Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/288 E. 2023/3779 K. 14.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/288
KARAR NO : 2023/3779
KARAR TARİHİ : 14.06.2023

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/396 Esas, 2021/2043 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
SAYISI : 2018/740 E., 2020/856 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının, davalının almış olduğu krediye müteselsilen kefil olduğunu ancak davalı şirkete el konulduğunu ve kayyum atandığını, Olağanüstü Halin (OHAL) sona erdiğini, davalının şirket ortağı olduğu iştiraklerin satışından ciddi gelirler elde ettiğini, 678 sayılı OHAL Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin (678 sayılı KHK) 37 nci maddesinde öncelikle kefillere gideceği yazdığını, ancak davalı vekilinin bu öncelik olarak değil borcun tamamen kefillerce ödeneceği ve kefillerin ödemelerini rücu edemeyeceği, kefilin asil yerine geçeceği olarak anladığını, buradaki amacın kayyum atanan şirketlerin mali yönden sıkıntıya düşmemesi için kefiller tarafından borcun ödenmesi olduğunu, davacının, 678 sayılı KHK’nın 37 nci maddesi gereği kefil olduğu borcu ödediğini, ancak davalının bu borcu kabul etmediğini belirterek davanın kabulü ile icra takibinin kaldığı yerden devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; itirazın 678 sayılı KHK’nın 37 nci maddesine dayandığını, her ne kadar olağanüstü hal kalkmış olsa bile olağanüstünde çıkan KHK’ların kanunlaştığını, yani tüm OHAL KHK’ları kanun hükmünü aldığını, bu 678 sayılı KHK’nın 37 nci maddesi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kayyım olarak atandığı şirketlerde, şirketin doğrudan ve dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olarak ortak ve/veya bunlara bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin malvarlığına müracaat edebileceğini düzenlediğini, bu kanun maddesinin TMSF tarafından işletilen şirketlerinin mali olarak zor durumda kalmaması amacıyla düzenlendiğini, bu kanun maddesinde her ne kadar öncelikle kefile başvurmayı zorunlu kıldığını, bu madde kefil borcu ödemesi durumunda TMSF tarafından işletildiği sürece kefilin rücu hakkını düzenlemediğini, her ne kadar davacının, davalının borcunu ödediğini iddia etmiş olsa bile buna ilişkin bir ödeme belgesi ve dosya borcunu hangi miktar üzerinde kapattığına ilişkin bir belge ve bilgi dava dilekçesinde bulunmadığını, davalı şirket tarafından yapılan itirazın borcun esası hakkında yapılan bir itiraz olmadığını sadece ödeme yönüyle kefilin sorumluluğuna gidilmesi gerektiğinden davacının ödemiş olduğu miktarın likit olmadığından haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile TMSF’ nin kayyum olarak atandığı şirketlerin, müşterek müteselsil borçluluğu kapsayan kefaletler dahil, kefil olduğu borçlarda kayyumluğun devamı süresince borcun öncelikle asıl alacaklıdan ya da diğer kefillerden tahsili yoluna gidileceğinin hüküm altına alındığı, 678 sayılı KHK nın 37 nci maddesinin açıkça TMSF’nin kayyum olarak atandığı şirketler aleyhine takip yasağı düzenlemesi getirmediği, borçların tahsilinde izlenecek yolu belirlediği, kredi sözleşmesi ve ihtarnameye dayalı genel haciz yoluyla başlatılan takipte davacının kefil olduğu borcu ödediği, kefalet sözleşmesinin genel hükmü uyarınca kefillin ödediği borç oranında alacaklının haklarına halef olduğu, davalı şirketin hak, borç, dava veya takiplerinin devralınmadığı gibi şirketin şirket tüzel kişiliğinin hak ve alacaklara sahip olup borç yükümlülüklerden sorumlu bulunduğu, davalının 678 sayılı KHK’nın 37 nci maddesine istinaden yapmış olduğu itirazın hukuken kabulüne imkan bulunmadığı gerekçesiyle davalı hakkında yapılan takibe vaki itirazın iptali ile takibin devamına, hüküm altına alınan asıl alacağın %20’sine tekabül eden 52.021,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı alacaklı tarafından 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 269 uncu maddesinin (c) bendi uyarınca itirazın iptali istemli dava açıldığı, ancak itirazın bu kapsamda olmadığını, bu takip yoluna yönelik ve takip yapılamayacağına dair bir itiraz olduğunu, hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğunu, davacı alacaklı tarafından icra mahkemesince öne sürülen iddialar icra müdürlüğü işlemini şikayet işlemine konu olacağından işbu davanın ikame edilmesinde hukuki yarar bulunmadığını, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini belirterek istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile borçlu şirket hakkında takip yapılmasına engel bir hal bulunmadığından, ayrıca denetlemeye elverişli, gerekçeleri yeterli ve doyurucu, dosya kapsamı delillere uygun bilirkişi raporuna göre davacının kefaleti nedeniyle toplam 260.105,00 TL’yi ödediği, davacının talebiyle bağlı kalınarak davanın kabul edildiği; davalının itirazının haksızlığına karar verilip alacağın likit olması da dikkate alındığında icra inkar tazminatı şartlarının da oluştuğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; itirazın 678 sayılı KHK’nın 37 nci maddesine dayandığını, TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketlerde, şirketin doğrudan ve dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olarak ortak ve/veya bunlara bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin malvarlığına müracaat edebileceği düzenlendiğinden kayyımlık kararının devamı süresince rücu talebinde bulunulamayacağını, yapılan itirazın borcun esası hakkında yapılan bir itiraz olmadığını sadece ödeme yönüyle kefilin sorumluluğuna gidilmesi gerektiğini, davacı kefil tarafından bu hususta takip yapılamayacağını, alacağın likit olmadığını ve kötü niyetli olmadıklarından aleyhlerine tazminata hükmedilemeyeceğini, faiz ve faiz oranı nedeniyle yapılan hesabın hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2.2004 sayılı Kanun’un 67 nci maddesi.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalıdan harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.