YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8265
KARAR NO : 2023/2349
KARAR TARİHİ : 24.04.2023
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/928 Esas, 2021/1513 Karar
HÜKÜM : Dava ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2018/757 E., 2020/16 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı banka ile dava dışı N-D Teknoloji Sistemleri şirketi arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, borcun ödenmemesi sebebiyle başlatılan takibe davalının itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; ND şirketi lehine kullandırılan ticari krediler nedeniyle akdedilen sözleşmeyi müvekkilinin müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, müvekkilinin dava dışı Deniz Karakuş’un işletmesinde işlerinin kötü gitmesi nedeniyle 2014 yılında aralarındaki samimiyet nedeniyle evini ipotek ettiğini, bankaya giderken sadece Kredili Mevduat Hesabı (KMH) için evini ipotek ettireceğini düşünüp önüne getirtilen haksız şart niteliği belgeleri okumadan imzaladığını, kredi sözleşmesine kefil alınan müvekkilinin kefillikten haberi olmadığı gibi eşinin de muvafakatinin bulunmadığını, 1 – 1,5 yıl sonra evinin üzerinden ipoteğin kalktığını, 2014 yılında imzalatılan belgelerin neticesinde 4 yılın ardından banka tarafından icra takibi başlatıldığını öğrendiğini, kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile takibin dayanağı olan kredi borcunun geri ödenmesine dair protokolün genel kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredinin tasfiyesine ilişkin olduğunun anlaşıldığı, taraflar arasındaki sözleşme ve yasaya uygun şekilde hazırlanan, denetime elverişli bilirkişi raporuna göre; davacı bankanın takip tarihi itibari ile; 82.385,90 TL ticari taksitli kredi alacağı, 5.322,13 TL işlemiş akdi ve temerrüt faizi, 266,10 TL gider vergisi, 1.187,24 TL kredili mevduat hesabı alacağı, 61,05 TL işlemiş akdi ve temerrüt faizi, 3,05 TL gider vergisi, 644,19 TL ihtar masrafı, 485,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti, 100,20 TL ihtiyati haciz gideri talep edebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda davalının kefaleten sorumlu tutulamayacağının belirtilmesine rağmen bilirkişi raporunun aksi yönde karar verildiğini ve hükme neden esas alınmadığının belirtilmediğini, davalının 2013 tarihli sözleşmeden dolayı evini ipotek gösterdiğini, daha sonra borcun kapatılarak ipoteğin de kaldırıldığını, 24.10.2017 tarihli kredi sözleşmesinde müvekkilinin kefil olmadığını, banka tarafından sunulan evrakların eksik olduğunu, Yargıtay kararlarına göre kefilin yalnızca imzasının bulunduğu sözleşmeden sorumlu tutulması gerektiğini, ipotek akit tablosu ile alınan kefaletin geçerli olmadığını, dava konusuna esas teşkil eden kefalet sözleşmesinde davalının eşinin rızasının bulunmadığını, yapılandırma iddiasını kabul etmemekle birlikte borcun yapılandırıldığı düşünülse dahi kefilin imzasını taşımadığı için geçersiz olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 03.12.2019 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde, davacı banka ile dava dışı ND …. Ltd. Şti. arasında 03.01.2013 tarihli 350.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı …’ın sözleşme limiti üzerinden kefil imzasının bulunduğu, davalı …’un eşi tarafından kefalete muvafakat edildiği, yine davacı banka ile dava dışı ND … Ltd. Şti. arasında 24.10.2017 tarihli ikinci bir kredi sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşmede davalı …’un kefil olmadığı, dava dışı Deniz Karakuş’un 95.000,00 TL üzerinden kefaletinin bulunduğu, takip konusu alacağın 24.10.2017 tarihli ikinci kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, davalı …’un kefaletinin bulunduğu 03.01.2013 tarihli sözleşmeye dayalı kullandırılan kredilerden kalan bir borç bakiyesinin bulunmadığının anlaşıldığı, Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 26.09.2011 tarih 2011/1703 E. ve 2011/11366 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, kefilin imzaladığı sözleşme süresiz kredi sözleşmesi olsa dahi kefaletin sonsuza kadar devam edeceğinin düşünülemeyeceği, kefalet edilen sözleşmelerle kullandırılan krediler ödenmiş olmakla hesaplar kapatıldıktan sonra başka sözleşmelerle kredi verilmesi halinde kefilin artık yeni sözleşmeyle verilen kredilerden sorumlu tutulamayacağı, takip konusu banka alacağının 24.10.2017 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklandığı ve bu sözleşmede davalının imzasının bulunmadığı, davalının kefili olduğu 03.01.2013 tarihli sözleşmeye dayalı alacakta bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; 24.10.2017 tarihli protokolün 2013 tarihli krediye istinaden kullandırılan kredinin yapılandırılmasına ilişkin olduğunu, yeni bir kredi sözleşmesi olmadığını, davalı ile davacı banka arasında 03.01.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığı ve kredi kullandırıldığı, söz konusu kredi borcunun ödenmemesi üzerine taraflara Kahramanmaraş 2.Noterliğinin 13.09.2017 tarihli ve 14643 sayılı ihtarnamesinin gönderildiğini, bunun üzerine kredi borçlusu tarafından yapılandırma talebinde bulunulduğunu, mevcut ve devam eden kredi borcu 24.10.2017 tarihli protokol ile tespit edilerek 24 ay vade ile yapılandırıldığını, söz konusu 24.10.2017 tarihli protokolün 3 üncü maddesinde “Banka ile daha önce 03.01.2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi imzalanmıştır. İşbu protokol, anılan sözleşmeler kapsamında açılmış kredinin sadece geri ödenmesine ilişkin olup, anılan sözleşmelerin ayrılmaz bir eki olduğu taraflarca beyan ve kabul edilmiştir.” denilmek suretiyle söz konusu protokolün yalnızca mevcut borcun geri ödenmesine yönelik olduğu açık ve net bir şekilde belirtildiğini, yine 5 inci maddenin dokuzuncu fıkrasında da “İşbu borç ikrarında imzası bulunmayan diğer kefillere ve varsa diğer teminatlara, Bankanın, kredi sözleşmeleri gereğince, Bankanın her türlü müracaat ve yasal haklarının saklı olduğunu, işbu borç ikrarının imzalanmasının Bankanın diğer teminatlarında bir azalmaya sebebiyet vermeyeceğini ve yol açmayacağını beyan ve kabul ederiz.” denilmek suretiyle 03.01.2013 tarihli kredi sözleşmesinin ve daha önce alınan teminatların geçerliliklerini koruduğunun açıkça ifade edildiğini, Bölge Adliye Mahkemesince yapılandırma protokolünün incelenmediğini, yapılandırmaya rağmen borcun ödenmediğini, protokolün “Diğer Hükümler” başlıklı 5 inci maddesinin dördüncü paragrafında “İşbu protokole konu kredileri sadece izlenebilmesi bakımından Bankanın, başka bir kredi türüne dönüştürerek izleyebileceği, dilediği kredi hesaplarını kapatıp, dilediği kredi hesaplarını açabileceği, dilediği şekilde muhasebeleştirip dilediği hesaplarda takip edebileceği, bu işlemlerin bankanın iç işlemleri olduğu ve işbu Protokol konusu borcun ödenmesine yönelik olduğundan borcu etkilemeyeceği, Borçlu tarafın bu işlemleri bir itiraz sebebi olarak görmeyeceği ve bu işlemlerin borcun yenilenmesi anlamına gelmeyeceği ve teminatların aynen devam edeceği, Borçlu tarafça beyan, kabul ve ikrar edilmiştir.” denildiğini, bilirkişinin de protokolü incelemediğini, yalnızca hesap hareketlerini kontrol ederek rapor düzenlediğini, hesap hareketlerinin incelenmesinde kabul anlamına gelmemekle birlikte; borçlulara mevcut kredi borcu devam etmekte iken 24 ay vadeli yeni bir kredi kullandırımı yapıldığı ve bu kredi kullandırımından sağlanan tutar ile mevcut borcun kapatıldığı şeklinde sisteme işlendiğinin görüldüğü, yani bir başka deyişle hesap hareketlerinde dahi sisteme ikinci kredi olarak kaydedilen işlemde belirtilen kredi tutarı ile ilk kredi borcunun kapatıldığının görüldüğü, söz konusu işlemin banka iç ilişkisine ve muhasebeleşmesine ilişkin olduğu ve bu işlemin ikinci ve yeni bir kredi kullandırımı olmadığı protokolde açık ve net bir biçimde belirtildiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağa yönelik başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2.2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67 nci maddesi.
3. Değerlendirme
Davacı banka ile dava dışı Deniz Karakuş arasında imzalanan 24.10.2017 tarihli Kredi Borcunun Geri Ödenmesine Dair Protokol ve eki Geri Ödeme Planının ” Önceki Sözleşmeler” başlıklı 3 üncü maddesinde işbu protokolün davalının kefaletinin bulunduğu 03.01.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında açılmış kredinin sadece geri ödemesine ilişkin olduğu ve anılan sözleşmelerin ayrılmaz bir eki olduğunun taraflarca beyan ve kabul edildiği düzenlenmiştir. Buna göre 03.01.2013 tarihli sözleşmeden kaynaklanan mevcut borcun yapılandırılması amacıyla akdedilen protokolün yeni bir sözleşme olmadığı gözetilmeksizin Bölge Adliye Mahkemesince yeni bir sözleşme olarak değerlendirilip davalının imzasının bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.