YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1478
KARAR NO : 2023/3793
KARAR TARİHİ : 15.06.2023
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2021/251 Esas, 2021/873 Karar
HÜKÜM : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, duruşma istemli olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 13.06.2023 günü hazır bulunan davacı vekili Av. …..ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirketin 29.01.2014 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan tüm kararların kanuna, esas sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, genel kurula çağrının usulüne uygun olarak yapılmadığını, müvekkilinin toplantıya katılması engellenerek pay sahipliğinden kaynaklanan haklarını kullanmasının önüne geçildiğini, yönetim kurulu üyelerinin ibralarına ilişkin kararların ve anasözleşme değişikliğine ilişkin kararın usulüne uygun alınmadığını, 15 numaralı kararla şirketin elde ettiği kârın %50’sinin yönetim kurulu üyelerine dağıtılabilmesinin kararlaştırıldığını, anılan kararın şirketin temel yapısını bozan ve sermayenin korunması ilkesine aykırı bir karar olması nedeniyle iptali gerektiğini ileri sürerek 29.01.2014 tarihli genel kurulda alınan tüm kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın 3 aylık hak düşürücü sürede açılmadığını, davacıya usulüne uygun tebligat yapıldığını, alınan kararlarda toplantı ve karar nisaplarına uyulduğunu, sermaye artırım kararının zorunluluktan kaynaklandığını, kârın tespiti ve dağıtımı ile ilgili kararın dava konusu genel kurulda değil davacının da katılıp olumlu oy kullandığı 08.04.2009 tarihli genel kurulda alındığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARLARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Mahkemece Verilen Karar
Mahkemenin 09.09.2015 tarih, 2014/1654 E. ve 2015/752 K. sayılı kararı ile çağrının usulsüz olmasının davacıya iptal davası açma hakkı vereceği, davanın 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı, davacının ileri sürdüğü hususların butlan ve yokluk sonucunu doğuran hususlardan olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
B. Bozma Kararı
Dairemizin 08.04.2019 tarih, 2018/353 E. ve 2019/2685 K. sayılı kararı ile Mahkemece, genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olup olmadığının re’sen araştırılması gerektiği, davalı şirketin anasözleşmesinin davaya konu genel kurulda alınan 11 numaralı kararla değiştirilen “Genel Kurul” başlıklı 11 inci maddesinde, sermeye artırım kararının ancak şirket pay defterinde yer alan tüm hissedarların %70’inin olumlu oyuyla alınabileceğinin düzenlendiği, sermeye artırımı için % 70 nisap öngören anasözleşme hükmünün değiştirilmesi için de yine aynı nisap aranması gerekirken Mahkemece bu husus gözden kaçırılarak % 55 nisapla bu hükmün değiştirilmesine dair kararın yoklukla malul olduğuna hükmedilmemesinin doğru olmadığı, davalı şirketin 5 ortağı bulunduğu, her bir ortağın aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olarak da görev yaptığı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 436 ncı maddesinin ikinci fıkrasında şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilerin, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacağının düzenlendiği, davaya konu genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin alınan 7 ve 8 numaralı kararlarda anılan Kanun hükmüne aykırı olarak yönetim kurulu üyelerinin kendileri dışında kalan yönetim kurulu üyelerinin ibrası için oy kullandığı anlaşıldığından anılan kararların yoklukla malul olduğuna hükmedilmesi gerektiği, davaya konu genel kurulda alınan 11 numaralı kararla şirket anasözleşmesinin “kârın tespiti ve dağıtımı” başlıklı 15. maddesinin genel kurul kararı ile safi kârın %50’sine kadar bir bölümünün yönetim kurulu üyelerine dağıtılabilir şeklinde değiştirildiğinin anlaşıldığı, 6102 sayılı Kanun’un 447 nci ve 357 nci maddeleri nazara alındığında sözü edilen kararın, şirket ortağının, ortaklıktan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki kâr payı alma hakkını, elde edilen kârın yönetim kurulu üyelerine örtülü olarak dağıtılması suretiyle sınırlandırdığı ayrıca anılan kararın eşit işlem ilkesine aykırı, örtülü kâr payı dağıtma amacı taşıyan karar olduğu gözetilerek butlanına karar verilmesi gerektiğine işaret edilerek hükmün bozulmasına, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş, davalı vekilinin karar düzeltme istemi Dairemizce reddedilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin 29.01.2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan 11 numaralı karar ile şirket anasözleşmesinin “Genel Kurul” başlıklı 11. maddesinde sermaye arttırımı için %70 nisap öngören anasözleşme hükmünün değiştirilmesine ilişkin karar ile 7 ve 8 numaralı maddelerinde alınan kararların yok hükmünde olduklarının tespitine, 11 numaralı karar ile şirket anasözleşmesinin “Kârın tespiti ve dağıtımı” başlıklı 15. maddesinin genel kurul kararı ile safi kârın %50’si kadar bir bölümünün yönetim kurulu üyelerine dağıtılabilir şeklinde değiştirilmesine ilişkin alınan kararın butlanla malül olduğunun tespitine, fazlaya dair taleplerin reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; sermaye artırım kararının zorunluluktan kaynaklandığını, sermaye artırımı öncesi şirketin sermayesinin %23’ünü kaybettiğini, öz kaynaklarını kullanmak zorunda kaldığını, davacının sermaye artırım kararına dayalı rüçhan hakkını kullanmadığı gibi şirketin gelişimine katkı sağlamadığını, aksine mesnetsiz ve kötü niyetli şikayet ve davalarla şirketin çalışmasını engellediğini, dava konusu genel kurulun 11. maddesi anasözleşme değişikliği ile ilgili olup 6102 sayılı Kanun’un 421 inci maddesinin esas sözleşme değişikliği için öngördüğü toplantı ve karar nisabının sağlandığını, dolayısıyla kanuna aykırılık değil ancak anasözleşmeye aykırılığın tartışılabileceğini, anasözleşmeye aykırlık haline hükümsüzlük neticesinin bağlanmasının Kanuna aykırı olduğunu, 6102 sayılı Kanun’un 445 inci hükmü karşısında 7 ve 8 inci maddelerin ancak iptal davasına konu olabileceğini, davacının sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığını, dava konusu genel kurul 29.01.2014 tarihinde yapılmasına rağmen davacının yokluk iddiasını 15.05.2018 tarihli dilekçesi ile ileri sürdüğünü, bu durumun dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağını, Mahkemece dava konusu genel kurulda alınmayan bir kararın butlanına hükmedildiğini, kârın tespiti ve dağıtımı ile ilgili kararın dava konusu genel kurulda değil davacının da katılıp olumlu oy kullandığı 08.04.2009 tarihli genel kurulda alındığını, davacının anılan madde uyarınca kâr payı dahi aldığını ileri sürerek ve re’sen nazara alınması gereken sebeplerle kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava konusu genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olup olmadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6102 sayılı Kanun’un 436 ncı maddesinin ikinci fıkrası, 357 nci ve 447 nci maddeleri.
2.Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 06.09.2013 tarih, 2013/2111 E., 2013/15128 K. sayılı, 06.12.2013 tarih, 2012/7227 E., 2013/22324 K. sayılı ve 26.09.2019 tarih, 2018/1835 E., 2019/5869 K. sayılı kararları
3. Değerlendirme
Dosyadaki yazılara, Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 15.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.