Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/2392 E. 2023/6554 K. 08.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/2392
KARAR NO : 2023/6554
KARAR TARİHİ : 08.11.2023

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/409 Esas, 2022/108 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/128 E., 2020/150 K.
BİRLEŞEN DAVA : Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/576 E.

Taraflar arasındaki asıl intifa şerhinin tapudan terkini, maddi ve manevi tazminat ve birleşen elatmanın önlenmesi davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl dava yönünden intifanın tapudan fekkine ilişkin davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığını, maddi ve manevi tazminat talebinin reddine, birleşen dava yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Kararın asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl davada davacı- birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesine istinaden davacının maliki olduğu taşınmaz üzerinde davalı şirket lehine 26.11.1991 tarihinde 20 yıl süreli, 11.05.1993 tarihinde 30 yıl süreli ve 13.07.2007 tarihinde 20 yıl süreli intifa hakkı tesis edilmiş olduğunu, davalı tarafın intifa süresinin 20 yıl olduğunu ileri sürerek hakim durum yaratmaya çalışarak hukuka ve ticari koşullara uygun yeni bayilik ve intifa sözleşmesi yapmadığını, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun (4054 sayılı Kanun) ve Rekabet Kurulu kararları gereği 18.09.2010 tarihi itibarı ile geçersiz hale gelen intifanın fekki için davalıya gönderilen ihtara rağmen intifa şerhinin kaldırılmadığını, davalının tek taraflı aşırı yararlanmasını sağlayan iş bu intifa sözleşmesi ile davacı şirketin zarar gördüğünü, taşınmaz üzerine tesis edilen intifa sözleşmelerinin birbirinin devamı niteliğinde olması nedeni ile intifa hakkının 18.09.2005 tarihinden önce tesis edilmiş olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, bu durumda Rekabet Kurulu kararı gereğince intifanın 18.09.2010 tarihi itibarı ile kendiliğinden sona erdiğinden fek edilmesi gerektiğini, davalının kârdan mahrum kalan davacıya tazminat ödemesi gerektiğini ileri sürerek mülkiyeti davacıya ait olan Kocaeli İli, Derince İlçesi, … Köyü, 1377 Ada, 46 Parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 13.07.2007 tarih ve 3202 yevmiye sayılı 20 yıl süreli intifanın tapudan fekkine, fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydı ile davalının haksız ve hukuksuz tutumuyla verdiği zarara karşılık 10.000,00 TL manevi, 10.000,00 TL maddi olmak üzere 20.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; davacının Total markası adı altında petrol ürünlerinin satış ve dağıtımını bizzat ve sözleşmeli bayiler vasıtası ile yaptığını, bu amaçla davacı şirketin davalı şirket ile 01.10.2007 tarihinde akaryakıt istasyonu işletme sözleşmesi, 19.12.2007 tarihinde ek protokol, 30.09.2010 tarihinde protokol, 28.06.2007 tarihinde sözleşme imzaladığını, bu sözleşmeler gereği işletmesi davalı şirkete bırakılan akaryakıt istasyonunun üzerinde kurulu bulunduğu Kocaeli Derince … Mah. 1377 ada 46 parsel nolu taşınmazın intifa hakkının 13.07.2027 tarihine kadar davacı şirkete ait olduğunu, davalı şirketin imzalanan sözleşmelere aykırı davrandığından sözleşmelerinin feshedildiğini, davacının intifa hakkına sahip olduğu, istasyonun halen davalı tarafından kullanıldığını, davalı tarafın ayrıca bu istasyonda başka bir dağıtım firmasının mallarının satışı yaptığını, intifa hakkı davacıya ait olan Kocaeli Derince … Mah. 1377 ada 46 parselde kayıtlı taşınmaza ve akaryakıt istasyonuna davalının haksız ve mesnetsiz müdahalesinin men’ine, taşınmazın davacıya teslimine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin haklı bir sebep bulunmaksızın 22.11.2010 tarihi itibarı ile sözleşmeleri tek taraflı olarak feshettiğini, fesihle birlikte davalıya teslim edilmesi gereken istasyonun davacı tarafça kullanılmaya devam edildiğini, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin 28.06.2007 tarihinde imzalanan sözleşme ile başladığını, bu tarihten önce davacı şirket ile davalı arasında hukuki bir ilişkinin söz konusu olamayacağını, taşınmaz üzerinde tesis edilen intifa hakkının 18.09.2005 tarihinden sonra olduğunu, Rekabet Kurulu’nun 5 yıllık sınırlandırmaya yönelik 12.03.2009 tarihli kararı gereği taşınmaz üzerindeki intifa hakkının 11.07.2012 tarihinde sona ereceğini, intifa bedeline ilişkin tapu kaydının açık olup, bu hususun davalının defter kayıtları ve davacı tarafın davalıya kesmiş olduğu faturalarla sabit olduğunu, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü altında olan davacının uzun yıllar boyunca sözleşmeyi benimseyip uyguladıktan sonra muvazaa iddiasında bulunmasının kötü niyet göstergesi olduğunu, hakim durumun kötüye kullanılmasından bahsedilemeyeceğini, davacının buna dayanarak tazminat talebinde bulunamayacağını, kaldı ki zarara uğradığını iddia eden davacı tarafın iddiasını ispata yönelik olarak herhangi bir delil sunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; asıl dava dilekçesini tekrar etmiş, öncelikle asıl dosyanın bekletici mesele yapılmasına, yapılacak yargılama sonucunda yerinde olmayan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasındaki intifa sözleşmesinin başlangıç tarihinin 13.07.2007 tarihi olup, sözleşme 5 yıl süreyle geçerliliğini koruyacağına göre, gerek 11.10.2010 ihtar tarihi ve gerekse 13.10.2010 dava tarihi itibarıyla davacının tapu kaydından intifa şerhinin kaldırılmasını talep etme hakkı bulunmadığı, bu sebeple davacının, dava tarihi itibarıyla başka bir dağıtım şirketiyle sözleşme yaparak intifa bedeli, kira vb. menfaatler sağlayabilmesi hukuken mümkün olmadığı, dolayısıyla, davacının, dava tarihi itibarıyla intifa şerhinin kaldırılmamış olmasını gerekçe göstererek zarar, ziyan, tazminat talebinde bulunabilmesinin söz konusu olmadığı, sözleşmenin uygulanma sürecine yönelik olarak, davalının intifa sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemiş olması sebebiyle zarara uğramış olduğu, davalı tarafın emsal akaryakıt istasyonlarına göre rekabet için gerekli desteği vermemiş olduğu yönündeki iddialarını destekleyecek nitelikte herhangi bir somut bilgi, belge veya delil ortaya koymadığı, bu hususun Ticaret Mahkemesindeki dosyada ileri sürülmesi gerektiği, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı, taraf vekillerinin 05.07.2018 günlü celsede, intifa şerhinin tapudan terkin edildiğini, bu suretle asıl davadaki intifanın fekkine ilişkin talepler ile birleşen dosyadaki taleplerin davanın konusuz kaldığını beyan ettikleri, asıl davadaki intifa şerhinin tapudan fekkine ve birleşen dosyadaki men’i müdahale ve taşınmazın teslimine yönelik taleplerin konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, asıl davada maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Asıl davada davacı birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu vakıaların teknik ve hukuki, uzmanlığı gerektirdiğinden bu konuda uzmanlığı olmayan özelikle hukuk eğitimi almamış mali müşavir ve kimya mühendisi bilirkişiler tarafından tanzim olunan raporun hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine açık olmadığını, intifa sözleşmesinin diğer nedenler ile de geçersiz olup bu hususun hükme esas alınan bilirkişi raporunda hukuk ve teknik bilgisi olmayan bilirkişiler tarafından değerlendirilemediğini, tazminat davası yönünden tüm deliler toplanmadan, özelikle birleşen davalı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar üzerinde emsal akaryakıt istasyonların kar durumu nazara alınarak zarar hesaplaması ve yine ödenmesi gereken intifa bedeli ile ödendiği iddia edilen intifa bedeli arasındaki farkın inşaat mühendisi–akaryakıt sektörü bilirkişisinin bulunacağı bir heyet tarafından inceleme konusu edilmesi gerekirken, bu hususa riayet edilmeden oluşturulmuş eksik ve yetersiz rapora dayalı olarak kurulan hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasındaki son sözleşme tarihinin 01.07.2007 olduğu, Danıştay 13. Hukuk Dairesi’nin 28.12.2017 tarih, 2011/1357 E. ve 2017/4468 K. sayılı kararında, taraflar arasındaki intifa sözleşmesinin 13.07.2007 tarihli olduğu, söz konusu intifa hakkı ile daha önce tesis edilen intifa hakları arasında her hangi bir ilgi kurulamadığı, davacı açısından rekabet etmeme yükümlülüğünün 13.07.2007 tarihinden itibaren söz konusu olduğu ve bu nedenle 2002/2 sayılı Tebliğ hükmü gereği anılan dikey ilişkiye beş yıl süreyle muafiyet tanınacağına karar verildiği, bu karar uyarınca intifa hakkı süresinin 13.07.2007 tarihinden itibaren beş yıl olacağı ve dava tarihi itibariyle sürenin dolmadığının anlaşıldığı, dava devam ederken, intifa hakkının terkin edildiği, bu nedenle davanın konusuz kaldığı, bu talep yönünden davanın konusuz kalması nedeni ile davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmadığı, davacının dilekçesinde talebinin dayanağı olan vakıaları tek tek, açık ve somut olarak göstermek ve her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini de somut olarak belirtmesi gerektiği, davada, davacının davalının hakim durumu kötüye kullanması, uzun süreli intifa hakkı tesis etmesi, bu nedenle kredi imkânlarından yararlanamaması ifadesini kullanarak davalının defterlerinin incelenmesi halinde zararının ispat edileceğini ileri sürmüş ise de, hakim durumun ne şekilde kullanıldığı, hangi kredi imkânınından yararlanılamadığını somut olarak belirtilmediği, diğer yandan, intifa hakkı ise Rekabet Kurulu’nun 2002/2 sayılı tebliğ ile beş yıl olarak sınırlandığı gibi, bu hususa ilişkin yargı kararı da bulunduğu, davacının ise sözleşmeyi 3 yıl kadar devam ettirdiği, son iki yıl için sözleşmenin feshini ihbar ettiği, tüm bu hale göre, davacının somut olarak hangi eylemden ne tür bir zararı olduğunu ispat edemediği, davacının dilekçeler aşamasında somut olarak hangi eylemden ne tür bir zararı olduğuna yönelik somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmediği, 10.12.2018 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde zarara yönelik açıklamalar yaptığı görülmüş ise de, usul kanunlarının derhal uygulanacak olması, itiraz dilekçesi tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 141 inci maddesine göre dilekçeler aşamasından sonra iddia ve savunmanın ancak ıslah veya karşı tarafın açık rızası ile mümkün olduğu, davacının maddi ve manevi tazminat davasını ıslah etmediği ve karşı tarafın açık rızasının bulunmadığı görülmekle davacının itiraz dilekçesindeki maddi vakıaların incelenme imkanı bulunmadığı, gerekçeli karar başlığında; taraf vekillerinin adreslerinin yazılmaması 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinildiği gerekçeleriyle asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı- birleşen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin feshinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat, birleşen dava ise bayilik ilişkisinin sonlanması nedeniyle intifa hakkının terkini ve müdahalenin men’i talebine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4054 sayılı Kanun’un 5, 56 ncı maddeleri

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup asıl davada davacı birleşen davada davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.