Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/219 E. 2023/3157 K. 22.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/219
KARAR NO : 2023/3157
KARAR TARİHİ : 22.05.2023

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1261 E., 2021/1385 K.
HÜKÜM : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2020/463 E., 2021/406 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı Yargıtayca duruşma istemli olarak davalı vekili tarafından ve duruşma istemi olmaksızın davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 16.05.2023 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. …… dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya un satıp teslim ettiği unların bedellerinin ödenmediğini, tahsil için başlatılan icra takibine davalının itirazının haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile icra inkar tazminatının tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; arabuluculuk tutanaklarının içeriğinin görüşmelere aykırı olması sebebiyle sürecin tamamlanmadığını, dava şartının gereği gibi yerine getirilmediğini, davanın bu sebeple usulden reddinin gerektiğini, arabulucuk sürecinin 22.06.2020 tarihinde tamamlandığını, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 264 üncü maddesinde belirtilen 7 günlük sürede dava açılmadığını, müvekkilinin borçlu değil alacaklı olduğunu, Samsun İcra Dairesinin 2020/18114 E. sayılı dosyası ile yapılan hacizde davacının borcunu kabul ettiğini, ancak buna ilişkin tutanağın yırtıldığını, bu husustaki soruşturmanın devam ettiğini, takibe konu fatura içeriklerini kabul etmediklerini, bu belgelere konu mal tesliminin yapılmadığını, alacaklı olduğunu iddia eden davacının 26.01.2018 ve 25.05.2018 olan fatura tarihlerinden sonra müvekkiline 24.12.2018 tanzim tarihli iki adet bono verdiğini savunarak davanın reddini, kötü niyet tazminatının tahsilini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının ticari defterlerinin sahibi lehine delil olma özelliği taşıdığı, takip ve dava konusu faturaların kayıtlı olduğu, keza davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, takip ve dava konusu yapılan faturaların davalının yasal defterlerine kaydedildiği, bu halde malların teslim edildiğinin kabulünün gerektiği, tarafların kayıtlarında takip konusu iki fatura için ödeme görünmediği, ancak taraflar arasında ticari ilişkinin bulunması ve açık cari hesap ilişkisinin olduğunun belirlenmesi karşısında tüm ticari ilişkinin incelenerek fatura bedellerinin ödenip ödenmediğinin tespitinin gerektiği, her iki tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmuş olması, açılış-kapanış kaydının bulunması halinde her biri kendi lehine delil olacağından bir tarafın defter kayıtlarının diğerinin defterinde bulunmadığı sürece değer kazanmayacağı, defterine dayanan tarafın iddiasını başkaca delillerle ispatlaması gerektiği, taraf kayıtlarının birbirini teyit etmediği, davalının muavin defterlerinde 2019 yılı sonu itibari ile davacıdan 3.074.634,76 TL alacaklı olduğu, bu alacağın ise “Kur farkı gelir Thk” açıklamalı 2.987.269,43 TL bedelli kayıttan kaynaklandığı, davalının usulsüz olarak fatura düzenlemeden tahakkuk yoluyla davacıyı borçlandırdığı, davacının ticari defterlerinde böyle bir kaydın bulunmadığı, dolayısıyla davalının davacı tarafın ticari defterlerine kayıtlı olmadığı sürece ödemeyi dolayısıyla borçlu olmadığını ispatlayamayacağı, davalının yemin deliline de dayanmadığı, davacının takip konusu fatura içeriği malları davalıya teslim ettiğini davalının ticari defter kayıtları ile ispatladığı, davalının ise hem fatura karşılığı mal bedellerini ödediğini, hem de cari ilişkide borçlu olmadığını yasal/kesin delillerle kanıtlayamadığı, davanın konusu takip dayanağı iki adet fatura olup, itirazın iptali davalarının takip ile sıkı sıkıya bağlılığı kuralı gereği öncelikle takip konusu faturalar yönünden inceleme yapıldığı, taraflar arasında açık cari hesap ilişkisinin bulunduğu görülmekle tüm ticari ilişki yönünden de bilirkişi incelemeleri yapılarak değerlendirildiği, davalının ileri sürdüğü hususların bu dosyanın dolayısıyla arabuluculuk tutanağının konusunu oluşturmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, itirazın 1.656.006,45 TL asıl alacak yönünden iptaline, takibin devamına, fazlaya dair talebin ve işlemiş faiz talebinin reddine, asıl alacağa takip tarihi sonrası %9 yasal faiz uygulanmasına, asıl alacak likit kabul edilmekle %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; takibe dayanak olan faturaların irsaliyeli faturalar olduğu göz önüne alındığında mal ve hizmetin karşı tarafa teslimini izleyen 30 gün sonunda borçlunun temerrüde düşmüş sayılacağını, bilirkişi raporunda davalı ile davacı karşılıklı olarak farklı tutarlarda birbirlerinden alacaklı ve borçlu olduğu hususuna değinildiğini, bu sebeple temerrüt tarihlerinin tam ve net olarak belirlenmesinin mümkün olamayacağının ima edildiğini, rapor düzenlenirken ticari kayıtlarda fatura ve mal teslim tarihlerini tek tek hesaplanmadığını, 30 günlük sürelerin hesaplanmasından kaçınıldığını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 1530 uncu maddesinin yedinci fıkrası uyarınca taraflar arasındaki ticari ilişkiden doğan temerrüde ilişkin işleyecek faizin 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’da (3095 sayılı Kanun) öngörülen ticari işlere uygulanacak gecikme faizi oranından en az yüzde sekiz fazla olması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; arabuluculuk görüşmelerinin usulüne uygun yapılmadığını, her ne kadar cari hesap ilişkisinin incelendiği kararda belirtilmişse de bu yönde bir inceleme yapılmadığını, müvekkilinin açtığı itirazın iptali davasının birleştirilmediğini ya da bekletici mesele yapılmadığını, kararın alacaklı olduğu halde müvekkilini mağdur edeceğini, ihtiyati hacizde davacının borcu kabul ettiğini, müvekkilinin takibini bertaraf için cari hesap ekstresinden seçtiği iki faturaya dayalı olarak takip başlattığını, asıl olarak müvekkilinin alacaklı olduğunu, bu alacağını tahsili için de takip başlattığını, müvekkilin davalı olduğu işbu davaya konu alacak ile takas talepli olarak müvekkilinin alacaklı/davacı olduğu Çorum 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/148 E. sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, bu Mahkemenin birleştirme kararı vermesine rağmen ara kararla Mahkemesine iade edildiğini, bu işlemin yerinde olmadığı gibi anılan dosyanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, alacak ve borçlar arasında bağlantı bulunduğunu, davacının eksik kayıt tutup tüm kayıtları işlemediğini, Mahkemenin döviz üzerinden senelerdir süren fatura ve cari kayıtları dikkate almadığını, davacının menfi tespit davasının reddedildiğini, taraflar arasındaki hesaplar, alışveriş ve faturaların döviz üzerinden gerçekleştirildiğini, menfi tespit davasına konu senetlerin de USD üzerinden düzenlendiğini, müvekkilinin kur farkı faturası kesmesine gerek olmadığını, ancak kur farkı talebinin hukuka uygun bulunduğunu, eksik ve yetersiz bilirkişi raporu düzenlendiğini, tarafların dolar üzerinden alacağının hesaplanması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahkeme kararı ve gerekçelerinin usul ve yasaya uygun olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; takibe dayanak olan faturaların irsaliyeli faturalar olduğu göz önüne alındığında mal ve hizmetin karşı tarafa teslimini izleyen 30 gün sonunda borçlunun temerrüde düşmüş sayılacağını, bu halin temerrüt için ihtarın istisnası olduğunu, bilirkişi raporunda ticari kayıtlarda fatura ve mal teslim tarihlerini tek tek hesaplanmadığını, 30 günlük sürelerin hesaplanmasından kaçınıldığını, 6102 sayılı Kanun’un 1530 uncu maddesinin yedinci fıkrası uyarınca taraflar arasındaki ticari ilişkiden doğan temerrüde ilişkin işleyecek faizin 3095 sayılı Kanun’da öngörülen ticari işlere uygulanacak gecikme faizi oranından en az yüzde sekiz fazla olması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını ya da düzeltilerek onanmasını istemiştir.

2.Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf talepleri doğrultusunda detaylı inceleme yapılmadığını, gerekçe yazılmadığını, müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, bu kapsamda başlattığı takibe davacının itirazı üzerine açılan davanın birleştirilmesi ya da beklenmesi gerektiğini, nitekim açtıkları davada birleştirme kararı verilmişse de Mahkemece iade edildiğini, iki dava arasında çelişki doğabileceğini, alacak ve borçlar arasında bağlantı bulunduğunu, itirazın iptali davasının takas talepli açıldığını, davacının tüm kayıtları işlemediğini, ihtiyati hacizde davacının borcu kabul ettiğini, müvekkilinin takibini bertaraf için cari hesap ekstresinden seçtiği iki faturaya dayalı olarak takip başlattığını, davacının menfi tespit davasının reddedildiğini, taraflar arasındaki hesaplar, alışveriş ve faturaların döviz üzerinden gerçekleştirildiğini, menfi tespit davasına konu senetlerin de USD üzerinden düzenlendiğini, cari hesap kayıtlarının dikkate alınmadığını, sadece takibe konu faturaların değerlendirilemeyeceğini, alışveriş döviz üzerinden yapıldığından müvekkilinin kur farkı faturası kesmesine gerek olmadığını, ancak kur farkı talebinin hukuka uygun bulunduğunu, eksik ve yetersiz bilirkişi raporu düzenlendiğini, tarafların dolar üzerinden alacağının hesaplanması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 166 ncı maddesi.

3. Değerlendirme
1.Hukuk aleminde çelişkili kararlarının varlığının hukuki güvenlik, şeffaflık ve istikrar ilkelerini bozacağı, hükmün infazında ciddi sorunlar doğuracağı ve bu durumun kamu düzenini ciddi surette sarsıcı nitelikte olduğu kabul edilmelidir. Uygulamada, çelişkili kararların doğmasının önüne geçilmesi Türk hukuk düzeninde üzerinde en çok durulan ve en öncelikli konular arasında yer almakta ve kamu düzeni kapsamında re’sen inceleme konusu yapılmaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.04.2022 tarih ve 2019/358 E., 2022/618 K. sayılı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 27.06.2019 tarih ve 2017/5363 E., 2019/4944 K. sayılı kararları). 6100 sayılı Kanunun 166 ncı maddesinin ikinci fıkrasında bağlantılı davaların, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirmenin ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebileceği, birinci davanın açıldığı mahkemenin talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlı olduğu, aynı maddenin dördüncü fıkrasında davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantının var sayılacağı düzenlenmiştir.

2.Somut olayda davacı iki adet faturaya dayalı olarak davalı aleyhine icra takibi başlatmış, davalının takibe itirazı üzerine de itirazın iptalini istemiştir. Davalı ise taraflar arasında cari hesap ilişkisi bulunduğunu, bu cari hesaba göre asıl olarak kendisinin alacaklı olduğunu savunmuş, yargılama sırasında bakiye cari hesap alacağına ilişkin takip başlattığını, itiraz üzerine de itirazın iptali davası açtığını belirtmiştir. Davalının Çorum 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı itirazın iptali davasına ilişkin dava dilekçesinde, işbu davanın davacısına hiçbir borcunun bulunmadığını, bilakis alacaklı olduğunu, takas talebinde bulunduklarını, bu talebin kabulü halinde alacak ve borçların hesaplanarak birbirinden mahsubunu, takas talebi ile dava değeri olan tespit edilecek bakiye üzerinden davanın kabulünü istediği ve birleştirme talep ettiği görülmektedir. Çorum 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan itirazın iptali davasının konusu işbu davada dava konusu edilen iki adet faturayı da içermektedir. Nitekim Çorum 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.05.2021 tarihli, 2021/148 E., 2021/193 K. sayılı kararı ile birleştirme kararı verilmiş, ancak İlk Derece Mahkemesince usulünce kesinleştirme yapılmadığından bahisle dosya Mahkemesine iade edilmiştir.

3.Her iki dava arasında irtibat olduğundan davaların birlikte görülmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Bu durumda Mahkemece, Çorum 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davanın usulünce birleştirilmesinin sağlanması, böylece davaların birlikte görülmesi, her dava bağımsız karakterini koruyacağından davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması, bu arada Çorum 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davanın karara çıkıp kesinleşmesi halinde ise işbu davaya etkisinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan alınarak yek diğerine verilmesine,

Bozma sebebine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

22.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.