Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/3470 E. 2023/5806 K. 12.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/3470
KARAR NO : 2023/5806
KARAR TARİHİ : 12.10.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 10.10.2023 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp, hazır bulunan davalı vekili Avukat Alperen Gölge dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan bila tarihli protokol ile bir taşınmazın müvekkiline satışı hususunda anlaşmaya varıldığını, 2.700.000.00 TL olarak belirlenen satış bedelinin 100.000,00 TL’sinin peşin, geriye kalan 2.600.000,00 TL’sinin 05.04.2013 tarih 500.000,00 TL bedelli, 05.05.2013 tarih 500.000,00 TL bedelli, 05.06.2013 tarih 700.000,00 TL bedelli, 05.07.2013 tarih 700.000,00 TL bedelli çekler ile ödenmesi, satış bedelinin tapuda 800.000,00 TL olarak gösterilmesi hususunda anlaşmaya varıldığını,100.000,00 TL peşinat ve 800.000,00 TL’nin davalıya ödendiğini, ancak “bu taşınmaza alıcı olarak talip olan Makrom’un dava dışı Erat’ın onaylatmış olduğu proje ve ruhsat üzerinden inşaata başlayacağı, belirtilen ödemeler tamamlanıncaya kadar inşaatın Erat üzerinden devam edeceği” hususunun belirtildiğini, ancak üzerinde hak iddia olunan taşınmazın hukuki durumunun net olmadığını, davalı ile dava dışı Erat arasındaki Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi feshedilmeden ikili sözleşme yapılmasının Anayasa’ya muhtelif kanunlara aykırı olduğunu, bu protokolü imzalayan şirket müdürünün zarara uğratma kastıyla hareket ettiğini, davacının nitelikli dolandırıcılık suçundan yargılandığını ileri sürerek davacı tarafından teslim edilen çeklerin ödemelerinin ve tahsilata konu edilen çekler ile ilgili takiplerin durdurulmasını, protokolün iptalini, davalının topladığı paraların mağdurlara ödenmesini talep etmiştir.

2.Davacı vekili 28.12.2017 tarihli ıslah dilekçesinde; şekil şartlarına uygun olmayan bila tarihli davacı ile davalı arasında düzenlenmiş olan protokolün usule ve kanuna aykırı ve geçersiz olduğunu, geçersiz sözleşmeye dayanarak edimini yerine getirenlerin verdiklerini alma hakkının olduğunu, bu geçersiz sözleşme nedeni ile davalıya 600.000,00 TL nakit ödeme yapıldığını, davacının ayrıca bu yer ile ilgili iş ve harcama yaptığını, söz konusu alacak kalemine ilişkin fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 106.000,00 TL’yi talep ettiğini, bu işlerin ayrıntısının “hafriyat yapılması, fore kazık çakılması, demir vs. malzemeler” şeklinde olduğunu ileri sürerek, 600.000,00 TL nakit, 106.000,00 TL yapılan iş bedeli olmak üzere toplam 706.000,00 TL’nin paranın veriliş ve işin de yapılış tarihi itibari ile davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının eksik harcın tamamlanması hususundaki kesin süreli ara karara uymadığını, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde şirketi zarara uğratan müdür tarafından tanzim edilen protokole ilişkin zararın talep edildiğini, huzurdaki davada muhatabın şirket müdürü Lütfü Bakırcı olduğunu, davacının kendi müdürü ve imza yetkilisi kişi vasıtasıyla başka kişilerin hak ve menfaatlerine zarar verdiğini, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, dava dilekçesinde talebin ne olduğu ve neye bağlı olduğunun belli olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında aktedilen protokolün taşınmaz satışına ilişkin ve geçerlilik şartı olan resmi şekilde düzenlenmediği için geçersiz olduğunu, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tarafların verdiklerini geri alma hakkına sahip olduklarını, davacının peşinat olarak verdiği 600.000,00 TL’yi ve taşınmaza yaptığı 106.000,00 TL masrafı davalıdan talep edebileceği gerekçesiyle 706.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının 30.12.2014 tarihindeki icra takibi ile temerrüde düştüğünü, faiz başlangıcının bu tarih ve avans faizi olması gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; eksik harcın kesin süre içerisinde tamamlanmadığını, kesin süreye riayet etmeyen davacının 28.12.2017 tarihinde yaptığı mesnetsiz ıslahın ve 706.000 TL üzerinden ikmal edilen harcın hukuken bir önemi olmadığını, dava değerinin/netice-i talebin muğlak olduğunu, dava değerinin azaltıldığını, dava dilekçesinde şirketi zarara uğratan müdürden bahsedildiğini, paranın ise mağdur denilen kimselere yapılmasının istenildiğini, taleplerin her aşamada değiştirildiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesinde davanın tarafı olarak şirket müdürü Lütfü Bakırcı’nın gösterildiğini, husumetin bu kişiye yöneltilmesi gerektiğini, davanın alacak davası olarak belirtildiği, ancak itirazın iptali davası imiş gibi icra dosyasına ödenen peşin harcın mahsubu için başvuruda bulunulduğunu, dava açılırken arsaya yapılan masrafa ilişkin herhangi bir talepte bulunulmadığını, yargılama aşamasında arsanın ayıplı olduğu (arsada yüksek gerilim hattı geçtiğinden bahisle inşaat yapılmadığı-ruhsat alınamadığı) ifade edilerek talep ve bedellerin değiştirildiğini, davacının hiçbir aşamada sebepsiz zenginleşmeden bahsetmediğini, protokole neden aykırı davrandığını açıklamadığını, protokol hükümleri gereği müvekkilinin üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini, bu aşamada şekle aykırılığın ileri sürülemeyeceğini, ancak mahkemece bu yönde bir değerlendirme yapılmadığını, arsadan yüksek gerilim hattı geçmediğini, protokole istinaden dava dilekçesinde 900.000,00 TL ödemede bulunduğunu iddia eden ve protokolü kabul eden, yeri teslim alan, inşaata başlayan davacının artık protokolün geçerli olmadığından bahsetmesinin mümkün olmadığını, somut olayda sebepsiz zenginleşme koşullarının oluşmadığını, masrafa ilişkin hesaplamanın hatalı olduğunu, keşif yapılmadığını, protokol hükümleri gereği davacının bir talepte bulunamayacağını, davacı şirketin yetkilileri hakkında davacı şirketçe üstlenilen bir çok inşaat projesinden dolayı dolandırıcılık suçlamasıyla şikayetler yapıldığını ve ceza davası açıldığını, bunun dahi tek başına davacının kötü niyetini ortaya koyduğunu, gayrimenkulü daha sonradan satın alan firma tarafından aynı emsal ile tamamlanmış inşaatın durdurulması söz konusu olmamış ve bağımsız bölümler teslim edildiğini, yüksek gerilim hattı ile ilgili hiç bir aleyhe tespitte bulunulmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahkeme kararının sair yönler bakımından yerinde olduğu, ancak eldeki davada davacının işbu davadan önce dava konusu alacak ile ilgili olarak davalı aleyhine ilamsız takibe giriştiği, davalının takip tarihi itibarıyla temerrüte düştüğünün kabulü ve bu tarihten itibaren faiz işletilmesi gerektiği, davanın taraflarının ticaret şirketi olduğu, uyuşmazlığın ticari dava niteliği arz ettiği, bu nedenle dava konusu uyuşmazlığa avans faizi işletilmesi gerektiği gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulüne, tespit edilen eksiklik yargılama gerektirmediğinden esasa ilişkin olarak yeniden davanın kabulü ile 706.000,00 TL’nin temerrüt tarihi olan 08.12.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmişitr.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, taraflar arasında adi yazılı şekilde akdedilen taşınmaz satış sözleşmesi gereğince davalıya ödenen bedelin ve taşınmaz için yapılan masrafların iadesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu 176 ve devamı.

3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı Kanun’un 176 ve ardından gelen maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah; taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan bir yöntem olup, iddia ile savunmanın genişletilmesi yasağının da bir istisnasıdır.

3.Kısmi davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş olan davacının, dilerse ek dava açmak yerine, saklı tuttuğu alacak bölümü için o (kısmi) dava içerisinde ıslah yoluyla talepte bulunabilmesi mümkündür.

4.Kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için, gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra, ayrı bir dava açılması da usulen mümkündür. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir.

5.Bu haliyle kısmî ıslah, ek dava yoluyla elde edilebilecek haklara, mevcut dava içerisinde, daha basit, daha az masrafla ve daha kısa süre içerisinde kavuşma imkanı tanıyan ve bu yönüyle adeta ek dava açma yoluna alternatif oluşturan bir yapıdadır. Dolayısıyla, kısmi davanın davacısı, ek dava açmak veya kısmî ıslah yoluna gitmek konusunda seçimlik hakka sahiptir.

6.Kısmî ıslah yoluyla müddeabihin artırılabilmesi olanağı, bir anlamda, artırıma konu kısmın ek dava yoluyla istenilmesinin alternatifi niteliğinde bulunduğundan; kısmi davadaki ıslah ile, bu yola gidilmeyip ek dava açılması halleri, davacıya aynı hak ve imkanı tanıyan seçimlik yollar olduğundan, usul hukuku açısından sonuçlarının da aynı olması gerekir.

7.Bir davanın kısmi dava mı, yoksa tam dava mı olduğu, özellikle dava dilekçesinin istem sonucu bölümünde, “fazlaya ilişkin hakların saklı tutulup tutulmadığı” ile ilgilidir. Davacı bu ya da benzeri ifadeleri kullanmışsa, “kısmi dava” açtığı sonucuna varılır. Davacının bu yolda bir beyanda bulunmaksızın açtığı dava ise bir “tam dava”dır.

8. Davacının sunduğu 28.12.2017 tarihli dilekçe, ıslah mahiyetinde olmayıp Mahkemece verilen ara karar gereği eksik harcın tamamlandığına ilişkin bilgiler içermektedir.

10. Bu durumda, davacının davasının dava dilekçesindeki iddia ve deliller ile davalının buna karşı sunduğu cevap ve deliller çerçevesinde değerlendirilmesi ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilin bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Takdir olunan 17.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.