Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/1948 E. 2023/5541 K. 03.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1948
KARAR NO : 2023/5541
KARAR TARİHİ : 03.10.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin başvurusunun ise kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın ve davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkili aleyhine 30.11.2015 keşide, 30.12.2015 vade tarihli ve 5.000.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak takip başlattığını, davalı yanca, takip, her ne kadar takipten önce ödendiği belirtilen 4.250.000.00 TL’nin mahsubu ile 970.626,61 TL üzerinden başlatılmış ise de müvekkilinin tüm senet bedelini davalıya takipten önce elden ve banka havaleleri yoluyla ödediğini, müvekkilinin söz konusu senet için davalıya 05.03.2015 tarihli banka havalesi ile 300.000,00 TL, 27.03.2015 tarihli banka havalesiyle 400.000,00 TL, 30.12.2015 tarihli banka havalesiyle 3.500.000,00 TL ve 10.05.2016 tarihli banka havalesiyle 750.000,00 TL ödeme yaptığını, buna ilişkin dekontları sunduklarını, bu dekontların bir kısmında ödemenin dava dışı AAG…Ltd. Şti.’nin hesabından yapıldığı gözüküyor ise de bu ödemelerin müvekkilinin senetten kaynaklı borcu için yapıldığını, nitekim bu hususun davalının da kabulünde olup belirtilen şirket tarafından yapılan 3.500.000,00 TL ödemeyi senet bedelinden mahsup ettiğini, keza sunulan dekontların bir kısmında ödemenin davaya konu senet için yapıldığı belirtilmemiş ise de yerleşik Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere dekontta herhangi bir açıklama bulunmaması durumunda ödemenin mevcut bir borç için yapıldığının kabulü gerektiğini, müvekkilinin davalıya dava konusu senet dışında başkaca herhangi bir borcu olmadığını ileri sürerek müvekkilinin davaya konu senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının davaya konu senet nedeniyle müvekkiline elden herhangi bir ödeme yapmadığını, davaya konu senedin keşide tarihinin 30.11.2015 tarihi olduğunu, davacı yanca senede karşılık yapıldığı belirtilen 05.03.2015 ve 27.03.2015 tarihli banka havalelerinin senedin keşide tarihinden 8 ay önce yapıldığını dolayısıyla bu ödemelerin senede karşılık yapılmasının mümkün olmadığını, bu ödemelerin taraflar arasındaki başkaca bir borç ilişkisinden kaynaklandığını, diğer iki banka havalesiyle yapılan ödemeleri ise kabul ettiklerini, nitekim icra takibini de bu ödemeleri senet bedelinden mahsup ederek başlattıklarını savunarak davanın reddini asıl alacağın %20’sine tekabül eden tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı yanın, dava dilekçesiyle, senet bedelinin ekte sunulan dekontlar tahtında ödendiğini iddia ettiği ancak 05.03.2015 ve 27.03.2015 tarihli banka havalelerinin senedin keşide tarihinden önce olduğu, senede bağlı borç doğmadan yani senet düzenlenmeden senede mahsuben ödeme yapıldığından bahsedilemeyeceği, hiç kimsenin parasını ödedikten sonra kendisi hakkında borç doğuran bir senet düzenlemeyeceği, bu nedenle söz konusu ödemelerin senede mahsuben yapıldığı iddiasının kabul edilmediği, davacı yanca, senedin keşide tarihinin gerçeği yansıtmadığı iddia edilerek bu hususta tanık dinletme talebinde bulunulmuş ise de bu talebin senede karşı senetle ispat kuralı gereğince yerinde olmadığı, keza davacı yanca, bu hususta grafolojik inceleme yapılması talep edilmiş ise de dava dilekçesinde ileri sürülmeyen bu vakıanın iddianın genişletilmesi niteliğinde olduğu, davalı yanca muvafakat edilmediğinden bu iddianın araştırılmasının mümkün olmadığı, davalının, takipten önce yapıldığını belirttiği 4.250.000,00 TL’yi mahsup ederek 750.000,00 TL için takip başlattığı, bu miktarın ödendiği sabit olduğundan takip talebinin asıl alacak için yerinde olduğu, davacı tarafça dava değeri her ne kadar 970.626,61 TL olarak gösterilmiş ise de davacının gerek dava dilekçesi gerekse de aşamalardaki beyanlarında, sadece senetten dolayı menfi tespit talebinde bulunduğu, işlemiş faize ilişkin olarak da menfi tespit talebi bulunduğunu belirtmediği, bu nedenle hükmün asıl alacak miktarı gözetilerek verildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesince, tanık dinletme taleplerinin yazılı gerekçeyle reddedildiğini oysa tanığı ödeme iddiasına ilişkin olarak değil taraflar arasındaki borç ilişkisinin doğumuna ve senedin ne zaman verildiğine ilişkin olarak dinletilmek istediklerini, maddi vakıa niteliğinde olan bu hususların tanıkla ispatının mümkün olduğunu, senedin tanzim ve vade tarihlerinin farklı kalemlerle düzenlenip düzenlenmediği hususunda grofolojik inceleme yapılmasını istediklerini, bu taleplerinin ise iddianın genişletilmesi mahiyetinde olduğundan bahisle reddedildiğini ancak bu gerekçenin doğru olmadığını, dava dilekçesiyle bilirkişi deliline dayandıklarını ve bu incelemenin bu kapsamda yapılmasını talep ettiklerini, Mahkemece kabul edilmeyen ödemelerin takibe konu edilen ve teminat amacıyla verilmiş olan senede ilişkin olarak yapıldığını, müvekkil ile davalı arasında başka bir alacak borç ilişkisinin bulunmadığını, davalı tarafından ödemenin başka bir borca yönelik yapıldığının iddia edildiğini, bu hususu ispat külfetinin davalıda olduğunu, takibe konu edilen tüm miktar için menfi tespit talebinde bulunmalarına rağmen Mahkemece sadece asıl alacak bakımından değerlendirme yapılmasının doğru olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçeleriyle, davacı yanın icra tazminatına mahkum edilmesini talep ettiklerini, Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasına rağmen bu talepleri konusunda olumlu olumsuz bir karar verilmemesinin doğru olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı vekilince ileri sürülen istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, davalı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince, somut olayda, Mahkemece, icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesine dair verilen ihtiyati tedbir kararının davacı yanca teminat yatırılmadığından uygulanamadığı, dolayısıyla icra tazminatı şartlarının oluşmadığı ancak Mahkemece bu hususta olumlu olumsuz bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin başvurusunun ise kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın ve davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, menfi tespit istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 72 inci maddesi.

3. Değerlendirme
Davalı davaya konu bonoya dayalı olarak davacı hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatmış takip talebiyle, 970.068,49 TL asıl alacak ve 558,12 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 970.626,61 TL’nin tahsilini talep etmiştir. Davacı vekili, dava dilekçesiyle; tüm senet bedeli olan 5.000.000,00 TL’nin takipten önce davalıya ödendiğini ileri sürerek senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve senedin ve takibin iptaline karar verilmesini talep etmiş, dava harçlarını tüm takip miktarı olan 970.626,61 TL üzerinden yatırmıştır. İlk Derece Mahkemesince, yazılı şekilde davalının, takipten önce yapıldığını belirttiği 4.250.000,00 TL’yi mahsup ederek 750.000,00 TL asıl alacak için takip başlattığı, bu miktarın ödendiği sabit olduğundan takip talebinin asıl alacak için yerinde olduğu, davacı tarafça dava değeri her ne kadar 970.626,61 TL olarak gösterilmiş ise de davacının gerek dava dilekçesi gerekse de aşamalardaki beyanlarında, sadece senetten dolayı menfi tespit talebinde bulunduğu, işlemiş faize ilişkin olarak da menfi tespit talebi bulunduğunu belirtmediği, bu nedenle hükmün asıl alacak miktarı gözetilerek verildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de İlk Derece Mahkemesinin yazılı gerekçesinin isabetli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ancak davacının dava dilekçesiyle, senedin ve takibin iptalini istemiş olması ve dava harçlarını da tüm takip miktarı olan 970.626,61 TL üzerinden yatırmış olması karşısında davanın davaya konu icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince, menfi tespit talebinin, takipte talep edilen tüm miktar üzerinden değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken sadece asıl alacak miktarı olarak kabul edilen 750.000,00 TL bakımından değerlendirilip karara bağlanması isabetli olmamıştır.

Öte yandan, davaya konu 5.000.000,00 TL tutarlı bononun 4.250.000,00 TL’sinin davacı tarafından takipten önce iki ayrı banka havalesi yoluyla davalıya ödendiği sabit olup taraflar arasında bu hususta ihtilaf bulunmamaktadır. İlk Derece Mahkemesince, her ne kadar davalının ödenen miktarı mahsup ederek takibi 750.000,00 TL asıl alacak miktarı üzerinden başlattığı belirtilmiş ise de yukarıda da ifade edildiği üzere davalı takip talebiyle, 750.000,00 TL değil 970.068,49 TL asıl alacak talep etmiştir. Takip talebinde yer alan işlemiş faiz detayı başlıklı kısımdan, davalının, tüm senet bedeline vade tarihi olan 30.12.2015 tarihinden 31.05.2016 tarihine kadar %10,5 oranında reeskont faizi işlettiği ve böylece ulaştığı 220.068,49 TL’yi asıl alacak miktarı olan 750.000,00 TL’ye ekleyerek 970.068,49 TL rakamına ulaştığı anlaşılmaktadır. Ancak takipten önce ödenen miktarlar gözetilmeksizin tüm senet bedeline faiz işletilmesi doğru olmamıştır. Bunun yanında, işlemiş temerrüt faizinin asıl alacağa dahil edilmesi de doğru olmayıp davalının takip talebiyle, asıl alacak olarak talep ettiği kısmın takip tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte tahsilini talep ettiği de gözetildiğinde bu durum, faize faiz işletilmesi sonucunu doğuracaktır.

Bu itibarla, takipte talep edilebilecek asıl alacağın 750.000,00 TL olduğu gözetilip, takipten önce yapılan ödemeler de dikkate alınarak talep edilebilecek işlemiş faizin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

03.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.