Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/9062 E. 2023/54 K. 09.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9062
KARAR NO : 2023/54
KARAR TARİHİ : 09.01.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan 20.10.2011 tarihli sözleşmeyle müvekkiline ait taşınmazın davalıya 1.150.000,00 euro bedelle satılmasının kararlaştırıldığını, sözleşmeyle, satış bedelinin 800.000,00 eurosunun nakden, 350.000,00 eurosunun ise malen ödenmesinin öngörüldüğünü, davalı şirketin satış bedelini ödemede güçlük çektiğini belirterek nakden ödeyeceği 800.000,00 euro için leasing kredisi kullanmak istediğini, krediden doğan tapu devir ve katma değer vergisi (KDV) masraflarının da davacı şirketçe karşılanmasını şart koşarak 11.04.2012 tarihinde taraflar arasında yeni bir sözleşme imzalandığını, davalı şirketin, leasing kredisi kullanımından dolayı tapu ve KDV masraflarının ne kadar tutacağının belirsiz olması nedeniyle sözleşme anında 300.000,00 euro rakamını belirlediklerini, davalının gerçek masraflar netleştiğinde tekrar bir hesap görülerek fazla kesilen masraf bedelinin davacı şirkete iade edileceğini sözlü olarak taahhüt ettiğini, ancak ilerleyen zamanda davalı şirketin leasing firmasıyla ilişiğini kesip kesmediğini, kesildi ise ne kadar masraf yapıldığına dair bir açıklama yapmadığını, hatta daha fazla masraf yaptığı söylenerek davacı şirketi muhatap almadığını, haricen edindikleri bilgiler ışığında davalı şirketin Halk Finansal Kiralama A.Ş. leasing firmasıyla ilişiğinin 2014 yılında kesildiğini, yapılan masrafların netleştiğini, ancak davalı şirketin sözleşmenin amacına aykırı hareket ederek 800.000,00 eurodan daha fazla kredi kullandığını, sözleşmenin amacı doğrultusunda gerçekte yapılan toplam masrafın tespit edilerek davalıdan tazmininin gerektiğini ileri sürerek şimdilik 20.000,00 euronun davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 29.08.2018 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 105.971,20 euroya yükseltmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; talebin zamanaşımına uğradığını, davacının taraflar arasında imzalanan sözleşme haricinde istemlerde bulunduğunu, imzalanan sözleşmede davacının iddialarını içeren bir hüküm bulunmadığını yazılı belge ile ispat edemediğini, sadece taraflar arasında sözlü taahhüdün delil olamayacağını, 11.04.2012 tarihli sözleşmede, sözleşme bedelinin 1.150.000,00 euro olarak kararlaştırıldığını, bu bedel üzerinden 240.000,00 euro bedel ile leasing KDV masrafı + 60.000,00 euro bedelin mükerrer tapu masrafı olarak kararlaştırıldığını, bu bedellerin satıcı firma tarafından ödeneceğinin açık ve net şekilde kararlaştırıldığını, davacı şirketin satım sözleşmesine konu ve leasing kredisi ile satın alınan taşınmazın maliki olduğunu, taşınmazın davacı uhdesinde olduğu için başlangıçta leasing kredi miktarını, krediye konu taşınmazı kendisine devir edecek olan davacı firma adına kredi miktarını ödediğini, burada leasing firmasının kredinin tamamını davacı şirkete ödediğini, davacı şirketin kendisine ödenen bu bedeli sonrasında içerisinde kimi kesintileri yaparak davalı şirkete ödediğini, bu ödemeler yapıldığı sırada bu şekilde iddiaları olmayan davacı firmanın altı sene sonra bu iddialarda bulunmasının kabul edilemeyeceğini, davacı tarafından açılan davanın hukuki temelinin olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 12.04.2019 tarih, 2017/138 E. ve 2019/231 K. sayılı kararıyla; taraflar arasında 11.04.2012 tarihli taşınmaz satım sözleşmesi imzalandığı, tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda tarafların birbirleri ile ticari ilişkisi hakkında herhangi bir muhasebe kaydının bulunmadığının tespit edildiği, tarafların tacir olması nedeniyle davacı tarafın 300.000,00 euro leasing kredi kullanım masrafının tahmini olarak sözleşmeye yazıldığı, fazla kesilen miktarın davacı tarafa ödeneceğinin sözlü olarak taahhüt edildiği iddialarının yazılı delillerle kanıtlanamaması nedeniyle dinlenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 16.06.2020 tarih, 2019/1469 E. ve 2020/685 K. sayılı kararıyla; taraflar arasındaki sözleşmeye göre taşınmazın satış bedelinin 1.150.000,00 euro olduğu ve davalının bu bedelin 850.000,00 euroluk kısmını leasing kredisi kullanarak ödeyeceği, sözleşmenin 5 inci maddesine göre belirtilen tutarda kullanılan kredi sebebiyle yapılacak olan tapu masrafı ve KDV’nin davacının yükümlülüğünde olduğu, ancak davalı tarafın sözleşmeye aykırı davranarak bu tutarda fazla kredi kullandığı, sözleşmede belirtilen tutarda kredi kullanılsaydı ödenecek tapu masrafı ve KDV tutarının 194.028,80 euro olacağı, davalı tarafın sözleşmede yazan miktardan fazla kredi kullanıp harç, KDV ve masrafı arttırmasının kendi lehine sebepsiz zenginleşme teşkil edeceği ve aradaki farkın davacıya iadesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 05.04.2021 tarih, 2020/5857 E. ve 2021/3296 K. sayılı kararıyla “… Ancak yukarıda anılan sözleşme hükümlerinden davacı yanın iddia ettiği bir anlam çıkmamakta, tersine tarafların iradesinin leasing kredisi kullanılmasından dolayı satış bedelinden maktu olarak indirim yapmak olduğu anlaşılmaktadır. Davalının hangi tutar için kredi kullandığının bir önemi bulunmamaktadır. Bu itibarla, belirtilen hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken sözleşme hükümlerinin yanlış yorumlanması suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir… ” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B.Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adiye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine, İlk Derece Mahkemesi kararı daha önce verilen karar ile kaldırıldığından davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğunu, delil olarak uzman görüşüne dayanılmadığını, bu nedenle göz önüne alınamayacağını, satış bedelinin düşük gösterilmesinin nedeninin kredi masraflarını en aza indirmek olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının davalıdan sözleşmeden kaynaklanan bir alacağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.