YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1081
KARAR NO : 2023/4400
KARAR TARİHİ : 12.07.2023
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1439 Esas, 2021/1386 Karar
HÜKÜM : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2016/287 E., 2017/49 K.
Taraflar arasındaki cezai şart alacağı – tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkilleri ile dava dışı … arasında 21.04.2012 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığını, davalının sözleşmeyi kefil olarak imzaladığını sözleşmenin süresinin beş yıl olduğunu, …’ın sözleşme hükümlerine aykırı olarak farklı firmalardan farklı konsept ve modellerde ürün tedarik ettiğini, ayrıca müvekkillerine olan borçlarını ödemediğini, …’nın bayilik sözleşmesini …’nın kefili olarak imzaladığını, müvekkilinin Üsküdar 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/33 D.İş sayılı dosyasından sözleşme kapsamının tespitini yaptırdığını, davalı … tarafından hukuka aykırı şekilde 08.08.2012 tarihli ihtarname ile bayilik sözleşmesinin feshedildiğini ileri sürerek 100.000,00 TL ceza koşulu alacağının yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ayrıca haksız feshi sebebiyle müvekkilinin kalan süre içerisinde uğramış olduğu kâr kaybından kaynaklı zararı karşılığı şimdilik 1.000,00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bayilik sözleşmesini … ile birlikte davalının müteselsil kefil olarak imzaladığı, sözleşmenin davalı tarafça haksız olarak feshedildiği, bu doğrultuda sözleşme gereği 100.000,00 TL cezai şartın davacı tarafından talep edilebileceği, 2012 yılında zarar beyanında bulunan davacının kar mahrumiyet talep etmesinin mümkün olamayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 100.000,00 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davalıdan alınarak davacılara verilmesine, davacıların kâr mahkumiyetine ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; sözleşmedeki kefalete ilişkin hükümlerin geçersiz olduğunu, zira kefilin sorumluluğu ve kapsamının açık olarak belirtilmediğini, bu nedenle kefil olan müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davaya konu bayilik sözleşmesinin davacıların sözleşmeye aykırı birçok tutum ve davranışları nedeniyle haklı olarak … tarafından feshedildiğinden müvekkilinin kefaletinin de geçersiz hale geldiğini, mahkemece eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 21.04.2012 tarihli sözleşmede davalının imzasının bulunduğu, davalının kefaletinin geçerli olabilmesi için sözleşmenin yazılı şekilde yapılması, kefilin sorumlu olacağı muayyen miktarın (limitin) gösterilmesinin zorunlu olduğu, ancak geçen sözleşmede kefalet limitinin belirtilmediği ve sözleşme içeriğinden de kefilin sorumlu tutulacağı azami miktarın belirlenmesine yarayacak bir düzenleme de bulunmadığı, gerçek kişi olan davalının sözleşme kapsamındaki sorumluluğunun garanti sözleşmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığının da değerlendirilmesinin gerektiği, 21.04.2012 tarihli sözleşmenin garanti sözleşmesi şeklinde kabul edilmesi gerektiğine ilişkin ibarelerin tarafların imzalarından sonra sözleşmenin alt kısmına yazıldığı, ancak bu kısmın davalı tarafından imzalanmadığı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 603 üncü maddesi gereğince gerçek kişilerce kişisel güvence verilmesine ilişkin başka ad altında diğer sözleşmelere de kefaletin şekline, ehliyete, eşin rızasına ilişkin hükümlerin aynen uygulanacağı, sözleşmede her ne kadar davalının imzası mevcut ise de 6098 sayılı Kanun’un 583 üncü madddesinin sıhhat koşulu olarak gösterilen şekil şartının mevcut olmadığı, bu durumda davalının sözleşmenin kefili ya da garanti vereni durumunda olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; 6098 sayılı Kanun’un 583 üncü maddesinde kefalet sözleşmesinin düzenlendiğini, kefilin sorumlu olduğu miktarın 100.000,00 TL olduğunun sözleşmenin 10/2. maddesinde yazılı olduğunu, sözleşmenin her sayfasının davalı … tarafından imzalandığını, davalı iddiasının iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacağını, davalının sözleşmeyi müşterek borçlu, müteselsil kefil, garantör olarak imzaladığını, kefaletinin şekil şartlarına uygun olduğunu, mahkemece bilirkişi raporunun aksine karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle cezai şart ve kâr mahrumiyeti alacaklarının davalı kefilden tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6098 sayılı Kanun’un 603 ve 583 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.