Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/8088 E. 2023/2216 K. 11.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8088
KARAR NO : 2023/2216
KARAR TARİHİ : 11.04.2023

MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI :2020/458 Esas, 2021/675Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Diyarbakır 9. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/364 E., 2019/324 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı …’un müvekkili şirketten teslim aldığı ticari mallara karşılık 01.06.2017 vade tarihli ve 275.000,00 TL bedelli, 15.06.2017 vade tarihli ve 53.092,00 TL bedelli, 15.07.2017 vade tarihli ve 81.167,00 TL bedelli üç adet senet düzenleyerek verdiğini, 05.01.2016 tarihinde ise davalı …’in, dava dışı borçlunun borçlandığı veya borçlanacağı meblağın 500.000,00 TL’lik kısmına kadar tüm malvarlığı ile müteselsil ve müşterek kefil olmayı kabul ettiğini, bu sıfatla müşterek borçluluk ve müteselsil kefalet sözleşmesi imzalandığını, borçluların borçlarını ödemedikleri ve her iki borçlunun da mallarını kaçırma girişiminde olmaları sebebiyle haklarında ihtiyati haciz kararı alındığını ve icra takibi başlatıldığını, davalının borca haksız yere itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine hükmedilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; takip dayanağı ve borcun sebebi olan bonolarda müvekkili davalının imzası bulunmadığını, davacının takip talebinde borcun sebebi olarak bonoları göstermesine rağmen dava dilekçesinde kefalet sözleşmesine dayanmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kefalet sözleşmesindeki imzanın davalıya ait olduğunu ancak üzerindeki yazı ve rakamların davalının eli ürünü olmadığını, bu sözleşmenin 2009 yılında dava dışı eczacı …’a kefil olmak için Hedef Ecza Deposu’na verildiğini, davacı şirketin isim değişikliğinden önce isminin bu olduğunu, davacının imzalı kağıdı anlaşmaya aykırı doldurup açığa imzayı kötüye kullandığını, davacı şirket hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı müvekkili hakkındaki ihtiyati haciz kararının da bu sebeple kaldırıldığını, davanın haksız olduğunu savunarak davanın reddi ile davacının %20 oranında kötü niyet tazminatı ödemesine hükmedilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının, davalı ve dava dışı … aleyhine Diyarbakır 9.İcra Müdürlüğünün 2018/46004 E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlunun süresinde borca itirazda bulunması üzerine takibin durduğu, davalının borca itirazında ve cevap dilekçesinde dava konusu kefalet sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olduğunu ancak yazıların ve rakamların hiçbirinin kendisine ait olmadığını, kefalet sözleşmesinin Eczacı …’a kefil olmak amacıyla 2009 yılında Hedef Ecza Deposu’na verildiğini, davacı şirketin sözleşmeyi anlaşmaya aykırı bir şekilde doldurduğunu, atılan imzanın kötüye kullanılarak hakkında icra takibi başlatıldığını savunduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 583 üncü maddesine göre kefilin sorumlu olacağı miktar ve kefalet tarihi ile müteselsil kefil ibaresinin kefilin el yazısı ile yazılı olmasının şart olduğu, aksi takdirde kefaletin geçerli olmayacağı, kefalet sözleşmesinde el yazısı ile yazılmış ibarelerin davalının eli ürünü olup olmadığı hususunda grafoloji uzmanından alınan rapora göre 05.01.2016 tarihli dava konusu “müşterek borçlu ve müteselsil kefalet sözleşmesi” başlıklı sözleşmede davalı …’e atfen yazılı bulunan “…, 500.000 TL, beşyüzbin, 05.01.2016” şeklindeki kefilin el yazısı ile yazması gereken ibarelerin davalı borçlu kefilin elini ürünü olmadığının tespit edildiği, 6098 sayılı Kanun’un 583 üncü maddesinde düzenlenen şartın geçerlilik şartı olduğu, davalı tarafça el yazısı ile yazılması gereken bu ibarelerin davalı tarafça el yazısı ile yazılmadığının bilirkişi raporu ile sabit olduğu, yine kefalet sözleşmesinde davalının müteselsil kefil olduğu belirtilmiş ise de; “müteselsil kefil” yahut bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiği, kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmediği, davacının dinlenen tanıklarının da kefalet sözleşmesinde kefilin el yazısı ile yazması gereken kısımlarının davalı tarafça yazılmadığı yönünde beyanda bulunduklarından 05.01.2016 tarihli kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı, dava konusu kefalet sözleşmesinin davalı tarafça imzalanarak eczacı …’a kefil olmak amacıyla 2009 yılında Hedef Ecza Deposu’na verildiği, Hedef Ecza Deposu AŞ.nin daha sonra unvan değişikliği yaptığı ve Alliance Healthcare Ecza Deposu A.Ş. olduğu, davacı olan bu şirketin bu kefalet sözleşmesinde kefilin el yazısı ile yazması gereken kısımlarının daha sonra doldurularak davalı hakkında icra takibi başlatıldığı, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için davacının takibinde haksız ve kötü niyetli olmasının yani her iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerektiği, kefalet sözleşmesindeki imzanın davalıya ait olduğu ve bu hususun davalının da kabulünde olduğu, imzası davalıya ait olan bir belgeye dayalı olarak takip başlatılması halinde davacının kötü niyetli olduğunun kabul edilemeyeceği, kefilin el yazısı ile yazması gereken kısımlarının davalı tarafça yazılmadığı hususunun bu yargılama sonucu ortaya çıktığı gözetildiğinde davacının takip başlatmasında ve bu davayı açmasında kötü niyetli olduğunun kabul edilemeyeceği, kefalet sözleşmesindeki yazıların davalının eli ürünü olmamasının davacının kötü niyetle hareket ettiğini gösteremeyeceği, davacının kötü niyetli olduğunun davalı tarafça da dosya kapsamıyla ispatlanamadığı, kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusunun tanıkla ispatı mümkün olmamasına ve muvafakatlerinin bulunmamasına rağmen mahkemece tanık beyanına dayanılması ve gerekçede de buna yer verilmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, yeteri kadar mukayese yazı örneğine yer verilmediğini, davalının eski tarihli yazı örnekleri ve sözleşmeye mümkün olan en yakın tarihli yazıları getirtilerek bu yazılar ve kefalet sözleşmesi arasında karşılaştırma yapılması gerekirken eksik inceleme yapıldığını, davalının alınan imza örneklerinden başka bir adet yazı örneğinin esas alındığını, ayrıca bilirkişinin hangi mukayese belge üzerinde karşılaştırma yapmış olduğunu raporda belirtmediğini, yazının davalıya ait olmadığı kanaatine nasıl ve hangi yöntemleri kullanarak ve hangi sebeple ulaştığını açıklamadığını, rapora itirazlarının değerlendirilmediğini, dosyanın, davalının sözleşme tarihine en yakın tarihli yazı örneklerinin kurumlardan getirilerek Adli Tıp Kurumuna gönderilerek rapor alınması gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının kötü niyetli olduğunu, davalının tüm malvarlığına haciz koydurduğunu, davalının ailesiyle birlikte trafikte aracının durdurulup otoparka çekildiğini, davalının derin üzüntü duyduğunu, bu nedenle davacının kötü niyet tazminatı ödemesine hükmedilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 6098 sayılı Kanun’un 583 üncü maddesi uyarınca, kefalet sözleşmesinin, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu, takip dayanağı olan 05.01.2016 tarihli ”müşterek borçlu ve müteselsil kefalet sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin incelenmesinde, Hedef Ecza Deposu’nun alacaklı, …’un asıl borçlu, davalının ise müteselsil kefil olduğu, davalı …’in, asıl borçlunun borçlanacağı meblağın 500.000,00 TL’lik miktara kadar müteselsil kefil ve müşterek borçlu olmayı kabul ettiğinin yazılı olduğu, takip dayanağı 05.01.2016 tarihli ve ”müşterek borçlu ve müteselsil kefalet sözleşmesi” başlıklı sözleşmede davalının müteselsil kefil olduğu ve bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiği davalı kefilin kendi el yazısıyla yazılmamış, matbu ifade olarak yer almış olup sözleşmenin öncelikle bu sebeple geçerli olmadığı, sözleşmedeki yazı örneklerinin davalının eli ürünü olup olmadığının incelenmesine gerek bulunmamakla birlikte mahkemece, davalının yazı örnekleri alınarak sözleşmedeki yazıların davalının eli ürünü olup olmadığı hususunda grafoloji uzmanından 25.10.2019 tarihli rapor alındığı ve sözleşmedeki el yazılarının da davalının eli ürünü olmadığı, bu sebeplerle davacı vekilinin tanık beyanına dayanılarak karar verildiği ve yazı incelemesinin usulüne uygun yapılmadığı yönündeki istinaf sebeplerinin yerinde görülmediği, davalı vekilinin istinaf incelemesi yönünden ise, davacının icra takibini başlatmakta haksız olduğu anlaşılmakla birlikte imzası davalıya ait sözleşmeye dayalı olarak icra takibi başlatıldığı da nazara alındığında davacının kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden mahkemece, bu talebin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun görüldüğü gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, müşterek borçlu ve müteselsil kefalet sözleşmesine ve üç adet senede dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalının davacıya borçlu olup olmadığı, kefalet sözleşmesinin geçerli olup olmadığı ve kötü niyet tazminatı şartlarının oluşup oluşmadığı uyuşmazlık konusudur.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri,

2.2004 sayılı İcra İflas Kanunu (2004 sayılı Kanun) 67 nci maddesi.

3.6098 sayılı Kanun’un 583 üncü maddesi.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.