Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/1725 E. 2023/5312 K. 25.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1725
KARAR NO : 2023/5312
KARAR TARİHİ : 25.09.2023

MAHKEMESİ :İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
SAYISI :2019/1362 Esas, 2021/1581Karar
HÜKÜM :Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ :İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI :2015/823 E., 2019/184 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı Kadoğlu Petrolcülük A.Ş. ile 09.02.2007 tarihli protokol yapıldığını, bu protokole göre; davalının bir kısım sabit yatırımlar kuracağını, ayrıca 838.000,00 TL karşılığı motorin hibesi ve 838.000,00 TL nakit bayilik hizmeti ödeyeceğinin kararlaştırıldığını ancak davalı şirket tarafından hibe edilmesi gereken nakit ve ayni bedelin verilmediğini, müvekkili şirketin sahibinin babasına ait taşınmaz üzerinde intifa hakkı tesis edildiğini, intifa hakkı bedelinin ödenmediğini, ayrıca aynı taşınmaz üzerinde tesis edilen ipotek nedeniyle de herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalı şirketin üstün konumda olması sebebiyle istenilen çek, intifa gibi teminatların verildiğini ancak davalı şirketin, verilecek akaryakıt bedelinin teminatı olarak aldığı boş çeki doldurarak müvekkil aleyhine icra takibi başlattığını, gerekçe olarak 3000 m3 alım taahhüdünün karşılanmamış olması nedeniyle cezai şart adı altında bunun kendilerinden tahsil edilmek istenildiğini, müvekkili tarafından keşide edilen 30.07.2009 tarihli ihtarnamesine cevaben davalı tarafından keşide edilen 10.08.2009 tarihli ihtarname ile icra konusu borcun ödenmesi, aksi takdirde sözleşmenin feshi ile cezai şartın tahsilinin talep edileceğinin ihtar edildiğini, bunun üzerine müvekkilinin zor durumda kalmamak için 13.08.2009 tarihli sözleşmeyi imzaladığını, bu sözleşmede davalı tarafından 1.455.000,00 TL hizmet bedeli ödendiği, müvekkilinin 230.500,00 TL akaryakıt bedeli ile birlikte 1.685.500,00 TL kesin borç ikrarı olduğunun yazıldığını, ancak belirtilen yatırım bedelinin gerçek olmadığını, ayrıca müvekkilinin akaryakıt borcunun da 230.500,00 TL olduğunun ikrar edildiğini, ayrıca daha önce ipotek ve intifa tesis edilen taşınmazın davalı şirket yetkilisi … adına tescil edilerek 1 yıl sonra 2.500.000,00 TL ödendiği takdirde geri alım hakkı tanındığını, taşınmaz için kira bedeli tayin edildiğini, sözleşmenin 4. maddesi ile de davalının cezai şart ve kâr mahrumiyeti talep etmemeyi kabul ettiğini, oysa akaryakıt istasyonu ruhsatının alınmasının gecikmesi nedeniyle taahhütlerini yerine getiremediklerini ve bunun kendilerinden kaynaklanmadığını, bunun davalı tarafça da bilinmesi sebebiyle 05.02.2008 tarihinde ikinci bir bayilik sözleşmesi imzalandığını, davalının haksız icra takibini önlemek ve bayilik sözleşmesi feshedilse dahi intifa hakkı devam ettiğinden, zorda kalarak davalı şirket ile 13.08.2009 tarihli bir anlaşma imzalandığını, gerçekte davalı şirkete anlaşmada belirtilen kadar bir borçlarının olmadığını ve davacının davalı şirketin kötü niyeti sonucu uğradığı zararının olduğunu, bu sözleşme imzalandıktan sonra dahi davalı şirketin vade farkı adı altında müvekkiline fatura kestiğini, 13.08.2009 tarihli anlaşma uyarınca davalı … …’na 2.500.000,00 TL ödeme yapıldığını, davalı şirket tarafından 2007-2009 yılları arasında davacıya içinde kurumsal kimlik bedeli de dahil toplam 1.439.874,57 TL ödeme yapıldığı (743+246+450, demirbaş vs içinde) dolayısıyla 1.060.126,00 TL olarak davalı tarafından vade farkı olarak alınan bedel ile 50.000,00 TL’lik kurumsal kimlik bedeli davalı tarafça söküldüğünden buna ilişkin şimdilik 10.000,00 TL’nin, müvekkili hesabından malzeme bedeli olarak yapılan kesinti için 15.000,00 TL’nin, 13.08.2009 tarihli anlaşma uyarınca yapılan tapu masraflarına ilişkin olarak 15.000,00 TL’nin icra dosyasındaki feragat nedeniyle ödenen 5.000,00 TL’nin, yine aynı anlaşma uyarınca kira bedeli adı altında uğratılana zarardan dolayı 5.000,00 TL’nin ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacı ile 09.02.2007 tarihli protokolün imzalandığını, sözleşme gereği müvekkilinin 838.800,00 TL nakit hibe ile ilgili olarak 793.400,00 TL ödendiğini, 838.800,00 TL’lik akaryakıt hibesi ile ilgili olarak da 2008 yılında 243.880,14 TL, 2009 yılında 450.000,00 TL ödemek suretiyle toplamda 1.439.874,57 TL’lik hibe ile müvekkili şirketin taahhüt etmiş olduğu hibenin neredeyse tamamının ödendiğini, intifa bedelinin mülk sahibine ödendiğini, teminat maksatlı ipotek tesisi için herhangi bir ödeme yapılması gerekmediğini, dava dilekçesinde belirtilen çekin teminat çeki olmadığını, davacının istasyonu taahhüt ettiği tarihten ancak 8 ay sonra hazır hale getirerek 05.02.2008 tarihinde bayilik sözleşmesini imzaladığını, lisansın da davacıdan kaynaklanan nedenlerle 04.06.2008 tarihinde alındığını, dolayısıyla istasyonun taahhüt edilen tarihten 13 ay sonra açıldığını, davacının, satış taahhüdünü gerçekleştirmemesinden kaynaklanan cezai şart ile cari hesap borcu nedeniyle, müvekkili şirkete vermiş olduğu 16.07.2009 tarihli ve 591.148,00 TL bedelli çekin karşılıksız kalması üzerine tarafından takibe konulduğunu, taraf görüşmeleri sonrasında, taraf avukatlarından alınan hukuki destekle mevcut borçlara ilişkin kesin borç ikrarı mahiyetindeki 13.08.2009 tarihli sözleşmenin imzalandığını, bu sözleşmede davacının borcu 1.685.500,00 TL olarak kabul edilip 1 yıl sonra ödenecek bedelin 2.500.000,00 TL olduğu konusunda uzlaşıldığını, davacı tarafından bu borç için teminat verilememesi nedeniyle taşınmazın vefa hakkı ile yükümlü olarak müvekkilinin yönetim kurulu başkanına devrinin kararlaştırıldığını, müvekkili şirketin bu anlaşma ile hizmet bedeli ve cari hesap borcunun geri ödenmesine kadar geçen süre için oluşan temerrüt faizi ve alım taahhüdünün düşürülmesi sebebiyle elde edeceği kârın büyük bir kısmından, cezai şartlardan ve uğradığı kâr mahrumiyetinden vazgeçtiğini, anlaşmadaki edimlerin yerine getirildiğini, ipotek ve intifa hakkının terkin edildiğini, bayilik sözleşmesi sona erdikten sonra eldeki davanın açıldığını, tüm işlemlerin tarafların serbest iradeleriyle imzaladıkları sözleşmeye uygun olarak yapıldığını, davacının talep ettiği alacak miktarının belirsiz olduğunu, takibe konu çek nedeniyle ileri sürülenlerin istirdat talebi olduğunu, bu durumda istirdat davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerektiğini, davacının, hibe bedellerini almadığı yönündeki beyanlarının gerçeğe aykırı olduğunu, ayrıca müvekkili Tarkan Kadoğlu’nun sözleşmenin tarafı olayıp taşınmazı da devrederek yükümlülüğünü yerine getirdiğini, bu nedenle kendisine husumet yöneltilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı defterlerini inceleyen bilirkişinin; davalının davacıya ödediği nakit ve motorin hibesi ile ilgili olarak; davacının davalıdan 1.060.125,43 TL tutarında alacaklı olacağı, 13.08.2009 tarihli anlaşma hükümlerine göre davacının davalıdan 814.500,00 TL tutarında alacaklı olacağı, davalı tarafın davacı taraftan almış olduğu kira bedeli ile ilgili olarak 16.910,00 TL tutarında davacının davalıdan alacaklı olacağı, icra takibine istinaden ödenen harç miktarı ile ilgili olarak; 13.08.2009 tarihli anlaşma’nın 6. maddesi hükmüne göre feragat harcının davacı şirkete ait olduğu, davalıya devredilen ve tekrar geri alınan taşınmaz için ödenen tapu masrafları ile ilgili olarak, 13.08.2009 tarihli anlaşma’nın 7. maddesine göre davacının bir alacağının olamayacağı, davalının demirbaşları söküp götürdüğünden 88.136,17 TL demirbaş faturasının tahsili ile ilgili olarak, …tarafından düzenlenmiş 29.09.2010 tarihli fatura muhteviyatı malzemelerin bedeli olan 88.136,17 TL ile ilgili olarak davacının davalıya 88.136,17 TL fatura bedelini ödediğine dair ticari defter kayıtlarında bir kaydın yer almadığı, davalının söküp götürdüğü Kurumsal Kimlik’ten dolayı 75.000,00 TL’lik alacak iddiasıyla ilgili olarak davacı defterlerinde bu tutarlı hesap kaydına rastlanılamadığı hususlarına yer verildiği, davalı defter ve kayıtlarını inceleyen bilirkişi heyet raporunda; davacının ruhsat işlemlerine ne zaman başladığı, hangi nedenlerle alınamadığı ve anılan nedenlerin davacından kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususlarına ilişkin bir değerlendirme yapılabilmesinin mümkün olmadığı, mali incelemeye göre, 05.02.2008-05.02.2009 tarihleri arasında 3.000 m3’lik taahhüdün 479,24 m3’lük kısmının gerçekleştirildiği, davacının hibe bedellerinin hiçbir şekilde ödenmediği yönündeki beyanının yerinde olmadığı, davalı tarafından sözleşmede belirlenen demirbaşların teslim edildiği, bu hususun davacı tarafın da kabulünde olduğu, davacıya 29.09.2010 tarihli ve 88.136,17 TL bedelli istasyon malzemelerinin faturasının kesildiği, intifa hakkına ilişkin resmi senette belirtilen 75.000,00 TL bedelin ödendiğine ilişkin bir belgeye rastlanmadığı ancak malikin davacı değil … olduğu, intifa bedelinin ödenmiş olması ihtimalinde bile bu ödemenin davacıya değil dava dışı malik …’a yapılması gerektiği, ödenmemesi ihtimalinde ise resmi senetteki intifa bedelinin davacı tarafından değil … tarafından talep edilebileceği, resmi senette davalı lehine üst sınır ipoteği tesis edildiği, davacının ipoteğin temelindeki borç ilişkisinden doğan alacağın kendilerine ödenmediği yönündeki beyanının yerinde olmadığı, takip konusu çekle ilgili olarak; her ne kadar 591.148,00 TL talep edilmişse de takip tarihinde davalının 643.572,53 TL alacaklı olabileceği, şu halde bu tarihte borçlu olunmadığı yönündeki iddiaların yerinde olmadığı, tarafların arasındaki ticari ilişkinin en son 2010 yılında vuku bulduğu, 31.12.2010 tarihinde davalının davacıdan 400.371,78 TL alacaklı olduğu, 30.09.2013 tarihinde 400.509,88 TL olan açık hesabın davalı şirket yetkilisi (ve işbu dava davalılardan) Tarkan … hesabına virman yoluyla aktarıldığı ve bu aktarım sonrasında davalının davacıdan herhangi bir borç/alacak bakiyesinin kalmadığı, davalı tarafından davacıya 29.09.2010 tarihli, 88.136,17 TL, istasyon malzemeleri faturasının kesildiği, ilgili faturanın kestiği tarihte davalının muhasebe kayıtlarına göre; davacının davalıya 452.566,64 TL borçlu olduğu, davacının ticari defterlerinin incelendiği, bilirkişi raporunda davacının 2010 yılına ait muhasebe kayıtların (açık hesap ekstrelerinin) olmadığı, ayrıca davacının bu tutardaki faturayı ödediğine ilişkin tevsik edici bir belge olmadığının bilirkişi raporunda beyan edildiği, davalı tarafından ödenen hibe/yatırım bedelleri ve cari hesap alacağının faiz hesabı yapıldığında anlaşma bedelinden fazla alacaklı olduğu beyan edildiğinden davalının davacı ile olan taahhütnamedeki cezai şart hesaplaması da dahil edilerek faiz hesaplaması yapılması gerektiği, hibe/yatırım bedellerinin ödeme tarihleri, 13.08.2009 tarihli anlaşma ile öngörülen 1 yıl sonrası ve 13.08.2010 tarihi ve davacının alım taahhüdünün 1. yılı olan 05.02.2008-05.02.2009 tarihleri baz alınarak; davalı şirketin 13.08.2010 tarihinde davacıdan 2.083.703,16 TL ana para ve 764.248,03 TL faiz olmak üzere 2.847.951,19 TL alacaklı olacağı, buna göre tarafların anlaşma serbestisi ilkesine göre; 13.08.2009 anlaşma tarihinde ve ileriye dönük olarak (13.08.2010 tarihi itibariyle) 2.500.000,00 TL olarak anlaştıkları; buna göre davacının davalıdan 1.060.126,00 TL alacaklı olmadığı, davacının taşınmaz için ödenen kira bedeline ilişkin olarak, 13.08.2009 tarihli anlaşmada mutabakata varıldığı üzere; 31.12.2009 tarihine kadar 1.000,00 TL/ay kira ve sonrasında ise taraflarca anlaşılacağı tutar üzerinden kira bedeli ödeneceğinin kararlaştırıldığı, 13.08.2010 tarihinde davalının muhasebe kayıtlarına göre; davacının 371.005,31 TL davalıya borçlu olduğu, buna göre davacının alacaklı olmadığı, davacının icra dosyasına ödediği harç bedelini 13.08.2009 tarihli anlaşmanın 6. maddesine göre talep edemeyeceği, taşınmazların tapu devir ve geri alım harçları yönünden 13.08.2009 tarihli anlaşmanın 7 nci maddesine göre davacının talepte bulunamayacağı hususlarına yer verildiği, tüm dosya kapsamım birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki bayilik ilişkisi ve diğer protokoller yönünden zamanaşımı süresinin, sözleşmenin yapıldığı tarih ile geçerli olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (mülga 818 sayılı Kanun) 125 inci maddesi uyarınca 10 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğu, davalı tarafın zamanaşımı def’inin yerinde olmadığı, davalılardan …’nun sırf paranın hesabına gönderilmesinden dolayı davalı kılınmadığı ayrıca sözleşmenin tarafı olması ve davacının diğer talepleri yönünden de talebe muhatap olması nedeniyle davalı gösterilmesinde sıfat yönünden herhangi bir yanlışlık bulunmadığı, davacı tarafın, davalı tarafın Bakırköy İcra Müdürlüğünde yapmış olduğu takipten sonra, yapmış olduğu 2009 yılındaki protokole ilişkin zor durumda kalındığından bahisle yapılan protokolün aşırı yararlanma içerdiği cihetiyle geçersiz olduğu yönündeki savunmasına mülga 818 sayılı Kanun’un 21 inci maddesi uyarınca itibar edilmediği, zira davacı taraf tacir olup, icra takibinin yapıldığı dönemde sözleşmeden kaynaklı mal alımlarından kaynaklı borcunun bulunduğu, bu borcun ödenmemesi üzerine ayrıca sözleşmedeki taahhüdüne aykırı olarak kararlaştırılan cezai şart alacağını da içerir şekilde takip yapıldığı ve takibin ortadan kaldırılması için tarafların davacı vekili aracılığı ile protokol yapmak üzere anlaştıkları, belirlenen borç miktarı, borç miktarının ödeneceği süreler ve icra takibine davacının sebebiyet vermiş olması nedeniyle icra dosyasındaki giderlerden de bu nedenle sorumlu tutulduğu ve bu sözleşmenin bir borç tasfiyesi hükmünde olduğu ve tasfiyenin süresi dikkate alındığında, bilirkişiler tarafından yapılan hesaplamada her iki tarafı tacir olan ve kar amaçlı çalışan taraflar arasında yapılan protokolün borcun ödenme süresi uyarınca avans faizi uygulandığında, talep edilenin bundan dolayı fazlalaşmış olduğu, yani bir nevi davalı dağıtım şirketinin bayisi olan davacıya satmış olduğu üründen kaynaklı alacağının daha uzun vadeye yaymak suretiyle bir nevi kredi açtığı ve bu açılan krediden dolayı da ticari faiz işletmek suretiyle ödenecek meblağın tespit edildiği, davacının yapmış olduğu iş, borcunun miktarı, borcun ödenme süresi, ekonomik durum itibariyle zor durumda kalmadan yani aşırı yararlanma bulunmadan sözleşmeyi imzalamış olduğu, taraflar arasındaki sözleşme edimleri arasında açık nispetsizlik olmadığı, bir an için aşırı yararlanma (gabin) kabul edilebilecek olsa bile tasfiye süreci dikkate alındığında davacının mülga 818 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinde ön görülen 1 yıllık hak düşürücü sürede bu talebini dile getirmediği, davacı tarafından, davalılardan talep etmiş olduğu 1.060.126,00 TL’nin fazladan bir tahsilat olmadığı, bu paranın davacı tarafça vekili huzurunda açıkça kabul edilen borcun bir nevi yapılandırılması, vadelendirilip ötelenmesi neticesinde aradaki süre için kararlaştırılan ticari faiz üzerinde oluşan bir rakam olduğu, davacı tarafça protokole dayalı olarak alınan icra harçları nedeniyle talep ettiği alacak kalemlerinin, icra takibine davacının sebebiyet vermiş olması ve açıkça anlaşmada bu masrafların hür irade ile üstlenilmiş olması nedeniyle davalılardan herhangi bir talepte bulunulamayacağı, davacının kira alacakları yönünden davalı taraftan herhangi bir talep hakkı olmadığı ve bilirkişi raporu ile usulüne uygun tespit edildiği üzere diğer taleplerine ilişkin kalemleri yönünden de davalılardan herhangi bir talep hakkının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece öncelikle sözleşmenin fesih anı ve davalı tarafından haklı olarak feshedilip feshedilmediği incelendikten sonra karar verilmesi gerekir iken bu hususlar incelenmeden hüküm tesis edildiğini, davalının taahhüt ettiği hibe ödemesinin tamamını yapmadığını kabul ettiğini, ancak hibenin satış yapılmış gibi hesaba katılmaya çalışıldığını, hibeyi tamamen vermeyen davalının borcun ifasını isteyemeyeceğini, eksik ürün nedeniyle cezai şart istenebilmesi için sonraki dönem mal teslimi sırasında bu hakkın saklı tutulması gerektiğini, davalı şirketçe, öncesinde yazılı bildirim ya da talep yok iken boş çekin doldurularak davalı tarafça icraya verildiğini, davalı tarafın icrada çek kadar alacaklı olmadığını ikrar ettiğini, cezai şart olarak çeki doldurduğunu kabul ettiğini, cezai şart istenebilmesi için yazılı bildirim şart olmasına rağmen boş çek doldurularak takibe konulduğunu, cezai şarta ve borç olmayan hibeye faiz işleten ve bunu hangi hesaplama yöntemi ile yaptığı belli olmayan bilirkişi raporu esas alınarak karar verildiğini, taşınmazın …’e satışından sonra satış bedelinin 400.509,88 TL’lik kısmı aktarılmasına rağmen kalan tutar yönünden bir inceleme yapılmadığını, bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmediğin, akaryakıt bayilik sözleşmesinin davalı tarafından taşınmazın el değiştirmesi gerekçe gösterilerek feshedildiğini, kurumsal kimlik ekipmanları sökülüp alınmasına rağmen müvekkili hesabından haksız olarak kesinti yapıldığını, tapu ve icra harçlarının haksız olarak müvekkiline ödettirildiğini, ayrıca gerçekte müvekkiline ait olan taşınmazdan kira bedeli alındığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında düzenlenen 09.02.2007 tarihli protokol ile; davacı bayi tarafından taşınmaz üzerine davalı lehine 15 yıl süreli intifa hakkı ve 750.000,00 TL bedelli ipotek tesis edileceğinin, davacı tarafından yıllık 3000 metreküp satış yapılacağının, davalı tarafından demirbaş ve teknik yatırım yapılacağının, davalı tarafından 838.800,00 TL karşılığı motorin (420.000 litre altına düşmeyecek) ve 838.800,00 TL nakit bayilik hizmet bedeli ödeneceğinin, sözleşmelerin ihlali durumunda bayinin cezai şart ödeyeceğinin, sözleşmelerden doğacak vergi, resim, harç gibi tüm mali mükellefiyetlerin bayi tarafından ödeneceğinin, bayinin sözleşme hükümlerini kısmen veya tamamen ihlal etmesi durumunda sözleşmenin … tarafından bildirimsiz olarak derhal feshedebileceğinin hüküm altına alındığı; bayinin sözleşme hükümlerine aykırı davranışı halinde …’in sözleşmenin feshi ile birlikte mal teslimini durdurma veya cezai şart uygulama hakkının bulunduğunun belirtildiği, fesih halinde bayinin tesisleri …’e teslim etmeyi, diğer cezai şartlara ilaveten alım taahhüdü gereği oluşan tutarı derhal ödemeyi kabul ettiğinin, bayinin sözleşme teminatı olarak teminat mektubu veya bono vereceğinin hüküm altına alındığı, taraflarca imzalanan 13.08.2009 tarihli anlaşmada ise; … tarafından bayiye şimdiye kadar 1.455.000,00 TL’lik hizmet bedeli ve yatırım ödendiğinin, bayi tarafından bayilik anlaşması ve buna bağlı anlaşma ve taahhütlerdeki edim ve yükümlülüklerin yerine getirilmediği, söz konusu 1.455.000,00 TL’lik hizmet bedeli ve yatırımın geri ödenmesinin muaccel olduğu, bayi tarafından 230.500,00 TL’lik akaryakıt borcunun ödenmediğinin, 1.685.500,00 TL olan bu borcun bayi tarafların kesin borç ikrarı niteliğinde olduğunun, …’un maliki bulunduğu taşınmazı vefa (geri alım) hakkı ile yükümlü olarak davalı şirket yetkilisine satacağının, taşınmaz bedelinin 219.500,00 TL’sini …’a ödeneceğinin, bakiye 1.685.300,00 TL’nin ise gayri kabili rücu olarak …’e olan borç nedeniyle …’e ödeneceğinin, söz konusu taşınmaz belirlenen şartlarla satılmadığı takdirde ise …’in 1.685.500,00 TL’lik alacağı için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluna gideceğinin, … veya göstereceği kişinin, işbu sözleşmeden itibaren 1 yıl içinde taşınmazı geri alabileceği, taşınmazın ipotekli olarak 2.250.000,00 TL bedelle veya intifa ve ipotekle yükümlü olmayarak ise 2.500.000,00 TL bedelle satılacağının, bayilik sözleşmesinin, vefa (geri alım) hakkının yukarıda ilk seçenekteki şekilde kullanılması halinde 20.02.2012 tarihinde, ikinci seçenekte ise derhal sona ereceğinin, bayinin 31.12.2009 tarihine kadar KDV dahil aylık 1.000,00 TL kullanma bedelini …’e ödeyeceğinin, taşınmazın sözleşme koşullarına göre davalı şirket yetkilisine satışının gerçekleşmesi halinde …’in bayiden geçmişe ilişkin eksik mal alımları sebebiyle, kar mahrumiyeti ya da cezai şart adı altında bir tazminat ve alacak isteminde bulunmayacağının, bu sözleşme tarihinden başlamak üzere bayinin 1 yıl için asgari 500 metreküp akaryakıt alacağının, alamadığı her metreküp için 100,00 USD cezai şart ödeyeceğinin, bir yıllık süreden sonra ise 500 m3’den aşağı olmaması kaydı ile tarafların mutabık kalacağı bir taahhütname yapılacağının, alacak belirlenen esaslarda ödendiği| takdirde feragat harcı bayiye ait olmak üzere davacının icra dosyasından feragat edeceğinin, ayrıca davalının elinde bulunan bonoların bayiye derhal iade edeceğinin, bu anlaşmaya ilişkin her türlü harç ve verginin bayiye ait olduğunun hüküm altına alındığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davalı tarafından davacıya 1.439.874,14 TL hizmet ve yatırım bedeli ödendiği, 13.08.2009 tarihli anlaşmada davacının 1.685.000,00 TL borcuna karşılık 2.500.000,00 TL bedelle taşınmazın tapusunun devri ve bir yılın sonunda aynı bedelle taşınmazın iadesinin kararlaştırıldığı, davalının yaptığı ödemelerin faizi 600.523,61 TL olarak hesaplanarak davalının 1.439.874,14 TL ana para ile birlikte 2.040.397,75 TL olduğu, davalının 230.500,00 TL cari hesap borcunun faizinin 39.431,29 TL olduğu, eksik alım nedeniyle oluşan 413.329,02 TL cezai şart alacağının bir yıllık temerrüt faizinin 124.293,13 TL olduğu, sonuçta davalı alacağı toplamı 2.847.951,19 TL olup tarafların 2.500.000,00 TL borç üzerinden anlaştıkları, bu nedenle davacının alacağının bulunmadığı, anlaşma gereği davacının ödemiş olduğu kira bedelini isteyemeyeceği, yine anlaşma hükmü gereği davacı sorumlu olduğundan icra dairesine ödenen harç ile tapu harçlarının da istenemeyeceğinin tespit edildiği, taraflarca imzalanan 13.08.2009 tarihli anlaşmanın, taraflar arasındaki ticari ilişkinin tasfiyesi niteliğinde olduğu, edimler arasında aşırı oransızlık bulunmadığı, tacir olan tarafları bağlayıcı nitelikte olduğu, davacının bu sözleşme ile … tarafından bayiye şimdiye kadar 1.455.000,00 TL’lik hizmet bedeli ve yatırım ödendiğini, bu bedelin muaccel olduğunu, ayrıca 230.500,00 TL’lik akaryakıt borcunun bulunduğunu, dolayısıyla toplamda 1.685.500,00 TL tutarında borçlu olduğunu kabul ve ikrar ettiği, bu sözleşmede kurumsal kimlik ve ariyet bedeline ilişkin ayrı bir düzenleme bulunmadığından, davacı tarafından kabul edilen borç tutarına bu kalemlerin de dahil olduğu kabulü gerektiği, bu durumda davacının önceye dayalı olarak fazla ödeme yaptığı gerekçesiyle alacak iddiasında bulunmasının mümkün olmadığı, diğer yandan 13.08.2009 tarihli sözleşmenin açık ve bağlayıcı hükümleri gereği davacının ödemiş olduğu kira bedelinin iadesini istemesi mümkün olmadığı gibi, icra dairesine ve tapuya ödenen harçları da talep etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf aşamsındaki itirazlarını yineleyerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, taraflar arasında imzalanan 09.02.2007 tarihli protokol, 05.02.2008 tarihli akaryakıt bayilik anlaşması ve 13.08.2009 tarihli sözleşme gereğince davacıdan fazladan tahsil edildiği iddia edilen mal ve akaryakıt bedeli, kira bedeli ile davacı tarafından ödenmiş olan tapu ve icra harçlarının davalılardan tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. Mülga 818 sayılı Kanun’un 21 inci maddesi.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.