Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/1658 E. 2023/1381 K. 07.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1658
KARAR NO : 2023/1381
KARAR TARİHİ : 07.03.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1268 Esas, 2021/1573 Karar
HÜKÜM : Esastan Kabul
MAHKEMESİ : Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2014/762 E., 2016/843 K.

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin sigorta aracılık hizmetleri faaliyetinde bulunduğunu ve ayrıca Güneş Sigorta A.Ş.’nin yetkili acentesi olduğunu, geçmiş 14 yıl boyunca davalı şirketin sigorta işlemlerinin davacı tarafından yerine getirildiğini, 2011 tarihinde davalının işyerinde meydana gelen hasar nedeni ile ekspertiz incelemesi sonucunda 742.480,00 USD hasar bedeli tespit edildiğini, davalının hasar bedelini yeterli bulmaması ve 800.000,00 USD zarar ödenmesini talep etmesi üzerine davacının şahsi hesabından 57.526,00 USD’nin davalıya ödendiğini, buna karşılıkta 10.08.2011 tarihli protokol düzenlenerek rekabet şartları dahilinde 2011/2012/2013 yılları arasında davalının sigorta poliçe yenileme işlemlerinin davacı şirket ile yapılacağının kararlaştırıldığını, sözleşme şartlarına uyulmadığı takdirde 89.500,00 USD cezai şartın ödeneceğinin düzenlendiğini, 2012 dönemi poliçe yenileme zamanı geldiğinde davalının sigorta işlemlerini Marsh Brokerlik firmasına yaptırdığını, davalının protokol hükümlerine uymadığını ileri sürerek sözleşmede belirlenen 89.500,00 USD cezai şartın ihtarname tarihi olan 27.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte, bu talebi kabul olunmadığı takdirde sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince davalıya ödenmiş olan 57.526,00 USD’nin 27.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirket tesislerinde meydana gelen hasar nedeni ile ekspertiz raporunda 742.480,00 USD olarak belirlenen zarara karşılık gerçekte 800.000,00 USD zararın oluştuğunu ve davacı şirketin müşteri memnuniyeti çerçevesinde aradaki farkı müvekkiline ödediğini, buna karşılık rekabet şartları dahilinde davacı ile protokol yapıldığını ancak 2012 yılı itibari ile davalı şirketin yatırımlarının tamamlanması dolayısıyla 2013 yılı için broker firması ile çalışma kararı alındığını, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun (5684 sayılı Kanun) 32 nci maddesinin (beşinci) fıkrası gereğince sigortacı seçme hakkının kısıtlanamayacağını, bu hususta sözleşmeye konulmuş maddelerin hükümsüz olduğunu, müvekkilinin taahhütte bulunmasının mümkün olmadığını, Marsh Brokerlik Şirketinin tespit ettiği ve önerdiği şartlarla davalı şirket lehine hem fiyat hem de hizmet kapsamı olarak daha uygun şartlarda sözleşme yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 05.09.2016 tarihli ve 2014/762 E., 2016/843 K. sayılı kararı ile davacının sigorta hukukuna ve teamüllerine uygun teklif vermemesi nedeni ile davalının dava dışı sigorta şirketi ile sözleşme yapmasının yerinde olduğu bu sebeple davacının cezai şart talep edemeyeceği, protokolün 5684 sayılı Kanun’un 32 nci maddesinin (beşinci) fıkrasına göre geçersiz olmadığı ancak davacının bağlı olduğu sigorta şirketinden daha iyi bir teklif vermesinin de mümkün olmadığı, portföy kaygısı ile yapılan sözleşmenin başka sigorta şirketine karşı uygulanması mümkünse de davacının acenteliğini yaptığı sigorta şirketine karşı uygulanamayacağından sözleşmenin geçersiz olduğu bu sebeple yapılan ödemelerin iade edilmesi gerektiği, davalının da sözleşmenin 5684 sayılı Kanun’un 32 nci maddesinin (beşinci) fıkrası gereğince geçersiz olduğunu ileri sürdüğü, bu iddiasının kendini bağladığı, sözleşmenin geçersiz olduğu kabul edildiğinden sözleşme ile alınan ödemenin iade edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 57.526,00 USD’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının cezai şart talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 12.10.2017 tarihli ve 2017/452 E., 2017/552 K. sayılı kararıyla; davacının acenteliğini yaptığı ve davalının sigorta sözleşmesini düzenlediği Güneş Sigorta A.Ş.’nin 29.12.2015 havale tarihli MUH-ÖS/12-201 teklif numarasının davalı şirket için Marsh Sigorta Broker A.Ş.’ye verildiği, üretilen teklif numaralarının tek olduğu ve aynı teklif numarasının birden fazla acente veya brokere verilmesinin mümkün olmadığı, davacı şirketin tarafların kabulündeki 10.08.2011 tarihli protokol içeriğine göre rekabet şartları dahilinde davalıya en iyi teklifi yaptığını kanıtlayamaması sebebiyle davacının cezai şart talep edemeyeceği, protokolün taraflar yönünden geçersiz olduğu ve bu nedenle sözleşme gereği alınan ödemenin iade edilemeyeceği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 27.03.2019 tarih, 2017/5204 E. ve 2019/2382 K. sayılı kararıyla, Bölge Adliye Mahkemesince davacı tarafın, fazla ödenen hasar bedelinin iadesi talebinin niçin kabul edilmediği veya ilk derece mahkemesinin bu yöndeki kararının hangi nedenle isabetli olmadığına ilişkin herhangi bir gerekçeye yer verilmemiş olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 19.09.2019 tarih, 2019/1564 E., 2019/1219 K. sayılı kararı ile, Güneş Sigorta A.Ş.’nin, MUH-ÖS/12-201 numaralı teklifinin davalı şirket için Marsh Sigorta Broker A.Ş.’ye verildiğini, üretilen teklif numaralarının tek olduğunu ve aynı teklif numarasının birden fazla acente veya brokera verilmesinin mümkün olmadığını bildirdiği, buna göre, davacı şirketin tarafların kabulündeki 10.08.2011 tarihli protokol hükümlerine göre, rekabet şartları dahilinde davalıya en iyi teklifi yaptığını kanıtlayamadığı, bu nedenle cezai şart talebinin reddi yerinde olduğu, ancak ilk derece mahkemesince, taraflar arasındaki protokolün 5684 sayılı Kanun’un 32 nci maddesinin (beşinci) fıkrası uyarınca geçersiz olmadığı ve davacının taraflar arasındaki protokol gereğince edimini yerine getirmeyerek davalıya en iyi teklifi vermediği kabul edildiği halde, yazılı gerekçeyle taraflar arasındaki protokolü geçersiz kabul etmesinin doğru olmadığı, zira protokol hükümlerinin davacının acenteliğini yaptığı sigorta şirketi yönünden uygulanabilirliğinin mevcut olmamasının (acentenin sigortacı ile rekabet edememesi) halinin, protokol hükümlerinde bunu engelleyen bir kurala yer verilmemesi sebebiyle geçersiz sayılamayacağı, davacının sigortacısının, davacı acentenin portföyündeki müşterisine teklif vermesinin acente ile sigortacı arasındaki sözleşme kapsamında değerlendirilmesi gereken iç ilişki olduğu, iç ilişkiye dair hususlar sözleşmenin tarafı olmayan davalıya karşı ileri sürülemeyeceği, bunun yanında, davalının, dava dışı sigortacı ile yaptığı anlaşmanın, taraflar arasında bir yıl uygulanmış protokol hükümlerini geçersiz kılmayacağı, çift taraflı edim yükümlülüğü doğuran protokol hükümlerine göre, davalının sözleşmeye aykırı davranışının ispatlanamadığı, davalının brokerinin, davacı acentanın sigortacısından teklif almış olmasının sözleşmeye aykırılık sayılamayacağı, taraflar arasında imzalanan ve geçerli olduğu kabul edilen protokol kapsamında, davalının sözleşmeye aykırılığının tespit edilemediği, tüm bu sebeplerle davacı acentenin davalı yanca, sigorta şirketinden talep olunan ve ödenmeyen bakiye hasar bedelinin tazmini için davalıya ödediği para nedeniyle davalının haksız ve sebepsiz zenginleştiğinden bahsedilemeyeceği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle, terditli davadaki asıl ve fer’i taleplerin reddine karar verilmiştir.

C. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 29.06.2020 tarih, 2019/4752 E. ve 2020/3249 K. sayılı kararıyla, davacı acentanın ilk olarak 09.10.2012 tarihinde 1.323.527,00 USD prim bedelli teklif verdiği daha sonra 10.10.2012 tarihinde teklifini revize ederek prim bedelini 1.058.822,00 USD’ye indirdiği, 11.10.2012 tarihinde ise teklifini bir kez daha revize ederek prim bedelini 880.822,00 USD’ye düşürdüğü, bu tekliflerin davalıya ulaştığı hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, bu süreçte dava dışı Güneş Sigorta A.Ş.’nin, acentasının porföyündeki müşterisi olan davalı için davalının çalıştığı broker firmasına teklif verdiği ve nihayetinde 1.017.000,00 USD prim bedeliyle Güneş Sigorta ile davalı arasında poliçe akdedildiğinin anlaşıldığı, bölge adliye mahkemesince, davacı acenta tarafından davalıya ulaştırılan tekliflerdeki referans numarası ile Güneş Sigorta A.Ş. tarafından davalı için broker firmasına verilen tekliflerdeki referans numaralarının aynı olduğu, bu hususta Güneş Sigorta’ya müzekkere yazıldığı, cevabi yazıda, farklı aracılara aynı referans numarası verilmesinin mümkün olmayıp, söz konusu referans numarasının davalı için broker firmasına verildiğini beyan ettiği, bu durumda, davacının protokol gereği olarak sigorta teamüllerine uygun bir teklif verdiğinden söz edilemeyeceği belirtilmişse de, davacı acentanın söz konusu referans numarasını nasıl elde ettiği, sigortacılık uygulama ve teamülünde bu husustaki işleyişin nasıl olduğu, ilk teklifi verenin kim olduğu, dolayısıyla Güneş Sigorta A.Ş.’nin cevabi yazısının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı denetlenemediği gibi belirtilen hususlar muğlak olup, aydınlatılmaya ihtiyaç duyduğu, öte yandan, mahkemece, sigorta acentasının acentalığını yaptığı sigorta şirketiyle rekabet edemeyeceğinden bahisle acentanın kendi sigortacısından daha iyi bir teklif veremeyeceği sonucuna ulaşılmışsa da acentanın kendi komisyonunun bir kısmından feragat ederek daha iyi bir teklif vermesinin mümkün olduğu, bu durumda taraflar arasındaki protokol hükümlerine göre poliçenin davacı aracılığıyla akdedilmesi gerektiği, dosya kapsamındaki deliller itibariyle, davacı acentanın mı yoksa dava dışı Güneş Sigorta A.Ş.’nin mi daha önce teklif verdiği, poliçe kapsamındaki teminatlar ve prim bedelleri gözetilerek hangi teklifin daha iyi olduğu anlaşılmadığı gibi, Güneş Sigorta ile davalı arasında poliçenin hangi tarihte akdedildiğinin de anlaşılamadığı, bilirkişi raporunda, davalı ile Güneş Sigorta arasındaki poliçenin 15.10.2012 tarihinde akdedildiği belirtilmişse de poliçenin tam metni dosya kapsamında bulunmadığı gibi, dosya kapsamında eksik olarak bulunan surette, poliçe ve eklerinin 11.10.2012 tarihinde 3 nüsha olarak tanzim edilip, sigortalıya teslim edildiğinin yazılı olduğu, bölge adliye mahkemesince, davalıyla Güneş Sigorta arasında akdedilen poliçe ve ekleriyle, poliçenin akdedilmesi öncesinde Güneş Sigorta tarafından sunulan tekliflerin dosyaya kazandırılması, bu suretle, davacı acentanın mı yoksa Güneş Sigortanın mı daha önce teklif verdiğinin ve poliçe kapsamındaki teminatlar ve prim tutarı gözetilerek hangi teklifin daha iyi olduğunun belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden araştırma yapılması gereğine işaret edilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

D. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, toplanan deliller ve aldırılan bilirkişi raporuyla taraflar arasında düzenlenen 10.08.2011 tarihli protokol başlıklı sözleşmenin geçerli ve tarafları bağlayıcı olduğu, davalı şirketin, sözleşmeyle rekabet serbestliği dahilinde 2011-2013 yılları arasında davacı şirket ile poliçe yenileme taahhüdü bulunmasına rağmen, daha düşük teklif veren davacı acente ile poliçe yenilemeyerek broker aracılığıyla daha yüksek bedelli teklif veren davacı acentenin bağlı olduğu dava dışı sigorta şirketi ile poliçelerini yenilemiş olmasının, taraflar arasındaki 10.08.2011 tarihli sözleşme koşullarına açıkça aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile, sözleşmede kararlaştırılan 89.500,00 USD cezai şartın, 16.11.2012 tarihinde davacı tarafça keşide edilen temerrüt ihtarnamesinde tebliğ tarihi bulunmadığından, bu ihtara davalı tarafça cevaben verilen ihtar tarihi olan 27.11.2012 tarihini temerrüt tarihi saymak suretiyle, bu tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükümde tahsiline karar verilen yabancı para alacağının, karar tarihi itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden TL’ye çevrilerek hesaplanacak vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, dava tarihi olan 15.09.2014 tarihindeki kur üzerinden hesaplama yapılarak vekalet ücreti takdir edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, lehlerine istinaf yönünden hükmedilen maktu vekalet ücretinin de hatalı olarak belirlendiği, dava değerine göre hesaplama yapılarak nispi vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davaya konu protokolün Sigorta Kanunu’na aykırı olarak yapılması nedeniyle yok hükmünde olduğunu ileri sürmelerine ve konunun sigorta konusunda uzman ehil bilirkişiler tarafından incelenmesi gerektiğini defalarca talep etmelerine rağmen Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bu taleplerinin göz ardı edildiği, her ne kadar bozma kararına uyulmuş gibi işlem yapılsa da bozmada talep edilen unsurlar hakkında eksik inceleme yapılmasına rağmen hüküm kurulduğu, 20.10.2021 tarihli bilirkişi heyetinin vermiş olduğu raporun tüm iddialarının doğruluğunu teyit ettiği, 5684 sayılı Kanun’un 32 nci maddesinin (beşinci) fıkrası gereği kişilerin sigorta şirketini seçme hakkının sınırlandırılamayacağı hükmü gereği dava konusu protokolün geçersiz, batıl olduğu, kanunun anılan maddesi gereği bir sözleşmenin unsurları içinde taraflardan birinin bu sözleşmede yer alan herhangi bir hususta sigorta yapmaya zorunlu tutulduğu hallerde, söz konusu sigortanın belli bir şirkete yaptırılmasına ilişkin sözleşmeye konulmuş her türlü şartın hükümsüz olup, buna göre Bölge Adliye Mahkemesince müvekkili şirket aleyhine hükmolunan 89.500,00 USD cezai şart haksız ve hukuka aykırı olduğu, ayrıca yine raporda “müvekkil şirket fiyat odaklı olmaksızın en iyi ve en güvenilir ve kendisine en iyi hizmeti verecek sigorta şirketini seçme hakkına sahip olacağı” tespitinin yapıldığı, dilekçeleri ekinde sundukları ticaret sicil gazetesinden görüleceği üzere Güneş Sigortanın 24.06.2015 tarihli 8848 nolu Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlattığı Azilname ve Fesih İhbarnamesi ile Sigortacılık Kanununa aykırı işlemler yaptığı gerekçesi ile davacı acentanın iş akdini sonlandırdığı, davacının Sigorta Kanuna aykırı olarak bir protokol hazırlayarak ve sigorta zarar ödemesini bu yasal olmayan düzenlemeyi şart koşarak ve müvekkil şirkete baskı yaparak imzalattırılmasının başlı başına iyiniyet kurallarına aykırı olduğu, müvekkil Elektrik Üretim Santrali Şirketinin elbette ki en ucuz hizmeti almaya değil en güvenilir hizmeti almayı tercih edeceği, 20.10.2021 tarihli raporun uzman bilirkişiler tarafından verildiği ve iddialarının kanuna uygun olduğu teyit edilmişken bu raporu göz önüne hiç almayarak ehil olmadığını raporuna yazan bir bilirkişi heyetinin raporu mutaber sayılarak davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalının taraflar arasındaki protokol hükümlerine aykırı davrandığı iddiasıyla protokolde düzenlenen cezai şartın davalıdan tahsili, bu talebin yerinde görülmemesi halinde ise protokol gereği davalıya ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 5684 sayılı Kanun’un 32 nci maddesinin (beşinci) fıkrası.

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı peşin harcın istek halinde davalıya iadesine,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden temlik alan davacıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.