Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/8633 E. 2023/2558 K. 02.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8633
KARAR NO : 2023/2558
KARAR TARİHİ : 02.05.2023

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/2091 Esas, 2021/1325 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Elazığ 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
(Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla)
SAYISI : 2018/150 E., 2019/348 K.

Taraflar arasındaki şirket ortaklığından çıkma ve ayrılma akçesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili …’in 1.300.000,00 TL sermayeli Eralp Beton Yapı Elemanları Taah Gıda İç ve Dış Tic. Ltd Şti’de % 10 hisseye sahip olduğunu, ancak 2015 yılı hesap dönemi sonunda müvekkile iletilen şirketin yıllık bilançosunda, şirket kâr marjı hesaplanırken gerçek maliyetler arttırılarak kâr marjının düşük gösterildiğini, şirket bilançosunun hesaplanmasında usulsüzlük yapıldığının tespit edildiğini, her ne kadar müvekkili …’in ihtarname ile bahsi geçen usulsüzlük ile birlikte tespit edilen sair usulsüzlüklerin giderilmesi ile şirket kârının gerçek değerler üzerinden hesaplanmasını ve gerçek kâr payları oranında kendisine ödeme yapılmasını istemiş ise de, bu çabasının sonuçsuz kaldığını ve dolayısıyla müvekkilinin kazanç kaybının hasıl olduğunu, şirket müdürleri tarafından şirketin yönetim işlerinde ve hesapların çıkarılmasında şirket ortaklarının, müvekkilinin ve bilhassa şirketin çıkarlarının hilafına hareket edildiğini, müdürlerin üstlerine düşen asli görevleri ve yükümlülüklerini ika etmedikleri, yetkilerini kötüye ve bilhassa kendi yararlarına kullandıklarını ve nihayetinde şirket müdürlerinden bir tanesinin isminin hain FETÖ ile anılması ve bu doğrultuda soruşturma geçirmesinin şirket ortakları arasında güven ilişkisini önemli ölçüde zedelediğini, ortaklık ilişkisinin devamının kendilerinden beklenemeyecek bir hal almış olduğunu ileri sürerek müvekkilinin şirket ortaklığından haklı sebeple ayrılmasına karar verilerek düşük gösterilen kâr paylarının gerçek değerleri üzerinden hesaplanmasına ve esas sermaye payının gerçek değerine tekabül eden ayrılma akçesinin hesaplanarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının ortağı olduğu Eralp Beton Yapı Elemanları Taah. Gıda İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. yedi ortaklı bir limited şirket olarak kurulmuş olduğunu, şirketin kuruluşunun ve 20.04.2011 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmiş olduğunu, davacı tarafın söz konusu şirkete ait ortaklığından dolayı kâr paylarının gerçek değer üzerinden hesaplanarak ödenmesine ve esas sermaye payının gerçek değerine tekabül eden ayrılma akçesinin hesaplanarak ödenmesine karar verilmesini talep ettiğini, ana şirket sözleşmesinde aksine hüküm olmadığı sürece, kural olarak dağıtılacak kâr, ortaklarının sermaye taahhütlerine karşılık yapmış oldukları ödemelerle bağlı olduğunu, davacının kâr payı istemini öncelikle şirket ana sözleşmesini 11 inci maddesi gereğince şirket genel kurulunda gündeme getirmesi ve talep etmesi gerektiğini, şirket genel kurulunun henüz toplanmamış olduğunu, toplantının 02.05.2018 tarihinde yapılacağını, davacı tarafın şirket ana sözleşmesinde belirtilen usullere uygun olarak yerine getirmediğini, bu konuda dava açamayacağını, bu nedenle davacının kâr payı dağıtılması isteminin reddine karar verilmesini, şirketten çıkma talebi ile ilgili, limited şirketlerde, sözleşmeye hüküm konmak suretiyle, ortaklara şirketten çıkma hakkı tanınabileceği, bu hak herhangi bir şarta bağlanmayacağı gibi belirli şartların varlığı halinde de öngörüleceğini, eğer şartsız olarak tanınmışsa, ortak herhangi bir sebep belirtmeksizin ve kendisinden herhangi bir koşulu yerine getirmesi istenmeksizin şirketten çıkma hakkını kullanabileceğini, sözleşmenin bu hakkı bazı şartlara bağlamış ise de bu durumda ortak, şirket sözleşmesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi üzerine ortaklıktan çıkma hakkını kullanabileceğini, şirket sözleşmesinde bu konuda bir hükmün yer almaması halinde ortak şirketten çıkma hakkını kullanabileceğini, ancak, bu durumda çıkmasının haklı bir sebebe dayanmasının gerekeceğini, çıkma isteğinde bulunan ortağın öne sürdüğü sebebin gerçekten var olup olmadığını yahut haklı olup olmadığını mahkemenin kararlaştıracağını, davacı tarafın açmış olduğu davada her şeyden önce haklı bir sebep ortaya koyamadığını, davacının 23.02.2018 tarihli Noter ihtarında “şirket müdürlerinden bir tanesinin isminin hain FETÖ ile anılması ve bu doğrultuda soruşturma geçirmesi şirket ortakları arasında güven ilişkisini önemli ölçüde zedelemiş olduğu” iddia edilmiş ise de, şirketin 20.04.2011 tarihli olduğunu, söz konusu tarihte FETÖ/PDY tanımlaması şeklinde bir örgütün bulunmadığını, Haluk Sertkaya hakkındaki suçlama ile davacının davası arasında nasıl bir illiyet bağının bulunduğunun davacı tarafından ortaya konmamış olduğunu, davacının güven ilişkisinin ne şekilde zedelendiği konusunda hiç bir delil ortaya koyamadığını, Haluk Sertkaya ‘nın bu şirkette kuruluş hisse oranının sadece % 5 oranında olduğunu, % 95 şirket hisselerinin başka ortaklara ait olması, davacının iddialarını ispatlayacak herhangi bir delil ortaya koyamadığını, davacının şirket ortaklığından çıkma talebi haklı bir neden bulunmaması ve davacının bu talebinin ispat edilemediğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile şirkete ait kayıtlar üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde yıllık bilançolarda şirket kar marjının hesaplanırken gerçek maliyetlerin arttırılarak kâr marjının bitik gösterildiği yönündeki iddiaların yapılan incelemeler neticesinde yerinde olmadığı, belgelerle uygun olmayan bir gider tespitinin yapılamadığı, şirket müdürlerinin görevlerini kötüye kullandıkları iddiaları yönünden somut bir delilin sunulamadığı, şirkete ait kayıtlar ve defter içeriklerine göre iddiaları destekleyen ve ispatlayan bir tespitin yapılamadığı, çıkma payı talebinin ise haklı sebeplere dayanması gerektiği, haklı sebep yönünden dinlenen tanık beyanı dikkate alındığında tanık beyanında geçen hususların haklı sebep olarak değerlendirilemeyeceği, haklı sebeplerin kanunda tahdidi olarak sayılmadığı, somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi gerektiği, dosya yönünden ileri sürülen hususların haklı sebep olarak değerlendirilemeyeceği, haklı sebep ile kast edilen şeyin şirket ortaklığını çekilemez nitelikteki husumet, şirketin işleyişi, yönetimi ve faaliyetleri hakkında bilgi vermemenin süreklilik kazanması, ortakların şirketten dışlanması, şirket yöneticilerinin kişisel menfaatleri yönünde hareket edip şirketi batık hale sürüklemesi, şirkete ihanet etmesi gibi hallerin sayılabileceği, dava dilekçesinde belirtilen usulsüzlük hallerinin bilirkişi raporu ile yerinde olmadığının anlaşıldığı, şirket yöneticilerinin görevlerini kötüye kullandıkları iddialarının ispatlanamadığı, bu durumda haklı neden olgusunun gerçekleşmediği gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece haklı neden olgusunun gerçekleşmediği kanaatiyle haksız şekilde davalarının reddine karar verildiğini, haklı sebebin genel anlamda, ortaklık ilişkisinin devamını olanaksız kılan bir durum olduğunu, bu durumun ortaklık işlerinden ya da ortakların kişisel işlerinden kaynaklanmış olabileceğini, durumun meydana gelmesinde çıkacak olan ortağın kusurunun bulunup bulunmadığının da çıkma hakkının kullanılması açısından önemli olmadığını, haklı sebep kanunda tam olarak tanımlanmamış olsa da bazı hallerin haklı sebep olarak sayıldığını, kanunda tanzim edilen bu hallerin örnek mahiyette olduğunu, dolayısıyla her somut olayda haklı sebep bulunup bulunmadığı çıkma hakkını kullanan ortağın kişisel özellikleri ve şirketin yapısı da göz önünde bulundurularak titizlikle irdelenmesi gerektiğini, hal böyleyken 2011 yılında kurulan ve aynı yıl takriben 800.00 TL kar sağlayan bir şirketin noterlik ihtarnamesiyle talep edilmesine rağmen halen kar paylarının dağıtılmaması ve 2012’den itibaren faaliyetlerini süresiz durdurması, 2012’den itibaren ticaret siciline sirayet eden bir faaliyetinin olmaması ve şirketin faaliyetleri hakkında müvekkile bilgi verilmemesi çıkma talep eden müvekkili açısından haklı sebep teşkil edeceğini, somut olayda mezkur sorunların giderilmesi için taraflarınca defalarca şirket müdürleri ve diğer ortaklarla diyalog yoluyla sulh olma girişiminde bulunulduğunu ancak nihayetinde sorunlarını noterlik kanalıyla çektikleri ihtarnameyle dile getirmelerine rağmen taraflarına bilgi verilmediği gibi aykırılıkları gidermek için sulh ortamı da oluşturulmadığını, limited şirketin kişiliği olan, ortakları ve kamu kurum kuruluşları tarafından denetlenebilen bir mekanizmaya sahip olduğunu, şirketin hesap ve diğer belgelerinin denetime elverişli olması, şirket ortaklarının menfaatini koruduğu gibi, kamu kurum ve kuruluşlarının da menfaatine olduğunu, bu nedenle limited şirket hesapları ile ticari defter ve kayıtlarının kanunlarda belirtildiği usulde tutulmak zorunda olduğunu, diğer taraftan şirketin uzun yıllardır ana sözleşme ve kanuna aykırı olarak genel kurul yapmadığını, limited şirketin, ortakların zararına olarak, ana sözleşme ve kanunlarda belirlilen tarihlerde genel kurul yapmaması halinde zarar gören ortağın limited şirketten haklı nedenle ayrılabileceği kanaatinde olduklarını, ortağın şirket defterleri ile kayıtlarını inceleme girişimlerinin engellenmiş olmasının da şirket ortaklığından ayrılmak için muhik sebep oluşturduğunu, müvekkilin bu doğrultudaki taleplerinin de karşılanmamış olup nihayetinde ortaklığa devam müvekkil açısından katlanamayacak bir hal aldığını, dolayısıyla müvekkilinin Eralp Beton Yapı Elemanları Taahhüt Gıda İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. ortaklığından haklı sebeple ayrılmasına karar verilerek düşük gösterilen kâr paylarının gerçek değerleri üzerinden hesaplanmasına ve esas sermaye payının gerçek değerine tekabül eden ayrılma akçesinin hesaplanarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bilirkişi heyetinden alınan raporda; davalı şirketin incelemeye sunduğu defterlerin açılış ve kapanış onaylarının zamanında ve usulüne uygun yapıldığı, 2015 yılı içerisinde ortaklarca taahhüt edilen sermayenin ödendiği, şirketin 2015 yılını kâr, 2016 ve 2017 yıllarını zararla kapattığı, 2015 ve 2016 yıllarında satışlarının olduğu, 2017 yılında satış yapmadığı, davacı tarafça şirketin yıllık bilançosunda kâr marjı hesaplanırken gerçek maliyetler artırılarak kâr marjının düşük gösterildiği ve şirket bilançosunun hesaplanmasında usulsüzlük yapıldığı iddia edilmiş olmasına rağmen dosyadaki bilgi ve belgeler ile ticari defter ve kayıtların davacının iddialarını doğrulamadığı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 614 üncü maddesi gereğince davacı ortak davalı şirket müdüründen, şirketin bütün işleri ve hesapları hakkında bilgi vermesini isteyebileceği gibi belirli konularda inceleme yapabilme hakkı mevcut olduğundan öncelikle davalı şirketin işleri ve hesapları hakkında müdürden bilgi talep etmesi gerekmekte olup, davacının davalı şirketten bu yönde herhangi bir talepte bulunduğu ve defterleri incelemesine izin verilmediği yönündeki iddialar ispat olunamadığı, öte yandan, genel kurulca kâr payı dağıtılması veya dağıtılmaması yönünde herhangi bir karar alınmadığı, genel kurul toplantısının her yıl hesap döneminin sona ermesinden itibaren 3 ay içerisinde yapılabileceği gibi diğer aylarda da yapılmasının mümkün olduğu, ortakların olağan genel kurul toplantısının geç yapılmasından ötürü bir zararın oluştuğunun iddia ve ispat edilmesi halinde müdür veya müdürlerin sorumluluğunun söz konusu olabileceği, davacının olağan genel kurul toplantısı yapılması için herhangi bir girişimde bulunduğunu ispatlayamadığı, bu durumda genel kurul toplantısı yapılmamasının davacı bakımından haklı neden sayılamayacağı, yine şirketin 2015 ve 2016 yılında yurt dışı satışları olduğu belirlendiğinden 2012 yılından itibaren faaliyetinin durdurulduğu yönündeki iddianın gerçeği yansıtmadığı, şirket müdürlerinden birinin FETÖ/PDY yapılanması kapsamında yargılanmasının ortaklık ilişkisini çekilmez kıldığı hususunda hiçbir delil öne sürülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, limited şirket ortaklığından çıkma ve ayrılma akçesi istemlerine ilişkin olup, ortaklıktan ayrılmak için gereken haklı nedenlerin olup olmadığı ve kâr payının gerçek değeri üzerinden hesaplanıp hesaplanmadığı hususları uyuşmazlık konusudur.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6102 sayılı Kanun’un (6102 sayılı Kanun) 614 üncü maddesi ve aynı Kanun’un 638 inci maddesinin ikinci fıkrası

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve yasaya uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

02.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.