YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9165
KARAR NO : 2023/3455
KARAR TARİHİ : 01.06.2023
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1392 Esas, 2021/1314 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2017/714 E., 2019/155 K.
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirket ile dava dışı… Kumanyacılık şirketi arasında düzenlenen kredi sözleşmesine müvekkilinin kefil olduğunu, borcun zamanında ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek asıl borçlu hakkında İstanbul Anadolu 14. İcra Müdürlüğünün 2016/28476 E sayılı dosyasından taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı gibi aynı alacak nedeniyle davacı hakkında da tahsilde tekürrür olmamak kaydıyla İstanbul Anadolu 20. İcra Müdürlüğünün 2016/28456 E. sayılı dosyasında aynı tarihte takip başlatıldığını, asıl borçlu hakkında 14. İcra Müdürlüğünde başlatılan takipte rehinli araçların satışı ile dosya alacağının büyük oranda tahsil edildiğini, 20.03.2017 tarihinde dava dışı borçlu hakkında alacaklının talebi üzerine 24.446,11 TL bedelli rehin açığı belgesi düzenlendiğini, ancak bu hususun icra dosyasına bildirilmeyerek müvekkili aleyhine 146.664,00 TL borç nedeniyle haciz uygulandığını, yapılan tahsilatların kötü niyetli olarak davacının borçlu olduğu dosyaya bildirilmediğini ve davacının çalıştığı işyerine 25.05.2017 tarihli 146.664,00 TL bedelli haciz müzekkeresi gönderildiğini, davacının maaşının 1/4′ ü ile ihbar ve kıdem tazminatlarının tümü üzerine haciz uygulandığını ileri sürerek, müvekkilinin takip dosyasında davalıya 122.198,33 TL borçlu olmadığının tespitine ve alacağın % 20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dışı… Kumanyacılık ile müvekkili arasında üç adet ticari amaçlı taşıt kredisi ve rehin sözleşmesi düzenlendiğini, davacının da şirket yetkilisi olarak borca müteselsil kefil olduğunu, dava dışı asıl borçlu ve kefilin kredi borcunu ödememesi üzerine hesabın kat edilerek takip başlatıldığını, davacının müvekkiline 146.664,94 TL borcunun kesinleşen hesap kat ihtarı ve takip dosyası ile sabit olduğunu, davacı hakkında başlatılan takipte tahsilde tekerrür olmamak üzere notunun yazıldığını, takip dosyasında kesinleşen miktar için haciz talebinde bulunulduğunu ve icra müdürlüğünce sistemde kayıtlı olan takip miktarı için haciz yazısı yazıldığını, davacıdan fazla tahsilat yapılmadığını, davacının bakiye miktarı ödeyeceğini belirtmesi üzerine davadan bir gün sonra hacizlerin kaldırıldığını, buna rağmen menfi tespit davasının açılarak sürdürülmesinin kötü niyetli olduğunu, davacının talep edilmeyen miktar yönünden menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalının asıl borçlu yönünden yaptığı takipte 146.237,29 TL ödeme almış olmasına rağmen, ödemeleri asıl borçlu hakkında başlatılan takip dosyasına bildirmediği, davanın açılış tarihinin 04.07.2017 olduğu, davalı tarafından davalının işyerine gönderilen maaş haciz müzekkeresinin fekkinin 05.07.2017 tarihinde yani, dava tarihinden bir gün sonra istendiği, davacının dava tarihinde huzurdaki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu, asıl borçlu tarafından rehnin paraya çevrilmesi yönünde yapılan takipte ödemenin müteselsil kefilin de borcunu toplam ödeme kadar sona erdireceği, davacının huzurdaki menfi tespit davasında asıl borçlu tarafından yapılan ödeme tutarı kadar borçlu olmadığının tespitini isteyebileceği, davalının rehin açığı belgesi verildikten sonra takip tutarı üzerinden maaş haciz müzekkeresi göndermesi kötü niyetli olduğunu düşündürse de kötü niyet tazminatına takibin haksız ve kötü niyetli olduğunun anlaşılması halinde hükmedilebileceği, huzurdaki davada asıl borçluya ve davacı müteselsil kefile karşı yapılan icra takip tarihinde davalının asıl borçludan ve davacı kefilden alacaklı olduğu takip tarihinde borcun ödenmediği, takip tarihinde davalının icra takibi yapmakta haklı olduğu, bu nedenle kötü niyet tazminatı şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının İstanbul Anadolu 20. İcra Müdürlüğünün 2016/28456 E. sayılı dosyasında davalıya 122.198,83 TL borçlu olmadığının tespitine, kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmadığını, kefil yönünden başlatılan takibin yasaya uygun olduğunu, takibin kesinleşmesinden sonra rehin takibindeki teminatlar henüz paraya çevrilmediğinden, o andaki borç miktarı olan 146.664,94 TL üzerinden icra müdürlüğünce maaş haczi gönderildiğini, bu durumun icra müdürlüğü sistemi ile ilgili olduğunu, talepte borç miktarının belirtilmediğini, davacıdan dava miktarınca fazla tahsilat yapılmadığını, bakiye borcun ödeneceğinin davacı tarafından beyan edilmesi üzerine henüz bu davadan haberdar olunmadan 05.07.2017 tarihinde hacizlerin fekkinin istenildiğini, yapılan tahsilatların icra müdürlüğüne bildirildiğini, fazladan tahsilat yapılmamasına rağmen menfi tespit davası açıldığını, icra müdürünün yaptığı işleme karşı şikâyet yoluna başvurulmadan açılan dava ile müvekkilinin haklarına zarar verildiğini, İlk Derece Mahkemesince alınan rapora yönelik itirazların değerlendirilmediğini, usulsüz açılan dava sonucu müvekkilinin ciddi miktarda yargılama gideri ve vekâlet ücreti ödemek zorunda kaldığını, davacının kötü niyetle davalıya zarar vermek amacıyla hareket ettiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki hususları tekrarlayarak kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
01.06.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Karşı Oy)
KARŞI OY
Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda Bölge Adliye Mahkemesince hükmedilecek istinaf red harcı ile Yargıtayca hükmedilecek onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.
T.C. Anayasasının 73/3 maddesinde “Vergi, resim, harç vb. mali yükümlülüklerin Kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı”,
492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı”,
(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”,
1/e maddesinde “yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı”
2.a maddesinde de “1. fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bulunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın reddi kararı ve icra tetkik merciilerinin 1. fıkra dışında kalan kararlarında” maktu harç alınacağı düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen “istinaf başvurusunun esastan reddi” kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen “esas hakkında” karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.
Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki “esastan” ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)
Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir. (Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)
1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.
Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası’nın 73/3 maddesindeki “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına” ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.
Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararının, niteliğine göre maktu olmalıdır.
Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki nisbi karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olarak düzeltilmesi suretiyle HMK 370/1. maddesi gereğince kararın onanması, Daire onama ilamında da nisbi yerine maktu onama harcına hükmedilmesi gerekirken karar ve ilam harçları konusunda yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.