Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/9220 E. 2023/3454 K. 01.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9220
KARAR NO : 2023/3454
KARAR TARİHİ : 01.06.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1716 Esas, 2021/1809 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2021/11 E., 2021/637 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı hakkında İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2018/26445 E. sayılı dosyası ile takip yapıldığını, davalının borca, faize ve diğer tüm ferilerine itiraz ederek takibi durdurduğunu, takibe konu alacağın finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklandığını, dava dışı Güven Tıp Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. ile davacı şirket arasında 19.06.2007 tarihli sözleşme imzalandığını, davalının da sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, ödemelerin aksatılması üzerine ihtarname keşide edilerek finansal kiracı ve kefillere süre verildiğini, haksız ve dayanaksız itirazın iptaline ve takibin devamına, borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere tazminat ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; alacağın 2007 tarihli sözleşmeye dayandığını, zamanaşımına uğradığını, bu nedenle öncelikle zamaşımı def’inde bulunduklarını, Ekim 2020 tarihinde alacaklı vekiline dosyadaki itirazın tebliğ edildiğini, alacağın asıl muhatabı olan kiracı Güven Tıp Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. adına iflas kararı verildiğini, davacı iflas masasına alacaklı olarak kaydını yaptırmış olup herhangi bir tahsilat yapıp yapmadığı konusunda davalının bir bilgisi olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun(6098 sayılı Kanun) 598 inci maddesi ile getirilen 10 yıllık sürenin bir zamanaşımı süresi olmadığı, dolayısıyla kesilmesinin veya durmasının söz konusu olamayacağı, 10 yıllık sürenin gerçekleşmesi ile birlikte kefilin yükümlülüğünün kendiliğinden yasa gereği ortadan kalkacağı, hakimin bu süreyi re’sen gözeteceği nazara alınarak mahkemece hak düşürücü süre yönünden re’sen inceleme yapıldığı, dava konusu sözleşmenin 19.06.2007 tarihli olduğu, 10 yıllık sürenin 19.06.2017 tarihinde dolacağı, takibin 27.07.2018 tarihinde yapıldığı, davanın 08.01.2021 tarihinde açıldığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 818 sayılı Borçlar Kanunu (818 sayılı Kanun) döneminde gerçek kişilerce verilen kefaletlerin geçerliliğinin süre ile sınırlandırılmasına ilişkin bir hüküm bulunmadığını, müvekkil şirket ile davalı arasında akdedilen finansal kiralama sözleşmesi de 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde düzenlenmiş olup dava konusu uyuşmazlığa 818 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğini, uyuşmazlığa 6098 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı düşünülse dahi azami on yıllık sürenin başlangıç tarihine ilişkin bir hüküm bulunmadığından 10 yıllık sürenin başlangıcında finansal kiralama sözleşmesinin fesih tarihinin esas alınması gerektiğini, finansal kiralama sözleşmelerinde hem kiraya verenin hem de kiracının asli edim yükümlülüğünün tüm sözleşme süresine yayılmış olmasından dolayı sözleşmenin sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşme olduğunu, bu nedenle fesih tarihinin esas alınması gerektiğini, mahkemenin davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar vermesine karşın, davalı lehine nisbi vekalet ücretine hükmetmiş olmasının da hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un(6101 sayılı Kanun) 1 inci maddesindeki “…Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden (01.07.2012) sonra işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek …temerrüt, sona erme ve tasfiye Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” düzenlemesi gereğince somut olayda temerrüdün bu tarihten sonra meydana geldiği açık olup, dava konusu uyuşmazlığa 6098 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı, aynı Kanun’un 5 inci maddesinde “Kanunun yürürlüğe girmesinden önce başlayan süreler yönünden bir yıllık ek sürenin verilmesi gerektiği” düzenlendiği, on yıllık sürenin başlangıcının sözleşmenin kuruluş tarihi olan 19.06.2007 olduğu gözetildiğinde, takip ve dava tarihi itibariyle bu sürenin ve bir yıllık ek sürenin de geçmiş olduğu ve İlk Derece Mahkemesinin kararı yerinde görüldüğü gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrarlayarak kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, finansal kiralama sözleşmesine dayalı alacağa dayalı başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 6098 sayılı Kanun’un 598 inci maddesi.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

01.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.