Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/7487 E. 2023/1674 K. 20.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7487
KARAR NO : 2023/1674
KARAR TARİHİ : 20.03.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
HÜKÜM : Esastan ret

Taraflar arasındaki gizli ortaklığın tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; 20.09.2019 tarihli vergi tekniği raporuna göre davalı …’un mükellef kurum davalı Asacar Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş.’deki hisselerini devretmiş olmasına rağmen halen şirketi bilfiil yönetmeye devam ettiğini, gizli ortak olduğunu, mükellef kurumun 01.01.2016 tarihinden itibaren düzenlemiş olduğu faturaların sahte gerçek bir ticari faaliyeti ihtiva etmeyen münhasıran komisyon karşılığı düzenlenmiş sahte faturalar olduğunu, davalının gizli ortak olması nedeniyle mükellef kuruma kesilecek cezalardan ve tarh edilecek vergilerden müştereken sorumlu olduğunu ileri sürerek davalı …’un mükellef kurum davalı Asacar Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin gizli ortağı olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davaya dayanak tutulan Vergi Tekniği Raporu ekinde bir takım çalışanların ifadelerinin alındığı ve bu ifadelere göre müvekkilinin işleri perde arkasından yürüterek şirket yetkililerine komut ve talimatlar verdiği iddialarını da kabul etmediklerini, müvekkilinin söz konusu firmalarda satış ve prim usulü şeklinde çalıştığını, yapılan işler gereği birçok bürokrasi işlemlerinin yapılması ve işlerin hızlı ilerleyebilmesi adına gerek görüldüğü takdirde şirket yetkililerinden vekâlet alma gereği doğduğunu, ülkemiz sınırları içerisinde ticaret yapan ya da farklı alım satım işleri, çek düzenlenmesi, bankalardan para çekilmesi yada yatırılması ile daha birçok konu hakkında vekâlet düzenlendiğini, bir çok firmanın ve şahısların güvenilir çalışanlarına vekâlet vererek işlemleri yürüttüğü ve bürokrasi gereği yapılması gereken işlerin böylelikle süresi içerisinde yapıldığını, belirtilen ve daha birçok emsali ve belgesi dosyaya celp edilebileceği üzere ticaretin ve hayatın olağan akışı gereği işverenlerin vermiş oldukları vekâletlere dayanarak bu çalışanların şirketlerin gizli ortağı olduğunun göstergesi sayılması halinde ortaklığın tespiti davalarının sonunun gelmeyeceğini, davacının davada hukuki yararının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı şirket davaya cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Anonim Şirketin Kuruluşu ve Organları ile Sona Ermesi, Pay Sahipliğinin Kazanılması ve Sona Ermesi ile ilgili genel ve temel ilkelerin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 329 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, Anonim Şirketlerin Kuruluşu ve Kurucu Ortaklık Şartları ile Anonim Şirket Ortaklığının devren kazanılmasında adi (çıplak) payların devri, nama yazılı hisselerin devri, nama yazılı hisselerden de hisse senedi bastırılmış ve bastırılmamış payların devri, hisse senedi bastırılmış paylarda ilgili hisse senetlerinin borsaya kote edilmiş ve edilmemiş olanların devrinin ve pay sahipliğinin hukuki durumu birbirinden farklı şekilde düzenlendiği, pay sahipliğine bağlanan sonuçlarda usulüne uygun şekilde pay sahipliği oluştuktan sonra tezahür edebileceği; bu yasal şartlar oluşmadan davacının dava dilekçesinde yazılı nedenlerle ve delillerle diğer davalı şirketin gizli ortağı olduğunun tespitinin yapılmasının mümkün olmayıp, davacının vergi gelirinin tahsili bakımından ve bu amacı gerçekleştirmeye yönelik olarak ise bağlı olduğu mevzuatı çerçevesinde hareket etme imkanı bulunduğu, Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun çerçevesinde, teşebbüsün muvazaalı olduğu ve hakikatte başkasına aidiyeti hakkında deliller elde edilmişse ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz işlemlerinin yapılması davacı idarenin takdir ve sorumluluğunda olduğu, Kanun’un 17 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında açıkça yazılı olduğu üzere ihtiyati tahakkuk işlemi için kesinleşmiş bir yargı kararı aranmayacağı, Yasa’nın “hakikatte başkasına aidiyeti hakkında deliller elde edilmişse” ibaresini kullanarak bir yargı kararına ihtiyaç olmadığını ortaya koyduğu gibi, delillerin değer ve kuvvetini takdir edecek makamın da idarenin kendisi olduğunu zımnen ortaya koyduğu, bu hükmün vergi dairesi yetkilileri için emredici nitelikte olduğu, açılan bu tespit davasının ” delil elde etmeye yönelik bir girişim” kabul edilmesinin mümkün olmadığı, zira mahkemenin vereceği bu tespit kararının aynı zamanda delilleri takdir etmeyi de gerektirecek mahiyette olduğu, davacı tarafın “teşebbüsün gerçekte başkasına ait olduğuna dair” iddia ortaya koymakla bu yönde yeterli kanaate ulaştığı için dosyada bu davayı açtığı, bu nedenle ayrıcı bir tespit kararına ihtiyacı ve bunda hukuki yararı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; …’un 04.09.2015 tarihinde şirketteki hisselerini devretmesine rağmen Remziye Adıyaman tarafından 22.09.2015 tarihinde ticari yaşamdaki birçok iş ve işlemleri sürdürebilmesi için geniş yetkiler verilmesinin davalının gerçekte şirketi bilfiil yönetmeye devam ettiğini gösterdiği, Asacar Otomotiv San. Tic. A.Ş.’nin sahibinin … olarak bilindiği, Remziye Adıyaman’ın ise muhasebe personeli olarak tanındığı, davalı hakkında tefecilik suçundan çok sayıda dosyası bulunduğu, şirketin gizli ortağı olduğu, mükellef kurum adına tarh edilecek vergi ve kesilecek cezalardan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerektiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılarak davalının taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki ve bankadaki hak ve alacaklarının devir ve temlikinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi, davalı ve şirket arasındaki gizli ortaklığın tespitine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; limited şirketlerde ortakların kamu borcundan dolayı sorumluluğuna dair özel düzenlemeler olsa da; gizli ortağın durumunun adi ortaklık olarak kabul edildiği ve limited şirket ortaklarının sorumluluğunun adi ortaklığa teşmil edilemeyeceği, muvazaalı işlemlere dair deliller varsa ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz yetkisinin davacı idarenin takdirinde olduğu, keşinleşmiş bir yargı kararına gerek olmadığı, delillerin takdirinde bir tespit kararına gerek olmadığı, idarenin yapması gereken açık ve emredici bir hüküm olduğu, tespit hükmü ile idari işlemlerden dolayı gidilecek kanun yollarında sorunlara neden olabileceği, ihtiyati tedbir istemi için de hukuki yararın olmadığı, ayrıca idarenin tasarrufun iptali ve tüzel kişiliğin perdesinin aralanması gibi yollara başvurabilmesi için ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz kararı alması gerektiğinden, eldeki davanın konusunu teşkil eden tespit ve tedbir talepleri yönünden hukuki yararın bulunmadığı (Yargıtay 11 H.D. 17.06.2016 tarih, 2016/2100 E. ve 2016/6849 sayılı kararı), İlk Derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı gerçek kişinin davalı şirketin gizli ortağı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve yasaya uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacı harçtan muaf olduğundan, harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

20.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.