YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9205
KARAR NO : 2023/3260
KARAR TARİHİ : 24.05.2023
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/2134 Esas, 2021/1884 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2014/673 E., 2020/178 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin kapalı çarşıda kuyumculuk ve döviz işiyle uğraştığını, 30.10.2010 tarihinde 370.000,00 USD ve 78.000,00 euro dövizin şirkette muhafaza edilemediği için davalının iş yerine gelinerek hafta sonu kalmak üzere şirketin ortağı Kamal ve yanında çalışanı…ile birlikte davalıya teslim edildiğini ancak teslim edilen dövizlerin verilmediğini bu nedenle davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilemsini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin kapalı çarşıda 30 yıla yakın süredir sarraf olarak çalıştığını, davacı şirketin hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde bu kadar paranın emanet edilmiş olmasının mümkün olmadığını, senetle ispat zorunluluğu bulunduğunu savunarak davanın redddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı, karz ilişkisini inkar ettiğinden, karz ilişkisinin varlığını davacının kanıtlaması gerektiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 200 üncü maddesi uyarınca takibe konu miktar itibariyle bu ilişkinin senetle ispatının gerekeceği, davacı tarafından bu hususta yazılı bir belge dosyaya sunulamadığı, somut olayda 6100 sayılı Kanun’un 203 üncü maddesi uyarınca senetle ispat zorunluluğunun istisnalarının bulunmadığı, dolayısıyla dinlenen tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği, davacı taraf senetle ispat koşulunu yerine getiremediğinden delil listesinde yemin deliline dayandığı için yemin hakkının hatırlatıldığı, ancak davacı taraf yemin delilinden vazgeçtiğine ilişkin beyan dilekçesi sunduğunun anlaşıldığı, davacı tarafın senetle ispat külfetini yerine getiremediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin davanın reddi kararının haksız, hukuka ve usule aykırı olduğunu, İstanbul Cumhuriyet Savcılığının 2010/46767 soruşturma no ile taraflarınca verilen ses kaydını içeren flash belleğin bilirkişice çözümlendiğini, çözümlü bilirkişi raporu ceza davası dosyasında mevcut olup ve mahkemeye sunulan flaş bellek ses kayıt asılları ile sabit olduğunu, mahkemenin sunulan flaş bellek ses kayıtlarını yeniden çözümlendirme yoluna gitmediğini dosyada mevcut 20 sayfalık çözüm raporu ile yetinildiğini, taleplerinin, davalının ses kayıtları alınarak ses rengi ile flaş bellekte davalının ses kayıtlarının tespiti taleplerinin mahkemece kabul edilmediğini ve yeniden çözümleme yapılmadığını, ancak raporda ve savcılık açıklamasında davalı …’a emanet bırakılan dövizlerin verilme şartları ve ikrar kayıtları çözümlendiği beyan edildiği, tanık olarak dinlenen … ifadesinde davalının yanında çalışan işçisi olduğu, dövizlerin davalıya kapalı çarşıdaki iş yerinde ortak Kamal ve çalışan…tarafından teslim edildiği yazılı belge ve sözlü beyanları ile de sabit olduğunu, mahkeme kararında; “Davalı yanında çalıştığı iddia edilen …’ın dosyaya sunduğu yazılı beyanında ve mahkememizce 4 nolu celsede tanık sıfatı ile alınan beyanında davacı iddiaları doğrultusunda emanet para verildiğini doğruladığı anlaşılmıştır.” denilmesine rağmen yapılan yargılama sonunda mahkeme davanın reddine karar verildiği ve kendi kararında açıkça çelişkiye düştüğünü, bu durum da mahkeme kararının çelişkili ve açıkça hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı tarafça, 30 Ekim 2010 tarihinde hafta sonu kasada muhafaza edilmesi için davalının işyerine 370.000,00 USD ve 78.000 euro bırakıldığını ileri sürülmüşse de, bu hususta yazılı belge sunulmadığı, davalı tarafça paranın alındığının kabul edilmediği, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “ispat yükü” başlıklı 6 ncı maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” ifadesine yer verildiği, davacı tarafça paranın bırakıldığının beyan edildiği, 30 Ekim 2010 tarihinde yürürlükte olan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 288/1 maddesi ile dava tarihinde yürürlükte olan Hukuk Muhakemleri Kanunu 200/1 maddesi gereğince, dava değeri itibarıyla davacının davasının yazılı belge ile ispatı gerektiği, davacı tarafça iddianın ispatı yönünden yazılı belge sunulamadığı gibi, senetle ispat kuralının istisnaları da davada söz konusu olmadığı, davacı tarafın tanık dinletme talebine karşı, davalı vekili 02.07.2013 tarihli duruşmada muvaffakatlarının bulunmadığını beyan etmesine rağmen mahkemece tanık dinlenerek, tanık beyanlarıyla sonuca gidilmemesinin yerinde olduğu, davacı şirket yetkilileri tarafından davalı hakkında, davaya konu olaylar nedeniyle ve kendisine teslim edildiği ileri sürülen paranın iade edilmemesi gerekçesiyle, suç duyurusunda bulunulduğu, davalı sanığın ceza davasında beraat ettiği, Yargıtay ilamında, katılanların sanığa (davalıya) iş ilişkisi gereği para teslim ettiğini ispatlayamadığı açıklanarak beraat kararının onandığı, dosyaya sunulan flash bellekte depolanan ses kaydı dökümünde, üç erkek şahsın konuşmalarına yer verilmişse de, konuşanların kim olduklarının anlaşılamadığı, bu delilin savcılık soruşturmasında sunulduğu ve ceza yargılamasında da değerlendirildiği, yeniden inceleme yapılmamasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Kamal Mohammadi Vafegh ve Humayun Zatparvar’ın Standart Gold Kuyumculuk ve Dış Ticaret Limited Şirketi’nin ortakları oduğunu, müvekkili şirketin kapalıçarşıda kuyumculuk ve döviz işi ile uğraştığını, 30 Ekim 2010 cumartesi günü bankalar kapalı olduğu için şirkete ait müşterilerden elden teslim edilen 370.000,00 USD ve 78.000,00 euro döviz şirkette muhafaza edilemediği için davalının iş yerine kasasına davalının nezaretinde yanında çalışan … tarafından kasaya alındığını, … tarafından bu dövizlerin alındığına dair bir belge verildiğini, ancak bu durum hem yerel mahkemece hem de istinaf incelemesinde gözden kaçırıldığını, istinaf taleplerinin mahkemece dikkate alınmadığını, davalının iş yerine müvekkilinin şirket ortağı Kamal tarafından getirilen dövizler davalının gözetiminde çalışanı tarafından kasaya konulduğu ve buna ilişkin yazılı beyanın dosyada mevcut olduğunu, yerel mahkemece ve istinaf mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek ve resen göz önüne alınacak nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.