YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8035
KARAR NO : 2023/1912
KARAR TARİHİ : 29.03.2023
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/888 Esas, 2021/1004 Karar
HÜKÜM : Kabul
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2017/13 E., 2018/1425 K.
Taraflar arasındaki anonim şirket genel kurul kararlarının iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının hissedarı bulunduğu A.F.E Elektrik Üretim Ticaret Sanayi A.Ş.’deki hisselerinin bir kısmını 10.06.2010 tarihli hisse devir sözleşmesi ile dava dışı şirket ortakları olan …, … ve …’e devrettiğini, hisse devrinden önce şirketin limited şirket olan davalı şirketin sonradan nevi değiştirerek anonim şirket vasfına dönüştüğünü, şirketin 2012 yılı olağan genel kurul toplantısının 29.03.2013 tarihinde ve 2013 yılı olağan genel kurul toplantısının 08.03.2014 tarihinde yapıldığını her iki genel kurul toplantısından da davacıya haber ve bilgi verilmediğini, herhangi bir toplantı yapılmadan kağıt üzerinde ortaklar kurulu toplanmış gibi işlem yapılarak ve davacı yerine sahte imza atılarak yapıldığını, bu sebeple anılan genel kurul toplantılarının Türk Ticaret Kanunu’nun emredici hükümlerine aykırı olması sebebiyle hükümsüz olduğunu, davacının ortaklıktan kaynaklanan vazgeçilmez haklarının kullanmasının engellendiğini, kanunun emredici hükümlerine aykırı davranan ve şirket yönetiminde özen göstermeyen yönetim kurulu üyeleri tarafından şirketin idaresinde telafisi imkansız zararlar doğacağından, şirkete kayyum atanması gerektiğini ileri sürerek 2012 yılı ve 2013 yılı olağan genel kurul kararlarının hükümsüzlüğünün/geçersizliğinin/yok olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; 2013 ve 2014 yıllık genel kurul kararlarında yer alan imzaların sahte olmadığını ve alınan kararların hukuka uygun olduğunu, davacı tarafın kötü niyetli davrandığını, usulüne uygun biçimde toplantıya çağrıldığını ve toplantıya katıldığını, imza incelemesi konusunda yapılacak bilirkişi incelemesinin bunu doğrulayacağını, davacının genel kurul toplantısına davet edilmemesinin bir butlan ya da hükümsüzlük sebebi değil iptal edilebilirlik sebebi olduğunu, bu sebeple davanın iptal davası şeklinde açılması gerektiğini, iptal davası açmak için gerekli süreyi kaçırmış bulunan davacının bu şekilde sonuca gitmek istediğini, genel kurul toplantılarında alınan kararların şirketin olağan işleyişi ile ilgili oybirliğiyle alınmış kararlar olduğunu, davacının toplantıya katılıp olumsuz oy kullanmış olsa dahi karar almak için yeterli nisabın oluştuğunu, bu durumda etkililik kurallarının nazara alınması gerektiğini, aradan geçen uzun süre sonra dava açılmasının kötü niyetli olduğunu, hakkın kötüye kullanılmasının kanun tarafından korunamayacağını, davacının genel kuruldan bugüne kadar habersiz olmasının beklenemeyeceğini, basiretli bir tacir gibi davranıp durumu takip etmesi, en azından ticaret sicil gazetesinden öğrenmesi gerektiğini, temel amacın bu dava yoluyla tazminat elde etmek olduğunu, genel kurul kararının butlanla malul olamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu genel kurul toplantı tutanaklarındaki imzanın davacıya ait olmadığının bilirkişi raporu ile anlaşıldığı ancak, batıl oldukları ileri sürülen genel kurul toplantılarında davacının ortaklık hak ve paylarını olumsuz etkileyecek bir karar alınmadığı, davacı ortağın inkar etmediği birçok karar altındaki imzasının da kendine ait olmadığı, davacının bunları dava konusu etmediği, bu durumda davacının dürüstlük kuralına uygun davranmadığı, bir ortağın uzun süre genel kurul yapılıp yapılmadığını bilmemesinin ve şirket kayıtlarından bu kadar habersiz olmasının beklenemeyeceği, karar defterindeki kimi imzalar kendisine ait olduğuna göre daha önce atılmış sahte imzaları önceden görmediğini de söyleyemeyeceği, sonuç itibariyle davacı tarafın iddiası ispat edilmiş ve imzaların sahteliği ortaya çıkmış olsa bile davacı tarafın bu davayı açarken temel dürüstlük kuralına aykırı davrandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hakim ortakların sahte imza kullanmaları ve toplantılara davet edilmediği ve katılmadığı halde davet edilmiş ve katılmış gibi gösterilmesi şeklindeki davranışı dürüstlük kuralına aykırı olup açık bir kötü niyet göstergesi olduğu halde, kendisi hukuka/dürüstlük kuralına aykırı davranmış olan davalı şirketin, karşı tarafın kötü niyetli olduğunu ileri sürmesinin dinlenilebilir bir savunma olmadığı, müvekkilinin karar defterine ve genel kurul tutanaklarına sahte imza atılmasına izin vermiş olduğu ve daha sonra niza çıkınca bu rızayı gizlediği kanaatine nereden ve nasıl vardığının kararda belirtilmediğini, hangi delillere dayanarak müvekkilinin yerine atılan sahte imzaya rıza gösterdiği sonucuna varıldığının da gerekçeli kararda gösterilmediğini, kararın yerinde olmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile genel kurulların yapıldığı tarihler itibariyle uygulanması gereken 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı Kanun) 370 inci maddesinde çagrısız genel kurul toplantılarında tüm ortakların hazır bulunması ve kararların anılan yasa maddesine uygun nisaplarla alınması gerektiğinin düzenlendiği, davalı şirketin davaya konu genel kurulların usulune uygun olarak ortakların katılımıyla alındığını savunmuş olduğu ancak dosya içerisindeki belge ve toplantı tutanaklarından 2012-2013 yıllarına ait genel kurul toplantılarında sahte imza atılarak genel kurul toplantı tutanakları düzenlendiği, ayrıca davacıya usulüne uygun olarak çağrının yapıldığı halde toplantıya katılmadığı yönünde herhangi bir kanıt da sunulmadığı, diğer taraftan davacının dava konusu genel kurul kararlarından sonra ortaklık ilişkisi kapsamında kendisinin iyi niyetini ortadan kaldıracak nitelikte şirketle ortaklık ilişkisi bakımından herhangi bir irtibatı, kâr payı alması, yönetim kurulu kararlarında imzasının bulunması vb. işlemlere katıldığının da ispatlanamadığı, bu olgular dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesinin davacının uzun süre sessiz kalarak dava açmayıp dava tarihi itbariyle kötü niyetli olduğu yönündeki gerekçesinin yerinde bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının daha önce atılan imzalara itiraz etmeyerek taraflar arasında bir husumet doğduktan sonra imzasına itiraz etmesinin toplantılardan haberdar olduğuna karine teşkil edeceğini, ayrıca genel kurul kararının ticaret sicil gazetesinde yayımlandığını, dolayısıyla basiretli bir tacir olan davacının aradan geçen uzun süre sonrasında haberdar olmadığını iddia etmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davacının toplantılara katılıp olumsuz oy kullanması durumunda dahi kararların aynı nisapla alınacağını, zira davacının sadece usulsüz yapılan işlemi değil, bu işlemlerle birlikte genel kurul toplantılarına katılmış olsaydı etki kuralı gereği söz konusu kararların alınmasında etki edebileceğini de ispatlaması gerektiğini, kaldı ki karar defterindeki kimi imzalar davacının kendisine ait olduğuna göre daha önce atılmış sahte imzaları önceden görmediğini söyleyemeyeceğini, davacının genel kurul toplantılarına çağrılmadığından katılamadığı ve bu suretle haklarının ihlal edildiğini iddia etmesinin yersiz olduğunu, butlan sebeplerinin oluşmayacağını, çünkü alınan kararlar şirketin olağan işleri ile ilgili olup pay sahiplerinin haklarını kısıtlar nitelikte olmadığını, ilk derece mahkemesinin tespit ettiği üzere davacının dürüstlük kuralına aykırı davrandığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, anonim şirket genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6762 sayılı Kanun’un 370 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
29.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.