Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/7233 E. 2023/1881 K. 28.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7233
KARAR NO : 2023/1881
KARAR TARİHİ : 28.03.2023

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1674 Esas, 2021/922 Karar
DAVA TARİHİ : 24.03.2017
HÜKÜM/KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/106 E., 2019/59 K.

Taraflar arasındaki Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı adına tescilli “… … SU” ibareli markasının bulunduğunu, markanın varlığına ve tüketici nezdindeki bilinirliğine rağmen davalı Şirket tarafından, davacı tescilinden çok sonra “…” ibareli marka başvurusunun yapıldığını, davacının bu başvuruya yapılan itirazlarının reddedildiğini, davalının suyun … dağından çıkan bir su olduğu konusunda haksız bir intiba yaratmayı amaçladığını, bu durumun 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin (556 sayılı KHK) 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine aykırı olduğunu, davacı markasının bilinirliğinden faydalanılmaya çalışıldığını, davalı Şirketin başvurusunun kötü niyetli olduğunu, “…” markasının tanınmış marka statüsünde yer aldığını, dava konusu başvurunun davacı adına tescilli “… … SU” ibaresi ile görsel ve işitsel olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer olup kapsamlarındaki malların da benzer bulunduklarını, bu durumun iltibasa yol açacağını ileri sürerek YİDK’in 2017-M-710 sayılı kararının iptaline ve tescil edilmiş ise dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
1.Davalı Şirket vekili cevap dilekçesinde; davalı adına tescilli “…” ibareli markaların bulunduğunu, uzun yıllardır bu marka altında faaliyetlerini sürdürdüğünü, davacının itirazına mesnet markayla davalı başvurusu arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik olmadığını, davacının tanınmış marka iddiasının ispat edilemediğini, davalının “…” markası üzerinde kazanılmış hakkının bulunup bu ibarenin herhangi bir coğrafi kaynağı işaret etmediğini, davalının kötü niyetli olduğunu ispatlayan bir delil de bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

2.Davalı TPMK vekili cevap dilekçesinde; Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da dayanaksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalının tescilini talep ettiği markanın, 556 sayılı KHK’nın 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi sayılan tüm fonksiyonlara sahip olduğu, aynı KHK’nın 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi anlamında somut ayırt edici niteliğe de sahip bulunduğu, 29, 30. ve 32. sınıflardaki mallar bakımından coğrafi kaynak belirtmediği, “…” ibaresinin, “…” sözcüğünden farklı anlamsız bir ibare olduğu, sözcüklerin benzer yazılımı haiz olmasının, aynı anlamda olmaları sonucunu doğurmayacağından ve … kelimesi ile karşılaşan bir tüketici bu ibareyi … olarak algılamayacağından, ortalama bir tüketicinin malların coğrafi kaynağı konusunda yanılgıya düşmesinin ve bu yanılgı ile ilgili malı satın almasının hayatın olağan akışı içinde mümkün olmadığı, bu kapsamda 556 sayılı KHK’nın 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi anlamında bir yanıltıcılıktan söz edilemeyeceği, “… … SU” ibareli davacı markasında yer alan “…” ibaresinin, suyun coğrafi kaynağını belirten ve markasal ayırt ediciliği olmayan tanımlayıcı bir unsur olduğu, bu kapsamda markanın ayırt edici/esaslı unsurunun … kelimesinden oluştuğu, buna göre dava konusu başvuru ile davacı markası arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığı, 556 sayılı KHK’nın 8 inci maddesinin dördüncü fıkrası şartlarının da somut olayda gerçekleşmediği, kötü niyet iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosyaya sunulan delillerinin değerlendirilmediğini, hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm tesis edildiğini, davalının başvurusunun, tescilini talep ettiği mal ve hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltıcı nitelik taşıdığından 556 sayılı KHK’nın 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine göre reddinin gerektiğini, taraf markaları arasında iltibasın bulunduğunu, davalının marka olarak başka bir ibare seçme olanağı mevcutken özellikle “…” ibaresini tercih etmesinin iltibas ve haksız rekabet şeklinde kötü niyetinin bir göstergesi olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

2.Davalı … Hediyelik Eşya Pastacılık Gıda Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; esas ve baskın unsurları farklı olan taraf markaları arasında ayırt ediciliği zayıf “…” ibaresi üzerinden benzerlik ilişkisinin kurulması mümkün olmadığını, taraf markaları arasında karıştırma ihtimali bulunduğına ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı bulunduğunu, “SAN” ibaresinin davalının markasının bütünü itibariyle bıraktığı izlenim ve ayırıcılığı vurgulayan imajda hakim konumda olup, markanın asli ve baskın unsurunu oluşturduğunu, markada yer alan “…” ibaresi ise halihazırda sektörde yaygın olarak kullanılan tasviri nitelikteki bir unsur bulunduğunu, … ibaresinin zayıf olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu başvurunun, meşhur bir kaynak suyunun çıktığı dağın adı olan “…” ibaresinden değil, “…” ibaresinden oluştuğu, bu ibarenin tüketicilerce de “…” olarak algılanmayacağı, dolayısıyla değerlendirmenin anılan ibare dikkate alınarak yapılmasının gerektiği, buna göre “…” ibaresinin, başvuru kapsamındaki 29, 30 ve 32. sınıf mallarda tescili yönünden bir mutlak tescil engelinin bulunmadığı, davacı tarafça emsal olarak sunulan mahkeme kararlarının, dava konusu uyuşmazlık ile ilgili olmadıkları, davacının itirazına mesnet markada yer alan “…” ibaresinin coğrafi kaynağa işaret etmesi nedeniyle markanın asli unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, “…” asıl unsurlu davacı markası ile “…” ibareli başvuru arasında iltibas bulunmadığının açık olduğu, başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığı iddiasının da ispat edilemediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; davalı “…” ibareli marka başvurusuna davacı tarafından 556 sayılı KHK’nın 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında yapılan itirazın reddine dair verilen YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2.556 sayılı KHK’nın 8 inci maddesinin birinci fıkrasının a, b bentleri ile 7 nci maddesinin birinci fıkrasının b, c ve f bentleri.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 28.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.