Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/9226 E. 2023/3713 K. 13.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9226
KARAR NO : 2023/3713
KARAR TARİHİ : 13.06.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/354 Esas, 2021/989 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2013/223 E., 2018/343 K.

Taraflar arasındaki asıl davada itirazın iptali ile karşı davada alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;

Bölge Adliye Mahkemesi tarafından asıl davada verilen kararda, temyize konu edilen toplam miktar 38.959,81 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalı-karşı davacı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir

Davalı-karşı davacı vekilinin karşı dava yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1.Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasındaki satım ilişkisine bağlı olarak oluşan açık hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek davalının icra dosyasındaki itirazının iptaline, takibin devamına ve alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davacı vekili karşı dava dilekçesinde; karşı davalıya yapılan fazla ödeme 118.176,00 TL’nin davacı karşı davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 2006 yılından 2008 yılına kadar davacıdan 82.800 torba çimento aldığı ve çimento bedelinin 532.280,00 TL olmasına rağmen 650.456,08 TL bedelli çekle ödeme yaptığı buna göre davacıya 118.176,00 TL fazla ödemesinin bulunduğu, fazla ödemeyi iade etmediği gibi ödenen bedel kadar mal tesliminin de yapılmadığını savunarak davanın reddi ile alacağın % 20′ si oranındaki icra inkar tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

2.Davalı vekili karşı dava cevap dilekçesinde; karşı davanın zamanaşımına uğradığı, karşı davacı tarafında çekle ödeme yapıldığı belirtilmesine rağmen herhangi bir ödeme belgesi veya çek teslim bordosu ibraz edilmediği, somutlaştırma yükümlülüğünün yerine getirilmediğini savunarak davanın reddini istemştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile benimsenen kök ve ek bilirkişi raporları doğrultusunda, davacının kendi lehine delil teşkil eden ticari defter ve kayıtlarına göre davacıdan alacaklı olduğu, davalı- karşı davacının ticari defter ve kayıtlarını sunmadığı buna göre defterlerini ibraz etmekten kaçındığı, karşı davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle esas davanın kısmen kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Daval vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosyaya sunulan kök raporda, davacının 2008 ve 2010 yılı dışındaki ticari defterlerinin usulüne uygun olduğu ancak fatura içeriği malların tesliminin davacı tarafından kanıtlanması gerektiğinin açıklandığı, 01.06.2015 tarihli ek raporda ise, davacının 38.959,81 TL alacaklı olduğunun belirtildiği, 25.05.2016 tarihli ek raporda da, ilk ek rapordaki açıklamaların tekrar edildiği ve son olarak 30.06.2017 tarihli ek raporda bu görüşün yinelendiği ve karşı davacı olan müvekkilinin ticari defterlerini ibraz etmediğinin ifade edildiği, 25.05.2016 tarihli ek rapordan sonra müvekkiline ait defterlerin incelenmesi için bilirkişiye yetki verildiği, 06.04.2017 tarihli celsede henüz raporunu sunmayan bilirkişiye 01.06.2017 tarihli celsede 30 günlük ek süre verildiği, bunun üzerine bilirkişi ile irtibata geçildiği ve ticari defter ve kayıtların hazır olduğunun bildirildiği, buna rağmen 30.06.2017 tarihli son raporda davalı karşı davacının defterlerini sunulmadığından alacak olmadığının açıklandığı, mahkemeye hitaben verilen 05.07.2017 tarihli dilekçeyle karşı davacının ticari defter ve kayıtlarının hazır olduğu ve bu hususta bilirkişi ile görüşme yapıldığı ancak bilirkişi tarafından defter ve kayıtların sunulmadığından bahisle ek rapor hazırlandığı hususu belirtilerek defter ve kayıtların incelenmek üzere hazır olduğunun ifade edildiği, 30.10.2017 tarihli celsede, müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi gerektiğinin beyan edildiği, mahkemece bu talebin değerlendirilmesinin bir sonraki celseye bırakıldığı, 27.11.2017 tarihli celsede hakim değişikliği sebebi ile incelemeye alınan dosyada, 12.04.2018 tarihli celsede müvekkili davalı-karşı davacının ticari defterlerinin incelenmeksizin hüküm kurulduğu, davanın konusunun, tarafların birbirlerinden alacaklı olup olmadığına ilişkin olduğu, bu durumda taraflara ait defter ve kayıtların incelenmesi gerektiği, müvekkiline ait defterlerin hazır edilmesine rağmen defterlerin hazır edilmediği belirtilerek düzenlenen rapora göre karar verilmesinin doğru olmadığı, kök raporda davacının alacağının olmadığına yönelik görüşün ne şekilde değiştiğinin belli olmadığı, müvekkilinin defterleri incelenmeden verilen kararın hatalı olduğu, bilirkişi raporlarının çelişkili olup, bu çelişki giderilmeden karar verilmesinin de doğru olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kök raporda, davacının 2006 ila 2013 yıllarına ilişkin ticari defterlerine göre, 2005 yılından devreden alacak ile birlikte 2006, 2007 ve 2008 yıllarında düzenlediği faturalar ve davalının yaptığı ödemelerin tenzilinden sonra ticari ilişkinin sona erdiği 2008 yılı ağustos ayı itibarıyla ve takip tarihinde bakiye 40.953,44 TL alacağının bulunduğu, 2008 ve 2010 yılı dışındaki ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davalı tarafından kabul edilmeyen 12 adet fatura içeriği malın teslimine ilişkin irsaliyelerde imzası bulunan kişinin, davalının sigortalı çalışanı olmadığı ve davacının mal teslimini kanıtlaması gerektiğinin beyan edildiği, anılan irsaliyelerde yazılı araçların trafik kayıtları celbedilerek 01.06.2015 tarihli ek raporda ise, davacının düzenlediği 12 adet fatura içeriği ürünlerin davalıya teslimine ilişkin irsaliyelerde belirtilen 34 PBS 58 plakalı aracın, irsaliye tarihleri itibarıyla davalı-karşı davacıya ait olduğu ve bu malların davalı aracına teslim edildiği, 12 adet fatura bedelinin toplam 49.048,76 TL olup, irsaliyelere göre fatura konusu malların 45.673,76 TL’lik kısmının teslim edildiğinin anlaşıldığı, geri kalan 3.375,00 TL’lik kısmının teslim edildiğine ilişkin belge sunulamadığı, davacının defterlerine göre ve talep konusu bakiye alacağın 40.953,55 TL olması nedeniyle teslimi kanıtlamayan mal bedeli 3.375,00 TL’nin tenzili ile davacının icra takip tarihi itibarıyla 37.578,55 TL alacağının bulunduğunun belirtildiği, daha sonra alınan ek raporlarda aynı görüşün tekrar edildiği ve son olarak alınan ek raporda, davalı-karşı davacının ticari defterlerini ibraz etmediğinden incelenemediğinin belirtildiği, kök raporun alınmasından sonra dosyaya kazandırılan trafik kayıtlarına göre irsaliyelerde adı geçen ve mülkiyeti davalıya ait olan 34 PBS 58 plakalı aracın mal alım satımında kullanıldığının anlaşılması, anılan aracın başkaca bir faaliyette kullanıldığının ileri sürülmemesi ve taraflar arasında devam eden ticari ilişkide davalının kısmi ödemelerinin bulunması karşısında kabul edilmeyen 12 adet fatura içeriği maldan teslimi kanıtlananlara göre davacının alacaklı olduğu miktarın tespitine ilişkin ek rapora göre karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gibi esasen kök ve ek raporların birbirini tamamlayıcı nitelikte bulunduğu, aralarında bir çelişkinin bulunmadığı, ticari defterlerinin incelenmediğine ilişkin istinaf itirazı yönünden ise davalı- karşı davacının ticari defterlerinin ibrazı için süre verilmesi ve sonrasında adı geçen vekilin talebi ile kök rapor ve son ek raporun alınması aşamasında bilirkişiye ticari defterleri yerinde incelemesi için yetki verilmesine rağmen davalı-karşı davacı vekili tarafından defterlerin mahkemeye sunulmadığı, yerinde inceleme için hazır da edilmediğinden artık defterlerini ibrazdan kaçındığının kabul edilmesinde usul ve yasaya aykırılık olmadığı gibi bu durumda davalı-karşı davacının ticari defterlerinin incelenememesi artık savunma hakkının ihlali veya eksik inceleme olarak kabul edilemeyeceği, öte yandan davalının, 2006 ve 2007 yıllarına ait 12 adet fatura dışındaki diğer faturalara bir itirazın olmaması aksine fazla ödeme yapıldığının ileri sürülmesi ve ticari defterler dışında fazla ödemeye dayanak çek veya başkaca yazılı delil ve belgelerin ibraz edilmemesine göre, karşı davanın reddi ile yukarıda yapılan açıklamalar göre esas davanın kısmen kabulüne ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı vekilince temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı-karşı davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davanın, satım ilişkisine göre oluşan açık hesaptan bakiye alacağın tahsili amacıyla yapılan takibe vaki itirazın iptali istemine, karşı davanın ise aynı ilişki kapsamında davacıya yapılan fazla ödemenin tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri ve 222 nci maddesinin birinci fıkrası ile 274 üncü maddesinin birinci fıkrası

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı-karşı davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Davalı vekilinin Asıl Davaya İlişkin Temyizi Yönünden
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının miktardan REDDİNE,

B. Davalı vekilinin Karşı Davaya İlişkin Temyizi Yönünden

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin karşı dava yönünden temyiz eden karşı davada davacıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.