Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/2163 E. 2023/4492 K. 13.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/2163
KARAR NO : 2023/4492
KARAR TARİHİ : 13.07.2023

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2021/140 E., 2021/435 K.
HÜKÜM : Ret

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde; paraya ihtiyacı olduğu bir dönemde davalı şirket çalışanı … ile tanıştığını, kendisinin yanlış ve yanıltıcı yönlendirmeleri ile davalı şirket nezdinde foreks işlemleri yapmaya başladığını, zamanla yaptığı işlemler sonucunda zarar ettiğini, bunun üzerine çeşitli bankalardan ve kredi kartlarından kredi çekerek davalı nezdindeki yatırım tutarını arttırdığını, ancak sonuçta zararın büyüdüğünü, davalı çalışanı hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, toplam zararının 24.529,00 USD’ye ulaştığını, 13.11.2014 ile 19.11.2015 tarihlerinde davalı firma adına …’la mesafeli olarak imzaladığı sözleşmenin haksız şartlar içerdiği, uğradığı zarar sebebiyle davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 107 nci madde kapsamında şimdilik 150.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, cevaba cevap dilekçesi ile toplam talebini 300.000,00 TL’ye yükseltmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davalı şirketin Sermaye Piyasası Kanununa tabi bir şirket olduğunu ve SPK denetimi altında olduğunu, davacı tarafından yapılan işlemlerin kaldıraçlı işlemler olduğunu, davacıya yatırdığı paranın yüz katına kadar alım veya satım pozisyonları açıldığını, bu tür işlemlerde risk oranlarının yüksek olduğunu, davacı zararlarının yanlış yatırım sebebi ile oluştuğunu, davacının gerekli şekilde uyarıldığını, risk bildiriminin yapıldığını, buna ilişkin olarak sözleşme düzenlendiğini, şirket çalışanı hakkındaki soruşturmanın takipsizlik kararı ile sonuçlandığını, davacı ile ilgili olarak SPK tarafından her hangi bir idari ceza işlemi uygulanmadığını, her hangi bir yanıltıcı reklam uygulaması yapılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 28.11.2018 tarihli ve 2017/312 E., 2018/563 K. sayılı kararıyla; davacı ile imzalanan risk bildirim formu doğrultusunda hesap ilişkisinin başladığı, kaldıraç oranının ve teminat tamamlamanın SPK’nın ilgili tebliğ hükümleri doğrultusunda gerçekleştirildiği, davalı şirketin SPK’nın tebliğine aykırılık teşkil edecek reklam ve ilanda bulunduğunun tespit edilemediği, davacının Antalya’daki başka tüketici mahkemelerinde de aynı nitelikte dosyalarının bulunduğu, kendince yüksek kâr elde etmek amacıyla bu konuda hiçbir tecrübesi, bilgisi ve eğitimi olmamasına rağmen kaldıraçlı işlem yaptığı ve 20.11.2014 ile 19.11.2015 tarihleri arasında yaptığı işlemlerden dolayı 24.529,04 USD zarar ettiği, ancak bu işlemde davalı tarafın ayıplı veya eksik hizmetinin bulunduğu ispatlanamadığından davacının yaptığı işlemin sonucuna katlanması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 18.12.2019 tarihli ve 2019/607 E., 2019/2400 K. sayılı kararıyla; davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 04.02.2021 tarih, 2020/1357 E. ve 2021/873 K. sayılı kararıyla ”… Somut olayda kaldıraç oranının ve teminat tamamlamanın SPK’nın ilgili tebliğ hükümleri doğrultusunda gerçekleştirildiğine yönelik ilk derece mahkemesinin gerekçesi yerinde ise de ileri sürülen iddia doğrultusunda takipsizlik kararı ile neticelendiği anlaşılan davacının davalı şirket çalışanı …… aleyhinde yaptığı şikayete konu ceza soruşturma dosyası da celp edilerek, taraflar arasındaki sözleşme, forex işlem talimatları, forex yetkilileri ile davacı arasındaki telefon görüşme kayıtlarının da incelenerek adı geçen davalı şirket çalışanının mevzuata aykırı bir tutumu olup olmadığının somut olaya öncelikle uygulanması gereken SPK tebliği ve devamında genel hükümler kapsamında bir bütün olarak değerlendirildiği bilirkişi heyetinden ek rapor ya da yeni rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir… ” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapmış olduğu davalı şirket çalışanı hakkındaki şikayetin kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilip karara itirazın Antalya 4 Sulh Ceza Hakimliğince reddedilerek kesinleştiği, mahkemelerince aldırılan her iki raporun da birbiri ile uyumlu olduğu, taraflar arasında düzenlenen 14.11.2014 tarihli kaldıraçlı alım satım işlemleri çerçeve sözleşmesi, sözleşme öncesi müşteriyi tanıma formu risk bildirim formu, internet üzerinden yapılacak işlemlere ilişkin sözleşme gibi tamamlayıcı nitelikteki sözleşmelerin kanuna uygun olarak yapıldığı, davacının sözleşme sonrasında çok sayıda işlem yaparak açık pozisyonlar aldığı, yatırım yaptığı ancak bu yatırımlar sebebi ile zarara uğradığı, davacının uğradığı zararın kendi verdiği kararlarla oluştuğu, iradesini sakatlayacak herhangi bir durumun davacı tarafından ispatlanamadığı, davalı şirketin SPK Mevzuatı ve taraflar arasındaki sözleşmelere göre davacının zarara uğramasında herhangi bir kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle; maddi sıkıntıları ve ödeme güçlüğü nedeniyle internette gördüğü “Yatırım yapmanın kolay yolu” reklamıyla, GCM Forex firmasından yatırım danışmanı …… ile tanıştığını, yanlış ve yanıltıcı yönlendirmeleri ile tecrübesizliğinden faydalanması sonucunda ilk etapta 111,00 Amerikan Dolarıyla başladığı yatırım yapma sürecini önce 250,00 Amerikan Doları, daha 600,00 Amerikan Doları ve toplamda 24.529,00 Amerikan Doları para yatırdığını ve firmanın sistem hileleri neticesinde kaybettiğini, mahkemece Anayasa’nın 36 ncı maddesine ve 141 inci maddesinin dördüncü fıkrasına, 6100 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesine aykırı olacak şekilde hüküm kurulduğunu, yerel mahkemece dava dosyasında yer alan dava dilekçesinin, birinci cevap dilekçesinin ve ikinci cevap dilekçesinde, yer alan delillerinin, itirazlarının ve davalı … şirketine düzenleyici ve denetleyici otorite olan Sermaye Piyasası Kurulu tarafından kesilen idari para cezaları ve yerleşik Yargıtay Kararlarının görmezden gelindiğini, bozma ilamından sonra sadece yeni bilirkişi heyetinden rapor alınması dışında yerel mahkemece ceza soruşturmasının yeterince irdelenmeden ve telefon görüşme kayıtları gsm operatöründen almak suretiyle incelmeden daha önce verilen karar ile benzer nitelikte karar verildiğini, mahkemece bozmaya uyulmasına karar verildiğini, daha sonra bu uyma kararı verilmemiş gibi bozmaya uyma kararının aksi yönde karar verilmesinin usul ve yasa ile bağdaşmadığını, bozma kararına uyulmakla tarafı açısından usuli kazanılmış hak doğduğunu, davalı şirket tarafından tarafına (müşterilere) kargo ile gönderdikleri ve müşteri olarak içeriğine etki edemediği matbu sözleşme metninin uzaktan telefonla imzalamasını istemeleri neticesinde yapılan sözleşmenin geçeriz olduğunu, sözleşme metni incelendiğinde müşteri (tüketici) aleyhine hükümlere yer verildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin hükümsüzlüğü ve geçersizliğine ilişkin emsal Yargıtay kararlarının görmezden gelindiğini, bilirkişilerce ve mahkemece alacaklıların başlattığı takiplere değinilmediğini, oysa ki eldeki davanın açılma amacının davalı firmanın kendisi ve kendisi gibi insanları kandırarak yatırım yaptırma vaadiyle maddi ve manevi olarak uğradıkları zararların tazmini ve tahsili amacıyla açıldığını, Anayasa’nın 172 nci maddesi ve Tüketici Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve diğer Kanunların ilgili maddelerinin olaya uygulanmaması veya delillerin gösterilmemiş sayılması yerel mahkemece yapılan hatalardan olduğunu, mahkemece sadece dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden alıntı yaparak hüküm kurmasının yanlış olduğunu, davalı firma çalışanı ……’ın kendisinin iradesenin yanılması ve kendisini uzaktan telefonla yönlendirmesi neticesinde yapılan sözleşmenin geçersiz ve hükümsüz olduğunu, (6098 sayılı Kanun’un 20 nci, 21 inci maddeleri), davalı taraf ile imzalanan sözleşmenin Tüketici Korunması Hakkındaki Kanun’un, 1 inci, 3 üncü, 5 inci maddelerine aykırılık nedeniyle geçersiz ve hükümsüz olduğunu, Mahkemece dava dilekçesi, cevap dilekçesi, eklerinde ve bilirkişi raporlarına beyan dilekçelerinde sıralanan kanuni gerekçelere ve delillere kanunların ilgili maddelerine aykırı karra verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı şirketin yatırım danışmanı olduğunu söyleyen …… ile davalı şirketin 0212 345 0 426 numaralı telefonundan 0542 899 72 18 numaralı Turkcell hattını aradığı, 11-12-13-14 Kasım 2014 tarihlerindeki kendi firmalarının “Banka gibi çalışan bir firma oluğunu” söylemesi üzerine bankaların bir güven kurumu olduğunu düşündüğündüğünden Forex işlemleriyle para kazanabileceğini düşündüğüü, ilk dava dilekçesi ekindeki para transferi yaptığı tarihlerdeki (…… ile para transferlerinin öncesi ve sonrası) yapılan telefon görüşmeleri de bu konunun somut delili olduğunu, gerek görülmesi halinde Turkcell’den görüşme kayıtlarının istenebileceğini, yerel mahkemece alınmasına karar verilen 1. bilirkişi raporunun sonrasında mahkemeye yaptığı itirazlarını karşılar nitelikte yeni bilirkişi raporu istenmesi yönünde mahkemece herhangi işlem yapılmadığını ve ilgili gsm operatöründen görüşme kayıtlarının istenmediğini, davanın Yargıtay’ca yapılan ilk incelemesi sonrasında yeni bilirkişiden rapor alınmasına ve davalı firma çalışanı ile yapılan telefon görüşme kayıtlarının da incelenmesinin istenmesine rağmen, sadece bilirkişi raporu alınmasına karar verildiğini, bilirkişi raporunun hem kendi içinde hem de 1. bilirkişi raporuyla çeliştiği göz önüne alınamadan kendi içinde çelişkili ve genel hukukla çelişen bir bilirkişi raporuna göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, güven kurumları olan forex şirketlerinin, müşterilerin talimatlarını özenle yerine getirmek için bütün tedbirleri almak zorunda olduğunu, bu konuda objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlarından dahi sorumlu olduklarını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kaldıraçlı alım-satım (foreks) sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacının yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 73 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince tüketici mahkemelerinde tüketici tarafından açılan davalar harçtan muaf olduğundan, davacıdan alınan temyiz başvuru harcı ile temyiz ilam harcının isteği halinde davacıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.