Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/8198 E. 2023/3583 K. 07.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8198
KARAR NO : 2023/3583
KARAR TARİHİ : 07.06.2023

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2018/2403 Esas, 2021/631Karar
HÜKÜM : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2015/113 E., 2018/732 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine, davalılar vekillerinin istinaf istemlerinin ise vekâlet ücreti yönünden kabulü ile başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı müflis Özsoy Tarım Ltd. Şti.’nin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilen Tarişbank’tan ticari kredi sözleşmesine istinaden kredi kullandığını, ihtarlara rağmen borcun ödenmemesi nedeniyle davalılar aleyhine takip açıldığını, borca itiraz üzerine duran takipte davalı borçlulardan … imzalamış olduğu bir kısım genel kredi sözleşmeleri nedeniyle borcunun toplam 4.922.946,81 TL olduğunu bu borçlu yönünden bu miktar üzerinden diğer borçlular yönünden tüm takibe itirazın iptali ile %20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; TMSF’ye devredilen alacaklar için konulan 20 yıllık zamanaşımı süresinin Anayasa Mahkemesinin 2014/85 E., 2014/103 K. sayılı kararı ile iptal edildiğini, alacağın zamanaşımına uğraması nedeni ile davanın reddi ile %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davaya konu alacakla ilgili olarak genel kredi sözleşmesinin tarafları ve kefilleri hakkında alacaklı banka tarafından 13.04.1999 tarihinde hesabın kat edildiği ve zamanaşımının kesildiği, zamanaşımını kesecek ilk işlemin 25.06.2013 tarihli icra takibi ile gerçekleştiği, davalıların süresinde verdikleri dilekçeler ile zamanaşımı def’inde bulundukları ve ayrıca, zamanaşımı def’inden vazgeçildiğine dair açıkça bir beyanda bulunmadıkları, önceki tarihli ve ara kararlarda dosyanın 20 yıllık zamanaşımına tabi olduğu düşüncesi ile zamanaşımı def’i ile dosya sonlandırılmamış ise de 5411 sayılı Bankacılık Kanun’un (5411 sayılı Kanun) 141 inci maddesinin geçmişe yönelik olarak fon alacakları bakımından uygulanmasını düzenleyen geçici 16 ncı maddenin Anayasa Mahkemesinin 04.06.2014 tarihli kararı ile iptal olunduğu, kararın yasama organına yeni düzenleme süresi tanıyan türde bir karar değil derhal yürürlüğe girecek nitelikte olduğu, buna göre 5411 sayılı Kanun’un 141 inci maddesindeki 20 yıllık zamanaşımı süresinin geriye dönük olarak uygulanması imkanının kalmadığı, bu durumda zamanaşımına ilişkin genel hükümlere müracaat etmek gerekeceğinden yürürlükteki 6098 sayılı Borçlar Kanun’un (6098 sayılı Kanun) 146 ncı maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin dava konusu bakımından uygulanmasının mümkün olduğu, dava konusu kredi sözleşmesinden kaynaklı borç bakımından 13.04.1999 tarihinde noter kanalıyla yapılan ihtarattan sonra zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir işlem yapılmadığı, davaya konu icra takibinin ise 25.06.2013 tarihinde başlatıldığı 10 yıllık zamanaşımını kesen veya durduran başka bir neden olmadığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 15.04.1999 yılında hesap kat ihtarnamesi gönderildiğini, Kredi veren Tarişbank tarafından 1999 yılında açılan icra takibi ile zamanaşımının kesildiğini, bu dosyanın 17.12.2005 tarihinde işlemden kaldırılınca borçlular hakkında davaya konu icra takibi başlattıklarını, Yargıtay uygulamalarına göre takip işlemden kaldırılmış olsa bile icra takibinin zaman aşımını keseceğini, zamanaşımı süresinin 5411 sayılı Kanun’un 141 inci maddesine göre fon alacaklarında 20 yıl olduğunu, aynı kanunun geçici 16 ncı maddesine göre zamanaşımı ve diğer konularda fon lehine getirilen hükümlerin makable şamil olduğunu, Anayasa Mahkemesince “zamanaşımı ve” ibaresinin hükümden çıkarıldığını, buna göre Anayasa Mahkemesince 5411 sayılı Kanun’un geçici 11 inci maddesinin verdiği yetkiye istinaden uygulanmasına devam edilen mülga 4389 sayılı Bankacılık Kanun’un (mülga 4389 sayılı Kanun) ek 3 üncü maddesindeki 20 yıllık zamanaşımı süresinin 26.12.2003 tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmayan fon alacaklarına uygulanabileceğinin kabul edildiğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2015/16882 E. ve 2016/6587 K. sayılı ilamının da bu yönde olduğundan ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

2.Davalı … (… mirasçısı) vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı nedeni ile reddi kararında, yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirmiş davalı yararına hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince nispi vekâlet ücreti verilmesi gerektiğini ve kararın bu yönden kaldırılmasını istemiştir.

Davalılar …, … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımı nedeniyle reddine ilişkin kararı ile nisbi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ve kararın vekâlet ücreti yönünden kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine, davalılar vekillerinin istinaf istemlerinin ise vekâlet ücreti yönünden kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, banka kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2.2004 sayılı İcra İflas Kanun’un (2004 sayılı Kanun) 67inci maddesi. 5411 sayılı Bankacılık Kanun’un (5411 sayılı Kanun) 16, 132 ve 141 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
Uyuşmazlık, banka kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin açılan işbu davada 5411 sayılı Kanun’un 141 inci maddesinde yer alan yirmi yıllık zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanmayacağı ve buradan varılacak sonuca göre davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.

5411 sayılı Kanun’un 132 nci maddesinin ikinci sekizinci fıkrası gereğince TMSF tarafından devralınmayan fon bankalarının alacakları fon alacağı niteliğinde değildir. Anılan madde; “Bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca bir bankanın alacaklarının devralınması hâlinde bu alacaklar, devir tarihi itibarıyla Fon alacağı hâline gelir ve bu alacaklarla ilgili olarak borçlu aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edilir” hükmünü haizdir.

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 16 ncı maddesinde, “Bu Kanun ile Fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda Fon lehine getirilen hükümler makable şamildir.” hükmü getirilerek Anılan Kanun‘un 141 inci maddede öngörülen yirmi yıllık zamanaşımı süresinin geçmişe etkili olması sağlanmıştır. Bu düzenleme ile yirmi yıllık zamanaşımının ilk defa öngörüldüğü 26.12.2003 tarihi itibariyle dolmuş olan zamanaşımı süreleri yeniden canlandırılmış olmaktadır.

Buna karşılık Fon alacaklarında zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu kuralı, ilk kez 4389 sayılı Bankalar Kanun’a (4389 sayılı Kanun) eklenen ve 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren Ek 3 üncü maddeyle getirildiği için söz konusu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte henüz zamanaşımı süresini doldurmamış tüm Fon alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi yirmi yıla uzamıştır. 5411 sayılı Kanun’un geçici 16 ncı maddesi ise 26.12.2003 tarihinden önce zamanaşımı süresini dolduran alacaklara ilişkin zamanaşımı süresini yeniden canlandırarak yirmi yıla uzatmaktadır.

Bu nedenle 5411 sayılı Kanun’un geçici 16 ncı maddesinde yer alan “…zamanaşımı ve…” ibaresi 12.09.2014 tarihli ve 29117 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 04.06.2014 tarihli ve 2014/85 E. ve 2014/103 K. sayılı kararı ile borçlunun zamanaşımına uğramış alacaklarının yeniden canlandırılması ve bu suretle yürürlükte bulunan hukuk kurallarına göre doğmuş ve tahakkuk etmiş olan zamanaşımı def’ini ileri sürme hakkının geçmişe yönelik olarak elinden alınmasının hukuka olan güven duygusunu zedelediği ve hukuk güvenliği ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa’nın 2 nci maddesine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.

Bu durumda 4389 sayılı Kanun ile 5411 sayılı Kanun’ndan kaynaklanan Fon alacakları için 26.12.2003 tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolmuş ise artık yirmi yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayacak ancak anılan tarih itibariyle zamanaşımı süresi dolmamış ise zamanaşımı süresi yirmi yıla uzayacaktır. Başka bir deyişle anılan Kanun’dan kaynaklanan Fon alacaklarına yirmi yıllık zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun tespiti için öncelikle 26.12.2003 tarihi itibariyle alacağın tabi olduğu genel zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı belirlenmelidir. Eğer anılan tarih itibariyle alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi dolmuş ise bu Fon alacağına yirmi yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayacak, buna karşılık öngörülen zamanaşımı süresi dolmamış ise her hâlde zamanaşımı süresi yirmi yıla uzayacaktır.

5411 sayılı Kanun’un 132 nci maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca devir tarihi itibariyle Fon alacağı hâline gelen alacaklarda yirmi yıllık zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanmayacağı devir tarihi itibariyle tespit edilmelidir. Banka alacağı devir tarihi itibariyle Fon alacağı hâline geldiği için bu tarih itibariyle alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi dolmuş ise artık yirmi yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayacak buna karşılık alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi henüz dolmamış ise zamanaşımı süresi yirmi yıla uzayacaktır.

Yukarıda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.09.2019 tarihli, 2019/11-327 E. ve 2019/1072 K. sayılı ilamında yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu alacak Bankacılık Devlet Denetleme Kurulu’nun 09.07.2001 tarihli kararı ile bu davadan kaynaklanan tüm hak ve alacakların Fon’a devredildiği, 21.02.2006 tarihinde ise alacağın temliki sözleşmesi ile davacıya temlik edildiği anlaşılmaktadır. Davaya konu kredi borcu 13.04.1999 tarihinde kat edilerek muaccel hale gelmiştir. Bu tarihte zamanaşımı süresi 10 yıldır. 4389 sayılı Kanun’a 26.12.2003 tarihinde eklenen Ek 3 üncü madde ile fon alacaklarında zamanaşımı süresi 20 yıla çıkarıldığından dava konusu alacağın gerek Fon’a devredildiği tarih gerekse alacağın temliki ile davacıya temlik edildiği tarih itibarıyla 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmamış olduğundan zamanaşımı süresi 20 yıla çıkmıştır. Takip tarihi itibarıyla 20 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından mahkemenin zamanaşımı nedeniyle davanın reddine dair kararı yerinde görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.06.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

1.Dava konusu alacak için 1999 yılında icra takibi yapılmış, söz konusu takip işlemden kaldırılmıştır.

2.Akabinde aynı alacak için işbu davaya konu takip yapılmıştır.

3. HMK’nın aksine 2004 sayılı İcra-İflâs Kanunu’nda (2004 sayılı Kanun) takibin açılmamış sayılması müessesine yer verilmemiştir. Takibin işlemden kaldırılması onun açılmamış sayılması anlamına gelmez. Başka bir anlatımla işlemden kaldırılmasına karar verilen takip derdest kalmaya devam eder.

4.2004 sayılı Kanun’un 68 inci maddesinin birinci fıkrası hükmü gereği aynı alacak hakkında mevcut bir icra takibi varken ikinci bir icra takibi yapılamaz.

5. Alacağın temlik edilmiş olması takibin taraflarının değiştiği anlamına gelmez. Zira temlik alan temlik edenin bütün haklarına halef olur. Bu meyanda temlik alan temlik edenin başlatmış olduğu icra takibine kaldığı yerden devam edebilir.

6. Somut olayda dava konusu alacak için temlik eden tarafından 1999 yılında başlatılıp işlemden kaldırılan icra takibine temlik alan tarafından yenileme dilekçesi verilerek devam etme imkânı varken yeni bir takip başlatılması yukarıda açıklanan ilkelere göre doğru olmamıştır.

7.Dolayısıyla usulüne uygun başlatılmış bir icra takibi bulunmadığından eldeki davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılmıyorum.