Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/1652 E. 2023/5739 K. 10.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1652
KARAR NO : 2023/5739
KARAR TARİHİ : 10.10.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki Türk Patent ve Marka Kurumu (TPMK) Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin aynı zamanda ticaret unvanının çekirdek unsuru olan “hästens” markasının dünyanın birçok ülkesinde tescilli ve ayrıca uzun yıllar süren kullanım nedeniyle tanınmış marka olduğunu, anılan markanın ülkemizde de 2002/24428 ve 2015/68905 sayıları ile tescilli bulunduğunu, davalı yanın 20. sınıf emtialarda 2017/18848 sayılı “Hälsa Smäland” markasını tescil ettirmeye çalıştığını, anılan markanın, müvekkilinin markaları ile ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduğunu, başvuruda yer alan “Smäland” ibaresinin İsveç’te bir yer (eyalet) adı olduğunu, dolayısıyla başvurunun esas unsurunun “hälsa” ibaresi olduğunu, davalının sadece görsel ve işitsel değil, ayrıca kavramsal bir benzerlik de yaratmaya çalıştığını, her iki ibarenin de İsveç dilinde olması, Türkçe’de bir anlamlarının olmaması nedeniyle genel intiba açısından markalar arasında benzerlik bulunduğunun kabulünün gerekeceğini, dava konusu markanın “yataklar” malları üzerinde kullanılmak istenmesinin, markanın tescili halinde müvekkilinin markalarından biri olduğu algısını oluşturacağını, her iki markanın da 20. sınıf emtiaları kapsadığını, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, başvuru sahibinin müvekkilinin sadece kendisiyle özdeşleşen “koyu mavi” rengi, yatakları üzerinde kullandığı deseni, afişlerinde kullandığı kompozisyonu, katalogları ve ticari sunumlarını taklit etmekle kalmadığını, müvekkilinin İsveç kimliğini dahi taklit ettiğini, İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde başvuru sahibi aleyhine 2017/674 E. sayısı ile açılan davada, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet iddialarının yanı sıra, davalı markalarının hükümsüzlüğünün de talep edildiğini, davalının showroomunda, afişlerinde, ürün kataloglarında dahi müvekkilinin kullanımlarını birebir kopyaladığını, buna rağmen müvekkilinin başvuruya itirazlarının reddedildiğini ileri sürerek davaya konu YİDK kararının iptaline ve başvuruya konu markanın hükümsüz kılınarak sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
1.Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; müvekkili Kurum kararının isabetli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

2.Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; müvekkili firmanın 80 yılı aşkın bir süredir ev gereçleri ve dayanıklı tüketim malları üzerinde faaliyet gösterdiğini, 2015 yılında ticari tecrübesini İsveç’ten ilham alarak, yataklar ve ev tekstili doğrultusunda genişlettiğini, 2015 yılı itibariyle hazırlıklarına başladığı İsveç’te kayıtlı Halsa Sangar AB şirketini, 28.04.2016 tarihinde tescil ettirdiğini, anılan şirketin ortağının aynı zamanda müvekkili şirketin ortağı olan Hasan Erendemir olduğunu, yani Halsa’nın sadece bir Türk’ün ortak bulunduğu bir İsveç markası olduğunu, üretilen Halsa yataklarının Türkiye’de 23 ayrı mağazada satışlarının gerçekleştirildiğini, müvekkilinin 2015 yılından bu yana pek çok yüksek tirajlı dergi ve gazetede, “Halsa” markalarının reklamını yaptığını, “Halsa” markasının lansmanının Aralık 2015’te İstanbul’un İsveç Başkonsolosluğu’nda gerçekleştirildiğini, müvekkilinin Türkiye’nin yanı sıra pek çok ülkede satış yaptığını, İsveç’te ödüller kazandığını, müvekkilinin “Halsa” ibaresinin yanına İsveç’te bulunan çeşitli yer adlarını ekleyerek tesciller aldığını, müvekkilinin markası ile davacı yanın markalarının benzer olmadığını, davacı markalarında ayırt ediciliği yüksek bir at figürünün yer aldığını, markaların okunuş ve tonlamalarının birbirlerinden farklı olduğunu, “Halsa” ibaresinin İsveç dilinde “sağlık”, davacı markasının ise “at” anlamına geldiğini, müvekkilinin daha önceki 2017/14641, 2015/93219 ve 2015/52865 sayılı markalarının kurum nezdinde zaten tescilli olduğunu, davacının, 2017/18849 ve 2017/18845 sayılı müvekkili başvurularına yönelik itirazlarının, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından daha önce de reddedildiğini, müvekkilinin ürünlerinin İsveç’te üretildiğini, o nedenle İsveç’in bir eyaletinin adının kullanılmasının son derece doğal olduğunu, müvekkilinin İsveç’teki ticari işlemlerini Halsa Sangar AB üzerinden yürüttüğünü savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu malların/hizmetin alıcısı/yararlanıcısı konumundaki ortalama tüketici kitlesinden büyük bir kısmının, malların/hizmetin ekonomik önemine göre ayırabileceği alım/yararlanım süresi içerisinde, davalı markalarını taşıyan emtiaları satın almak yahut hizmetten yararlanmak isterken, davacının işaretini taşıyan emtiaları satın alma yahut hizmetten yararlanma olasılığının bulunmadığı, başvuru konusu işaret ile davacının markaları arsında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı, gerek bütünsel gerekse içerisinde bulunan diğer unsurlar nedeniyle başvuru konusu işaretin, davacı markalarını sunan işletmeyle idari ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçiminde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı, taraf markaları birbirine benzer görülmediğinden 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (6769 sayılı Kanun) 6 ıncı maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarındaki şartlarının somut olayda oluşmadığı, kötü niyetin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının markasının, müvekkilinin markaları ile ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduğunu, başvuruda yer alan “Smäland” ibaresi ile diğer kelimede kullanılan ve Türkçe’de yer almayan “ä” harfinin benzerliği artırdığını, müvekkilinin markasının tanınmış olduğunu, 6769 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarındaki koşullarının somut uyuşmazlıkta oluştuğunu, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “Hälsa Smäland” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “hästens” ibareli markaları arasında, 6769 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinin birinci fıkrası anlamında anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, tarafların marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından davacı markalarının tanınmış olmalarının da varılan sonucu değiştirmeyeceği, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunun da ispatlanamadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrar etmiş, bunun yanında, İstinaf Mahkemesinin iltibas hususundaki değerlendirmesinin hatalı olduğunu, 11.10.2021 tarihli dilekçelerinde de belirttikleri üzere taraf markalarının fiili durumda da ortalama tüketici tarafından karıştırıldığını ve tüketicilerin müvekkilinin tanınmış “Hastens” markası olduğunu zannederek davalı tarafından üretilen ürünleri aldıklarını, nitekim davalı tarafından üretilen yataklardan alan bir tüketicinin İzmir 5. Tüketici Mahkemesi nezdinde açtığı davada, bu durumu açıkça belirttiğini, keza İstinaf Mahkemesinin tanınmışlık ve kötü niyete ilişkin değerlendirmesinin de hatalı olduğunu, kötü niyetin ispatı hususunda dilekçeler teatisinde sundukları deliller yeterli olsa da istinaf incelemesi sürecinde elde ettikleri bir takım delilleri de 11.10.2021 tarihli dilekçeleri ekinde sunduklarını, İstinaf Mahkemesince, bu delillerin dikkate alınmadığını ancak sözü edilen dilekçeyle sunduklarını delillerden açıkça anlaşılacağı üzere davalı yanın, satışa sunduğu yataklarının İsveç’te kurduğu şirket tarafından bu ülkede üretildiği izlenimi yaratmaya çalıştığını, oysa bu şirketin paravan bir şirket olduğunu ve sunduklarını fotoğraflardan da açıkça anlaşılacağı üzere atıl bir vaziyette olduğunu, bu şirketin üretim kapasitesi bulunmadığı gibi mali tablolardan da görüleceği üzere iş hacminin son derece düşük olduğunu, bu nedenle davalı şirketin Ülkemizde satışını yaptığı miktarda yatağın bu şirket tarafından üretilmesine imkan bulunmadığını, davalı yanın müvekkilinin tanınmış “Hastens” markasına benzeyen bir ibareyi marka olarak seçerek müvekkili markasının tanınmışlığından haksız bir şekilde istifade etmeye çalıştığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davaya konu YİDK kararının isabetli olup olmadığı ve başvuruya konu markanın hükümsüz kılınması koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6769 sayılı Kanun’un 6 ıncı maddesinin birinci, dördüncü, beşinci ve dokuzuncu fıkraları.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.