Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2022/1122 E. 2023/1143 K. 27.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1122
KARAR NO : 2023/1143
KARAR TARİHİ : 27.02.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
HÜKÜM : Ret

Taraflar arasındaki alacak davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Ahırdağ Meşrubat Pazarlama Ticaret unvanlı işletmesi olduğunu, davalı bankadan bankacılık hizmetleri aldığını, Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/360 E. sayılı dosyasında görülmekte olan menfi tespit ve alacak davasında davalının ibraz ettiği belgelerden müvekkilinin hesaplarından para çekildiği, imzasının taklit edilerek çek karnesi alındığı, sahte imzalarla sözleşme imzalandığı ve taahhütnamelerde bulunulduğu, hesaplardan başka bankalara Elektronik Fan Transferi (EFT) yapıldığının tespit edildiğini, müvekkilinin kimseye vekâletname ya da yetki vermediğini, buna rağmen davalı bankanın hesaplar üzerinde üçüncü şahısların işlem yapmasına müsaade ederek müvekkilini zarara uğrattığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin ticari faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının hesabının sürekli hareket gördüğünü, davacı tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığını, tüm işlemlerin davacının bilgi ve onayı dahilinde yapıldığını, hesap hareketlerinden haberdar olmasına rağmen uzun süre işlemlere sessiz kalmasının zımni muvafakatını gösterdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARLARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Mahkemece Verilen Karar
Mahkemece 23.03.2016 tarih, 2015/105 E. ve 2016/191 K. sayılı kararı ile davacının davalı banka nezdindeki hesaplarından işleme esas alınan dekont altındaki imzanın davacıya ait olmadığı tespit olunan işlemlerle 1.691.909,83 TL, yapılan işleme ilişkin dekont altında imza bulunmayan işlemlerle 338.359,40 TL’lik para çekme işlemi gerçekleştirildiği, Adli Tıp Kurumu (ATK) raporuna göre alacak miktarına esas dekont altındaki imzanın davacıya ait olmadığı, yine bir kısım dekont altında da hiç imzanın bulunmadığı, davalı tarafından da davacıya ait hesaptan çekilen paralar nedeniyle davacıya atfı kabil kusur olduğunun ispatlanamadığı, davacıya ait hesaplardan para çekilmesi işleminde davalının üzerine düşen yasal sorumluluğu yerine getirmeyerek tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

B. Bozma Kararı
Dairemizin 26.04.2018 tarih, 2016/8348 E. ve 2018/3161 K. sayılı kararıyla Mahkemece davacının hesaplarından işlem yaptığı iddia edilen dava dışı kişiye verilmiş bir vekâletname, yetki ya da davalı bankaya verilmiş talimat bulunup bulunmadığı, hesabın hareketli hesap olup olmadığı, hesap ekstrelerinin davacıya gönderilip gönderilmediği, davacının hesap hareketlerinden haberdar olup olmadığı, davacının hesaplarında dava konusu edilen dönemde bizzat davacı tarafından yapılan ya da itiraza uğramayan işlem bulunup bulunmadığı, bunun yapılan işlemlere davacının icazet verdiği ya da işlemleri benimsediği anlamına gelip gelmediği, davacı ile davalı banka arasında oluşmuş bir teamülün bulunup bulunmadığı hususları ile davacı tarafça benzer iddialarla başka bankalar aleyhine de davalar açıldığının ileri sürülmesi ve anlaşılması karşısında 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2 nci maddesi de nazara alınarak değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine işaret edilerek karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile gerçekleştirilen işlemlerin bankacılık mevzuatına uygun olmadığı yönünde bilirkişi tarafından tespite yer verilmiş ise de davacının oğlu olan … … tarafından aynı kişi ile bağlantılı olarak ileri sürülen bir takım hususları davacının bilmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı ayrıca bozma sonrası aldırılan bilirkişi raporu istikametinde 31.07.2004 tarihinden itibaren yetkili vekil dava dışı … …’ın vekâletindeki yetkinin bittiği ve hesaplar üzerinde artık şirket temsilcisinin yetkisi ile hareket edeceğinin davacı tarafça bilindiği, bu tarihten dava tarihine kadar olan süreçte davacının bu olayı bilmesine rağmen suskun kaldığı, son derece hareketli olan banka hesaplarını üçüncü kişiye herhangi bir vekâlet vermeden takip ettirdiği, basiretli bir tacir gibi davranmayarak hesaplarını ticari defterleri ile uyumlu hale getirmediği, 3 yıllık bir sürede banka hesabında yoğun bir faaliyet bulunduğunun anlaşıldığı, davacının banka ile olan ilişkisinde hesaplarında gerçekleştirilen fiili durumu bildiği ve benimsediği yönünde kanaate varıldığından hesaplarında dava dışı üçüncü kişi tarafından vekâletname olmadan işlem yapıldığını ileri sürerek zarara uğradığına yönelik iddiasının dürüstlük ilkesi ile bağdaşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Kahramanmaraş 4. Noterliğinin 22.07.2003 tarihli vekâletnamesiyle … …’ın şirket ve şahısları adına her türlü hesap açma, bu hesaplardan dilediği zaman para çekme vs. her konuda müvekkili tarafından yetkilendirildiğini; ancak bu vekâletnamenin 31.07.2004 tarihi mesai bitimine kadar geçerli olacağını, vekaletname süreli olmasına rağmen ve yetki belgesinde bu sürenin dolmuş olduğunun anlaşılmasına rağmen davalı bankanın tacirlerden beklenen dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek yetki belgesi üzerinde gerekli inceleme ve araştırma yapmadan yetkisiz temsilciye mevduat hesaplarından para çıkışı yaptığını, 11.06.2010 tarihli bilirkişi raporunda davacının ticari faaliyetlerinde vekâletname ve yetki verdiğine dair dosyada belge tespit edilemediğinin, davacıya ait hesaplardan yapılan havale EFT ve döviz transferlerinde davacı talimatının bulunmadığının tespit edildiğini, bu sebeple yetkisiz temsilcinin süresi geçmiş vekâletnameye istinaden davacı adına işlem yapmasının kabul edilemez olduğunu, yetkisiz temsilci işlemlerinin davacıyı bağlamayacağını, bu hususun Mahkemece dikkate alınmadığını, yapılan işlemlerin yetkili kılınan sürede yapılıp yapılmadığı tespit edilmeden tüm işlemlerin geçerli olduğu ve davacıyı bağladığı yönünde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğunu, Mahkemece üç yıl süre geçtikten sonra davacının yetkisiz temsilci tarafından yapılan işlemlere itiraz edilmesinin samimi görülmediğini; ancak davacının iş yükünün çok olması ve çalışma hayatının getirdiği karmaşadan dolayı işlemleri öğrenir öğrenmez dava açtığını, ATK tarafından düzenlenen 08.04.2014 tarihli raporda dekont asılları üzerindeki imzanın davacıya ait olmadığının tespit edilmesine rağmen Mahkemece rapora aykırı karar verilmesinin gerekçelerinin açıklanmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, bankacılık işleminden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 99 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 115 inci maddesinin üçüncü fıkrası

3. Değerlendirme
Dosyadaki yazılara, Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

27.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.