Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/8775 E. 2023/2920 K. 11.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8775
KARAR NO : 2023/2920
KARAR TARİHİ : 11.05.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1427 Esas, 2021/1877 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2016/669 E., 2017/353 K.

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerin mirasbırakanı … hakkında davalı tarafından iki adet bonoya dayalı takip yapıldığını, davalının murisin eski imam nikahlı eşi olduğunu, murisin davalıya böyle bir borcu olmasını gerektirecek durumda olmadığını, davalının bu senetleri hileyle, aldatmayla, ikrahla ya da çalmak suretiyle ele geçirmiş olabileceğini, murisi davalıya böyle bir senet vermesini gerektirecek hukuki ve fiili bir nedenin bulunmadığını, davalının da murise böyle bir borç verecek ekonomik gücü bulunmadığını ileri sürerek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun takibe dayalı davalı alacağı hakkında menfi tespit kararı verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin, …’ın ilkokuldan beri arkadaşı olduğun, …’ın 1990 yılından beri bakıma muhtaç hasta olduğunu, müvekkilinin kendisinin her türlü bakımı, iaşesi, tedavi giderleri ile maddi ve manevi ilgilendiğini, yardımcısı ve desteçisi olduğunu, müvekkilinin ekonomik durumunun iyi olduğunu, taraflarınca icra takibine konu edilen senetlerin bina yapımı sırasında ve hastalığı sırasında tedavisi için elden verilen borç paralar karşılığı olduğunu, senetlerin …’in talep ve ısrarı ile verildiğini ve yine onu talep ve ısrarı ile icraya konulduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıların, murislerinin keşide ederek davalıya verdiği ve davalı tarafça icra takibine konu edilen senet nedeniyle borçlu bulunmadıklarını iddia ettikleri, bu iddialarını da murislerinin davalıdan borç almasını gerektirir herhangi bir durumun bulunmadığı, davalı ile murislerinin bir dönem birlikte yaşadıkları ve taraflar arasında senet düzenlenmesini gerektirir herhangi bir ilişki bulunmadığı hususlarına dayandırdıkları, icra takibine konu edilen senedin kambiyo vasfını haiz olduğu ve kambiyo hukukunun genel ilke ve prensipleri gereğince kambiyo senedi, düzenlenmesine temel teşkil eden ilişkiden bağımsız olarak başlı başına borç doğurucu bir hukuki vasıf taşıdığı, kambiyo senedinin illetten mücerret olduğu ve temelinde yatan ilişkiden ari olarak borç doğurucu özellik taşıdığı, bu şekilde bir senede karşı temel ilişkinin bulunmadığı senet düzenlenmesini gerektirir bir durum olmadığı halde düzenlendiği, borç ilişkisinin ortadan kalktığı veya hiç olmadığı gibi hususlar ancak senet kuvvetinde bir delil ile ispatlanabileceği, somut olayda davacıların dayandıkları bu ispata elverişli bir delil bulunmadığı, davalı tarafın, davacıların murisinden para alacağı bulunduğu ve bu nedenle muris tarafından kendisine senet verildiğini savunduğu, davacıların bu savunmanın aksini ispat edemedikleri, diğer yandan takibe ve davaya konu senedin davacılar murisi tarafından keşide edilerek imzalandığı, davacıların bu hususun aksine bir iddiaları bulumadığı, davacıların iddialarını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olmadığını, mahkemece senede karşı senetle ispat hususunu arayarak davanın reddedildiğini, eğer hadise hayatın olağan akışına ise burada senede karşı senetle ispat aranmayacağını, davalının duruşmada açık ikrarı olduğunu, hayatın olağan akışı ölçütünün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 201 inci maddesinin istisnalarından biri olduğunu mahkemece bu hususun dikkate alınması gerektiğini, murisin davalıya borcu olmadığını, murisin davalıya zaman zaman yardım yaptığını, davalı savunmalarında çelişkiler olduğunu, yerel mahkemece davalıya elden borç para iddiasını ispatlama hem de sebebini sınırladığı için murisin ihtiyacını ispatlamak külfeti yüklenmesi gerekirken bu hususlara dikkat edilmediğini, murisin davalıya böyle bir borcu bulunmadığını, murisin ekonomik desteğe ihtiyacı olmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı vekilinin istinaf dilekçesinde, davalı vekilinin senedin düzenlenme sebebini sürekli olarak değiştirdiği ve ikrarının bulunduğu ileri sürülmüşse de, davalı vekilinin dilekçelerinde; senet konusu paranın borç olarak murise verildiği, inşaat yaptırılması, sağlık harcamaları için verildiğinin ileri sürülmesi, bonolarda bulunan “nakden” bedel kaydının talili olarak yorumlanamayacağını, davalı vekilinin 22.02.2017 tarihli duruşmada ki; ” davacı tarafça dava konusu senedin … ın hastanede yattığı dönemde sahte olarak tanzim edildiği iddia edildi. Bu hususta şikayette bulunuldu. Takipsizlik kararı verildi. Daha sonra imza itirazında bulunuldu. Söz konusu davada da imzanın davacıların murisi borçluya ait olduğu tespit edildi, dava reddedildi. Senede karşı yazılı belge ile ispat gerekmektedir. Burada tanık ile ispat edilecek bir husus yoktur. Ayrıca davacıların murisi ve benim müteveffa müvekilim fiilen karı koca hayatı yaşamaktaydılar, dolayısı ile davacılar murisinin müteveffa müvekkilime herhangi bir nedenle yardım amaçlı veya sokakta kalmasın diye senet vermiş olabilir. Ayrıca, müvekkilimin davacıların murisine verdiği para inşaat yaptırırken davacıların murisine harcadığı ve verdiği paralardır” şeklindeki beyanı ikrar içermediği gibi, senedin bedel kaydının talili olarak da yorumlanamayacağı, ispat yükü borçlu olmadığını ileri süren davacılarda olduğundan, takibe ve davaya konu bonoların da, unsurları tamam kambiyo vasfında olduğu anlaşıldığından, davacı tarafın murisin davalı müteveffaya borçlu bulunmadığını, 6100 sayılı Kanun’un 200 üncü maddesi gereğince yazılı belge ile ispat etmeleri gerektiği, davacı tarafça senedi hükümden düşürecek yazılı belge ibraz edilemediğinden, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmediği gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesinin duruşmalı inceleme talepleri karşısında, duruşma açmaksızın dosya üzerinden inceleme yapmış olduğunu, bunun savunma hakkını kısıtladığını ve yasaya aykırı olduğunu, kararın bu yönüyle bozmayı gerektirdiğini, Bölge Adliye Mahkemesi davalı alacaklının 22.02.2017 tarihli celsede “…dolayısı ile davacılar murisinin müteveffa müvekkilime herhangi bir nedenle yardım amaçlı veya sokakta kalmasın diye senet vermiş olabilir” beyanını tespit etmiş olmasına rağmen bunun ikrar olmadığına karar verdiğini, dosya içerisindeki hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde “senede karşı senetle ispat” hususunun aranmayacağını, davalı tarafın, senedin kaynağının borç para olmadığını duruşmada açıkça ikrar ettiğini, ve bu duruşma zaptına da geçtiğini, gerek doktrin gerekse Yargıtay’ın açık kararları hilafına dosyada hayatın olağan akışına aykırılık açık ve seçikken senede karşı senet kuralının aranmasının doğru olmadığını, davalının duruşmalar sırasında yapmış olduğu savunmalarda çelişkili beyanlarda bulunduğunu, bu nedenle hem ispat külfetinin yer değiştirdiğini hem de başlangıçta elden borç para verdiği iddiasını değiştirdiğini ve somut sebeplere bağlayarak bir iddiada bulunduğunu, bu iddiasını ispatlamak zorunda olduğunu ileri sürerek ve resen göz önüne alınacak nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, menfi tespit istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72 nci maddesi.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz eden davacılara yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.