Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/3565 E. 2023/4362 K. 11.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/3565
KARAR NO : 2023/4362
KARAR TARİHİ : 11.07.2023

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2016/197 Esas, 2021/1062 Karar
HÜKÜM : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasındaki yöneticinin sorumluluğu davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonucunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkili şirketin müdürü iken açılan dava sonucunda şirket müdürlüğünden azline karar verildiğini, müdürlük görevi sırasında şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutmak kaydıyla şimdilik 57.576,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; 12.09.2013 tarihinde ortaklar arasında yapılan protokol hükümlerine göre müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, davacının ileri sürdüğü tüm iddiaların mesnetsiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Mahkemece Verilen Karar
Mahkemenin 09.12.2014 tarih, 2014/495 E., 2014/697 K. sayılı kararı ile davacı şirketin “devreden” ve “devralan” tüm ortaklarının 12.09.2013 tarihli protokolde yer alması nedeniyle protokolün davacı şirket yönünden bağlayıcı olduğu, protokol hükümlerine gereği davalının davacı şirket tarafından ödenen 886,00 TL vergi cezasından ve ayrıca şirkete ait araçların satışı nedeniyle sigorta sözleşmesinin iptalinden doğan ve şirkete iadesi gerekirken davalının kredi kartı hesabına geçen 491,60 TL ve 131,38 TL olmak üzere toplam 1.508,98 TL’den sorumlu olduğu, ancak diğer alacak kalemleri nedeniyle protokol hükümlerine göre dava açılamayacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 1.508,98 TL’nin 06.12.2013 temerrüt tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

B. Bozma Kararı
Dairemizin 27.10.2015 tarih, 2015/3779 E., 2015/11107 K. sayılı kararı ile “Mahkemece, 12.09.2013 tarihli protokolün bir çağrısız genel kurul toplantısı olarak kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmasa da anılan protokole dayalı olarak bir kısım alacak kalemleri hakkındaki davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı zira Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre, geçerli bir ibra kararından söz edilebilmesi için konunun açıkça tartışılıp neticesinde gerekli nisapla ibra kararı alınması gerektiği, yöneticinin iş ve eylemleri belirtilmeden ibranın söz konusu olmayacağı, 12.09.2013 tarihli protokolün içeriği itibarıyla geçerli bir ibra niteliğinde olmadığı, nitekim davacı şirketin, zararı, zikredilen protokolün imzalanması ve davalının müdürlük görevinden ayrılmasından sonra şirket kayıtlarını inceleyerek tespit ettiğini iddia ettiği, bu hale göre, Mahkemece, davalının müdürlükten azline ilişkin dava dosyası ve 18.07.2013 tarihli ortaklar kurulu toplantısında alınan kararlar da gözetilerek davalının açıkça ibra edilip edilmediğinin tespit edilmesi, geçerli bir ibra bulunmadığı sonucuna varılması halinde ise davalının şirket müdürü sıfatıyla iş bu davaya konu her bir talep bakımından sorumlu olup olmadığı ayrı ayrı tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı” gerekçesiyle hükmün bozulmasına ve dosyanın Mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.

C. Mahkemece Bozma İlamına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 12.09.2013 tarihli protokol, bir çağrısız genel kurul kararı niteliğinde olsa da anılan protokolün içeriği itibarıyla geçerli bir ibra olarak nitelendirilemeyeceği, davalının müdürlükten azline ilişkin Bursa 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/265 E. sayılı dosyasında alınan 28.03.2013 tarihli bilirkişi raporu ve Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/475 E. sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporlarıyla, davacı şirketten Nevacan isimli şirkete yoğun bir şekilde öğrenci kaydırıldığının tespit edildiği, davacı şirket ve ortaklarının 12.09.2013 tarihinde imzalanan protokolün yapıldığı tarihte bu duruma sözü edilen bilirkişi raporlarıyla vakıf oldukları ancak buna rağmen çağrısız genel kurul toplantısı niteliğinde olan bu protokolle davalıyı ibra ettikleri dolayısıyla bu kalem yönünden davanın reddi gerektiği, davalının şirket müdürü sıfatı sebebiyle davacı şirkette işçi statüsünde çalışıp maaş alamayacağı ancak genel kurul kararıyla maaş alabileceği, bu nedenle davalının, şirketten haksız olarak aldığı maaşın taleple bağlı olarak 20.000,00 TL’sinin davacıya iadesine karar verildiği, davalının bunun yanında, davacı şirket tarafından ödenen, Nevacan şirketine ait telefon faturalardan, kredi kartı borcu ile krediden ve 16 …596 plakalı araç için ödenen vergi ve trafik cezalarından da sorumlu olduğu, davalının sigorta poliçelerinin iptal edilmesi sebebiyle kendisine ait kredi kartına ödenen sigorta primlerini de davacıya iade etmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 39.964,95 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,
fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; 12.09.2013 tarihli protokolün geçerli bir ibra niteliğinde olduğunu, anılan protokolün “Şirket Borçlarından Sorumluluk” başlığını taşıyan 4 üncü maddesine göre işbu davaya konu edilen tüm taleplerden müvekkilinin sorumlu olmadığını, keza protokolün “Hukuki Süreç” başlığını taşıyan 5 inci maddesine göre de davaya konu edilen talepler hakkında müvekkiline dava açılamayacağını, eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

2. Davacı vekili katılma yoluyla ileri sürdüğü temyiz dilekçesinde özetle; Mahkeme gerekçesinin aksine davalının açık veya zımmi bir şekilde ibra edilmediğini, Mahkemece, davacı şirket ve ortaklarının, davacı şirketten Nevacan isimli şirkete yoğun bir şekilde öğrenci kaydırıldığını azil davasında alınan bilirkişi raporlarıyla öğrendiği belirtilmişse de dava dilekçesiyle, davacı şirketten Fezanur ve Nevacan isimli özel eğitim kurumlarına kaydırılan öğrencileri dava konusu ettiklerini, azil davasında alınan bilirkişi raporunda, sadece Nevacan isimli kuruma öğrenci kaydırıldığı tespitine yer verilmiş olup Fezanur’a kaydırılan öğrencilere ilişkin bir tespit yapılmadığını, müvekkilinin adı geçen kuruma yapılan nakilleri 2014 yılının Ocak ayında öğrendiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, limited şirket müdürünün sorumluluğundan kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı Kanun) 336 ncı maddesi

3. Değerlendirme
1. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki (2), (3), (4) ve (5) numaralı paragrafların, davacı vekilinin ise (6) numaralı paragrafın kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.

2. Dava, limited şirket müdürünün sorumluluğundan kaynaklanan tazminat davasıdır. Davacı şirket, davalının şirketi temsil ve ilzama münferiden yetkili olduğu dönemde taşıt kredisi kullanmak suretiyle 16…06 plakalı aracı satın almış, davalının azlinden sonra bu araca ilişkin ve Nisan 2013 dönemine ait 2.273,00 TL kredi borcunu ilgili bankaya ödemiştir. Davacı yan, davalının ödenen bu bedelden sorumlu olduğunu iddia etmiş ise de 12.09.2013 tarihli protokolde, davalının bu borçtan sorumlu olduğuna ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı, şirket müdürü sıfatıyla bu bedelden ancak usulüz işlem yapıp şirketi zarara uğratması sebebiyle sorumlu tutulabilir. Ancak davacı yan, davalının müdür olduğu dönemde gerçekleşen bu işlemde bir usulsüzlük bulunduğunu ve şirketin bu nedenle zarara uğradığını iddia dahi etmemiş olup dosya kapsamında da buna dair bir emare bulunmamaktadır. Bu hale göre, Mahkemece, anılan talep bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken gerekçesi gösterilmeden davalının bu kalemden sorumlu tutulması doğru görülmemiştir.

3. Davacı şirket, davalının azlinden sonra şirkete ait kredi kartına ilişkin 13.295,00 TL borcu ilgili bankaya ödemiş olup bu kredi kartıyla yapılan harcamaların şirketin ihtiyaçları için değil davalının kişisel ihtiyaçları için yapıldığını, davalının bu bedelden sorumlu olduğunu iddia etmiş, davalı ise harcamaların şirketin ihtiyaçları için yapıldığını savunmuştur. Davalının söz konusu kredi kartıyla şahsi harcamalar yaptığının tespiti halinde bu bedelden sorumlu olacağı şüphesiz olup bu husustaki ispat külfeti davalıya aittir. Bu hale göre, Mahkemece, davalıdan, söz konusu kredi kartıyla, uyuşmazlık konusu dönemde yapılan harcamaların şirket ihtiyaçları için yapılıp yapılmadığına ilişkin delilleri sorulup hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak davalının bu tazminat kaleminden sorumlu tutulması doğru olmamıştır.

4. Davacı yan, davalının organik bağı bulunduğunu iddia ettiği Nevacan isimli şirkete ait 2 adet telefon hattına ilişkin faturaların davacı şirketin banka hesabından ödendiğini iddia ederek ödenen bu tutarların davalıdan tahsilini talep etmiştir. Söz konusu hatlardan biri için aboneliğin en başından beri Nevacan isimli şirket adına açıldığı ve bu hatta ilişkin faturaların davacı şirketin banka hesabından ödendiği tespit edildiğinden Mahkemece, bu hatta ilişkin ödemelerin davalıdan tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak bu hatlardan 0552….191 numaralı hatta ilişkin abonelik, ilk başta davacı şirket adına açılmış olup davacı şirket, ilgili GSM şirketinin kayıtlarında 11.10.2010-08.11.2011 tarihleri arasında bu hattın abonesi olarak gözükmektedir. Ancak dosyada mübrez kayıtlardan, sonraki süreçte davalının başvurusuyla bu hatta ilişkin aboneliğin Nevacan şirketi adına açıldığı ve adı geçen şirketin 02.11.2013 tarihi itibariyle bu hattın abonesi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı şirket, dosyaya sunulan delillerle, aboneliğin kendisine ait olduğu dönemde hattın Nevacan isimli şirket tarafından kullanıldığını ispat edemediğinden Mahkemece, bu dönem ayrıştırılmadan anılan hatta ilişkin olarak davacı şirket tarafından ödenen tüm faturaların davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır.

5. Davacı şirket, davalı müdürün, genel kurul kararı olmaksızın kendi maaşını farklı aylarda ve farklı miktarlarda artırarak zimmetine para geçirdiğini iddia etmiş ve bu tutarlarının davalıdan tahsilini istemiştir. Mahkemece, davalının şirket müdürü sıfatı sebebiyle davacı şirkette işçi statüsünde çalışıp maaş alamayacağı ancak genel kurul kararıyla maaş alabileceği, bu hususta alınmış bir genel kurul kararı bulunmadığından haksız olarak aldığı bu maaşları iade etmesi gerektiği gerekçesiyle bu talebin kabulüne karar verilmiştir. Ancak davalı, davacı şirket bünyesinde, şirketin kurulduğu 2005 yılından azledildiği 2013 yılına kadar şirket müdürü sıfatıyla görev yaptığı gibi bu süreçte, şirkete ait rehabilitasyon merkezinin müdürü sıfatıyla da görev yapmıştır. Davacı şirket genel kurulunca, davalının gerek şirket gerekse de kurum müdürü sıfatıyla alacağı maaşa ilişkin olarak herhangi karar alınmamış ise de Anayasa ile düzenleme altına alınan angarya yasağı gereğince davalının belirtilen görevleri herhangi bir ücret almadan yapması düşünülemez. Bu hale göre, Mahkemece, uyuşmazlık konusu dönemde, davacı şirketle aynı bölgede ve aynı iştigal kolunda faaliyet gösteren benzer bir şirkette davalı ile aynı sıfatta görev yapmış bir kimsenin aldığı ücret belirlenerek varsa fazladan alınan ücretin iadesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle karar verilmesi doğru görülemiş, bozmayı gerektirmiştir.

6. Davacı vekilinin katılma yoluyla ileri sürdüğü temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, davalının şirket müdürlüğünden azline ilişkin davada alınan bilirkişi raporlarıyla, davalının, davacı şirketten, Nevacan isimli şirkete ait Orhangazi ilçesinde bulunan rehabilitasyon merkezine öğrenci kaydırdığı tespit edilmiştir. Nitekim davacı yan da dava dilekçesiyle; bu duruma azil davasında alınan bilirkişi raporlarıyla vakıf olduklarını kabul etmiştir. Davacı şirket ve ortakları bu duruma vakıf olmalarına rağmen 12.09.2013 tarihli protokolle, bu protokolden önce gerçekleşen hususlar hakkında davalıya dava açmayacaklarını taahhüt ettiklerinden Mahkemece belirtilen kuruma kaydırılan öğrenciler hakkındaki davanın yazılı gerekçeyle reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak davacı şirket dava dilekçesiyle, davalının sadece yukarıdaki kuruma değil aynı şirkete ait Yıldırım ilçesinde bulunan Fezanur isimli rehabilitasyon merkezine de öğrenci kaydırdığını iddia etmiş olup, bu durumu, davalının azlinden sonra şirket kayıtlarını inceleyerek 2014 yılının Ocak ayında tespit ettiğini iddia etmiştir. Gerçekten de azil davasında alınan bilirkişi raporlarında, davalının, Fezanur isimli kuruma öğrenci kaydırdığına ilişkin bir tespit bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı şirketin 12.09.2013 tarihli protokolün imzalandığı tarih itibariyle bu duruma vakıf olduğu kabul edilemez. Bu hale göre, Mahkemece, davalı tarafından Fezanur isimli kuruma kaydırıldığı iddia edilen öğrenciler hakkındaki talep bakımından işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle bu talep hakkındaki davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple davacı yararına bozulması gerekmiştir.

V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,2. Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istekleri halinde ilgililere iadesine,Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

11.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.