Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/1356 E. 2023/4868 K. 12.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1356
KARAR NO : 2023/4868
KARAR TARİHİ : 12.09.2023

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1291 Esas, 2021/1502 Karar
HÜKÜM :Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ :Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI :2018/239 E., 2021/405 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının, davacı şirketin ortağı ve münferiden sorumlu müdürü olduğunu, aynı zamanda muhasebe ve mali müşavirlik işlerini üstlendiğini, Ocak 2016 tarihinde şirket müdürlüğü görevinin sona erdiğini, Nisan 2016 tarihinde şirket ortaklığından ayrıldığını, Ağustos 2016 tarihinde de muhasebe, mali müşavirlik görevinin sona erdiğini, davalının şirket müdürü iken aynı zamanda şirketin tüm mali işlerini yürüttüğünü, tüm muhasebe, gelir-gider tablosunu tuttuğunu, bu esnada şirketin tüm Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve vergi borçlarının ödenmiş olduğu bilinmesine rağmen mali müşavirlik görevinin sona ermesinden sonra şirketin vergi borcu ve SGK borcu olduğunun ortaya çıktığını, bu borçların yapılandırılmak zorunda kalındığını, şirketin banka hesaplarında yapılan araştırmalarda vergi ve SGK borçları adı altında şirketten paralar çekildiğini ancak bu miktarların ilgili vergi dairesine ve SGK’ya ödenip ödenmediğinin tespit edilemediğini, davalının şirket hesaplarını şahsi çıkarları için kullandığını, davacı şirketi zarara uğrattığını, davalının şirkete ait olan defter, fatura ve belgeleri teslim etmemesi nedeni ile hakkında Samsun 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/1153 E. sayılı dosyası ile güveni kötüye kullanma suçundan dava açıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının, davacı şirketin %20 hisse ortağı olmakla beraber 39 ay mali müşavirliğini, 35 ay müdürlüğünü yaptığını, sadece şirket ortağı olması halinde belli dönemlerde kar payı alacağını, ödemelerin tamamının hizmetleri sebebiyle ve ortak olması sebebiyle kendisine düşen kar paylarından ibaret olduğunu, her ortağın hesabına muhtelif zamanlarda para transferlerinin yapıldığını, para transferlerinde ortaklar arası paydaşlık hukukunun gözetildiğini, bazı durumlarda şirket hesaplarında maliyeye verilen beyanlar ile düzeltmeler yapıldığını, düzeltmeler sonucu oluşan vergilerin şirkete ait olduğunun açık olduğunu, yapılan yıllık toplantılarda yönetimin ibraz edildiğini, şirket genel kurulunda, kar paylarının öncelikle ayrılan ortaklara ödenmesi kararlaştırıldığı halde, halen davalının hakkı olan ödemenin yapılmadığını, davalının 2016 dönem sonu müdürlük maaşından 8.000,00 TL, mali müşavirlik ücreti olarak da 1.180,00 TL alacaklı olduğunu, şirkete ait tüm kayıtların şirketin idare merkezinde bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile toplanan deliller ve aldırılan bilirkişi raporlarıyla davalının, davacı şirket hesabından 187.279,21 TL para çektiği, mali müşavir olarak görevini gereği gibi yerine getirmemesi sebebi ile ödenmeyen SGK primleri gecikme zammının 5.034,75 TL, SGK asgari ücret desteğinden yararlanılamaması sebebi ile 14.385,60 TL olmak üzere davacı şirketi 206.699,56 TL zarara uğrattığının tespit edildiği, davalının, banka hesaplarından çekilen 187.279,21 TL’nin huzur hakkı ödemesi, kar payı ödemesi, müdürlük ücreti, mali müşavirlik ücreti ve kira bedeli olduğunu ileri sürdüğü, mahkemece tanzim ettirilen bilirkişi raporuyla davalının 7.484,78 TL kar payı hakkı, 68.800,00 TL müdürlük ücreti, 28.861,00 TL mali müşavirlik ücreti ve 10.800,00 TL kira bedeli olmak üzere toplam 115.945,78 TL mahsubu gereken alacağı bulunduğu, kalan 90.753,78 TL’nin ise davacı şirketin zararı olduğunun tespit edildiği, davalının şirketin kuruluşundan itibaren ortak ve yöneticisi olması sebebiyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 553 ve devamı maddeleri gereği sorumluluğunun bulunduğu, yöneticilikten ayrıldığı tarih ile mali müşavirliği bıraktığı tarih arasında davalı ile olan hukuki ilişkisinin de vekalet yahut hizmet sözleşmesi olabileceği, bu dönemdeki zararlardan sorumlu olduğu gibi hizmeti karşılığı ücretlerin mahsubu gerektiği, davalı cevap dilekçesi ile ibra edildiğini ileri sürmüşse de 25.06.2016 tarihli genel kurulda 7 nci madde ile müdür/müdürler kurulunun ibra edildiğinin hükme bağlandığı, genel kurul toplantı tutanağından hiçbir mali bilançonun, finansal tablonun tartışılmadığı anlaşıldığından ibranın geçersiz olduğu sonucuna varıldığı, davalı hakkındaki ceza yargılaması şirkete ait bir kısım defter ve belgelerin iade edilmeme sebebine dayandığından bu davanın bekletici mesele yapılmasının gerekmediği, ıslah da nazara alınmak suretiyle davanın kısmen kabulü ile 90.753,78 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; uzman bilirkişi heyet raporunda davalının müvekkili şirketten 197.930,22 TL fazladan haksız yere tahsil etmiş olduğu açıkça belirtilmiş olmasına rağmen Mahkemece bu rapora itibar edilmeyerek usul ve yasaya aykırı karar verildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın 6102 sayılı Kanunun 644 ve 553 üncü maddeleri kapsamında bir sorumluluk davası olarak açıldığını, ancak dava şartı olan “Ortaklar Kurulu Kararı” olmadan açıldığını, 14.01.2021 tarihine kadar yaklaşık üç yıl dava şartı olmadan yargılama yapıldığını, deliller toplandıktan sonra mahkemenin, davacı tarafça talep olmadığı halde verdiği bir ara kararı ile ortaklar kurulu kararı alındığını, oysa davanın en başında, tahkikata geçilmeden, dava şartı yokluğu nedeni ile reddedilmesi gerektiğini, davalı hakkında güveni kötüye kullanma iddiasıyla açılan ceza davasının beraatla sonuçlandığını, halen Yargıtay aşamasında olduğunu, şirketin 25.06.2016 tarihli genel kurulunda davalı ibra edildiği halde, mahkemece bu konuda şirket ortaklarından herhangi bir itiraz gelmediği halde ibranın geçersiz sayıldığını, bilirkişi raporları arasındaki çelişkilerin giderilmediğini, şirketin gelirlerinin tümü ile şirketin … Bankası Samsun/…Şubesi nezdindeki hesabına yatırıldığını, şirketin genel yönetim giderlerinin önemli bir bölümünün banka hesabından ilgili hesaplara ödendiğini, şirketin banka hesapları dışında nakden ve elden resmi kurum ve kuruluşların veznesine ödenmiş olan vergi, sigorta primi ve belgeli şirket genel yönetim giderlerinin mevcut olduğunu, tüm bu ödemeler gerek banka hesaplarından gerekse bankadan çekilen tutarlara karşılık ahzu kabza yetkili müdür sıfatı ile davalı tarafından yapıldığını, davalının, vergi, sigorta, genel yönetim giderleri ve kendi mali müşavirlik ücreti ile müdürlük maaşı ve şirkete kiralanan büro kiraları ile diğer harcamaları karşılığı şirket banka hesabından çektiği belgeli toplam tutarın 109.761,84 TL olduğu, bu tutarların şahsına ait olarak çekilen ve kendi şahsi hesabından doğruladığı tutarlar olduğunu, şirket hesaplarından toplam çekilen tutarın 178.765,11 TL olup, bu tutara karşılık yine aynı şirketin banka hesabına davalı tarafından geri ödenen 24.640,00 TL tutar düşüldüğünde kalanın 154.125,11 TL olduğu, bu kalan tutardan yine şirketin banka hesabı dışında resmi kurum ve kuruluşlara vergi, sigorta ve genel yönetim giderleri karşılığı elden veznelere yatırılan belgeli 81.966,92 TL tutar da geri ödenmiş olduğundan tenzil edilmesinin zorunlu olduğu, bu tutar da tenzil edildiğinde davalının şirketten elde ettiği tutarın 72.158,19 TL olduğu, davalının şirket ortağı, mesul müdür ve şirketin mali müşaviri ve büro kira geliri elde eden olarak hak ettiği tutarlar toplamının (mahkeme kararında belirtildiği şekilde kabul edilecek olsa bile) 115.945,78 TL olduğu, bu haliyle bile şirketten 43.787,59 TL alacağı mevcut olduğu, şirket ortaklarının genel kurulda oy birliği ile şirket ortaklarına kar payı ödenmesini kararlaştırdığı, kâr dağıtımının vergi dairesine verilen düzeltme beyanları öncesi eksik ve hatalı kâr paylarından hesaplandığından bunun düzeltilerek gerçek duruma uyarlanması gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararı ve gerekçelerinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalının şirket müdürü ve mali müşavirlik görevini yürüttüğü dönemlerde görev ve yetkilerini suistimal ederek, şirket kazançlarından elde edilen gelirleri kendisine mal ederek ve ödenmeyen SGK ve vergi borçları nedeni ile şirketi zarara uğrattığı iddiasıyla tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370, 371 inci maddeleri, 6102 sayılı Kanun’un 553 ve 644 üncü maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.