Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/8076 E. 2022/71 K. 10.01.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8076
KARAR NO : 2022/71
KARAR TARİHİ : 10.01.2022

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 03.12.2020 tarih ve 2020/365 E. – 2020/627 K. sayılı direnme kararının Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davacı şirketin temsil ve münferit imzalı tek yetkilisinin … olduğunu, …’in davacı şirkette ortaklığı bulunduğunu, davacıların davalı bankada vadeli mevduat hesapları olduğunu, davacı şirket çalışanı …’ın şirket yetkililerinin bilgi ve onayı dışında daha önceki talimatlar üzerine fotokopi yapıştırılmak suretiyle hazırlanan 16.11.2006 tarihli talimatlarla davacı şirkete 350.000 Euro tutarlı 25.12.2006 vadeli yıllık % 4,40 faizli ihracat döviz kredisi kullandırıldığını, kredinin …’a ödendiğini, bu durumu öğrenen davacıların davalı bankaya durumu iletmelerine rağmen davalının hesabı 12.12.2006 tarihinde kat ettiğini, kredi hesabının haksız ve kötü niyetle kat edilerek davacı şirket ve şahısların hesaplarına bloke konması sebebiyle davacıların kişilik haklarının da doğrudan etkilendiğini ileri sürerek, davacı şirketin davalı bankadan 350.000 Euro kredi kullanmadığının tespitine, ihtirazı kayıtla ödenen 351.550 Euro’nun ödeme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalı bankadan istirdadı ile, davacıların uğramış olduğu zarara yönelik fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000.- TL maddi tazminat ile 40.000.- TL manevi tazminatın davalı bankadan işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalı bankanın şubesi nezdinde davacı şirket adına 19.04.2006 tarihinde 5345378 nolu hesap açıldığını, davacı şirketi tek başına temsile yetkili …’in, …’ın hem Nerom Metal … Ltd. Şti.’nin hem de kendi şahsi mevduatlarıyla ilgilendiğini, nakit getirme-götürme işlemleri de dâhil olmak üzere her türlü işlemde tam yetkili olduğunu davalı bankaya bizzat bildirdiğini, davaya konu olayın meydana geliş tarihine kadar davacı şirketin, davalı banka ile gerçekleştirdiği tüm işlemlerin … tarafından yapıldığını ve davacı şirketin tüm idari işleri ile …’ın ilgilendiğini, davacı şirket ile irtibata geçildiğinde muhatap olarak hep firma çalışanı …’la görüşüldüğünü, davacı şirketin …’ı 17.03.2006 tarihli vekâletnameyle birçok kamu kuruluşunda birçok işlemi şirketi temsilen yapmaya yetkili kıldığını, davacı şirkete, 16.11.2006 tarihinde 350.000 EURO tutarında 25.12.2006 vadeli nakit karşılıklı İhracat Taahhütlü Döviz Kredisi kullandırıldığını, işlemin yine şubeye fakslanan talimatla gerçekleştirildiğini, kredi kullandırım sürecinde daha evvelki tüm kredi kullandırımlarında ve diğer işlemlerde olduğu gibi yine şirket çalışanlarından …’la görüşüldüğünü, 350.000 EURO tutarlı kredinin kullandırımından evvel firma çalışanlarından yine … tarafından, …’in hesabına 06.11.2006 tarihinde 250.000 EURO ve 07.11.2006 tarihinde 10.000 EURO tutarında olmak üzere toplam 260.000 EURO tutarında, davacı şirketin hesabına ise 90.000 EURO tutarında nakit yatırıldığını, bu hesap transferlerinin gerçekleştiği tarihten çok kısa bir süre sonra, 16.11.2006 tarihinde talimatla davalı Banka’dan 350.000 EURO tutarında 25.12.2006 vadeli nakit karşılıklı İhracat Taahhütlü Döviz Kredisi talep edildiğini, hesap transferleriyle kredi talebi arasında bu kadar kısa bir zaman olmasının ve hesap transferleriyle talep edilen kredi tutarlarının birbiriyle aynı olmasının …’in kredi talebinden haberi olması konusundaki çelişkili ifadeleri ile birlikte değerlendirildiğinde şüphe uyandırdığını, davacıların kredi kullanımından haberdar olup kötü niyetli dava açtıklarını, davalı banka işlemlerinin usulüne uygun olduğunu, davalı bankaya atfedilebilecek bir kusur da bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada, Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/114 E. sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde, sanık …’ın özel belgede sahtecilik suçundan beraatına karar verildiği; ancak 350.000 Euro’yu bankadan tahsil edip şirket hesaplarına aktarmaması nedeniyle emniyeti suistimal suçundan mahkumiyetine karar verildiği, Yargıtay 15. Ceza Dairesinin temyiz incelemesi neticesinde “oluşa, dosya içeriğine ve mevcut kanıtlara göre sanığın katılan … Demir’in imzasını taklit ederek … Bakırköy şubesinde çalıştığı şirket adına 350.000 Euro kredi verilmesini sağlaması ve kredinin ödenmesi için sahte belge düzenlemesi şeklinde gerçekleşen eylemlerinin özel belgede sahtecilik ve bankaların aracı kılınması suretiyle dolandırıcılık suçlarını oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde uygulama yapılması” gerekçesiyle bozulduğu, bu kapsamda, dava dışı eski çalışan …’ın şirket temsilcisi …’in imzasını taklit ederek davalı banka Bakırköy Şubesinde 350.000 Euro kredinin davacı şirket lehine tahsisini sağlayarak davalı bankadan tahsil ettiği ve davacı şirkete aktarmadığı hususunun mahkemece de benimsendiği, dava konusu sahtecilik eyleminin yapılmasına mevcut güven ortamının imkân sağladığı düşünüldüğünde, davacı tarafın olayda kusurlu olduğu ancak bir güven ve özen kurumu olan bankanın sektörün kendisine yüklediği sorumluluk çerçevesinde mevduat sahibinin ve müşterinin korunması ilkesinden hareketle tüm ihtimalleri değerlendirerek riski minimize etmek adına davacı şirketi ciddi miktarda bir krediden haberdar etmesi ve her ne kadar

-/-

sözleşme faks ortamında işlem yapmaya imkân vermekte ise de, yüklü miktardaki işlemde faksın aslının talep edilmesinin önünde herhangi bir engel olmadığından bu doğrultuda faksın aslını istemesi veyahut en azından telefonla teyit etmesi gerekirken, tüm bunları yapmayarak kusurlu davrandığı ve mevcut zararın ortaya çıkmasına sebebiyet verdiği; izah edilen nedenlerle ve mahkemece benimsenen 20.07.2009 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre tarafların olayda müşterek ve mütefarik eşit kusurlarının olduğu, davacı tarafça maddi zararının kanıtlanamadığı gibi somut olayın davacının kişilik haklarına zarar verdiği ve manevi tazminatın şartlarının oluştuğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle; davacı Nerom Metal Paz. İth. İhr. Tic. Ltd. Şti.’nin menfi tespit ve istirdat davası yönünden davanın kısmen kabulü ile, davalının % 50 kusurlu olduğu benimsenerek, kusuruna isabet eden 175.684,44 Euro davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile vaki ödeme nedeniyle 175.684,44 Euro’nun 15.12.2006 ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile bu davacıya ödenmesine, menfi tespit ve istirdat istemi yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, davacılar Niyazi ve … yönünden istirdat istemine ilişkin davanın zimmete geçirilen paranın şirkete ait olması nedeniyle aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, yine maddi tazminat istemine ilişkin zarar olgusu kanıtlanamadığından, manevi tazminat isteminin ise, banka işleminin davacıların kişilik haklarını rencide edecek nitelikte olmadığı, manevi tazminat isteminin yasal koşullarının oluşmadığı nazara alınarak davacıların tümü yönünden kanıtlanamayan maddi ve manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş, kararın taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. H.D.’nin 20.06.2016 tarih 2016/4867 -2016/10954 sayılı kararıyla kararın bozulmasına karar verilmesi sonrasında mahkemenin 08.11.2018 tarih 2018/672 E. 2018/996 K. sayılı kararı ile önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Direnme, kararının taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. H.D.’nin 13.05.2019 tarih 2018/672-2018/996 sayılı kararı ile bozma kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.11.2019 tarih 2019/19-448 E. 2019/1216 K. sayılı kararı ile direnme kararı usul yönünden bozulmuş, mahkemece usuli eksiklik giderilmek suretiyle, mahkemenin 19.12.2014 tarih 2014/710 E. 2014/436 K. sayılı kararında direnilmesine, davacı Nerom Metal Paz. İth. İhr. Tic. Ltd. Şti.’nin menfi tespit ve istirdat davası yönünden davanın kısmen kabulü ile, davalının % 50 kusurlu olduğu benimsenerek, kusuruna isabet eden 175.684,44 Euro davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile vaki ödeme nedeniyle 175.684,44 Euro’nun 15.12.2006 ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile bu davacıya ödenmesine, menfi tespit ve istirdat istemi yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, davacılar Niyazi ve … yönünden istirdat istemine ilişkin davanın zimmete geçirilen paranın şirkete ait olması nedeniyle aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, yine maddi tazminat istemine ilişkin zarar olgusu kanıtlanamadığından, manevi tazminat isteminin ise, banka işleminin davacıların kişilik haklarını rencide edecek nitelikte olmadığı, manevi tazminat isteminin yasal koşullarının oluşmadığı nazara alınarak davacıların tümü yönünden kanıtlanamayan maddi ve manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Direnme kararının, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.06.2021 tarih 2021/(19)11-361 E. 2021/772 K. sayılı kararıyla, mahkemenin direnme kararının usul ve yasaya uygun olup, mahkemece hükmedilen miktar, müterafik kusurun oranı ve bu orana bağlı olarak yapılacak indirimler ve tarafların direnme kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava menfi tespit, istirdat ve tazminat istemine ilişkindir. Dava tarihinden önce davacı lehine ipotek ve senet verildiği, davanın açılmasından sonra da ceza davasının asli maddi faili … tarafından davacıya ödemeler yapıldığı anlaşılmıştır. Dava dışı kişinin yapmış olduğu ödemeler, ayrıca verilen senet ve ipotek bakımından tahsilat bulunup bulunmadığı değerlendirilerek, mükerrer ödemeye sebebiyet vermeyecek şekilde, yapılan tahsilatlar bakımından davanın kısmen konusuz kalıp kalmadığı, başka bir anlatımla davacı şirketin tahsil ettiği miktarın uğradığı zarardan düşülmesi gerekip gerekmediği değerlendirilmeksizin toplam zarardan davalı bankanın % 50 sorumlu olduğu gerekçesiyle istirdata karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, istekleri halinde aşağıda yazılı 97,20 TL harcın temyiz eden davacılara iadesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 10/01/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.