Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/1829 E. 2023/2032 K. 03.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1829
KARAR NO : 2023/2032
KARAR TARİHİ : 03.04.2023

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2019/870 Esas, 2021/644 Karar
HÜKÜM : Kısmen kabul

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce yapılan inceleme sonunda karar bozulmuş, mahkeme tarafından Dairemiz ilamına karşı direnilmiştir.

Direnme kararının davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce bozma kararı yerinde bulunarak direnme kararı incelenmek üzere dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 31.01.2019 tarihli, 2017/11-55 E. ve 2019/43 K. sayılı ilâmı ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Amerika’da ikamet ettiğini ve davalı banka nezdinde vadeli mevduat hesabı bulunduğunu, müvekkilinin yaptığı kontrolde hesabında bulunan paradan 350.000,00 USD’nin sahte talimatlarla başka bir hesaba aktarıldığını öğrendiğini, bu nedenle Türkiye’ye gelerek Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, aslı olmayan fakslar ile yapılan talimatlara istinaden hiç bir araştırma ve inceleme yapılmadan, teyit ve imza karşılaştırılması yapılmadan gerçekleştirilen 200.000,00 USD ve 150.000,00 USD’lik havalelerin davalı bankanın kusurunun kaynaklandığını, davalı bankanın müvekkilinin oluşan zararından sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 6.000,00 USD’nin TL karşılığı olan 10.200,00 TL’nin en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davacı vekili, talebini yargılama sırasında 350.000,00 USD’nin TL karşılığı olan 624.315,20 TL olarak ıslah etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; olayda asıl zarar görenin davalı banka olduğunu, dava konusu olayın münferit bir olay olmadığını, büyük bir dolandırıcılık operasyonunun bir parçası olma ihtimalinin bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARLARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A.Mahkemece Verilen İlk Karar
Mahkemece 02.05.2013 tarih, 2012/138 E. ve 2014/3119 K. sayılı kararıyla; davalı bankanın müşterisi olan davacının döviz hesabından davalı banka ile davacı arasında her hangi bir faks sözleşmesi olmamasına rağmen iki adet faks talimatı ile 150.000,00 ve 200.000,00 USD’nin… adına havale edildiği, faks talimatlarındaki imzaların davacının imzası ile benzerliğinin bulunmadığı ve basit bir inceleme ile bunun anlaşılması mümkün olduğu halde imza incelemesi yapılmadığı, faks talimatının teyidinin gelmesi de beklenilmeden fakstaki talimatların yerine getirildiği, davalı bankaca teyit alındığı beyan edilmiş ise de bunu kanıtlayan belge ibraz edilmediği, davacı hakkında açılmış her hangi bir dava olmadığı, Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davanın şüphelilerinin yargılama sonucunda sorumlu çıkmaları halinde davalı bankanın şüphelilerine rücu edebileceği, bu hususun davacıyı ilgilendirmeyeceği, Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi kararının mahkeme kararını etkilemeyeceği ve dosyayı sürüncemede bırakacağı, davacının daha fazla mağdur olmaması ve dosyada toplanan kanıtların karar vermeye yeterli olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabülüne karar verilmiş, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

B. Bozma Kararı
Dairemizin 20.02.2014 tarihli, 2013/12981 E. ve 2014/3119 K. sayılı ilamı ile somut uyuşmazlık ile ilgili olarak Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/279 E. sayılı dosyasında davacının kardeşi … ve arkadaşı … hakkında yapılan yargılama sırasında sanıklardan …’ın bu eylemi davacının da el ve işbirliği ile gerçekleştirildiğini beyan ettiği, aynı dosyada davacının babasının da uyuşmazlık konusu eylemin davacının bilgisi ve iştiraki ile gerçekleştirildiği beyanında bulunduğu, her ne kadar ceza soruşturması sırasında davacı hakkında takipsizlik kararı verilmişse de ceza yargılaması sonunda tesis olunacak hüküm ile davacının diğer sanıkların eylemleri ile ilgili olarak bağlantısı bulunduğuna dair bir gerekçe yer aldığı takdirde bu maddi olay belirlemesinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 74 üncü maddesi kapsamında hukuk hakimini de bağladığı, bu bakımdan derdest ceza davasının neticesinin beklenmesi gereğine işaret edilerek bozulmuştur. Davacı vekilinin karar düzeltme istemi Dairemizin. 05.12.2014 tarihli, 2014/10505 E. ve 2014/19136 K. sayılı ilamı ile reddedilmiştir.

C. Mahkemece Verilen Direnme Kararı
Mahkemece 16.05.2015 tarih, 2015/230 E. ve 2015/473 K. sayılı kararıyla; Bursa 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/279 E. sayılı dosyasında davacının babası Kadri Kabak’ın Mahkemece 14.11.2012 tarihli celsede alınan beyanında “…eylemin davacı … Filiz Kabak’ın bilgisi ve iştirakı ile gerçekleştirildiği konusunda beyanında bulunmadığı, aksine ‘kanaatimce Gül ve Arzu bu işi birlikte yapmışlardır.’ şeklinde beyan bulunduğu, 05.12.2014 tarihli karar düzeltme ilamında ‘…Davacının babasının uyuşmazlık konusu eylemin davacının bilgisi ve iştirakı ile gerçekleştirildiği hususunda bir beyanı bulunmamakta ise de aynı dosyada sanık olan davacının kardeşi …’ın bu yönde beyanlarının mevcut olmasına göre…” denilerek bu durumun Yargıtay tarafından düzeltildiği ancak Bursa 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/279 E. Sayılı dosyasında sanık olarak yargılanan …’ın kendisini savunmak için suçu davacı üzerine de atmasının savunma hakkının kullanılması niteliğinde olduğu bu nedenle davacının aleyhine yorumlanmasının mümkün olmadığı, sanık …’ın bu yöndeki beyanları konusunda davacı … hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca gerekli soruşturma yapıldığı ve soruşturma sonunda davacı hakkında takipsizlik kararı verildiği, bu nedenle Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında sanık olarak yargılanan …’ın beyanlarına itibar edilmediği, zikredilen ceza dosyasında yargılanan sanıklar hakkında verilen kararın görülmekte olan dosya yönünden sonuca etkili olmayacağı, ayrıca, ceza dosyasında sanıkların savunmasının alınması için ABD’ye yazılan talimatların sonuçsuz kaldığı, sanıkların ABD’de başka suçlardan da arandığı, ancak yakalanamadıkları, bu nedenle savunmalarının alınamadığı, bu durumda ceza dosyasının sonuçlanmasının olası görülmediği, sonuçlanması beklenildiği takdirde, dosyanın sürüncemede ve elde kalacağı sonucuna varıldığı gerekçesiyle ceza dosyasının sonucunun beklenmesi yönündeki Yargıtay bozma kararına uyulmayarak Mahkemenin önceki kararında direnilmesine karar verilmiş, davalı vekilince temyiz edilmiştir.

D. Dairemizin İnceleme Kararı
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yapılan incelemede, Daire kararının yerinde olduğu belirtilerek temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

E. Hukuk Genel Kurulu Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 31.01.2019 tarihli, 2017/11-55 E. ve 2019/43 K. sayılı ilâmında, davacının kız kardeşi … ile davacının arkadaşı… hakkında dava konusu dolandırıcılık eylemini gerçekleştirdikleri iddiasıyla Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/279 E. sayılı dosyası ile ceza davası açıldığı, sanık …’ın ceza dosyasına Başkonsolosluk aracılığıyla gönderdiği dilekçelerde dolandırıcılık eylemini davacının talebi doğrultusunda davacı ile birlikte gerçekleştirdiklerini beyan ettiği, her ne kadar davalı bankanın şikâyeti doğrultusunda açılan ceza soruşturması neticesinde davacı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de davalı vekili tarafından ceza yargılaması sırasında davacının sanıklar ile birlikte hareket ettiğine dair yeni deliller elde edildiğinden bahisle ceza mahkemesinden suç duyurusunda bulunulmasının talep edildiği, bu itibarla ceza yargılaması sonunda tesis edilecek hüküm ile davacının diğer sanıkların eylemleri ile ilgili olarak bağlantısı bulunduğuna dair bir maddi vakıa tespiti yer aldığı takdirde bu maddi olgunun tespiti hukuk hâkimini bağlayacağı, ceza mahkemesindeki bir maddi olgunun varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılmasının olanaklı olmadığı, bu nedenle Mahkemece derdest Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/279 E. sayılı ceza davasının sonucunun beklenilmesi gerektiği, önceki kararda direnilmesinin hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle direnme kararı bozulmuştur.

Davacı vekilinin karar düzeltme talebi Hukuk Genel Kurulunun 04.07.2019 tarih, 2019/11-422 E. ve 2019/850 K. sayılı kararı ile reddedilmiştir.

F. Mahkemece Verilen Temyize Konu Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma kararına uyularak ceza dosyasının kesinleşmesinin beklenilmesine karar verilmişse de, yargılama devam ederken davacı tarafın Anayasa mahkemesine bireysel başvuruda bulunarak uzun süren yargılama nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü, Anayasa Mahkemesinin 16.12.2020 tarihli ve 2019/3072 sayılı kararı ile başvuranın makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verdiği, ceza mahkemesi kararının bekletici mesele yapılması ve ceza davasının henüz kesinleşmemesi ve Yargıtay’ın bozma kararı birlikte değerlendirildiğinde eldeki davanın sonuçlanmamasına neden olduğu, Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen hak ihlalinin temel gerekçesi olan makul sürede yargılanma ihlalinin sonlandırılması gerektiği, bir delilin toplanabilmesi ve bir kısım zorunlu nedenler dolayısıyla yargılama aşama kaydetmişse adil yargılanma hakkının bir parçası olan ispat hakkının da yargılama dosyasında sağlanması gerektiği, henüz ispatlanmayan davanın dosyanın diğer tarafı bakımından da ispat hakkının ihlali niteliğinde olacağından diğer taraf bakımından da adil yargılanma hakkının ihlal edilmiş olması gibi bir durum ortaya çıkacağı ancak eldeki dava dosyasını kendi içerisinde ele alınması gerektiği, ceza dosyasının sanıklarının dava dışı … ile… olduğu, davacı hakkında dosya sanıkları ile aralarında eylem ve işbirliği içerisinde hareket edip etmediklerinin incelendiği soruşturma dosyasında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 04.06.2012 tarihli kararı ile işbu dosya davacısı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, ş ayet davacı hakkında anılan ceza dosyasında diğer sanıklarla birlikte hareket ettiği gerekçesi ile bir kamu davası açılmış olsa idi muhakkak ki sonucunun beklenmesi gerektiği, ancak ceza dosyasının seyrine göre de sanık savunmalarını alınmasına dair talimatların sonuçsuz kaldığı, caza dosyasının zaman aşımına uğramasının muhtemel olduğu, davacının isnad edilen eylemde sanıklarla iş birliği içerisinde hareket ettiğinin tartışılacağı bir soruşturma dosyası yahut iddianame düzenlenerek açılmış bir ceza davasının bulunmadığı, davacının sanığı olmadığı bir ceza dosyası bulunmadığına göre sanığı olmadığı bir dosyada verilecek kararda davacı sanki sanıkmışçasına gerekçeli kararda nitelendirme yapılmasının beklenemeyeceği, davacı hakkında verilen takipsizlik kararının kesinleştiğinden yeni soruşturma başlatılabilmesinin yolunun bu karardan sonra yeni delillerin ortaya çıkması hali olduğu, ne Bursa 1.Ağır Ceza Mahkemesinin bu şekilde bir belirlemesi ve suç duyurusu ne de böyle bir gerekçeyle savcılıkça başlatılmış bir soruşturma bulunmadığı, davacının suçtan zarar gören olarak yer aldığı bir ceza dosyasının sonucunun beklenmesine gerek olmadığı, davalı bankaya atfedilen sorumluluğun hizmet kusurundan kaynaklandığı, Anayasa Mahkemesinin hak ihlaline ilişkin kararı da dikkate alındığından bekletici mesele yapılmaya devam edilerek hak ihlalinin devam ettirilmesinin hukuka aykırı olduğu ve adil yargılanma hakkının ihlalinin haksız bir biçimde sürdürülmesine neden olacağı, davalı bankanın davacıya ödemek zorunda kaldığı bedeli dosya sanıklarına rücu imkanına sahip olduğu, her ne kadar özel Daire ve Hukuk Genel Kurul kararları bekletici mesele yapılmasına yönelik olsa ve Hukuk Genel Kurulu kararlarına karşı bir direnme kararı verilmesi söz konusu olmasa da mahkemece ceza dosyasının bekletici mesele yapılmasından vazgeçilmesinin bozma kararları sonrası ortaya çıkan yeni bir durum olan Anayasa Mahkemesi kararına dayandığı, bekletici mesele yapılmasından dönülmesinin fiili direnmeden ziyade bozmadan sonra ortaya çıkan bir duruma dayandığı ve Anayasa Mahkemesi kararı içeriğinin Yargıtay nezdinde de tartışılması ve bir sonuca bağlanmasının adil yargılanma hakkının tesisi bakımından zorunluluk arz ettiği, gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; henüz ispatlanmayan davada davalı bankanın da ispat hakkının ihlal edildiğini, adil yargılanmanın tek taraflı olmadığını, müvekkili bankanın da hakkının korunması gerektiğini, ceza dosyasında davacının kardeşinin suçu davacı ile birlikte işledikleri yönünde beyanının olduğu, dolaysıyla davacı üzerinde hala suç şüphesi olduğu ve Yargıtay tarafından da ceza dosyasını bekletici mesele yapılması yönünde karar verilmiş olmasına rağmen davanın karara bağlanmasının adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu, yargılama sürecinin uzamasının, değil davacı bilakis davalı aleyhine olduğunu, süreç uzasa dahi lehine karar verilmesi halinde davacının herhangi bir zararının söz konusu olmadığını, adil yargılanma hakkı adı altında mahkemeler üzerine zaman baskısı yaratarak hukuka aykırı kararlar alınmasına neden olacak taleplerde bulunulmasının hakkın kötüye kullanımı olduğunu, davacı hakkında verilen takipsizlk kararının bir beraat kararı olmadığını, ceza dosyasındaki sanık ve tanık ifadelerinin davacının da suça katıldığını gösteren yeni deliller olduğunu, dava konusu tutarın bir suç geliri olma ihtimalinin olduğunu, temyize konu kararla davacının dava dışı kişilerle bankayı dolandırmasının üzerine bir de hükmedilen haksız kazancı elde etmiş olacağını, ceza davası sonuçlanıp davacının suça iştirakinin ortaya çıması halinde, yurt dışına kaçırılmış olacağından hükmedilen meblağın tekrar davacıdan iadesinin imkansız olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, bankanın kusursuz sorumluluğuna dayalı tazminat talebine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Kanun’un 49 ve devamı maddeleri ile 74 üncü maddesi.

2. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53 üncü maddesi.

3. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 429 uncu maddesinin dördüncü fıkrası.

3. Değerlendirme
Mahkemece verilen karar Dairemizin 20.02.2014 tarih, 2013/12981 E. ve 2014/3119 K. sayılı ilamı ile bozulmuştur. Bozma ilamında özetle, “…Somut uyuşmazlık ile ilgili olarak Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/279 E. sayılı dosyasında davacının kardeşi … ve arkadaşı … hakkında yapılan yargılama sırasında sanıklardan …’ın bu eylemin davacının da el ve işbirliği ile gerçekleştirildiğini beyan ettiği, yine aynı dosyada davacının babasının da uyuşmazlık konusu eylemin davacının bilgisi ve iştiraki ile gerçekleştirildiği hususunda beyanda bulunduğu, her ne kadar ceza soruşturması sırasında davacı hakkında takipsizlik kararı verilmişse de ceza yargılaması sonunda tesis olunacak hüküm ile davacının diğer sanıkların eylemleri ile ilgili olarak bağlantısı bulunduğuna dair bir gerekçe yer aldığı takdirde, bu maddi olay belirlemesinin mülga 818 sayılı Kanun’un 53 üncü ve ve 6098 sayılı Kanun’un 74 üncü maddeleri kapsamında hukuk hakimini de bağladığı, bu bakımdan halen derdest olan ceza davasının neticesi beklenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı, hükmün davalı yararına bozulması gerektiği” belirtilmiştir.

Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına direnilmiş Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 31.01.2019 tarih, 2017/11-55 E. ve 2019/43 K. sayılı bozma ilamında özetle; “… davacının kız kardeşi … ile davacının arkadaşı… hakkında dava konusu dolandırıcılık eylemini gerçekleştirdikleri iddiasıyla Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/279 esas sayılı dosyası ile ceza davası açıldığı, sanık …’ın ceza dosyasına Başkonsolosluk aracılığıyla gönderdiği dilekçelerde dolandırıcılık eylemini davacının talebi doğrultusunda davacı ile birlikte gerçekleştirdiklerini beyan ettiği, her ne kadar davalı bankanın şikâyeti doğrultusunda açılan ceza soruşturması neticesinde davacı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de davalı vekili tarafından ceza yargılaması sırasında davacının sanıklar ile birlikte hareket ettiğine dair yeni deliller elde edildiğinden bahisle ceza mahkemesinden suç duyurusunda bulunulmasının talep edildiğinin anlaşıldığı, bu itibarla, ceza yargılaması sonunda tesis edilecek hüküm ile davacının diğer sanıkların eylemleri ile ilgili olarak bağlantısı bulunduğuna dair bir maddi vakıa tespiti yer aldığı takdirde bu maddi olgunun tespitinin hukuk hâkimini bağlayacağı, ceza mahkemesindeki bir maddi olgunun varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılmasının olanaklı olmadığı, bu nedenle Mahkemece derdest Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/279 E. sayılı ceza davasının sonucunun beklenilmesi, bundan sonra maddi olguların nasıl gerçekleştiğinin saptanması, tarafların talepleri de gözetilerek uyuşmazlığın “Medeni Hukuk” kurallarına göre çözümlenmesi gerekir…” hususlarına yer verilmiştir.

Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 429 uncu maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, Mahkemece, direnme kararının bozulması yönündeki Hukuk Genel Kurulu kararına uyulması zorunludur.

Mahkemece bozma ilamı gereği yerine getirilmesi gerektiği halde, bozma ilamı gereği deliller toplanmaksızın, davacı tarafça yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından verilen hak ihlali kararı dikkate alındığında ceza davasının bekletici mesele yapılmaya devamı ile hak ihlalinin devam ettirilmesinin hukuka aykırı olacağı, adil yargılanma hakkının ihlalinin haksız sürdürülmesine neden olacağı yönündeki yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararı, toplanması gereken delilin beklenilmesine, bu şekilde de bozma gereğinin yerine getirilmesine engel değildir. Bilakis, adil yargılanma hakkı davanın tüm tarafları için geçerli olup, ilgisine göre lehe veya aleyhe olabilecek delillerin toplanması, davacının davasını ispatlamasının engellenmesi, açılan davada tarafların haklılık durumunun belirlenmemesinin de bu kapsamda olduğu açıktır. Bu durumda Mahkemece bozma ilamında belirtildiği üzere derdest ceza davasının sonucu beklenerek varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

V. KARAR
Açıklanan sebeple;
Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

03.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.