Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/2853 E. 2023/2363 K. 24.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/2853
KARAR NO : 2023/2363
KARAR TARİHİ : 24.04.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/169 Esas, 2021/343 Karar
HÜKÜM : Ret

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen genel kurul kararının yokluğunun tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin olası hissedarı olduğu davalı şirketi diğer ortaklarının dava dışı Numan ve … olduğunu, 2010 yılında müvekkili şirketin sahibi ve aynı zamanda temsilcisi olan kişi ölünce onun yerine eşi müvekkili …’in geçtiğini, müvekkilinin Mart 2010 tarihinde İzmir’de gerçekleşen mermer fuarına katılmak için Türkiye’ye geldiğini, davalı şirketin %25’lik hissedarı …’ün müvekkili şirketin fuarda gerçekleşen bir satışa onay veren veya fuar başvurusuyla ilgili bir belge olduğunu söylediği İspanyolca tercümesi bulunmayan bir evrakı, müvekkili Dona Maria’nın şirketi yeni devralması nedeniyle yaşadığı acemilik, kocasının yıllarca birlikte çalışmış olması gibi nedenlerle güvenerek imzaladığını, bu belgenin davalı şirketin ortaklar kurulu kararı olduğunu sonradan öğrendiğini, davalı şirket müdürü …’ın müvekkiline hile ile imzalattığı belgeyi kullanarak şirketin yönetimini ele geçirdiğini, söz konusu genel kurul kararıyla eski döneme ilişkin ibra ve …’ün 10 yıl süreyle şirket müdürü seçilmesine karar verildiğini, müvekkilinin pasaportundan anlaşılacağı üzere 30.03.2010 tarihinde Türkiye’den çıkış yaptığı için 01.04.2010 tarihli genel kurul toplantısının yapılabilmesi ve karar alınmasının mümkün olmadığını ileri sürerek 01.04.2010 tarihli genel kurul kararlarının yokluğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; …’ün müvekkili şirketin kuruluşundan itibaren şirket müdürü olduğunu, davacı şirketin tek yöneticisinin davacı … olduğunu, eşinin şirketle alakası bulunmadığını, davacı …’nın çok uzun yıllardır mermer ticareti yaptığını, şirket adına imza atma yetkisinin ortağa ait olmayacağı için fuara katılım veya fuardaki satışa onay verilmesinin gerekmediğini bilebilecek durumda bulunduğunu, genel kurul toplantısının 29.03.2010 tarihinde yapılmış ise de maddi hata ile tarihin 01.04.2010 olarak yazıldığını, davacı …’nın daha önceki Türkçe metinli genel kurul toplantı tutanaklarını imzaladığını, davacının itiraz ettiği genel kurul kararının imzası sırasında önceki toplantılarda olduğu gibi tercüman …’ın hazır olduğunu, davalı şirketin müvekkili şirketin ürettiği mallardan satın alarak İspanya’da sattığını, davacı şirketin müvekkili şirkete 2010 yılından itibaren 554.309,57 TL borcu bulunduğunu, üç yıldır borcu ödenmediği için vadeli satışların durdurulduğunu, davacı şirketin açık hesap mal satın almak istemesi üzerine ihtilaf çıktığını, davacının kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirket ortaklarının 2012 yılında şirketin tüm malvarlığı ile satılması hususunda görüşmelere başladığını, davacı şirketin taslak bir satış protokolü düzenleyerek müvekkili şirkete gönderdiğini, gönderilen mailde …’ün şirket ortağı ve yöneticisi olarak gösterildiğini, bunun davacıların 01.04.2010 tarihli genel kurul kararından haberdar olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, yine davacı şirket tarafından müvekkili şirkete ve şirket müdürü …’e ticari defterlerin incelenmesi yönünde gönderdiği 17.03.2014 tarihli noter ihtarnamesinden şirket müdürünün … olduğunu bildiklerinin açıkça anlaşıldığını, kuruluştan itibaren müdür olan …’ün 10 yıllık görev süresinin 2010 yılında dolması nedeniyle yeniden müdür atanacağını tüm ortakların bildiğini, müvekkili şirkete yeni müdür atanmasına dair karar üzerinden 4 yıl geçtiğini, ticaret sicil kayıtlarından bile bu durumun öğrenilebileceğini, davacıların iyi niyetinden söz edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 10.10.2017 tarihli ve 2014/261 E., 2017/428 K. sayılı kararıyla davaya konu genel kurul toplantısının yapılması ve müdür seçimine dair kararın alındığı 01.04.2010 tarihinde davacının Türkiye’de olmadığı, davacının resmi pasaport kayıtlarından toplantı tarihinde Türkiye’de bulunmadığı için toplantıya katılmasının fiilen mümkün olmadığı, davalı vekilince toplantı tutanağında 29.03.2010 tarihi yerine maddi hata ile 01.04.2010 yazıldığı belirtilmiş ise de, buna ilişkin somut ve inandırıcı delilin dosyaya sunulmadığı, toplantı tutanağında Türkçe metnin tercümesinin davacı şirket temsilcisine yapıldığına ilişkin resmi bir kayda rastlanmadığı, davacının rızasına dayalı olarak imzanın atıldığına dair tespitin bulunmadığı, davalı şirketin davacıdan alacaklı olması nedeniyle çıkan ihtilafın ayrı bir davanın konusunu oluşturduğu, davanın esasını ve sonucunu etkiler mahiyette bulunmadığı, tanık Bora Aktaş’ın yeminli beyanında davacı şirket temsilcisinin dört yıl kadar önce davalı şirketin bilgi erişimine ulaşılmadığı, kendisinden bu konuda araştırma yapılmasını istediği yönünde beyanda bulunduğu, dolayısıyla davalının bu yönde girişim ve araştırmalar için çaba gösterdiği, dört yıllık bir süreden sonra davanın açılmış olmasının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 2 nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık oluşturmayacağı gerekçesiyle davacı … Aulbert’in açtığı davanın husumet yokluğundan reddine, davacı Taller De Elaboraciion De Marmoles S.L’nin davalı aleyhine açtığı davanın kabulü ile davalı şirketin 01.04.2010 tarihli genel kurul kararının yokluğunun tespitine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 16.07.2019 tarihli ve 2017/2443 E., 2019/1118 K. sayılı kararıyla davalı tarafça dava konusu genel kurul kararının kötü niyetle iptalinin istendiği hususunun kanıtlanamadığı, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 11.03.2021 tarih, 2019/3536 E., 2021/2342K. sayılı kararıyla; ” …Bu durumda, davalı şirkette büyük hissedar olan davacı şirketin ve onun yetkili temsilcisi olan Dona’nın, müdür …’ın görev süresi 2010 yılında bittikten sonra davanın açıldığı 2014 yılına değin, ticari ilişkilerinin de devam ettiği yaklaşık 4 yıllık süre zarfında şirkete yeniden temsilcisi tayin edilip edilmediği hususunda bilgi sahibi olmamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve basiretli bir tacirden beklenemeyeceği tüm yazışmalarda dava dışı …’ün muhaap alındığı ve bu nedenle davalı şirketin müdürü olduğunu bildiği gözetilerek, dava konusu 01.04.2010 tarihli toplantıda alınan kararların yokluğunun ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğu ve hukuken korunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün temyiz eden davalı şirket yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile iptali talep edilen genel kurul kararının 01.10.2010 tarihinde alındığı ve bu genel kurul kararı ile …’ün 10 yıllığına yeniden davalı şirket müdürü olarak seçildiği, davacının ticari ilişkilerinin devam ettiği yaklaşık 4 yıllık süre zarfında şirkete yeniden temsilcisi tayin edilip edilmediği hususunda bilgi sahibi olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve basiretli bir tacirden beklenemeyeceği, davacının tüm yazışmalarda dava dışı …’ün muhatap alındığı ve bu nedenle davalı şirketin müdürü olduğunu bildiği, dava konusu 01.04.2010 tarihli toplantıda alınan kararların yokluğunun ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğu ve hukuken korunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; genel kurul kararının yok hükmünde olduğunu, bu kararlara karşı her zaman dava açılabileceğini, 4721 sayılı Kanun’un ikinci maddesinin uygulanamayacağını savunarak kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava konusu genel kurul kararının yokluğuna karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un ikinci maddesi

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davacılara yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

24.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.