Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/1354 E. 2023/3794 K. 15.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1354
KARAR NO : 2023/3794
KARAR TARİHİ : 15.06.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1485 Esas, 2021/2103 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2017/1410 E., 2019/351K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 13.06.2023 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılmış olup hazır bulunan davalı vekili Av. Selin Biber dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya farklı zamanlarda toplam 2.736.470,00 TL borç para gönderdiğini ve adat faturası kestiğini, müvekkilinin ticari defterleri ve muavin kayıtları ile bu hususun sabit olduğunu, davalının faturalara süresinde itiraz etmediğini, borcun ödenmemesi üzerine başlatılan takibe davalının haksız surette itiraz ettiğini, alacağın likit olduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu faturalara müvekkilince itiraz edildiğini ve faturaların ticari defterlerinde kayıtlı olmadığını, davacının borç olarak verdiğini iddia ettiği parayı banka aracılığı ile havale ettiği hususunu dekontlar ile ispat etmesi gerektiğini, havale borç ödeme aracı olup borcun ödendiğine karine teşkil ettiğini, aksini davacının ispat etmesi gerektiğini, müvekkiline havale edilen paranın eski dönem borç ilişkisinden kaynaklandığını, paranın bir kısmının şirket hesaplarında tutuluyor görülmesinin nedeninin müvekkili ile davacı arasında devam eden davaların ve süregelen hukuki ihtilafların olmasından kaynaklandığını, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı halde adat (vade farkı) fatura kesilmesi ve bu faturalara dayalı talepte bulunulmasının kanuna aykırı olduğunu savunarak davanın reddini ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların 2012 ila 2016 yılları ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede davacının takip tarihi itibarıyla davalıdan 2.273.692,97 TL alacaklı göründüğü, tarafların ticari defter kayıtları birbiriyle mutabık olup davacı tarafından gönderilen tüm havaleler ile davalı adına düzenlenen tüm faturaların davalı kayıtlarında yer aldığı, davalının davacı tarafça gönderilen havalelere karşılık yaptığı ödemeler düşüldükten sonra bakiye 2.273.692,97 TL kendi defter kayıtlarına göre borçlu göründüğü, davacının davalıdan takip tarihi itibarıyla takipte talep edilen tutar kadar alacaklı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu faturalara müvekkilince itiraz ediliğini, bilirkişinin bu konuda inceleme yapmadığını, bilirkişi raporuna karşı itirazlarının Mahkemece dikkate alınmadığını, havale borç ödeme aracı olup borcun ödendiğine karine teşkil ettiğini, aksini davacının ispat etmesi gerektiğini, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı halde adat (vade farkı) fatura kesilmesi ve bu faturalara dayalı talepte bulunulmasının kanuna aykırı olduğunu, vade farkı faturalarına itiraz edilmese dahi vade farkının fatura içeriğine dahil olmayacağını, mutad sayılamayacağını, vade farkı kaydının faturanın zorunlu unsuru olmadığını, kanuni sürede itiraz edilmemesi durumunda 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki karineden yararlanılamayacağını, faturaya itiraz edilmemesinin sözleşmenin asli unsuru olan semeni değiştirme hakkı vermeyeceğini, faturanın sözleşmenin ifa aşamasıyla ilgili olduğunu, bilirkişinin taraflar arasında mevcut havale işlemlerinin ticari teamül haline geldiği kanısına hangi gerekçeyle vardığının anlaşılamadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte vade farkının ticari kabul anlamına gelebilmesinin taraflar arasında ticari bir ilişkinin varlığını gerektirdiğini, bilirkişi raporunda dahi taraflar arasında ticari faaliyetin bulunmadığının tespit edildiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 102 nci maddesi uyarınca kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumlarda ödemenin muaccel bir borç için yapıldığının kabulü gerektiğinin düzenlendiği, aksinin yazılı delil ile davacı tarafça ispatı gerektiği ve davacının ödeme belgeleri ile tarafların ticari defter ve kayıtlarına dayandığı, davalı şirketin davacının adat faturalarını kabul ederek ticari defterlerine kaydettiği, faturaları tebliğ aldıktan sonra ödeme emri tebliğine kadar herhangi bir itiraz ileri sürmediği, davacı tarafından tanzim olunan adat faturası sayısı 15 olup tamamı davalı kayıtlarında yer aldığından taraflar arasında teamül halini almış bir uygulamanın bulunduğunun belirlendiği, birbirini teyit eder nitelikteki ticari defter kayıtlarında davacının dava konusu miktar kadar alacaklı olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67 nci maddesi, 6098 sayılı Kanun’un 102 nci maddesi

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve yasaya uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

15.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.