Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/1427 E. 2023/3769 K. 14.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1427
KARAR NO : 2023/3769
KARAR TARİHİ : 14.06.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2206 Esas, 2021/1983 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2020/499 E., 2021/919 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı Yargıtayca duruşma istemli olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 13.06.2023 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. …dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile dava dışı … İnş. San. Tic. Ltd. Şti. arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, imza tarihi itibariyle şirket yetkilisi ve ortağı olan davalının kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, kefalette eş rızasının aranmayacağını, hesap kat ihtarından sonra kredi borcunun ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibinde davalının yetkiye ve borca itiraz ettiğini, davalının sözleşmenin 29 uncu maddesinde Bakırköy İcra Müdürlükleri ve Mahkemelerinin yetkisini kabul ettiğini, söz konusu hükmün davalı yönünden de bağlayıcı olduğunu ileri sürerek itirazın iptalini, icra inkar tazminatının tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Küçükçekmece İcra Müdürlükleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunu, zamanaşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, icra takibinde müvekkilinin hangi kredi ilişkisinden ve ne süre ile sorumlu olduğunun belirtilmediğini, şartlarına uyulmadan düzenlenen kefalet sözleşmesinin geçerliliğinin bulunmadığını, eş rızasının alınmadığını, genel kredi sözleşmesinde belirtilen faiz miktarının hukuka aykırılık taşıdığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı banka ile dava dışı asıl kredi borçlusu/kredi lehdarı … İnş. Ltd. Şti. arasında 1.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, davalının sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 584 üncü maddesine 28.03.2013 tarihinde eklenen fıkra gereği kefalet sözleşmesinin eş rızası bulunmaksızın geçerli olacağı, davalı kefil, şirket ortaklığından ayrıldığından bahisle kredi sözleşmesine konu borçtan sorumluğunun bulunmadığını belirtmiş ise de, hisse devrinin kefalet sözleşmesinin sona ermesine sebebiyet vermeyeceği, kefalet sözleşmesinin kefalete konu miktarın belirli olması dahil geçerlilik koşullarını taşıdığı, ihtarnamenin dava dışı kredi borçlusu şirkete 12.04.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalıya 12.04.2019 tarihli tebligatın bila tebliğ iade olduğu, temerrüt tarihinin takip tarihi olarak belirlendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, asıl alacak 422.668,58 TL, işlemiş temerrüt faizi 9.640,32 TL, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi 211,94 TL, ihtiyati haciz masrafı 123,90 TL, ihtiyati haciz vekalet ücreti 606,00 TL olmak üzere toplam 433.250,74 TL’lik kısım yönünden itirazın iptaline, takibin bu miktarlar üzerinden devamına, fazla istemin reddine, %20 oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı bankanın ticaret sicil gazetesinde şirket hisse devri ile alakalı olarak ilan yapıldıktan sonra müvekkilinin şirket hissedarı iken imzaladığı ve devirden önce de tüm borçlarını ödediği genel kredi sözleşmesine dayanarak haksız bir şekilde ilamsız icra takibi başlatıldığını, somut olayda müteselsil olarak imzalanmış olma ve asli borcu üstlenme durumunun bulunmadığını, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı borçlarını ödediği ve yetkilisi olduğu şirketteki hisselerini borçsuz olarak devrettiğine dair ilgili ticaret sicil gazetesi evraklarının dosyaya sunulduğunu, borç ödendiğinden kefillik ya da müteselsil borçluluğun kalmadığını, alacak iddiasının asıl borçlu şirkete yönetilmesi gerektiğini, devir tarihinden sonra şirket tarafından aynı banka kanalı ile yeni kredi sözleşmeleri akdedilip kredi kullanıldığı, bankanın basiretli tacir gibi davranmayarak tahsil edemediği alacağını müvekkilinin yetkilisi olduğu dönemde imzalanan kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak gibi göstererek takipte bulunduğunu, kefaletin geçerli olmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı müteselsil kefilin asıl borçlu şirketteki hisselerini 29.03.2019 tarihinde devrettiği, kredi hesaplarının 10.04.2019 tarihinde kat edildiği, takibe konu edilen hesapların kullandırım tarihleri ve borçların doğum tarihlerinin davalının hisselerini devir ettiği tarihten evvele ait olduğu, borcun doğumundan sonra kefaletten dönülemeyeceği, davalının bütün borçlarını ödediği, hisselerini borçsuz devir ettiği iddiasının ispatlanamadığı, yeni hissedarlar ile yeniden sözleşme imzalandığının da kanıtlanamadığı, davalının geçerli bulunan kefaleti kapsamında borçlu şirkete kredi kullandırıldığı, kefaletin sona erme sebeplerinin gerçekleşmediği, davalının müteselsil kefalet ettiği borcun denetime elverişli ve banka kayıtlarının incelenmesi neticesi hesaplandığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; 2008 yılında banka ile şirket arasında müvekkilin kefil olmadığı genel kredi sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin ortaklıktan ayrılmasından 12 gün sonra bankanın hesabı kat ettiğini, bankanın kendi nezdindeki kayıtları sunmadığını, yetkisiz icra müdürlüğünde takip başlatıldığını, geçersizlik iddialarının yeterince değerlendirilmediğini, müvekkilinin imzasını içermeyen sözleşme sayfalarının bağlayıcı olmayacağını, kredi limiti üzerinde belirlenen kefalet miktarı sebebiyle kefaletin geçerli kabul edilemeyeceğini, kefaletin feriliğinin ihlal edildiğini, asıl borçluya kat ihtarının usulünce tebliğinin sağlanmadığını, bu durumda müvekkiline başvurulamayacağını, alınan teminatlardan alacağın tahsil edilip edilmediğinin araştırılmadığını, ekinde hesap özeti de bulunmayan, usulsüz düzenlenen kat ihtarında verilen bir günlük sürenin makul olmadığını, asıl borçlunun ödeme güçlüğü olmadığına dair savunmalarının araştırılmadığını, banka kayıtlarının tamamının celbi sağlanmadan sadece dosyaya sunulan belgeler üzerinde eksik inceleme yapıldığını, borcun hangi kredi sözleşmesinden kaynaklandığının araştırılmadığını, kredilerin müvekkilinin kefil olduğu sözleşme kapsamında verilmediğini, bilirkişinin kredilerin hangi tarihte ve kimin imzası ile çekildiğini tespit etmediğini, müvekkilinin takip öncesi faiz, ihtiyati haciz gideri, vekalet ücreti, icra inkar tazminatından sorumlu tutulamayacağını belirterek kararın bozulmasını istemiştir

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava. İtirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 67 nci maddesi.

3. 6098 sayılı Kanun’un 581 vd. maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Alınmadığı anlaşılan 29.595,35 TL temyiz ilam harcı ile 886,80 TL temyiz başvuru harcının HMK 339 uncu maddesi gereğince karar kesinleştiğinde adli yardımdan yararlanan temyiz eden davalıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.