Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/1494 E. 2023/4495 K. 13.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1494
KARAR NO : 2023/4495
KARAR TARİHİ : 13.07.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
SAYISI : 2021/73 Esas, 2021/213 Karar
HÜKÜM : Asıl davanın açılmamış sayılmasına, birleşen davanın reddine, karşı davanın reddine

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen asıl, birleşen müdahalenin men’i ve kal’i, karşı dava intifa şerhinin kaldırılması, tespit davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın açılmamış sayılmasına, birleşen davanın reddine, karşı davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Asıl ve birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında 18.03.2008 tarihli İntifa Hakkı Tesisi Vaadi Sözleşmesi Yatırım Hakkında Protokol akdedildiğini ve tapuda Samsun ili Çarşamba ilçesi Çelikli Mahallesi İğnelik Mevkii, 230 nolu parselde kayıtlı bulunan ve Çelikli Köyü İğnelik Mevkii Çarşamba Samsun adresindeki taşınmaz ile ilgili olarak davacı şirket lehine 06.05.2008- 18.09.2015 tarihleri arasında geçerli intifa hakkı tesis edildiğini, davacı şirket tarafından bu intifa hakkı ile elde edilen kullanımın yararlanma haklarına istinaden imzalanan 13.09.2010 tarihinde 18.09.2010-18.09.2015 tarihleri arasında geçerli olmak üzere yeni bir bayilik sözleşmesi ve 13.09.2015 tarihli çerçeve anlaşma akdedildiğini, davalı Çubukçu Akaryakıtın bayi konumunda bulunduğunu, taraflar arasında münakit 13.09.2015 tarihli bayilik sözleşmesinde “İşbu Bayilik Sözleşmesi 13.09.2010 tarihinde 1 (bir) nüsha olarak tanzim edilmiş olup, süresi 18.09.2010 tarihinden 18.09.2015 tarihine kadar 5 (beş) yıldır” hükmünün yer aldığını, karşı tarafın davacı şirket ile 18.09.2015 tarihine kadar bayilik ilişkisini devam ettirme iradesini gösterdiğini, ancak davacı şirkete davalı tarafından keşide edilen Çarşamba 1. Noterliğinin 11.03.2013 ve 2376 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile taraflar arasında 18.09.2015 tarihine kadar süresi devam edecek olan Bayilik Sözleşmesinin, İntifa Hakkı ve sair sözleşmelerin haksız ve hukuka aykırı olarak geçersiz olduğunun iddia edildiğini, davacı şirket tarafından söz konusu ihtarnameye verilen cevapta 18.09.2010 başlangıç tarihli Bayilik Sözleşmesinin 18.09.2015 tarihine kadar geçerli olduğu, bu tarihe kadar feshe yönelik bir beyanı bulunmadığı müddetçe başka bir dağıtıcı firma ile yeni bir bayilik sözleşmesi akdedilemeyeceğinin bildirildiğini, davalı tarafın Çarşamba 1. Noterliğinin 04.04.2013 ve 3316 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile söz konusu Bayilik Sözleşmesi ve Çerçeve Anlaşma’nın davacı şirketin hilesi, baskısı ve dayatması neticesinde akdedildiğini söz konusu sözleşmelerin batıl ve geçersiz olduğunu iddia ettiğini, yine davalı tarafın Çarşamba 1. Noterliğinin 13.05.2013 ve 4423 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haksız iddialarını yenilediğini, haksız ve açıkça kötü niyetli olarak ” ahde vefa ilkesi” ni hiçe sayar şekilde sözleşmeyi ifa etmemek yönündeki tutum ve davranışlarını mütemadiyen sürdürmeye devam ettiğini, söz konusu ihtarnameye Beyoğlu 23. Noterliğinin 06.06.2013 tarih ve 23002 yevmiye numarası ile cevap verilerek davalıya akdi mükellefiyetlerinin son kez hatırlatıldığını, sözleşmeyi açıkça ihlal ederek icra edilmez hale getiren tutum ve davranışlarına son vermesinin ihtar olunduğunu, davalı tarafından yapılan geçersizlik iddiası ile davacı şirket ile hali hazırda geçerli bir bayilik sözleşmesi var iken başka bir dağıtım şirketi amblem ve markası altında akaryakıt istasyonda faaliyet göstermek amacı ile taşınmazı davacı şirkete teslim etmediği gibi istasyondan davacının marka ve amblemlerini indirerek başka bir dağıtım şirketinin marka ve amblemlerini istasyona koymaya başladığını, davalının müvekkil şirketin intifa hakkına istinaden sahip olduğu kullanma ve yararlanma haklarını ihlal ederek dava konusu taşınmaz üzerinde faaliyet göstermeye devam ettiğini belirterek davalının dava konusu taşınmaza vaki haksız müdahalelerinin ve tecavüzlerinin men’ine, dava konusu taşınmaz üzerindeki haksız akaryakıt faaliyetine ilişkin tüm tesisatlarının ve müştemilatlarının kal’ine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
1.Asıl ve birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde, davalı şirket ile davacı şirket tarafından 18.03.2008 tarihli İntifa Hakkı Tesisi Vaadi sözleşmesi Yatırım Hakkında Protokol akdedildiğini, bu protokolün 4. maddesinde” Standart, Bayilik, Ariyet sözleşmeleri ve Tonaj Taahhütnamesi de istasyon açılmadan önce satıcı tarafından imzalanacak olup, taraflar istasyondan fiilen satış yapılması hususunda mutabıktırlar” denildiğini, davalı şirketin maliki olduğu taşınmaz üzerine 06.05.2008 tarih ve 2867 yevmiye sayılı işlem ile 17 yıl süreli intifa tesis ettiğini, müvekkil şirketin taşınmazın 06.05.2008 tarih ve 2867 yevmiye numarası ile tesis edilen intifanın, muvazaaya dayalı olup geçersiz olduğunu, davacı şirketin davalı şirketin maliki olduğu taşınmaz üzerinde hiçbir zaman doğrudan yararlanma iradesi taşımadığı gibi taşınmazı hiçbir zaman kullanmadığını, intifa hakkının, davacı şirket ile bayilik sözleşmesi akdedilmesinin, davacı şirketin salt kendi ürünlerinin satılmasını garanti altına alması amacı ile tesis edildiğini, taraflar arasında sadece bayilik sözleşmesini akdetme noktasında irade uyuşmasının söz konusu olup, intifa hakkı tesisine dair bir irade uyuşmasının söz konusu olmadığını, intifa hakkının geçersiz olduğunu, 4054 sayılı Rekabet Kanunu’nun, Rekabet Kurulu tebliğleri ve Yargıtay kararları gereğince intifa hakkı tesisinden itibaren 5 yıl süre ile geçerli olup 5 yıllık sürenin 06.05.2013 tarih itibarı ile dolmuş olduğundan davacı şirketin taşınmaz üzerinde intifa hakkının sona erdiğini, Rekabet Kurulu’nun Dikey Anlaşmalara ait 2002/2 numaralı tebliğinin 5 inci maddesi ile sözleşmelerin 5 yılla sınırlandırıldığını, 4054 sayılı Rekabet Kanunu gereğince 5 yıldan uzun süreli sözleşmelerin geçersiz kabul edildiğini, Yargıtay kararları ile bayilik sözleşmesinin sona ermesi halinde intifa hakkının da kendiliğinden sona ereceğini, davalı şirketin 13.09.2010 tarihli bayilik sözleşmesi ve ekleri ile TBK’nun 36, 37 ve 38. maddeleri gereğince bağlı olmadığını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Aldatma” başlıklı 36. maddesinde “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir” hükmünün amir olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiş, karşı dava olarak davalı şirketin maliki olduğu Samsun ili Çarşamba ilçesi Çelikli Mahallesi İğnelik Mevkii 230 parselde kain taşınmaz üzerine davacı lehine konulan intifa şerhinin kaldırılmasına, davalı şirketin 13.09.2010 tarihli bayilik sözleşmesi ve ekleri ile bağlı olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Birleşen davada davacı vekili, karşı davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 25.05.2018 tarih, 2013/380 E. ve 2018/246 K. sayılı kararıyla; asıl davanın açılmamış sayılmasına, birleşen davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı -karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 19.03.2019 tarih, 2018/1537 E. ve 2019/322 K. sayılı kararıyla; davacı- karşı davalı vekilinin istinaf başvurunun reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-birleşen dava davacısı Shell&Turcas vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 23.11.2020 tarih, 2020/2881 E. ve 2020/5307 K. sayılı kararıyla ”… Davacı- birleşen davalı Çubukçu Akaryakıt Sebze İnş. Taş. Tic. Ltd. Şti. açmış olduğu davada TBK 36, 37 ve 38. madde hükümlerine dayanmıştır. Mahkemece irade sakatlıklarında tanık dinlenebileceği gerekçesiyle tanıklar dinlenerek davanın kabulüne karar verilmişse de, bir davada aynı anda hata,hile ve korkutma sebeplerine dayanmak çelişkili beyanda bulunma yasağına girdiğinden mahkemece karşı davacıya uygun süre verilerek irade sakatlığı nedenlerinden hangisine dayandığı açıklattırılarak delillerin buna göre toplanıp uygun sonuç çerçevesinde karar verilmemesi doğru olmadığı gibi, 13.09.2010 tarihli sözleşmede iradesinin sakatlandığını iddia eden davacı-birleşen davalının 11.03.2013 tarihli ilk ihtarında bundan hiç bahsetmemiş olması, müteakiben 14.04.2013 tarihli ihtarda dile getirmesi TBK 39. maddesinde yer alan “1 yıl içinde sözleşme ile bağlı olduğunu bildirmez veya sözleşme ile verdiği şeyi geri istemezse sözleşmeyle bağlı kalır” şeklindeki hak düşürücü süre de gözetilmeden hatalı değerlendirme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl dava yönünden; davacı karşı davalının 06.03.2014 tarihli yargılamaya gün ve saatinden haberdar olduğu halde duruşmaya katılmadığından, kendisini bir vekille temsil ettirmediğinden, mazeret bildirmediğinden dosyanın üç ay içerisinde yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmesinden itibaren 3 aylık süre içinde yenilenmediği anlaşıldığından HMK 150. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına sayılmasına karar verilmesi gerektiği,birleşen dava yönünden; Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/81 Talimat sayılı 29.12.2017 havale tarihli bilirkişi raporunun oluşa uygun, denetime açık, karar vermeye elverişli olduğu, bilirkişi raporunda belirtildiği gibi; davalı- karşı davacının dava konusu taşınmazdaki mevcudiyetinin haklı olduğu anlaşıldığından birleşen davanın reddine karar verilmesi gerektiği, karşı dava yönünden; davacı-birleşen davalı Çubukçu Akaryakıt Sebze İnş. Taş. Tic. Ltd. Şti.’nin açmış olduğu davada; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 36, 37 ve 38 inci maddeleri hükümlerine dayandığı, mahkemelerince verilen süre sonunda yaptığı açıklamada, işbu davada aldatma hukuki sebebine dayandığı,13.09.2010 tarihli sözleşmede iradesinin sakatlığını iddia eden davacı-birleşen davalının 13.03.2013 tarihli ilk ihtarında bu husustan hiç bahsetmeksizin 14.04.2013 tarihli ihtarda bu hususun dile getirilmesinin 6098 sayılı Kanun’un 39 uncu maddesinde yer alan “bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olduğunun bildirmez veya sözleşme ile verdiği şey gereği istemezse sözleşme ile bağlı kalır” hükmü gereği açılan karşı davanın 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, davacının davasının açılmamış sayılmasına, birleşen davanın reddine, karşı davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı Shell & Turcas Petrol A.Ş.
vekili temyiz dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme tarafından Bozma Kararı’na uyularak karşı davanın hak düşürücü süre gözetilmeksizin kabulü kararından vazgeçilerek karşı davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmişse de aynı davadaki iddiaların kabulü ile birleşen davalarının reddedildiği gözetilmeksizin birleşen davaları hakkında yine ret kararı verildiğini, karşı davanın reddi halinde birleşen davanın da kabulü gerektiğini, gerek dava konusu uyuşmazlık hakkında Rekabet Kurulu kararı gerekse Ankara 14. İdare Mahkemesi tarafından Kurul Kararı’nın iptali hakkında davalı / karşı davacı tarafından açılan idari davanın reddi kararı bulunduğu görmezden gelinerek, yerel mahkeme safhasında “hukuki değerlendirme” olması nedeniyle bilirkişinin görevi dışında kalan ve gerekçesi dahi olmayan ve bu konuda Rekabet Kurulu ve İdare Mahkemesi’nin aksi kararları bulunmasına rağmen bu kararlara muhalif hukuka aykırı bir bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm verildiğini ileri sürerek birleşen davanın reddi yönündeki kararın bozulmasını istemiştir.

2.Davalı- karşı davacı Çubukçu Akaryakıt Sebze İnş. ve Taş. Tic. Ltd. Şti. vekili temyiz dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından, karşı dava dilekçelerindeki intifanın fekki hakkında karar verilmediğini, kararın bu yönü ile eksik ve hatalı olduğunu, mahkemece hakdüşürücü süre yönünden karşı davalarının reddedilmesinin öğrenme tarihine ve hukuka aykırı olduğunu, davacı – karşı davalı şirketin, müvekkili şirketin keşide etmiş olduğu 11.03.2013 tarihli ihtara verdiği Beyoğlu 23. Noterliği’nin 19.03.2013 Tarih ve 12800 Yevmiye numaralı ihtarı ile, müvekkili şirketin aldatıldığını öğrendiğini, müvekkili şirketin, aldatıldığını öğrendikten sonra, 1 yıl içinde, 23.07.2013 tarihinde bu davayı açtığını, öğrenme tarihinden sonra, yasal 1 yıllık süre içerisinde işbu dava açılmış olup, karşı davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, karşı davanın reddedilmesinin 6098 sayılı Kanun’un 39 uncu maddesine ve öğrenme tarihine aykırı olduğunu,karşı davanın, 13.09.2010 imzalanma tarihli bayilik sözleşmesi ve eklerinin 6098 sayılı Kanun’un 36 ncı ve 37 nci maddelerinde düzenlenen aldatma ve korkutma nedenine dayalı olarak açılmış olup, bozma ilamında belirtilenin aksine, taraflarınca hata sebebine dayanılmadığını, karşı davanın ispat edilmiş olmasına rağmen Mahkemece karşı davanın reddine karar verilmesinin dosya münderecatına aykırı olduğunu ileri sürerek karşı davanın reddine yönelik kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Karşı dava intifa şerhinin kaldırılması ve 13.09.2010 tarihli bayilik sözleşmesi ve ekleri ile bağlı olunmadığının tespiti istemine, birleşen dava bayilik sözleşmesine ve taşınmaz üzerindeki intifa hakkına dayalı müdahalenin men’i ve kal’i istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 39 uncu maddesi

3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2. Birleşen davada davacı vekilinin temyiz incelemesine gelince; birleşen dava, bayilik sözleşmesine ve taşınmaz üzerindeki intifa hakkına dayalı müdahalenin men’i ve kal’i istemine ilişkindir. Mahkemece karşı dava yönünden 13.09.2010 tarihli sözleşmede iradesinin sakatlandığını iddia eden davacı-birleşen davalının davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 13.09.2010 tarihli bayilik sözleşmesinin ayakta olması nedeniyle dava tarihi itibari ile birleşen davada davacı taleplerinin değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece birleşen dava yönünden bozma öncesi aldırılan bilirkişi raporuna göre davalı-karşı davacının dava konusu taşınmazdaki mevcudiyetinin haklı olduğu gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış kararın birleşen davada davacı yararına bozulması gerekmiştir.

V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Karşı davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz eden karşı davada davacıya yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davacı-karşı davalıya iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 13.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.