Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/1271 E. 2023/4808 K. 11.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1271
KARAR NO : 2023/4808
KARAR TARİHİ : 11.09.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44.Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1182 Esas, 2021/1554
HÜKÜM : Esastan ret
MAHKEMESİ : İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2013/101 E., 2018/1051 K.

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; İstanbul 3. İcra Müdürlüğü’nün 2012/16638 E. sayılı takip dosyasında müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, İstanbul 22 İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/40 E. sayılı dosyasında itirazın 26.02.2013 tarihli karar ile 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 169 uncu maddesindeki şartlarını taşımadığından reddedildiğini, davacı şirket ortaklarından …ve …’nın takibin dayanağı olan bonodaki imzanın sahibi … …e ait şirket hisselerini 10.02.2012 tarihinde devir aldıklarını, bu tarihten sonra …ve …in müşterek imza ile temsile yetkili olduklarını, hisse devrinden sonra … …in haksız ve hukuka aykırı talepleri karşılanmayınca … ile … arasında ceza ve hukuk davaları görüldüğünü, son olarak davacı şirketin hiç bir ticari yada hukuki ilişkisi olmayan … isimli bir şahsa verilmiş astronomik rakamlı takibin dayanağı bononun ortaya çıktığını, müvekkili şirketin … …in temsile yetkili olduğu dönemde tanzim edilmiş olarak gösterilen bono nedeniyle borçlu olmadığını, senedin vadesinden 2 yıl sonra ortaya çıktığını ileri sürerek senedin sahteliği karşısında haksız icra takibi ile karşı karşıya kalan davacı şirketin aleyhine olan takibin teminat aranmaksızın dava sonuna kadar durdurulmasına, davaya konu senedin dayanağı olarak gösterilen sözleşme, makbuz ve bonoya dayalı icra takibinin iptali ile davacı şirketin davalıya borçlu olmadığının tespitine, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata ve hazine lehine alacağın %10’u oranında para cezasına hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin 10.02.2007 tarihinde müvekkili …’dan aldığı 1.000.000 USD borca karşılık 10.02.2007 tanzim 10.08.2010 vade tarihli senedin düzenlenip davalıya verildiğini, alacak tahsil edilemediğinden, İstanbul 3 İcra Müdürlüğü’nün 2012/16638E. sayılı dosyasında takip başlatıldığını, davacının sahtecilik iddiasını İstanbul 22. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/40 E. sayılı dosyasında dile getirdiğini, davacı tarafın dilekçesinde açıkladığı ve Romanya’da devam eden hukuki sürecin bu dava ile ilgisi olmadığını, davacının suçlayıcı ve hukuka aykırı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, ispat yükünün davacıda olduğunu, tanık deliline muvafakat etmediklerini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/230 E. sayılı kamu davasında, 2017/125 K. sayısı ile; İstanbul 3. İcra Müdürlüğü 2012/16638 E. sayılı takip dosyasının dayanağı olan bononun şirketin defter ve belgelerine bilanço ve gelir gider tablolarına kayıt edilmediği, yüksek meblağlı senedin şikayetçi-katılanlardan gizlenerek devir işleminden sonra icra takibine konulduğu, sanık … ve …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 158 inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde açıklanan tacir veya şirket yöneticilerinin dolandırıcılığı suçundan ve 5237 sayılı Kanun’un 204 üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince resmi evrakta sahtecilik (takibin dayanağı bono nedeniyle) suçundan cezalandırılmasına karar verildiği kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesi’nin 03.10.2017 tarih ve 2017/1796 E,1794 K. sayılı kararıyla düzeltilerek kesinleştiği, Mahkemenin ceza dava dosyasında tespit edilen maddi vakıalar ile bağlı olduğu, tespit edilen maddi vakıalarda takibin dayanağı olan bononun sahte olduğu, sahte bonoya dayanılarak başlatılan icra takibi nedeniyle davacı şirketin borçlu olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle İstanbul 3. İcra müdürlüğünün 2012/16238 E. sayılı dosyasında takibe konan 10.02.2007 düzenleme tarihli 10.08.2010 vadeli 1.000.000,00 USD bedelli bono nedeni ile davacının borçlu olmadığının tespitine, bonoya dayalı icra takibinin iptaline, 1.000.000,00 USD’nin dava tarihindeki TL karşılığı 1.780.000,00 TL nin %20’si oranında kötü niyet tazminatının davacı lehine davalıdan tahsiline, davacının diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk duruşmadan itibaren sadece ceza davasının sonuçlanmasının ve kesinleşmesinin beklenmesine karar verildiğini, mahkemenin sahtecilik iddiasına yönelik olarak kendi yargılamasını yürütmesi, gerekli incelemeleri yapması, yasal bir zorunluluk olmasına rağmen, ileri sürdükleri itiraz ve savunmalarına ilişkin herhangi bir inceleme, değerlendirme yapılmadığını, delillerinin toplanmadığını, bilirkişi incelemesi yapılmadığını, tanık dinletme talepleri ve Romanya Mahkemeleri tarafından verilen ve mahkemeye sunulan kararların mahkemece veya taraflarınca çevirilerinin yapılması taleplerinin reddinin, usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin adil yargılanma hak ve hürriyetinin ihlal edildiğini, verilen cezanın 5 yıl 10 ay olması sebebiyle Yerel Mahkeme kararı ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyizi kabil olduğunu, ancak Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hapis cezasının 5 yıla indirilmesi sebebiyle müvekkilinin temyiz hakkının elinden alındığından, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 296 ncı maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesinin red kararı aleyhinde temyiz yoluna müracaat edildiğini, dosyanın halen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Arşiv Bölümü Birimi’nde olduğunu, kesin hüküm teşkil eden bir mahkumiyet kararından söz edilemeyeceğini, dosyanın Yargıtaydan dönüşünün beklenmeden karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, Cumhuriyet Savcısı tarafından senette sahtecilik suçundan sanıkların beraatleri yönünde mütalaa verildiğini, mütalaadan senette sahtecilik suçunun işlenmediği, senedin sahte olmadığı ve dolayısıyla İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararın hukuka aykırı olduğu anlaşılacağından, mahkemece bu karar esas alınarak karar verildiğinden, mahkeme kararınında yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın reddedilen talepleri yönünden müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağladığı, ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı yada yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılmasının olanaklı olmadığı, gerek öğretide ve gerekse Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağının kabul edildiği, ceza mahkemesince dava ve takip konusu senedin sahte olarak düzenlendiği tespiti yapılarak verilen karar kesinleştiğinden, 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararından sonra hukuk mahkemesinin aynı konuda inceleme yapması mümkün olmadığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf isteminin yerinde görülmediği, davacı tarafın talepleri yönünden mahkemece kısmen kabul kararı verilmiş ise de reddedilen kısım kamuya ait para cezasına ilişkin olması, disiplin para cezasının talep eden lehine değil kamu düzenine ilişkin olarak devlet lehine verilmesi gereken bir para cezası olması sebebiyle işbu talebin reddedilmiş olmasından dolayı davalı vekili yararına vekalet ücretine hükmedilmesi hukuken gerekmediğinden bu istinaf talebinin de yerinde görülmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasta reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, takibe konu bono nedeniyle boçlu olunmadığının istemine ilişkin olup, takip konusu bononun sahte olup olmadığı ile Ceza Mahkemesi kararının Hukuk Mahkemeleri bakımından bağlayıcı olup olmadığı hususları uyuşmazlık konusudur.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ( 6098 sayılı Kanun) 74 üncü maddesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 158 inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi ile 204 üncü maddesi,

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve yasaya uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.