Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/9103 E. 2023/3920 K. 20.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9103
KARAR NO : 2023/3920
KARAR TARİHİ : 20.06.2023

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/478 Esas, 2021/639 Karar
HÜKÜM : Kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2016/1819 E., 2018/812 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı şahıslar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalılar … ve … vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı/temlik eden vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı Neta…Ltd. Şti. arasında muhtelif tarihlerde 4 adet genel kredi sözleşmesi (GKS) akdedildiğini, diğer davalıların bu sözleşmeleri müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, müvekkili bankanın sözü edilen GKS’lere istinaden asıl borçlu şirkete cari hesap şeklinde çalışan krediler kullandırdığını, asıl borçlunun kredi borçlarını ödememesi üzerine kredi hesapları kat edilerek davalılar hakkında ilamsız icra takibi başlatıldığını, takibin davalıların itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
1.Davalı şahıslar vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin davalı şirketteki hisselerini devrettiklerini, o dönemde borçların kapatıldığını ve yeni düzenlenen sözleşmeleri kefil olarak devralan kişilerin imzaladığını, yeni açılan krediden sorumluluğunun kabul edilemeyeceğini, kefaletlerin şekil olarak da geçerli olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

2. Davalı şirketler tarafından cevap dilekçesi sunulmamıştır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı kefillerin kefaletlerinin şeklen geçerli olduğu, davacı banka tarafından genel kredi sözleşmesine göre kullandırılan kredi türünün bilirkişi tarafından da tespit edildiği üzere, cari hesap şeklinde işleyen BCH kredisi olduğu, bu tip kredilerin üçer aylık dönemler halinde kredi faizlerinin tahakkuk ettirilip tahsil edildiği, faize faiz işletilmeyeceği kuralının istisnası olan rotatif krediler olduğu, davalıların davacı banka tarafından ihbar edilen bu faiz türlerine itiraz etmedikleri, hisse devri nedeniyle veya cayma nedeniyle kefilliğinin sona erdiğini gösteren herhangi bir ihtarları bulunmadığı, asıl borçlu şirketin ortaklığından ayrılmanın kefilin sorumluluğunu sona erdiren bir neden olmadığından kefillerin sorumluluklarının devam ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne, taleple bağlı kalınarak toplam 122.000,00 TL üzerinden takip tarihinden itibaren asıl alacağa yıllık %29,025 ve değişen oranlarda işleyecek
temerrüt faizi ve faizin %5 i oranında BSMV ile takibin devamına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı şahıslar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı şahıslar vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan raporun iddia ve beyanlarını karşılar nitelikte olmadığını, GKS’nin borçlular tarafından 3 kez kapatıldığını, sağlanan yeni kredilerle tekrar borç oluşturulduğunu, kapanan bir kredi nedeni ile kefilin sorumlu olmayacağını, kefalet sözleşmesi sırasında evli olan … ve …’ın eşlerinin rızasının alınmadığını, imzalanan sözleşmelerde eş rızası kefalet sözleşmesinin asli unsuru olduğunu, bu hususun bilirkişi raporunda tespit edildiğini ancak Yerel Mahkeme’nin bu hususa değinmediğini, gerçek kişilerin borçlu şirketteki hisselerini noterde yapılan sözleşmelerle devrettiklerini, Ticaret Sicil Memurluğu’ndaki kayıtlara bu durumu işlettiklerini, hissesini devreden kişilerin devirden sonra doğan kredi borçlarından sorumlu olmayacağını, …’ın şirketteki paylarını kredi çekilmeden çok önce devrettiğini, kefaletine dair hususların bu nedenle de dayanaksız ve kanunsuz olduğunu, GKS’nin hukuka ve yasaya uygun hazırlanmadığını, yasanın öngördüğü şartları taşımadığını, borç ödenmesine rağmen kapatılıp yeniden açılan borç nedeni ile halen eski kefilleri, eski şirket ortaklarını sorumlu tutmaya devam ettiğini, davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin haksız olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, takibe konu kredinin açıkça hangi sözleşmeden kaynaklı olduğu tespiti yapılmadığından ve mevcut haliyle kefillerin kredi borcundan sorumlu olup olmadıkları değerlendirilemeyeceğinden bu hususta yeniden tahkikat yapıldığı ve bilirkişi raporu alındığı, bilirkişi raporunda, BCH şeklinde çalışan dava konusu U2010041200629 nolu kredinin 12.04.2010 tarihli 250.000,00 TL limitli GKS’ye istinaden kullandırıldığı, BCH Kredi türünün özelliğinden kaynaklı olarak 13.04.2010-20.10.2015 tarihleri arasında kredi hesabının hiç kapatılmadan canlı olarak devam ettiği, hiçbir zaman limit olan 250.000,00 TL’yi aşmadığı, GKS limiti dahilinde kaldığı, kredi devam ederken temlik eden banka ile davalı borçlu şirket arasında 3 adet GKS akdedildiği, kefillerin kredi borcundan sorumluluklarının mahkemenin takdirinde olduğu belirtilip, akdi faiz oranının %17,50, temerrüt faiz oranının %35 kabul edilmesi hali için ayrı, akdi faiz oranının %17,50, temerrüt faiz oranının %29,025 kabul edilmesi hali için ayrı olacak şekilde hesaplama yapıldığı, bilirkişi raporuna göre, dava konusu U2010041200629 nolu kredinin 12.04.2010 tarihli 250.000,00 TL limitli GKS’ye istinaden kullandırıldığı, bu sözleşmeye davalı kefillerden yalnızca … ve …’in kefil olduğu, sözleşme tarihi itibariyle mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) uygulanması gerektiği, 818 sayılı Kanun’da kefaletin geçerli olması için eş rızası aranmadığından adı geçen kefillerin kefaletinin geçerli olduğu, kefilin, kefaleti bulunan sözleşmeden dolayı kefalet limiti ve kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olduğu, borcun bir aşamada sıfırlanmış olmasının kefaleti kendiliğinden sona erdirmeyeceği, öte yandan asıl borçlu şirket ortaklığından devir suretiyle ayrılmış olunmasının da kefilin sorumluluğunu kaldırmayacağı, davalı kefiller … ve …’ın davalı asıl borçlu şirket ile birlikte borçtan 250.000,00 TL limit dahilinde sorumlu olup, diğer kefillerin kredinin dayanağı olan 12.04.2010 tarihli sözleşmede kefil olarak imzaları bulunmadığından borçtan sorumlulukları bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, temerrüt faizi oranının %29,025 olarak kabul edilerek buna göre hesaplama yapıldığı ve İlk Derece Mahkemesince de bu orana göre hüküm kurulduğu, davacı tarafça istinafa gelinmediğinden %29,025 temerrüt faiz oranına göre yapılan hesaplama esas alınmak suretiyle hüküm tesisi yoluna gidildiği gerekçesiyle başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davalılar …, …, … ve Alita Dağıtım Ltd. Şti. hakkında açılan davanın reddine, davalı Neta…Ltd. Şti. ve … hakkında açılan davanın kabulüne, davalı … hakkındaki davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılar … ve … vekilleri vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesince, yazılı gerekçeyle bir kısım kefiller hakkındaki davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, bu kefillerin kefaleti süresiz olduğu gibi sözleşmenin ilgili maddeleriyle de asıl borçlunun bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçlarına kefil olduklarını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, bir kısım kefillere gönderilen kat ihtarnamesinin tebliğ edilmediğinden bahisle takip tarihi itibariyle temerrüte düştükleri sonucuna ulaşıp buna göre hesaplama yapılmış ise de temlik eden bankanın, kat ihtarnamesini sözleşmede belirlenen adrese gönderdiğini, adres değişikliği temlik eden bankaya bildirilmediğinden temerrüdün kat ihtarnamesinin gönderildiği tarih itibariyle oluştuğunu, müstakar Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
2.Davalılar … ve … vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkillerinin kefil olarak imza attığı GKS’lerin imzaladığı tarih itibariyle kefaletin geçerli olabilmesi için eş rızasının alınması gerektiğini, somut olayda, eş rızası bulunmadığından kefaletin şeklen geçersiz olduğunu, müvekkillerin kefil olarak imza attıklarını GKS’ye istinaden asıl borçlu şirkete kullandırılan kredilerin ödenmek suretiyle tasfiye edildiğini ve bu aşamadan sonra asıl borçlu ile banka arasında yeni tarihli GKS’ler imzaladığını, müvekkillerin, gerek yeni tarihli GKS’ler de imzalarının bulunmaması gerekse de asıl borçlu şirketin ortaklığından ayrılmış olmaları sebebiyle borçtan sorumlu olmadıklarını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplama hataları bulunduğunu, yargılama gideri ve vekalet ücretinin yanlış hesaplandığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 67 inci maddesi.

3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve mümeyyiz davalı şahısların kefaletinin 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olması sebebiyle şeklen geçerli olması için eş rızasının alınmasına gerek bulunmamasına göre davalılar … ve Derya Uyanık vekilinin tüm davacı vekilinin ise aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Dava, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın asıl borçlu ve kefillerden tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Avukat …, tüm davalılar adına ayrı ayrı verdiği dilekçelerle takibe itiraz etmiş ancak icra dosyasına vekaletname sunmamıştır. Davanın açılmasından sonra ise davalı şahıslar tarafından takibe itiraz tarihinden önce kendisine verilmiş vekaletnameleri dosyaya ibraz etmiş ancak davalı şirketler tarafından vekil olarak tayin edildiğini gösteren herhangi bir vekaletname ibraz etmemiştir. Nitekim İlk Derece Mahkemesince de bu sebeple yargılama sürecinde davalı şirketlere yapılan tebligatlar bizzat kendilerine yapılmıştır. Bu hale göre, İlk Derece Mahkemesince, itirazın iptali davasının görülebilmesi için takibe usulüne uygun olarak itiraz edilmesinin bir ön koşul olduğu gözetilerek adı geçen vekile, davalı şirketler tarafından kendisine verilmiş bir vekaletnamesi varsa sunması için süre verilmesi gerekirken belirtilen şekilde işlem yapılmaksızın davalı şirketler hakkındaki davanın esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ancak davalı şirketlerin usulüne uygun tebliğe rağmen kararı istinaf etmemeleri sebebiyle belirtilen yanlışlık bozma sebebi yapılmamış eleştirilmekle yetinilmiştir.

Öte yandan, yukarıda da özetlendiği şekilde İlk Derece Mahkemesince, tüm davalılar hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiş, davalı ……Ltd. Şti. usulüne uygun tebliğe rağmen kararı istinaf etmemiştir. Davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaması sebebiyle davalı şahıslarca yapılan istinaf başvurusunun davalı ……Ltd. Şti.’ye sirayet etmesi mümkün olmadığından İlk Derece Mahkemesinin adı geçen davalı hakkında verdiği karar kesinleştiği gibi bu hususta davacı yararına usuli müktesep hak da oluşmuştur. Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı yararına oluşan usuli müktesep hakkı ihlal eder şekilde İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davalı ……Ltd. Şti. hakkındaki davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalılar … ve Derya Uyanık vekilinin tüm davacı vekilinin bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz eden davalılar … ile …’a yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davacıya iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 20.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.