Yönünden
Davalılar vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davacıya yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.