Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/1754 E. 2023/3925 K. 20.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1754
KARAR NO : 2023/3925
KARAR TARİHİ : 20.06.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/50 Esas, 2021/291 Karar
HÜKÜM : Ret

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı Yargıtayca duruşma istemli olarak davacı vekili ve duruşma istemi olmaksızın davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 20.06.2023 günü hazır bulunan davacı vekili Avukat … ile davalılar vekili Avukat … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları hakkında yasa kapsamında şirketinin hisselerinin özel sermayeli firmalara fiili devri aşamasında müvekkili ile davalı arasında imzalanan sözleşme hükümleri uyarınca para hareketlerinin (EDAŞ’ların devre esas bilançolarında bulunan serbest ve blokeli hazır değerlerin kasa, banka, yoldaki paralar, kısa vadeli repo) ilgili mevzuat ve ihale dokümanında öngörüldüğü şekilde işleme tabi tutulmadığı gerekçesi ile haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca 3.272.750,00 TL’nin …’ın devir tarihi olan 30.11.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ve KDV’si ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalılar davanın zamanaşımına uğradığını savunarak reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARLARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Mahkemece Verilen İlk Karar
Mahkemece 01.10.2015 tarih, 2014/634 E. ve 2015/314 K. sayılı kararıyla davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile reddine karar verilmiş, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

B. Birinci Bozma Kararı
Dairemizin 17.11.2016 tarih, 2016/745 E. ve 2016/8875 K. sayılı ilamıyla ceza zamanaşımı yönünden değerlendirme yapılması gereğine işaret edilerek karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararı ile davalı sanıklar hakkında verilen beraat kararının 5271 sayılı Ceza Muhakeme Kanunu (5271 sayılı Kanun) 223 üncü madde ikinci fıkra a bendi uyarınca yani yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nediyle beraat kararı verilmiş olması karşısında ceza zamanaşımı süresinin uygulanamayacağı gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; ceza zamanaşımının uygulanması gerektiğini kaldı ki dava zamanaşımının da dolmadığını, müvekkili kurumun zararı ve fiili öğrenmesinin makam olur yazısı ile gerçekleştiğini ve bu tarihin esas alınması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

2.Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin hatalı hesaplandığını ileri sürerek kararın düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.5271 sayılı Kanun 223 üncü madde ikinci fıkra (a) bendi

2.6098 sayılı Borçlar Kanunu 72 ve 74 üncü maddeleri

3. Değerlendirme
1.Davada davalı sıfatına haiz gerçek kişiler aynı zamanda Elazığ 2. Asliye Ceza Mahkemesi 2017/199 E. sayılı dosyada sanık olarak yargılanmışlardır. Her ne kadar anılan ceza yargılamasında 2018/1235 K sayılı karar ile sanıkların beraatine karar vermiş ise de beraat gerekçesi olarak sanıkların atılı suçu işledikleri yönünde cezalandırılmalarını gerektirecek her türlü şüpheden uzak ve kesin inandırıcı delillerin elde edilememesi gösterilmiştir. Söz konusu karar istinaf denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Hal böyle olunca, dava konusu olayda ceza zamanaşımı sürelerinin uygulanması gerekirken hatalı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

2.Bozma sebep ve şekline göre davalılar vekilinin vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

V. KARAR
Açıklanan sebeple
Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre davalılar vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin taraflardan ayrı ayrı alınarak yekdiğerine verilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istekleri hâlinde taraflara iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

20.06.2023 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Dava, davacı TEDAŞ ‘ın 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun uyarınca davalıların da aralarında bulunduğu elektrik dağıtım şirket hisselerinin özel sektöre fiili devri sırasında öngörülen bilanço işlemlerine aykırı hareket edildiğinden bahisle oluşan zararın tazmini talebine ilişkindir.
Mahkemece somut uyuşmazlıkta uzamış ceza zamanaşımının uygulanamayacağı gerekçesi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 49 ve 72 maddeleri gereğince, haksız fiil zamanaşımından dolayı davanın reddine karar verilmiştir.
Gerek olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun 60. maddesi, gerekse dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 72 ‘inci maddesinde, haksız fiilin aynı zamanda “cezayı gerektiren bir fiil” olması ve tazminat talebi bakımından ceza kanunlarında öngörülen ceza zamanaşımının daha uzun olması halinde bunun uygulanacağı hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
Sayın çoğunlukla aramızdaki ihtilaf 818 sayılı Borçlar Kanununun 60. maddesinde (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 72) düzenlenen “…cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruruzaman tatbik olunur” tabirinin yalın suç isnat ve ithamlarını kapsayıp kapsamadığı hususunda toplanmaktadır.

Eylemle ilgili herhangi bir cezai soruşturmanın mevcut olmaması halinde, tazminat sorumluluğuna neden olan fiilin aynı zamanda cezayı gerektiren bir fiil olup olmadığını, tazminat davasına bakan hukuk hâkimi tarafından, ceza hukuku ilkelerine göre değerlendirecektir.
Ne var ki, ilgili fiilden dolayı fail hakkında yürütülen bir soruşturma mevcutsa hukuk hakimi eylemin suç niteliğini taşıyıp taşımadığıyla ilgili doğrudan araştırma yapmaksızın, işin uzmanı olan ceza mahkemesi yargılamasının akıbetini bekleyecektir. Ceza mahkemesince tüm delillerin toplanması akabinde, fiilin suç teşkil etmediği (suçun unsurlarının oluşmadığı) ya da suçun işlenmediği (eylem yokluğu veya eylemin sanık tarafından işlenmediği) gerekçesiyle beraat yönünde hüküm kurulmuş ise, artık hukuk hâkiminin ceza hâkiminin beraat kararıyla bağlı olmadığından söz edilemeyecektir. Bunun tabii sonucu, uzamış zamanaşımına dair tereddütlü durum da sona erecek fiile doğrudan tekabül eden ilgili zamanaşımı süresi uygulanacaktır.
Aksi halde -sıkça gözlemlendiği üzere- sadece hukuki ihtilaf konusu olabilecek birçok hadiseyle ilgili, olur olmaz C. Savcılıklarına yapılacak suç duyurularıyla, haksız yere Borçlar Kanunundaki uzamış zamanaşımı sürelerinden faydalanma sonucu hasıl olur ki hukuk düzeni, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasına müsaade etmeyeceği gibi buna kapı dahi aralayamaz
Somut olaya gelindiğinde; dosyamız davalıları hakkında Elazığ 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/199 esas sayılı dosyasında “görevi kötüye kullanmak” suçundan sanık sıfatıyla yapılan yargılama neticesinde; 02.10.2018 tarih ve 2018/1235 karar sayılı karar ile bunların kamu görevlisi olmadıkları, kurumu zarara uğratmadıkları yüklenen fiilin suç olarak tanımlanmamış olması gerekçeleriyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu 223/2 (a) maddesi uyarınca ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği ve aşamalardan geçerek kesinleştiği görülmüştür.
Bu durumda yukarda açıklanan düşünceler ile yerel mahkeme değerlendirmesinin usul ve kanuna uygun olduğu ve bu nedenle onanması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma yönünde tezahür eden aksi yöndeki kararına iştirak etmiyorum.