Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/7921 E. 2023/1920 K. 29.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7921
KARAR NO : 2023/1920
KARAR TARİHİ : 29.03.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1842 Esas, 2021/1020 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2014/213 E., 2019/619 K.

Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili ve ihbar olunan vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, davalı vekilinin maddi tazminata ilişkin temyiz itirazlarını içeren temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı …’un davalı bankanın İstanbul şubesinde 20 yılı aşkın süre ile kasa müşterisi olduğunu, müvekkilinin o tarihten bu yana tüm ziynet eşyalarını, takılarını ve aile yadigarı değerli taş ve mücevherlerini muhafaza edilmesi için kiralamış olduğu bu banka kasasına koyduğunu, devam eden süreçte evlenen kızı …’ın da nişan ve düğün merasiminde hediye edilen takı ve altınlar ile birlikte davacıların edindikleri diğer tüm ziynet eşyalarını muhafaza edilmek üzere bu kasaya koyduğunu ve bu suretle müvekkili …’ın da kasanın ortak kullanıcısı olduğunu, davacıların 19.02.2013 tarihinde bankaya gittiklerinde kasanın boşaltılmış olduğunu gördüklerini, banka yetkililerinin tuhaf ve gayri ciddi açıklamaları dışında bir açıklama yapmadıklarını ve bunun üzerine müvekkillerinin Sirkeci Polis Merkezine şikayette bulunduklarını, bankanın güvenlik görevlisi hakkında ceza soruşturması başladtıldığını, müvekkillerinin ağır maddi kayıplarının yanı sıra paha biçilemez değerde manevi kıymet taşıyan tarihi mücevherlerinin yok olması nedeniyle tarifsiz bir manevi çöküntü yaşadıklarını, birer güven kurumu olan bankaların müşterileri tarafından kendilerine emanet edilen her türlü varlığı özenle korumak yükümlülüğünde olduklarını, bankanın kasaların muhafazasında son derece özensiz davrandığını, alması gereken tedbirlerin hiç birisini almayarak kiralık kasaları koruma yükümlülüğünü ağır kusuru ile yerine getirmediğinin ortaya çıktığını ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak ve artırılmak koşuluyla şimdilik 500.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, faiz başlangıç tarihine ilişkin talebini 19.02.2013 tarihi olarak ıslah etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde, müvekkili bankanın İstanbul şubesinde gerçekleşen kasa hırsızlığı olayına ilişkin davacının müşteki olduğu İstanbul 46. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/272 E. sayılı dosyasının karara çıktığını ve müvekkili bankada güvenlik görevlisi olarak çalışmakta olan sanık …’in taklit anahtarlarla kilit açmak suretiyle hırsızlık suçundan mahkum edildiğini, dosyanın Yargıtay incelemesinin devam ettiğini ve henüz kesinleşmediğini, davanın müvekkili banka aleyhine sonuçlanma ihtimaline binaen müvekkili bankanın rücu hakkı dikkate alınarak öncelikle davanın sanık …’in çalıştığı şirkete ihbarını talep ettiklerini, müvekkili banka ile davacılar arasında belirli bir ücret mukabilinde kiralık kasayı kullanma sözleşmesi yapıldığını, kiralık kasaların adi kira sözleşmesi kapsamında kiralandığını, müvekkili bankanın kiralık kasa üzerinde herhangi bir zilyetlik durumunun söz konusu olmadığını, müvekkilinin kiralık kasa üzerinde fiili tasarruf gücünden ve kasanın içindekileri bilme olanaklarından yoksun olduğunu, davacının kasaya eşya koymasına veya çıkarmasına müvekkili tarafından müdahale edilemediğini veya kontrol edilemediğini, kiralık kasada bulunan eşyaların listesi yapılarak müvekkili bankaca kayıt altına da alınmadığını, kiralık kasaların mahiyeti gereği kasanın içinde nelerin bulunduğunun davacı tarafça ispat edilmesi gerektiğini, davacının vücut tamlığına zarar verilmediği gibi kişisel haklarına da saldırı olmadığından manevi tazminat şartları oluşmadığından davacının manevi tazminat talebinin reddedilmesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı banka ile yapılan kiralık kasa sözleşmesine istinaden davacıların birlikte kullandıkları banka kasasına bıraktıkları ziynet eşyalarının 19.02.2013 tarihinde banka görevlisi … tarafından çalındığı, davalı tarafın cevap dilekçesinde kiralık kasada bulunan eşyaların listesinin yapılarak kayıt altına alınmadığını bildirdiği, davacıların olaydan sonra Sirkeci Polis Karakoluna giderek ifade verdikleri ve bu ifadelerinde ziynet eşyalarını bildirdikleri, dosya kapsamına göre davacılar tarafından kasada bulunduğu belirtilen ziynet eşyalarına davacıların sahip olmalarına ilişkin ekonomik güce sahip oldukları kabul edilerek, davacıların 06.07.2017 tarihli ek bilirkişi raporunda ortalama değer olarak belirtilen 612.945,10 TL maddi tazminat talep etme haklarının olduğu, davacıların maddi tazminat olarak 500.000,00 TL talep ettikleri ve talepten daha fazlası verilemeyeceği, davacı …’nin çalınan bazı eşyalarının ailesinden miras kalması, manevi kıymetlerinin ve hatıra özelliğinin bulunması nedeniyle manevi tazminat talep edebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 500.000,00 TL maddi tazminatın 19.02.2013 tarihinden itibaren hesaplanacak reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 10.000,00 TL manevi tazminatın 19.02.2013 tarihinden itibaren hesaplanacak reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine, davacı …’ın manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacılar tarafından kiralık kasa içerisinde olduğunu iddia ettiği ziynetleri somut olarak nesnel deliller ile hukuken ispatla mükellef olduğunu, kendilerinin kasa üzerinde zilyetliği olmadığı gibi kasa içeriğini de bilemeyeceklerini, bu görüşün benimsendiği emsal dosya raporunun işbu dosya içerisinde bulunduğunu, dosyada düzenlenen bilirkişi raporunda davacı tarafça ispat edilememesine rağmen dava dilekçesinde beyan edilen ziynet eşyalarının kasada olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, karar vermeye elverişli olmayan bilirkişi raporu ile kurulan hükmün kaldırılması gerektiğini, müvekkili bankanın tüm güvenlik önlemlerini aldığını ve gerekli alarm ve kamera sistemlerini kurduğunu fakat ihbar olunan güvenlik firması personelinin profesyonelce hareket ederek tüm güvenlik önlemlerini etkisiz hale getirerek hırsızlık olayını gerçekleştirdiğini, kusursuz sorumluluk gereği müvekkili bankaya kusur izafe edilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve ihbar olunan vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı vekili temyiz dilekçesinde istinaf sebeplerini tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

2. İhbar olunan vekili temyiz dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacılar tarafından kiralık kasa içerisinde olduğunu iddia ettiği ziynetleri somut olarak nesnel deliller ile hukuken ispatla mükellef olduğunu, davalı bankanın kasa üzerinde zilyetliği olmadığı gibi kasa içeriğini de bilemeyeceklerini, dosyada düzenlenen bilirkişi raporunda davacı tarafça ispat edilememesine rağmen dava dilekçesinde beyan edilen ziynet eşyalarının kasada olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketin kasaların olduğu bölümü korumakla mükellef olmadığını, müvekkilinin kusuru ve sorumluluğu bulunmadığını, davalı bankanın anılan güvenlik görevlisinin asıl işvereni olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 110, 362 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 116 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1.Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Maddi ve manevi tazminat davalarının birlikte açılmış olması 6100 sayılı Kanun’un 110 uncu maddesi bağlamında dava yığılması kurumuna tekabül ettiği, bu davaların birlikte açılmış olmasının bağımsız niteliklerine zarar vermeyeceği ve kesinlik sınırının her bir talep için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği sarihtir. Somut olayda davalı vekilinin hükmedilen maddi ve manevi tazminata ilişkin temyiz itirazlarının bulunduğu, mümeyyiz davalı aleyhine hükmedilen manevi tazminat tutarının (10.000,00 TL) Bölge Adliye Mahkemesi Karar tarihinde belirlenen 78.630,00 TL’lik kesinlik sınırının altında kaldığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 gün, 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden, davalı vekilinin manevi tazminat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının miktar bakımından reddine karar vermek gerekmiştir.

2. İhbar olunan vekilinin kararı temyiz ettiği anlaşılmış olup, ihbar olunana karşı husumet yöneltilerek açılan bir dava bulunmadığı ve aleyhine herhangi bir hüküm de tesis edilmediği gözetildiğinde, ihbar olunan vekilinin de temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

3.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

4. Dava dışı güvenlik görevlisinin banka çalışanı olmayıp ihbar olunan şirket çalışanı olması nedeniyle yardımcı şahıs niteliğinde olduğu, 6098 sayılı Kanun’un 116 ıncı maddesi gereği işbu kişinin eylemlerinden davalının da sorumlu bulunduğu anlaşılmıştır.

5.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen maddi tazminata ilişkin nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin manevi tazminata ilişkin temyiz isteminin REDDİNE,

2. (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle ihbar olunan vekilinin temyiz isteminin REDDİNE,

3.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davalıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

29.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.