YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7778
KARAR NO : 2023/1803
KARAR TARİHİ : 23.03.2023
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1137 Esas, 2021/895 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2017/765 E., 2017/1470 K.
Taraflar arasındaki Ticaret Sicil Müdürlüğü kararına itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin tasfiye halinde olup işlemlerinin tamamlanması için Ticaret Sicil Müdürlüğüne başvurarak ticaret unvanının silinmesi ve sicil kaydının terkin edilmesinin talep edildiği, şirket ortaklarından …’in ve …’ün hisselerinde bulunan haciz sebebi ile taleplerinin reddedildiğini, ret kararında belirtilen …’ün 07.09.2010 tarihli haciz ve …’in hissesi üzerinde bulunan haczin tasfiye tarihinde düştüğünü, tasfiye tescil tarihinde ve dava konusu ret kararının verildiği tarihte hisseler üzerinde haciz bulunmadığını ileri sürerek Bursa Ticaret Sicil Memurluğunun 12.05.2017 tarihli kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın terkin talebinin şirket ortaklarının payları üzerinde devam eden haciz işlemleri bulunması nedenityle reddedildiğini, müvekkili kuruma dava konusu ile ilgili ithaf edilebilecek bir kusur yahut ihmal bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıların davalı … Müdürlüğüne müracaatta bulundukları 12.05.2017 tarihi ve ret kararının verildiği aynı tarih itibariyle borçlu davacı şirket ortağı …’ün davacı şirket hisseleri üzerine Bursa 9. İcra Müdürlüğünün 2010/14248 E. sayılı dosyasından konulan haczin kayden görünür olduğu, kaydın silinmediği ve buna dair herhangi bir belge de ibraz edilmediğinden davalı … Müdürlüğünün terkin talebini aynı tarih itibariyle ret etmesine dair kararın yasal hükümlere uygun bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tescil işleminin reddolunmasına dayanak olan işlemlerin 07.09.2010 ve 22.06.2012 tarihlerinde gerçekleştiğini, haciz tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı Kanun) hükümlerine göre hareket edilmesi gerektiğini, 6762 sayılı Kanun’un 522 ve 523 üncü maddelerinde limited şirketlerde cebri icraya ilişkin koşullar düzenlendiğini, bu düzenlemeler karşısında limited şirketlerde ortağın şahsi borcundan dolayı, ortaklık payının doğrudan haczi mümkün olmayıp, sadece ortağın kâr payı, masraf ve avans alacağı veya tasfiye halinde, tasfiye bakiyesine katılma hakkını haczedilebileceğini, tasfiye işlemleri sonuçlanıncaya kadar ortağın ortaklık sıfatının devam edeceği, bu durumda alacaklının 6762 sayılı Kanun’un 522 ve 523 üncü maddelerinde belirtilen prosedür çerçevesinde hareket ederek en az altı ay önce limited ortaklığın feshini ihbar etmek sureti ile ortaklığın tasfiye bakiyesinden borçlu ortağa düşecek paydan alacağını alabileceğini, alacaklı tarafından haczedilen limited şirket hisse payının aslında tasfiye payı olduğunu, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 133 üncü maddesi, 6762 sayılı Kanun’un 145 inci maddesinden farklı bir düzenlemeye yer verdiğini, bu düzenlemeye göre, sermaye şirketlerinde alacaklılar, alacaklarını, o ortağa düşen kâr veya tasfiye payından alabilecekleri gibi borçlularına ait olan, senede bağlanmış veya bağlanmamış payların, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) taşınırlara ilişkin hükümleri uyarınca haczedilmesini ve paraya çevrilmesini sağlayarak da alabileceklerini, yapılan bu değişiklik sonucu, sermaye şirketi olan limited şirketlerde ortaklardan birinin kişisel alacaklısına, 6762 sayılı Kanun’un 145 inci maddesinin aksine, ortağın ortaklık payının haczini ve paraya çevrilmesini isteme hakkı tanındığını, somut olayda konulan bu haciz, esasen ortaklık payı (hissesi) haczi olarak değil şirketin tasfiyesi halinde söz konusu hisseye düşecek olan tasfiye payının haczi olduğunu, müvekkil şirket ortağı …’ün borcundan dolayı 07.09.2010 tarihinde konulan haciz 2004 sayılı Kanun’un 106 ve 110 uncu maddeleri gereğince düştüğünü, 07.09.2010 tarihinde konulan haczin işlemsiz bırakılıp kaldırılması ve bilahare 06.06.2017 tarihinde tekrar haciz konulduğu, ancak aradan 1 yılı aşkın süre geçtiği halde borçlunun müvekkil şirketteki hisselerinin satışı konusunda herhangi bir icra işlemi yapılmadığı, sadece dosya içerisine satış avansının yatırıldığı bu bahisle dosya haczinin devam ettiğine karar verildiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Ticaret Sicil Müdürlüğünün 12.05.2017 tarihli kararı itibariyle 6102 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu, şirket ortağı …’ün hissesine konulan 07.09.2010 tarihli haczin 07.06.2017 tarihinde 2004 sayılı Kanun’un 106-110 uncu maddelerine göre düştüğü, alacaklı vekilinin talebi üzerine 06.06.2017 tarihinde tekrar haciz konulduğu, dolayısıyla 12.05.2017 tarihli davalının ret kararı öncesi haczin düşmediği gibi, sonradan haczin yenilendiği, şirket ortaklarının hisseleri üzerinde haciz bulunması durumunda tasfiyenin tamamlandığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesini tekrar ederek tescil işleminin reddolunmasına dayanak olan işlemlerin 07.09.2010 ve 22.06.2012 tarihlerinde gerçekleştiği, haciz tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı Kanun göre hareket edilmesi gerektiği, somut olayda konulan haczin, esasen ortaklık payı (hissesi) haczi olarak değil şirketin tasfiyesi halinde söz konusu hisseye düşecek olan tasfiye payının haczi olduğunu, müvekkil şirket ortağı …’ün borcundan dolayı 07.09.2010 tarihinde konulan haciz 2004 sayılı Kanun’un 106 ve 110 uncu maddeleri gereğince düştüğünü, 07.09.2010 tarihinde konulan haczin işlemsiz bırakılıp kaldırılması ve bilahare 06.06.2017 tarihinde tekrar haciz konulduğu, ancak aradan 1 yılı aşkın süre geçtiği halde borçlunun müvekkil şirketteki hisselerinin satışı konusunda herhangi bir icra işlemi yapılmadığı, sadece dosya içerisine satış avansı yatırıldığını, bu bahisle dosya haczinin devam ettiğine karar verildiğini ileri sürerek ve resen göz önüne alınacak nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, Ticaret Sicil Müdürlüğü kararına itiraz istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.