Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/32 E. 2023/3422 K. 31.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/32
KARAR NO : 2023/3422
KARAR TARİHİ : 31.05.2023

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1573 Esas, 2021/1234 Karar
HÜKÜM : Kısmen Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ :Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2018/679 E. 2019/698 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile dava dışı Genç Aslan …Ltd. Şti. arasında 24.08.2016 tarihli 4.000.000,00 TL limitli kredi çerçeve sözleşmesi düzenlendiğini, davalının da müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, sözleşme uyarınca asıl borçlu şirkete muhtelif tarihlerde ve tutarlarda kredi kullandırıldığını, kullandırılan kredilere ilişkin yükümlülüklerin zamanında yerine getirilmemesi üzerine ihtarname keşide edildiğini, verilen süreye karşın borcun ödenmemesi üzerine takibe geçildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu belirterek itirazın iptali ile inkar olunan alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; kefalet sözleşmesinin yasada aranan şartları taşımadığından geçersiz olduğunu, kefalet sözleşmesinde müvekkilinin ne kadar süreyle kefil olacağı hususunda düzenleme bulunmadığını, kefalet sözleşmesinin geçerli olduğu varsayımında bir adet sözleşmede imzası olduğunu, icra takibinde 3 adet sözleşmenin belirtildiğini, müvekkilinin imzaladığı sözleşmenin 24.08.2016 tarih 4.000.000,00 TL limitli sözleşme olduğunu, ayrıca müvekkilinin kefaleti şahsi olup, eş rızasının zorunlu unsur olduğunu, eş rızasının da alınmadığını, bu haliyle de kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava dışı asıl borçlunun nakit alacağa konu icra takip tarihi itibariyle borcunun 970.765,43 TL asıl alacak, 88.784,82 TL işlemiş faiz, 4.434,25 TL BSMV olmak üzere toplam 1.063.984,50 TL olduğunun bilirkişi raporuyla tespit edildiği, noter masrafı olarak 1.896,44 TL olarak belirtildiği, davacı tarafça icra takibine konu masraf kalemleri ve ihtiyati haciz talebine konu teminatın komisyon bedeline gider kalemleri de eklendiğinde toplam 1.064.061,09 TL nakit alacağa itiraz yerinde görülmeyerek bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne, nakit alacak ve gayrinakit alacağa yönelik çek depo ve teminat mektubu depo talkebinin ise kredi sözleşmesinde kefilin çek deposu ve teminat mektubu deposuna yönelik sorumlu olacağına ilişkin açık bir hüküm bulunmadığından fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece açılan davanın kısmen red kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın tümden kabulünün gerektiği, kefalet sözleşmesinin 2 nci maddesinin 8 inci fıkrasında kefillerin, müşteri ile banka arasındaki tüm sözleşme maddelerini okuduğunu bu maddelerin de kendilerine aynen uygulanacağı hususlarını kabul ve taahhüt ettiklerini, kredi çerçevesi sözleşmesinde de gayri nakdi alacağa yönelik müşteri yönünden düzenlemeler yapıldığını, bu nedenle asıl borçlu firmanın doğmuş ve doğacak asaleten ve kefaleten nakdi ve gayri nakdi risklerine davalı gerçek kişilerin kefaleti bulunduğunu, gayri nakdi krediler yönünden açılan davanın kabulü gerektiğini, Merkez bankasına bildirilen en yüksek faiz oranının %50’si olan %39 oranda sözleşmenin 4.2 maddesi gereğince temerrüt faizi talep haklarının bulunduğunu, sözleşme hükmünde herhangi bir çelişki bulunmadığını, borçlu menfaatine olan %50 fazlanını talep edildiğini, kararın bu yönüyle hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda ana para hesabında hata yapıldığını, farkın neden kaynaklandığını anlaşılamadığı, 5.536,00 TL ve 2,00 TL’lik masrafın borcun zamanında ödenmemesi nedeniyle yapılmış olan icra takibine ilişkin olduğunu, bu nedenle bu masraf talebine eklenmesi gerektiği halde bu talebin de reddedildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalının kredi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla aynı limit ile sorumlu olmak üzere imzaladığı, davalının asıl borçlu şirketin ortaklarından olup, kefaletin geçerliliği için eş rızasının ortak olmakla ayrıca gerekmediği, kefaletin geçerli olduğu, kullandırılan kredi kapsamında borcun ödenmemesi üzerine, hesabın davacı bankacı kat edildiği, dosya kapsamına uygun gerekçeli denetim ve hüküm kurmaya elverişli bankacı bilirkişinin raporunda da açıklandığı, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinde temerrüt faizine ilişkin düzenleme yapıldığı, yapılan düzenlemede herhangi bir oran belirtilmediği halde bankaca takip talebinde temerrüt faizinin %39 istendiği, bankanın temerrüt faizini Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere, hesap kat tarihi itibariyle uygulanan en yüksek akdi faiz üzerinden talep hakkı bulunduğu, bankacı bilirkişi tarafından yerinde yapılan incelemede hesap kat tarihinde fiilen uyguladığı, en yüksek faizin %16.50 olduğu sözleşmede bu oranın %100 ünün temerrüt faiz oranı olarak istenebileceğinden temerrüt faizinin bu durumda %33 olduğu, hesaplamada bu oran üzerinden yapılması gerekiği, davacı bankaca her ne kadar bu orana itiraz edilmiş ise de temerrüt faizine baz olarak akdi faizin hesap kat tarihi itibariyle daha yüksek olduğunun somut bilgi belgelerle ispatlanamadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan kefalet sözleşmesinde kefillerin, müşteri ile banka arasındaki tüm sözleşme maddelerini okuduğunu bu maddelerin de kendilerine aynen uygulanacağı hususlarını kabul ve taahhüt ettiğini, gayri nakdi alacağa yönelik müşteri yönünden düzenlemeler yapıldığını, bu nedenle asıl borçlu şirketin doğmuş ve doğacak asaleten ve kefaleten nakdi ve gayri nakdi risklerine davalı ortağın kefaleti bulunduğunu, Merkez bankasına bildirilen en yüksek faiz oranının %50’si olan %39 oranda sözleşme hükmü gereğince temerrüt faizi talep hakkı bulunduğunu, bilirkişi raporunda ana para hesabında hata yapıldığını ve talep ile hesaplanan miktar arasında bir fark oluştuğu halde, bu farkın neden kaynaklandığını araştırılıp açıklığa kavuşturulmadığını, alacağa ilişkin masraf kalemleri arasında bulunan 5.536,00 TL ve 2,00 TL’lik masrafın borcun zamanında ödenmemesi nedeniyle yapılmış olan icra takibine ilişkin olduğundan bu masraf talebinin dosya borcuna eklenmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, genel kredi sözleşmesine dayalı alacağın tahsili isteğiyle girişilen icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67 nci maddesi

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

31.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.