Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/8679 E. 2023/3149 K. 22.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8679
KARAR NO : 2023/3149
KARAR TARİHİ : 22.05.2023

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1745 Esas, 2021/1082 Karar
HÜKÜM : Ret-kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/363 E., 2019/298 K.

Taraflar arasındaki marka ile ilgili Kurum kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü davasından davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle hükümsüzlük davasının feragat nedeniyle reddine, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali davasının kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı TPMK vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin 2017/69681 sayılı “MUSFİT” ibareli marka başvurusuna, müvekkilinin “FİT” esas unsurlu markalarına dayalı olarak yaptığı itirazının nihai olarak YİDK tarafından reddine karar verildiğini, dava konusu marka başvurusunun müvekkilinin itirazına mesnet markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer bulunduğu, tescil edilmek istenen emtianın da müvekkilinin mesnet markalarının tescil kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle aynı bulunduğunu, bu nedenle taraf markaları arasında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (6769 sayılı Kanun) 6 ncı maddesinin birinci fıkrası anlamında iltibas tehlikesi olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin seri markası olarak algılanacağını,YİDK’in benzer uyuşmazlıklarda verilen yargı kararlarıyla çeliştiğini, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek 2018-M-5683 sayılı YİDK kararının iptalini ve markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.

Davacı vekili 21.01.2019 tarihli dilekçesiyle, davalı şirket aleyhine açılan davadan feragat ettiklerini, davalı TPMK yönünden davaya devam ettiklerini bildirmiştir.

II. CEVAP
1.Davalı TPMK vekili cevap dilekçesinde; taraf markalarının benzer olmadığını, “Fit” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük bulunduğunu, dava konusu markada yer alan diğer unsurların markayı farklılaştırdığını, kötü niyet iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

2. Davalı Yücebaş Gıda Organik Tar. Ür. Kuru Meyve Pirinç ve Un San. Dış Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; müvekilinin markası ile davacıya ait markalar arasında genel intiba olarak görsel ve işitsel yönden benzerlik olmadığını ve markaların hizmet alanları tarafından karıştırılma ihtimali bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalının “MUSFİT” ibareli marka başvurusu ile davacının “FİT” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, davalı başvurusunun kötü niyetli yapıldığının da kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraf markalarının esas unsurlarının “FİT” ibaresinden oluştuğunu bu nedenle markaların iltibasa neden olacak düzeyde benzer bulunduklarını, dava konusu markada yer alan “MUS” ibaresinin bir tür çikolatalı tatlı olup tescil edilmek istenen 30 uncu gıda emtiaları ayırt ediciliği olmayan tanımlayıcı bir ibare olması nedeniyle iltibas değerlendirilmesinde dikkate alınamayacağını, “MUS” ve “FİT” ibarelerinden meydana gelen dava konusu markada vurgunun “FİT” ibaresinde bulunduğunu, markaların tescil kapsamlarının da aynı olduğunu, Mahkemece iltibas incelemesi yapılırken ortalama tüketici kriterinin yok sayıldığını, uyuşmazlık konusu 30 uncu sınıfın gıda ürünlerini içerdiğini, anılan malların tüketim amacı, nispeten daha ucuz olması erişimin oldukça kolay bulunması gibi nedenlerle markalar arasındaki farklılığın çok daha belirgin olması gerektiğini, yine tescil edilmek istenen emtianın tüketicileri arasında çocuklarında yer aldığını, bu nedenle iltibas riskinin yüksek olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin seri markası olarak algılanacağını, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli bulunduğunu, zira davalının müvekkilinin tanınmış markalarından haberdar olmayacağının düşünülemeyeceğini, başvurunun müvekkili markalarının tanınmışlığından haksız yararlanmak amacıyla yapıldığını, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın daha önce fit ibareli markaları hakkında verilen kararlarla çeliştiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı vekili 25.01.2019 tarihli feragat dilekçesinde açıkça sadece davalı şirket yönünden davasından feragat ettiğini, davalı TPMK aleyhine açtıkları davaya devam ettiklerini bildirdiğinden, davacı tarafın feragatinin davadaki marka hükümsüzlüğü istemi yönünden olduğu kabul edildiği, somut uyuşmazlıkta, taraf markalarının sınıfsal açıdan benzerliği hususu değerlendirildiğinde, İlk Derece Mahkemesince görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davalının başvurusunun kapsamında bulunan 30 uncu sınıfta yer mallar ile davacının itirazına mesnet markalarının kapsamında 30 uncu sınıfta yer alan malların aynı/aynı tür olduğu, dolayısıyla 6769 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının aradığı ilk şart olan emtia benzerliği şartının somut uyuşmazlıkta sağlandığı, davalının “MUSFİT” ibareli markasında, “mus” ibaresinin marka başvurusuna ayırt edicilik katmadığı, davacının itirazına mesnet markalarının esas unsuru olan “fit” ibaresinin aynen davalının başvurusu içerisinde bulunduğu, taraf markaları arasında işaretler yönünden de 6769 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinin birinci fıkrası anlamında görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu kanaatine varıldığı, her ne kadar dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu da ileri sürülmüş ise de davacının davalı Kurum nezdindeki itirazında kötü niyet iddiasına dayanmadığından bu davadaki YİDK kararının iptali istemi bakımından kötü niyet iddiasını ileri süremeyeceği gibi bu iddianın da ispat edilemediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, marka hükümsüzlüğü nedeniyle açılan davanın feragat nedeniyle reddine, YİDK kararının iptali istemiyle açılan davanın kabulüyle 2018-M-5683 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı TPMK vekili temyiz dilekçesinde özetle; YİDK kararlarının iptali istemli açılan davalarda husumet, Kurum ile birlikte karar sonucu hakları etkilenecek kişi veya kişilere de yöneltilmesi gerektiği, her ne kadar feragat dilekçesinde davalı yönünden davaya devam edildiği ifade edilmekteyse de diğer davalı yönünden feragat edildikten sonra davalı müvekkili yönünden davaya devam edilmesi hukuken mümkün olmadığını, davacı markaları ile davalı markasının esas unsurlarının farklı olduğunu, davalı markası, davacı markasından farklı bir birlik ve bütünsellik içerisinde tüketiciye sunulduğunu, incelemenin bu bütünsellik dikkate alınarak yapılması gerektiğini, markalarda yaratılan algının farklı olduğunu, yeni markada ayırt edicilik sağlandığını, başvuru konusu marka ile benzer imajda davacı markası bulunmadığını, kısa markaların bütünsel olarak kolaylıkla algılanabileceği ve yapılan değişikliklerin daha çok dikkat çekici olacağını, davacı markasının tek heceli olduğu, dava konusu marka ise birden fazla hece içerdiğini, davacı markasında yer almayan unsurlara esas unsur olarak yer verildiğini, markalarda vurguyu taşıyan ilk kısım farklı olduğunu, ortalama tüketici kitlesi markanın tamamını görerek algılayacağını, markalar arasında iltibas ihtimali bulunmadığını, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın kararı yerleşik içtihatlarla da çelişkili olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraf markaları arasında 6769 sayılı Kanun’un 6 ıncı maddesinin birinci fıkrası anlamında iltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığı, dava konusu YİDK kararının iptali koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındanda toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 6769 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinin birinci fıkrası.

3. Değerlendirme
Dava, davalı marka başvurusunun tescil edilmiş olması halinde hükümsüzlüğü ve anılan başvuru ile ilgili verilen YİDK kararının iptali istemine ilişkin olup İlk Derece Mahkemecesince, davacının “FİT” ana unsurlu markaları ile davalının “MUSFİT” ibareli başvuru markasının 6769 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinin birinci fıkrası anlamında benzer olmadığı ve markalar arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı, davalıya isnat edilen kötü niyetin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince davalının “MUSFİT” ibareli markasında, “mus” ibaresinin marka başvurusuna ayırt edicilik katmadığı, davacının itirazına mesnet markalarının esas unsuru olan “fit” ibaresinin aynen davalının başvurusu içerisinde bulunduğu, taraf markaları arasında işaretler yönünden de 6769 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinin birinci fıkrası anlamında görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu kanaatine varıldığı, her ne kadar dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu da ileri sürülmüş ise de davacının davalı Kurum nezdindeki itirazında kötü niyet iddiasına dayanmadığından bu davadaki YİDK kararının iptali istemi bakımından kötü niyet iddiasını ileri süremeyeceği gibi bu iddianın da ispat edilemediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, marka hükümsüzlüğü nedeniyle açılan davanın feragat nedeniyle reddine, YİDK kararının iptali istemiyle açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.

Başvuru konusu marka “MUSFİT” ibaresinden oluşmaktadır. Bölge Adliye Mahkemece, davacıya ait “fit” asıl unsurlu markaları ile başvuru konusu markanın 6769 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinin birinci fıkrası anlamında benzer olduğu kabul edilmiş ise de, davacıya ait “fit” markası, başvuru konusu 30 uncu sınıf ürünler bakımından yaygın kullanım alanına sahip ve ifade ettiği anlamı itibariyle ayırt ediciliği zayıf nitelikte bir işaretten oluşmaktadır. Dava konusu başvuru ise “MUSFİT” ibaresinden oluştuğuna göre başvuru konusu ürünlerin ortalama tüketicileri nezdinde tarafların markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal olarak iltibas tehlikesine yol açacak derecede bir benzerliğin varlığından söz edilemeyeceğinden davanın reddi gerekirken kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalı TPMK’ya iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 22.05.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dairenin yerleşmiş uygulamaları göz önünde bulundurulduğunda (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.12.2022 tarihli, 2021/5253 E., 2022/9184 K.; 19.10.2022 tarihli, 2021/3287 E., 2022/7164 K.; 10.10.2022 tarihli, 2021/2673 E., 2022/6801 K.; 02.12.2019 tarihli, 2019/1049 E., 2019/7730 K.; 04.12.2017 tarihli, 2016/5288 E., 2017/6808 K.; örnek kararlarda olduğu gibi) usul ve Yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına hükmetmek gerekirken aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.